Ekşi Elmalar | Sour Apples Film İncelemesi 🎬

Sadiye Arsoy
Yetkin Yayın
Published in
8 min readAug 17, 2024

1970'lerin Türkiye’sinde, Hakkâri’nin zorlu koşullarında yaşayan bir ailenin toplumsal normlar, bireysel özgürlük ve aşk arayışı arasındaki çatışmasını derinlemesine ele alan; dönemin sosyo-politik atmosferini çarpıcı bir görsellikle yansıtarak izleyiciyi etkileyen; bireylerin içsel mücadelelerini incelikle anlatan düşündürücü ve sorgulamaya iten muhteşem bir yapıt! ✨

Ekşi Elmalar | Sour Apples Film İncelemesi

Dikkat: Afişe alıcı bir gözle bakmanızı öneririm. Yöresel kıyafetler, kıyafetlerdeki renklerin enerjisi (aynı zamanda karakterlere yansıması), Reis’in büyük portrede yer alması ve kafasının içinde atın üstünde kendinden biri daha olması… Filmin ana temasını yansıtan nefis bir çalışma olmuş.

Selamlar dostlar 🙆🏻‍♀️ Yine, yeni, yeniden ben 😅 Bu ay önceki aylarda yazamadığım yazıları telafi etmeye çalıştığım için üretkenlik modumu açtım. Çok da iyi oldu. Çünkü, tükettikten sonra üretmek bana oldukça güzel hissettiriyor. Bu anlayışı sürdürmek için tüm kalbimle çabalıyorum, çabalamaya da devam edeceğim. 💪🏻 Bu incelememizin misafiri Yılmaz Erdoğan’ın emeği ve kalitesi kokan “Ekşi Elmalar” filmi oldu. Yüksek lisanstaki hocam Prof. Dr. Ayhan Uludağ, sağ olsun ders aralarında konu geçtikçe film önerir. Önerdiği filmlerden biri de buydu. Öneriyi not alırken yanına politik bir bakış sunduğuna dair minik bir iz bırakmışım. Filmin teması da bu çerçevede sunulmuş. Haydi gelin detaylı analizi birlikte yapalım. 💐

1: Filmin Künyesi

  • Film Adı: Ekşi Elmalar
  • Yönetmen: Yılmaz Erdoğan
  • Yapımcı: Necati Akpınar
  • Başrol Oyuncuları: Yılmaz Erdoğan, Farah Zeynep Abdullah, Songül Öden, Şükran Ovalı, Devrim Yakut, Şükrü Özyıldız, Fatih Artman, Ersin Korkut
  • Yıl: 2016-TR
  • Türü: Dram-Komedi
  • IMDB: 7.1
  • Süre: 1 Saat 54 dk.

2: Anahtar Kavramlar

  • Sosyo-Politik Yapı
  • Toplumsal Normlar
  • Toplumsal Cinsiyet Eşitliği
  • Değişime Direnç
  • Otorite/Güç İhtirası
  • Toplumsal Baskı
  • Kimlik
  • Aile Dinamikleri
  • Gelenek/Görenek
  • Kültürel Farklılıklar

3: Alıntılar

“Ağaçlar da tıpkı insanlar gibidir, terbiye edeceksin. Her insan işin başında ekşidir, çetindir. İşin başında eğitirsin, öğretirsin bal gibi tatlı olur. Ama bazısı ise aşı tutmaz…”

“Eskileri hatırlıyorum, yenileri unuturken.”

“Ancak bugünü hayal edecek kadar aklı olanlar, yarının sahibi olamazlar.”

“Mutluydular ve şimdi’den başka zaman yoktu!”

Son iki alıntı arasında çelişki olduğunun farkındayım; ancak filmi izledikten sonra bağlamını daha iyi kavrayacağınızı düşünüyorum. Çünkü, iki alıntı da farklı durumlarda söylenmiştir. Üçüncü alıntı düzeni değiştirmek isteyenlere, sonuncu alıntı ise anı yaşama üzerine geçen bir sahnede söylenmiştir.

4: Genel Özet ve Değerlendirme

Her incelemede olduğu gibi burada da öncelikle film konusu hakkında bir girizgah ile başlayalım.

