Dostluk Diyarı / Bölüm 3

Mehmet Ege Çal
Yetkin Yayın
Published in
4 min readFeb 10, 2022

Bir gece daha bağrışlarıyla uyandı. Yavaşça doğruldu ve saate baktı. Saat altıydı. Şaşırmadı, yataktan kalktı ve bir kase çıkardı. Kalan son mısır gevreklerini kasesine döktü, bir bardak su alarak birkaç ilaç attı içine. Köpüren suyu tek dikişte içti. Kaseyi eline alarak açık camdan dışarıyı seyrediyordu. Güneşin ilk ışıkları yüzüne vuruyordu. Adeta parlıyordu. İçinde nedensizce bir umut hissetti. Bugün pazardı. Son denemesi için hazırlık yapmaya karar verdi. Elindeki parayla birkaç güzel kıyafet alacaktı. Ve şansı varsa yakın zamanda kendisi birisiyle tanışacaktı. Makus talihini yenmek için kapıdan çıktı. Birkaç mağazaya girdi çıktı. Elindeki son paraları tereddütsüzce harcadı. Bisikletine atladı, eve döndü. Kapıda yine ev sahibi vardı. Para beklercesine O’na bakıyordu. Onu görmezden gelerek merdivenleri çıktı. Beş dakika sonra binadan saçları uzun zaman sonra özenle taranmış, hoş kokulu, şık giyimli bir bey çıkmıştı. Yalın’ın hayatında biri olsaydı muhtemelen bu halini tanımazdı. Bisikletine atladığı gibi ilk denemesini müdavimini olduğu kütüphanede denemeye karar verdi. Tabii sürekli gitmesine rağmen orada kimse Yalın’ı tanımıyordu. Kütüphaneye girdi. Kalbi yerinden fırlayacak gibi atıyordu. Bambaşka bir adam giriyordu içeriye bu sefer. İçeride biraz dolaştı, birkaç kişi dışında boştu. Klasiklerin olduğu bölüme gitti, orada genç birisi kitaplara bakıyordu. Gözlüklü, sıradan giyimli, etrafı gözler şekilde kitap taraması yapıyordu. Yanına yavaşça, ürkekçe, avını korkutmadan yaklaştı. Genç ondan erken davranarak O’nu selamladı. Beklenilmeyen samimi hareket sonucu şaşırmıştı. Anlık karar vermesi gerekliydi. Yalın kaçmayı tercih etti. Hızlıca oradan uzaklaşarak bir sahile indi. Düşünmesi gerekiyordu. Plansız bir şekilde davranmanın cezasını, kendisinin açısından korkutucu bir tecrübeyle karşılaşarak ödemişti.

Bir süre daha askıya aldı son denemesini. Bu sırada boş durmayacaktı. Kendine bir yol haritası çizecekti. Birkaç hafta geçti aradan. Kabuslar devam etti. Ama artık plan yapmaya çalışıyordu. Giderek zayıflıyordu. Sağlıklı kalabilmek adına depoda daha hareket edebileceği bölüme geçiş yaptı. Bu bekleme sürecinde kafasını dinç tutmalıydı. Bu artık topyekûn savaştı. Savaşın bitişi ya sonuydu ya kurtuluşu. Yalın’ın kaybetmeye hiç niyeti yoktu. Bunca yıl hiç uğruna beklememişti. Kütüphaneye birkaç bulmaca, sudoku ve gazete için uğradı. Genç oradaydı. Bir anlık cesaretiyle gence yaklaşarak: Beni hatırladınız mı? Maalesef çıkaramadım. Bana selam vermiştiniz buradayken. Genç garipseyerek oradan uzaklaştı. O an anladı kolay olmayacağını, kolay olsaydı daha önce yapardı. Kolay olsaydı herkes başarırdı. Kolay olsaydı…

