Gerçekten Cahil Miyiz?

Aysun Güder
Yetkin Yayın
Published in
4 min readJul 11, 2024

Cahillik; son zamanlarda çokça konuşulan, üzerine pek çok şaka yapılan, bazı ünlü isimlerin lafları ile medyaya çoğu zaman yanlış servis edilen ve genel olarak da suçlama aracı olarak kullandığımız bir kavramdır.

Sevgili Sinan Canan’ın “Cahil Kime Denir?” adlı videosunu izleyince ve orada bu konunun daha sistematik bir şekilde anlatıldığını görünce o videodan yararlanabileceğimi düşündüm. Arapça chl kökünden gelen cahil kelimesi “bilmeyen, bilgisiz” anlamına gelir. Bilmeme/bilememe durumunun bizde uyandıracağı duygular bellidir. Ya bu durumdan memnun bir şekilde hayatınıza devam edersiniz ya da bu durumdan çıkmak/bir şeyler öğrenmek için okumaya, araştırmaya başlarsınız. Günlük hayatımızda artık sıkça ve çoğu zaman da yersiz olarak kullandığımız bu kavramın, üzerimizde yarattığı etkiden kurtulmak için ne yazık ki pek bir şey yapıyor gibi görünmüyoruz. Artık bizleri rahatsız eden “bir şey bilememe” durumu değil yeni öğreneceğimiz bilgilerin bizde yaratacağı farkındalık ve bunu hayatımızda pratik olarak kullanma zorunluluğudur. Kişileri ötekileştirmek hatta bazen alay etmek ya da içinde bulunduğumuz durumdan şikayet etmek; çözüm üretmek ya da kendimizi sorgulamaktansa bizlere her zaman daha rahat geliyor.

SoruYorum — Cahil Kime Denir?

Videoda bu kavramın sistematik olarak anlatıldığından bahsetmiştim. İlk bahsedilen grup “Cehl-i Basit” yani basit cehalet kavramıdır. Bunu kitabi bilgileri bilmememiz olarak düşünebiliriz. Ancak bunun bir çözümü ve çokça da faydası var. Bu durumu neredeyse hepimiz yaşarız ve yeni şeyler öğrenerek, uygulayarak bunun üstesinden gelebiliriz. İnsanın bilmediği şeyler karşısında öğrenme isteği artabilir, dünyada öğrenecek bilgilerin sonsuzluğu karşısında daha da mütevazı bir tutum alabilirler.

İkinci grup “Cehl-i Mürekkep” yani bir şeyler üzerine çalışarak, okuyarak inşa edilmiş bir cehaletten bahsedebiliriz. Bu gruba mensup insanlar, alanları olmayan konularda konuşur, o konuya dair yeni bilgilere karşı kendilerini kapatır, savunmaya geçerler. Kişilerin uzmanlık alanları onları bir nevi kötülüğe sürükler. Şu an sosyal medyada bu gruba ait insanlara ne yazık ki çok fazla maruz kalıyoruz. Kafanızı dağıtmak için açtığınız bir sayfada size on saniyede sağlık, psikoloji ve yatırım tavsiyesi vermeye çalışan pek çok insan görebilirsiniz. Bu durum internetteki bilgi kirliliğinin ne kadar fazla ve önüne geçilemeyecek bir boyuta ulaştığını bizlere gösteriyor. Aynı zamanda kendi uzmanlık alanında bile olsa kendini geliştirmeyi çoktan bırakmış, eskiden uyguladığı teknikler son derece verimsiz olmasına rağmen ısrarla kullanmaya devam eden eğitmenleri ya da kendini “eğitimli” gören birtakım hevesleri çoktan tükenmiş insanın, bir şeyler değiştirmeye ve üretmeye heyecanı olan kişilerin ümitlerini kırdıklarını ve onları küçümsediklerini görebiliyoruz. Ben bu gruba dahil olan insanların bir diğer özelliklerinin de egoları olduğunu düşünüyorum. Aldıkları eğitim ya da bulundukları mevki itibari ile insanlara istedikleri gibi davranma/konuşma cesaretini kendilerinde bulabiliyorlar.