Ekşi Elmalar, Türkiye’nin doğusundaki sert coğrafyada kök salmış bir ailenin, 1970'lerin ortasından başlayarak günümüze uzanan çarpıcı hikâyesini etkili ve yüreklere dokunacak bir perspektif sunarak anlatıyor. Yılmaz Erdoğan’ın yönetmenliğini ve başrolünü üstlendiği film, Hakkâri’de belediye başkanlığı yapan Aziz Reis’in ailesi etrafında şekillense de genel olarak sosyo-politik temayı ele alıyor. Bir yanda otorite/güç hırsıyla örselenmiş bir ruha sahip bir baba (Aziz, nam-ı diğer Reis), diğer yanda üç güzel kızının (Muazzez, Safiye, Türkan) hayalleri ve arzuları… Aşk, özgürlük, otorite/güç hırsı, baskı, gelenek/görenek ve toplumsal normlar arasında sıkışan bu üç kız kardeşin ve Reis’in hikâyesi sadece dönemin değil, nesillerin yaralarına dokunan evrensel bir ağıt gibi işlenmiş… Nazarımda, elma bahçesindeki en güzel ve en lezzetli meyvelerden birini simgeleyen ekşi elmalar; güzelliği, umudu ve hüznü barındıran dallarda olgunlaşarak bizi derin bir iç hesaplaşmaya davet ediyor.

Bu film, sadece aile dramını değil, aynı zamanda geçmişle hesaplaşmanın da başarılı bir gösterimini imgeliyor. Öyle ki, kuşaklar boyu aktarılan acıların, hayal kırıklıklarının ve bastırılmış duyguların gün yüzüne çıkışını resmeden anlar, insanın yüreğini sızlatıyor. Reis’in otoriter yapısı altında filizlenmeye çalışan karakterlerin benlikleri; özlemleriyle, hayalleriyle, arzularıyla ve mücadeleleriyle el ele verip düş dünyasında dans ediyor sanki… Evet, anlayacağınız üzere filmin alt metni beni çok etkiledi ve başka düşünce dünyalarına yelken açmama vesile oldu. Bu dünyalara doğru sizi de bir yolculuğa çıkarmak istiyorum.

Toplumsal yapı, aile dinamikleri ve toplumsal normlar gölgesinde meşrulaştırılan “toplumsal baskı”

Filmin merkezinde yer alan toplumsal yapının temelinin aile dinamikleriyle bağdaştırılarak anlatılması ilgi çekiciydi. Verilmek istenen mesajı güzel yansıttığını düşünüyorum. Reis’in, hem ailesinin hem de köyünün reisi olarak, otoritesini sert bir şekilde ortaya koyduğunu görüyoruz. Kızlarının hayatını sıkı bir şekilde kontrol eden Aziz Reis, onların çarşıya çıkmalarını, erkeklerle göz teması kurmalarını hatta aşık olmasını bile yasaklıyor. Bunun gibi pek çok şey… Hepsinin ortak noktası, kızların hayatına otorite ile örselenmiş bir sınır koyarak kısıtlaması ve bunu toplumsal normlar gölgesine alarak normalleştirmesiydi. Bu zorlama ve baskının aile ilişkileri başta olmak üzere ilişki inşa etme süreçlerine nasıl zedelediğini gözlemliyoruz. Kızların özgürlükle sarmalanmış ruhları, bu otoriter bakıştan kaçarak düşler dünyasına sığınır. Safiye’nin deniz hayali de bence içinde taşıdığı özgürlük düşüncesinin bir yansımasıydı. İstemediği biriyle evlendirildikten sonra da eşinden oraya gitme sözü alır ancak bu hemen gerçekleşmez. Sonunda resti çekerek çocuğumu da alıp kendim giderim dedikten sonra eşi, kararlılığını görüp gitmeye ikna oluyor.

Ekşi Elmalar | Safiye’nin denizle (özgürlükle) buluşması

Gelenek/Görenek ve modernlik arasındaki zıtlıklar ya da çatışmalar mı demeliydik?

Filmde aynı zamanda gelenek ve görenekler kapsamında kabul ettiğimiz değerler ile modern hayatın değerleri arasındaki çatışmaların/zıtlıkların sesini de çok fazla işittik. Aziz Reis, geleneksel bir toplumun temsilcisi rolüne bürünerek, kızlarının otorite/güç hırsı ile sarmalanmış toplumsal normlara uygun bir şekilde yetiştirmek istiyordu. Bununla birlikte kızların, modernleşen bir dünyada özgürlüklerini ve bireysel arzularını yaşamak istediğini görüyoruz. Aradaki temel çatışmalardan biri olarak bunu örnek verebilirim. Özellikle kızların hayalleri ve gerçeklik arasındaki uçurum, bence geleneksel değerlerin bireylerin hayatlarına nasıl ve ne ölçüde etkilediğini çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. Söz konusu çatışmanın aile içindeki dinamikleri nasıl değiştirdiğini ve bireylerin kendi kimliklerini bulma çabalarını izlerken, modernite ve gelenek/görenek arasındaki bu zıtlıkları da derinden hissediliyor.