Bu kadar uğraşın sonunda sahte şeyler istemiyordu. Sonuçta etrafında insanlar olan bir kimse de yalnız olabilirdi. Kendini tam anlamıyla açamayacak kişileri istemiyordu. Oyalanacak arkadaşları var olmasındı. Uğruna her şeyi yapabileceği ve dostunun da onun uğruna her şeyi yapacağı bir dost. Artık bunu hakkediyordu. Bedelini uzun yıllar yalnızlık ile ödemişti. Dünyada çoğu kişinin bu kadar uzun süre sınanmadığı düşmanla sınanıyordu. Bu zaferin sonucu eşsiz olmalıydı. Bir efsane dilden dile dolaşacak. Bir destan, bir halk kahramanı olmalıydı. Evet, evet bir halk kahramanı, sevmişti bunu. “Yalnızlığı yenen adam”. Herkes O’na imrenecekti. Zora düştüğünde Yalın’ın zaferini hatırlayacaktı. Yalnızlığı öyle bir yenecekti ki yalnızlık bir daha bu dünyada başka kişilere musallat olmayacaktı. Bunu başaracaktı. İnsanlara ilham olmasının yanında diğer ödülü, en önemlisi, dostu olacak olmasıydı. Evet. Bu olacaktı. Düşüncelerle uykuya daldı.

Photo by Tim Hüfner on Unsplash

Etraf aydınlıktı. Geçit töreni vardı caddede. Ne için düzenlendiğini merak etti. Gözünü kırptığı anda kendini klasik, üstü açık arabada insanları selamlarken buldu. Yanında yüzünü aydınlıktan göremediği birisi vardı. Yalın’ın aksine oturuyordu. Yalın sordu sen neden ayakta değilsin. Çünkü bu senin zaferin dostum. Dostum dedi. Dostum. Hafif hoşuna giderek tekrarladı bu kelimeyi. Kalabalık tezahüratta bulunuyordu:

Yalnızlığı yenen dost Yalın,

Bu topraklardan kovdun,

Sana ne kadar teşekkür etsek az dost Yalın;

Bu destansı savaşın sonunu getirdin,

Tüm geçmiş ve gelecek senden müteşekkir.

Araba caddenin sonuna vardı. Dünyanın başkanı, Dost Başkan ve şehrin başkanı, Arkadaş Başkan Yalın’ı bekliyordu. Yalın sordu

- O örtünün altında ne var?

Başkanlar cevapladı:

- Senin gibi bir kahramanın gelecek nesillere umut olması adına sizin heykelinizi diktik dostum.

- Teveccühünüz dostlarım. Dostlarım size ne kadar teşekkür etsem azdır.

- Hiç gerek yok teşekküre biz dost değil miyiz sonuçta.

Anında örtü kaldırıldı. Yalın; kapkara bulutlarla, kocaman kılıcını savurarak savaşıyordu. O anda beklenmeyen bir şey oldu. Etraf karanlığa büründü. İnsanlar kaçışmaya başladı. Yalın bağırdı: Sakin olun dostlarım bu yalnızlığın saldırısı olabilir, ben sizi korurum dostlarım!

Fakat heykeldeki bulutlar canlanarak Yalın’ın etrafına üşüştü. Karanlık hafif loşa dönüştüğünde şehirdeki tüm evler yıkılmıştı. *Şehir çöle dönüşmüştü. Uçsuz bucaksız. Sahra’dan daha büyük, daha kurak, daha yalnız ve daha ölümcül. Yalın ağlayarak geri döndü gerçekliğe. Terli yatağından kalktı ve var oluşuna lanet okudu. *Krallar akıl hocalarıyla beraber…

ÜÇÜNCÜ BÖLÜMÜN SONU

DEVAM EDECEK…

Üçüncü Bölüm Üzerine Son Notlar:

1.* : Anton Çehov’un “Kendini yalnız hisseden kimse için her yer çöldür.” Sözüne bir gönderme

2.* : Eyüp’ün yakarışı, doğduğu güne lanet edişi, Eski Ahit. Ayrıca Katip Bartleby kitabında da geçen bu sözü açıklamak adına, kitaptaki aynı açıklama kullanılmıştır.

Önceki Bölümler:

1.Bölüm:
https://medium.com/yetkingencler/somniator-b%C3%B6l%C3%BCm-1-aba4f2fe024a

2. Bölüm:

https://medium.com/yetkingencler/sev-ya%C5%9Fa-um-b%C3%B6l%C3%BCm-2-53314a45480c

--

--