Son grup ise “Cehl-i Mik’ab” yani Türkçeye çok boyutlu cahillik diye çevirebileceğimiz bir kavramdır. Mik’ab, matematikte gördüğümüz küp şeklidir ve kelimedeki derinlik/boyut anlamı buradan gelir. Bu grubun insanları kendilerini açıklamak için çok derinlikli savunma mekanizmaları geliştirmiş yani bu cehaleti muhafaza etmek için etrafını felsefe gibi düşünce kalıpları ile süslemişlerdir. Özellikle inanç konusunda günümüzde en sık rastladığımız grup budur. Bilgiyi; kendilerini beslemesi, yeni bakış açıları katması gibi sebeplerle değil, bir şeyler bildiklerini düşünmelerini sağlaması için öğrenirler. Kendileri gibi düşünen insanlar ile birlikte vakit geçirir, bir şeyler okuyacaklarsa bile aynı çizgi üzerinde ilerlemeye devam ederler.

İlber Ortaylı

Herkesin aynı ortamda aynı şartlarda yetişmediğini ve şu andaki imkanlarını da göz önüne alırsak en başında da söylediğim gibi bu kelimeyi ne kadar yanlış ve yersiz kullandığımızı fark etmiş olacağız. Doğan Cüceloğlu gittiği bir kitap fuarında bir babanın kendisine yaklaşıp “Hocam ben size öfkeliyim. Babalar şunu yapmıyorlar, bunu yapmıyorlar diyorsunuz ancak bilmiyorum, bana öğretilen farklıydı” demiş. Cüceloğlu, bu hikayeyi anlattıktan sonra da benim bildiğimi bilmeyen “cahil” anlamına gelmiyor diye ekliyor. Bu ötekileştirme ya da küçük görme davranışını maalesef ki günlük hayatımızda çoğumuz hatta gerçekten bu sıfata layık olanlar bile yapıyor.

Beni rahatsız eden bir diğer durum ise günümüzde özellikle genç neslin artık her şeyi kolay yoldan, çabalamadan yapmak istemesi. Siz onlara karşıt bir argüman sunduğunuzda alacağınız cevap ise “emek harcayınca, okuyunca ne oluyor?” sorusu oluyor. Artık emeğin kıymete konulmadığı, kurnazlık ve hızlı üretip/tüketmenin çok daha işlevsel görüldüğü bir zamanda yaşıyoruz. “Eğitimli” olduklarını düşündüğümüz insanlar bile gidilen okulların, alınan eğitimlerin kişilere bir şey katmayacağını, o kişilerin de bunun farkında olduğunu ve bu nedenle çaba harcamadıklarını söylüyorlar. Yani pes etmek, kendi geleceğimiz için kafa yormamak ya da bazı söz sahibi insanların bu konuda bir şeyler yapmaması artık yeni moda olmuş durumda.

Emek harcamadan, istemeden, kısa yollar arayarak istenilen sonuçlara ulaşamayız. Tam aksine sadece kitap okumak da bu işe bir yarar sağlamaz. Bilgi demek öğrendiğimiz şeyleri hayatımıza, davranışlarımıza geçirmemizdir. Elimizdeki imkanları ve kendi sınırlarımızı zorlamadan gelişmemiz ve üretmemiz ne yazık ki çok zor. Her kuşak kendi döneminin ne zorluklarla, imkansızlıklarla geçtiğini söyler. Bizler, neredeyse her şeyin çok ve bir o kadar da niteliksiz olduğu bir çağda yaşayan kuşağız. Tüm o bilgi yığınının içinden bizler için uygun olanı bulmak, diğer insanların yaptıklarından farklı şeyler yapmak, deneyebildiğimiz kadar yeni şey denemek ve bizi yansıttığını düşündüğümüz o tek sayfalık iş başvurusu kağıdını en iyi şekilde doldurmak zorundayız. Ancak dışarıdan çok süslü duran o tek sayfalık kağıt bizim bilgi ya da cahillik seviyemizi doğru bir şekilde yansıtmıyor. Kişinin kendisini ve sınırlarını bilmesi, durup karşısındakine kulak vermesi ve mütevazı olması bana göre bu seviyeyi gösteriyor.

Hayata başkalarının sözleri ile değil kendi okuduklarımız ve öğrendiklerimiz ile bakabildiğimiz yarınlara.

--

--