Farklı bir nokta: ülkemizdeki siyasi çatışmaların ve kültürel farklılıkların köy hayatına yansımasının çarpıcı bir şekilde ele alındığını görmek Yılmaz Erdoğan’ın doğduğu topraklara vefasını gösteren önemli bir parçaydı. Yaşadığımız üzere, siyasi ideolojiler ve kültürel değerler arasındaki uyuşmazlıklar, bireyler ve toplumlar arasında derin bir bölünmelere yol açtığını biliyoruz/deneyimliyoruz. Bu duruma bir örnek; Hepsini terbiye ettiniz, bir tanesi de asi kalsın.” ve Reis “(…) bana karşı gelmeyecekti” sözleri, itaatin Reis için ne kadar önemli olduğunu vurgulamakla birlikte bahsettiğim yapının özünü de veren dikkate değer bir sahneydi. Reis’e asi gelen “ekşi elma” ise, bireyin otoriteye karşı duruşunu ve bu duruşun Reis gibi figürlerde yarattığı hayal kırıklığını/öfkeyi simgeliyordu. Bence bu sahne, otoritenin aşırı kontrol arzusunun bireysel özgürlüğü nasıl boğabileceğini gösteren akıllıca organize edilmiş şahane bir sahneydi.

Ekşi Elmalar | Reis ve Mühendis Bey’in ekşi elmaların terbiye edilmesi hakkındaki sohbeti…

Bir başka sahnede, Reis ve mühendis arasında geçen okaliptus ve kavak tartışması, değişime karşı duyulan korkunun ve yeniliğin reddedilmesinin somut bir örneği olarak gördüğüm bir tartışmaydı. Reis’in, “icat çıkarma, kavak bunlar” demesi, onun geleneksel düşüncelere ne kadar sıkı sıkıya bağlı olduğunu ve yeniliklere karşı duyduğu direnci ortaya koyuyor. Bu tartışma, aynı zamanda filmde değişimin kaçınılmazlığına karşı gösterilen sert tepkiyi de simgeliyor.

Ekşi Elmalar | Reis ve Mühendis Bey’in Okaliptus mu Kavak mı tartışması

Cinsiyet eşitliğinin pardon (!) eşitsizliğinin yansımaları…

Tüm dünyada kadına biçilen toplumsal rol ve konumlandırılması kendini her yerde gösteriyor. Bu filmde de özellikle Reis’in üç kızı ve eşi üzerinden detaylı bir şekilde ele alınmış. Film boyunca, kadınların toplumun “toplumsal normlar” kisvesi altında dayattığı hayatı yaşamaya mahkûm edilmesi ve Reis’in otoritesine karşı duyguların bastırılmasını da güzel bir şekilde örnekliyor. Reis’in kızları onlara biçilen rollerin dışına çıkmaya ve kimliklerini keşfetmeye çalışıyor. Ve onlar için her şey düşlerle başlıyor: Düşlerden gerçeklere uzanan bir mücadele… Kadın oldukları için karşılaştıkları birçok engel var. Ancak, düşlerinden güç alarak imkanları zorlayıp mücadele ruhlarını besliyorlar. Engellerin, hayallerini kısıtlamasına izin vermemeleri keyifli bir mesajdı. Bu konudaki eşitsizlikleri örneklendirmek için birkaç örnek paylaşmak istiyorum.

Özgür’ün Muazzez’e hediye ettiği şampuanı gören Reis, kızlarını yakalayınca onları kemerle döver ve neden bir yabancının onlara şampuan (ne olduğunu bilmiyordu, hoş kokulu bir sıvıydı onun için) hediye ettiğini sorguladı: Şiddet ve eşitsizlik maalesef ki has safhada…Çok üzücü, hele ki bunların gerçek olduğunu, halen yaşanıyor olduğunu bilmek daha da sarsıcı. Reis gibi otorite/güç hırsı ile sarmalanmış ruhların acizliğinin bir göstergesi olarak kendinden güçsüz olanlara şiddet uygulayıp, onlara hükmetmeye çalışması aslında pek çok okuma alanı sunuyor.

Ekşi Elmalar | Özgür’ün Muazzez’e şampuan hediye ediyor

Bir başka örnek; Özgür’ün Muazzez’e “bu yörede hoşlandığımız kızlarla nasıl konuşabiliriz?” diye sorunca aldığı cevabın “evlenerek” olması da yaşanan hayatla özgürlük arasındaki derin uçurumu gösteriyor. Erkek-Kadın iletişiminin evlilik gibi ciddi ve önemli değerler atfettiğimiz bir olgu ile koşullandırılması ciddi bir sorun. Hatta bu durumun gizli özne rolüne bürünerek toplumsal yapıyı da zedelediğini düşünüyorum.

