Doğduğun Ev Kaderin Midir?

Elmas Beyza Yılmaz
Yetkin Yayın
Published in
4 min readJan 27, 2024

Zaman zaman gündeme gelen ve üzerine kafa yorulması gerektiğini düşündüğüm bir konudan bahsetmek istiyorum: Doğduğumuz ev kaderimiz midir?

Günümüz insan ve toplumlarına baktığımızda onları şekillendiren en önemli şeylerden birinin kültür olduğunu söyleyebiliriz. Çok basit ve günlük yaşamımızın içinden bir örnek verecek olursak ülkemizin Doğu Anadolu Bölgesi’nde güne kavrulmuş etle başlayabiliyorken daha batıya mesela Ege Bölgesi’ne geldiğimizde bu durum kulağa biraz garip gelebiliyor. Aynı ülke sınırları içerisinde bile kültür; günlük yaşamımızı, eğlencelerimizi, damak zevkimizi bu kadar etkilerken dünyanın bambaşka bölgelerini nasıl farklılıklarla etkiliyor olabilir?

Asya’ya gidelim mesela Çin, Japonya, Kore. Buralarda yaşayan insanların ya da kökeni buralara dayanan insanların ne kadar çalışkan olduklarını hepimiz biraz biliriz. Peki bu onlara genetik yollarla doğuştan mı gelmekte yoksa yaşayış biçimleri yüzyıllardır bunun üzerine mi kurulu? İkinci seçenek daha mantıklı görünüyor üstelik kanıtları da bulunmakta. Bundan onlarca yıl öncesinde Uzak Doğu bölgesinde bolca pirinç yetiştirilmekteydi ve bu pirinçler insanların varoluşu için oldukça önemliydi çünkü o dönemler pirinç sınıfsal bir gıda olmakla birlikte pirinç yetiştiricileri için gelecek vadediyordu. Bu durumda yıl içerisinde ne kadar çok pirinç yetiştirirseniz o kadar çok para kazanıyordunuz hem de ciddi miktarda bir para. O dönemlerde yaşayan çiftçiler ise olabildiğince çok pirinç yetiştirmek için günde en az 10 saat çalışmaktaydı ve bu durum dönemsel bir süreç içerisinde değil yılın her günü bu şekildeydi. Aynı zamanda pirinç yetiştiriciliği bir aile mesleğiydi yani tüm aile bu işe ortak olurdu bu sebeple çalışkanlık dediğimiz bu yaşam biçimi Uzak Doğu’da nesiller boyunca aktarıldı ve bir kültür halini aldı. Böylece Uzak Doğulu insanlar bugün çalışkanlıklarıyla bilinmekte. Hatta atasözlerinden bazıları şöyledir: Tembel adam kışın donarak ölür, eğer bir adam çok çalışırsa toprak da tembellik etmeyecektir, yılda 360 gün yataktan güneş doğmadan önce kalkabilen bir kimse ailesini zengin etmekte başarısız olamaz vb.

Uzak Doğu’dan biraz daha devam edelim. Günümüzde yapılan birçok uluslararası sınav ve teste bakarsak göreceğiz ki Uzak Doğu ülkeleri başı çekmektedir. Peki bunun sebebi ne? Az önce bahsettiğim çalışkanlık ve emeğin başarıda payı elbette büyüktür fakat daha önemli bir etken bulunuyor. Uzak Doğu dillerinin matematiğe ve hızlı sayısal işlem yapabilmeye yatkın olması. Örneğin iki basamaklı sayıların mantığı Çincede şu şekilde: yirmi Çincede iki on anlamına gelen er shi (er=2, shi=10) olarak geçmektedir ve yirmi dediğinizde kişinin aklında sayısal değer direkt oluşmaktadır bu ise sayıların mantığını kurmayı kolaylaştırmakta ve ilkokul öğrencilerinin hem hızlı kavramasını hem de matematiği sevmesini sağlamaktadır -istemsiz de olsa yapabildiğimiz şeyleri daha çok severiz-. Ayrıca örnekte görüldüğü gibi sayıların okunuşları oldukça kısa hatta 1'den 10'a kadar olan tüm sayıların Çince okunuşu tek heceli. Bu durum sayısal düşünmeyi ve sayısal işlem yapabilmeyi hızlandırmaktadır.

Bireysel özgürlüklerine düşkün Avrupa halkı özelikle de Batı Avrupa halkı bugünün cumhuriyet anayasalarının ana hatlarını oluşturduğu görülmektedir ya da ailesine düşkün tıpkı bizim gibi toplumlar dayanışma, birlik ve beraberlik konularında her zaman daha başarılı olmuşlardır.

Otoriteye bağlılığın daha düşük olduğu Kuzey Avrupa ülkelerinde işletme içerisinde karar alınırken üstlerin astlara rahatça danışması gayet normalken otoriteye bağlılığın yoğun olarak görüldüğü Güney Amerika ülkelerinde genelde bu durum görülmez hatta aksi sık sık görülmektedir.

Tüm bu örneklere baktığımızda aslında yaşadığımız ve yetiştiğimiz topraklardan ve toplumlardan çok da bağımsız olmadığımızı hatta karakterimizin önemli bir miktarının onlara bağlı olduğunu görmekteyiz. Yani aslında kültürlerimiz ürünü olduğumuzu söyleyebilirim. Tercihlerimizde bunu göz ardı etmemenin mutlaka faydası olacaktır.

Başarı ya da başarısızlığın arkasında bazen tam olarak anlam veremediğimiz bazı sebepler yatar. Eğer ilginizi çektiyse bu yazıyı yazmamda bana ilham olan Outliers kitabını okumanızı da kesinlikle tavsiye ederim. Şimdiden iyi okumalar.

--

--