Noktaları Birleştirmek
Aslına bakarsak hemen hemen hepimizin zihninde benzer kurgular oluşturan bir söz dizimi: noktaları birleştirmek. Beyaz bir sayfa üzerine birkaç nokta atıyorsun ve bunları birleştiriyorsun, peki ya sonuç? Anlamlı ya da anlamsız şekiller. Eğer biraz daha derinlemesine düşünürsek hayatımız da buna benzemiyor mu? Hayat boyunca birçok proje üzerinde çalışıyoruz, sınava hazırlanıyoruz veya yeni arkadaşlar ediniyoruz. Her birine, sonucunda nasıl bir şekil oluşacağını bilmeden birbirinden bağımsız onlarca küçük nokta atarak başlıyoruz.
Steve Jobs Stanford Mezuniyet Töreni’nde, kolej yıllarında sadece ilgisini çektiği için girdiği tipografi dersinin yıllar sonra tüm bilgisayarların yazı tiplerini kökten etkilediğinden bahsediyor. Konuşmasının devamında ise noktaların geleceğe bakarak değil ancak geriye bakarak birleştirebileceğimizi söylüyor ve en önemli kısmın da noktaları koymak değil bu noktaların birleşeceğine kesinlikle inanmak olduğunu belirtiyor. Aslında bu olay, sonucu bilinmeden atılan bir noktanın gelecekteki etkisinin ne denli büyük olabileceğinin net bir örneği.
Biraz da kendi yaşantılarımıza bakalım. Neredeyse hepimiz buna benzer hikayeler yaşıyoruz. İlgimizi çektiği için bir eğitime katılıyoruz, bloglar yazıyoruz ya da bunlara benzer aktiviteler yapıyoruz. Kısaca hayat sayfamıza bir nokta ekliyoruz. Ancak bazı zamanlar içimizden bir ses “Neden bunu yapıyorum? Benim ne işime yarayacak?” gibi farklı sorular soruyor. İşte tam bu anda Jobs’un da dediği gibi noktaları geleceğe bakarak birleştiremeyeceğimizi aklımıza getirmemiz gerekiyor. Yoksa hayat sayfamıza attığımız noktalardan vazgeçip boş ve işe yaramaz bir sayfa ile hayatımıza devam etmemiz gerekiyor.