Çok örnek var ama benim son örneğim; Reis’i aynı anda 3 kızının giydirmesi, süslemesi, allaması, pullaması (sağlıklı ve belediye reisi olduğu dönem)…Bu sahneyi durdurup düşünmenizi öneriyorum. Reis’in baskın bir otorite figürü olması ve 3 kızının da aynı anda onu hazırlamaya çalışması da içinde önemli mesajlar barındıran bir sahneydi.

Son örnek demiştim ama bunu da eklemezsem olmaz, dediğim bir sahne az önce zihnime düştü. Türkan’a görücü geleceğini annesi Ayda’nın Reis’e söylemesi ve Reis’in “Ne sen söyledin ne ben duydum.” demesi. Sonrasında farklı bir köyden bir aile büyüğünün (erkek :) ) Reis’le konuşması ve Reis’in Türkan’ın evliliğine onay (!) vermesi de cinsiyet eşitsizliğini ortaya koyan bir anlatıydı. Türkan’ın, Annesi Ayda’nın ne isteği (kızını destekliyor) umursanmayıp, bir başka adamın sözüne itimat ederek tamam kızımı verdim, diyor. Zihniyetin ne noktada olduğunu gösteren önemli bir sahneydi.

Özetle, kadınların toplumsal cinsiyet rollerine nasıl sıkıştırıldığını ve bu rollerin bireysel özgürlüklerine nasıl engel olduğunu gözler önüne seren başarılı anlatılar bulunuyordu. Kadın karakterler üzerinden sunulan bu eleştiriler, bizi toplumsal cinsiyet eşitsizliğini sorgulamaya davet ediyor.

Filmin sonlarına doğru tüm aile dönemin siyasi sorunlarından dolayı Antalya’ya kızları Safiye’nin (denizi görmeyi düşleyen) yanına gidiyor. Muazzez annesi öldükten sonra babası Reis ile bir parkta oturmuş konuşuyorlar. Babası yavaş yavaş yaşananları unutuyordu. Muazzez, kendi penceresinden Reis’i geçmişle yüzleştirmeye çalıştı. Beni en çok etkileyen şeyler ise;

  • Muazzez’in babası Reis’e “Sen her şeyi unutunca, biz ne güzel arkadaş olduk seninle değil mi baba?” demesi…
  • Mühendis Bey’in bahçesine gittiklerinde bahçede Muazzez’in Özgür’le kavuşması…Bu sahnenin alt metninde, Muazzez özgürlüğüne kavuştu vurgusu var.
  • Ve tabii finaldeki elma bahçesi; sadece bir mekan değil, aynı zamanda hayatın acı ve tatlı yanlarını simgeleyen bir metafor olarak karşımıza çıkıyor.
Ekşi Elmalar | Muazzez Reis’i geçmişle yüzleştiriyor!

5: Sorgulama & Düşünme Alanı

❓ Bireysel ve toplumsal çatışmalar özgürlüğün, mutluluğun ve sevginin doğasını sizce nasıl etkiliyor? Bu uğurda verilen mücadeleler insanın varoluşsal sancılarını besliyor mu yoksa yaralıyor mu?

❓ Toplumsal baskı uğruna hangi değerlerinizi feda ederdiniz? (Kabul, kabulü zor bir soru. Fakat, hayatımızın derinliklerine indiğimizde ne yazık ki hepimizin toplumsal baskının gölgesi altına saklanmak zorunda kalan değerleri olduğunu düşünüyorum. Bu soruyu da bundan dolayı yönelttim.)

❓ Otorite/Güç ihtirası olmayan bir toplumda toplumsal normlar ne derece etkin ve etkili olabilirdi sizce? Ya da ütopyanızdaki toplumda otorite/güç hırsından arınmış bir toplumun dinamikleri neler olabilir?

Umarım okuduktan sonra farkındalığınızı arttırarak sorgulamaya itmiştir. Faydası olması dileğiyle.

Yakın zamanda tekrar görüşene dek hoşça kalın! 💜

--

--

Yetkin Yayın
Yetkin Yayın

Published in Yetkin Yayın

Yetkin Yayın, 21. yüzyıl yetkinliklerine uygun olarak gençlere bilgi, deneyim ve ilham sunan bir içerik platformudur.

Sadiye Arsoy
Sadiye Arsoy

Written by Sadiye Arsoy

Sağlık Yönetimi-Sağlık Bilişimi | Necmettin Erbakan Üniversitesi 🌎 Koordinatör - YetGen