Outliers; Bazı İnsanlar Neden Daha Başarılı Olur?

Öykü Aytürk
Yetkin Yayın
Published in
5 min readMay 14, 2021
https://in.pinterest.com/pin/169448004717089193/

Çizginin dışındakiler neden bu kadar başarılıdır? Başarıyı veya başarısızlığı yalnızca bizler mi belirleriz? Yaşadığımızın yerin, konuştuğumuz dilin ve hatta doğduğumuz ayın başarıya etkisi var mıdır?

Başarılı olmak üzerine en az bir kere bile araştırma yaptıysanız 10.000 saat kuralı ile karşılaşmamış olmanız düşük bir ihtimaldir. Malcolm Gladwell’in ortaya attığı 10.000 saat kuralına göre bir konuda uzmanlaşmak istiyorsak o konuya minimum 10.000 saatimizi vermemiz gerekir. Bugün bu 10.000 saat kuralını da içeren ve Malcolm Gladwell tarafından yazılan Outliers (Çizginin Dışındakiler) kitabını inceliyor olacağız.

Çizginin dışındakiler olarak nitelendirdiğimiz bir güruh var peki nedir bu çizginin dışında olmak? Kitaba baktığımızda şöyle bir tanımla karşılaşıyoruz; “Ortaya koyduğu değer, seçilmiş diğer örneklerden belirgin biçimde farklı olan istatiksel gözlem.” Tanımda çizginin dışında olmamız için bir fark olması gerektiğini görüyoruz. Bu farkı yalnızca yetenek ve zeka mı belirliyor yoksa daha önce hiç düşünmediğimiz etkenler de var mı?

çizginin dışındakiler

Malcolm Gladwell’in Outliers kitabında başarıya etki eden faktörleri iki ana başlıkta topladığını görüyoruz. Bunlardan ilki fırsat. Gladwell bu bölümde doğru zamanda, doğru yerde bulunmanın altını çizerken, elimizde olmayan nedenlerin aslında hayatımızda ne kadar önemli bir rol oynadığını gösteriyor.

Hiç daha önce doğduğunuz ayın başarılı olmanızda bir etkisi olduğunu düşünmüş müydünüz?

Malcolm Gladwell’e göre doğduğumuz ay ile yakaladığımız fırsatlar arasında önemli bir ilişki var. Fırsatlar ise başarılı olmamızda büyük rol oynuyor. Dördüncü sınıflar üzerinde yapılan bir araştırmada, öğrencilerin doğdukları ay ile TIMSS* skorları arasındaki ilişki incelenmiş ve yaşça büyük olanların skorlarının 100 üzerinden 4–12 puan daha iyi olduğu gözlemlenmiş. İlk bakışta 4–12 puanın kapatılabilir bir fark olduğunu görüyoruz. Peki bu puan farkının alacağı eğitim kalitesini belirlemede önemli bir rol oynadığını söylesek? 4 puan ile başlayan fark eğitim kalitesi ile birlikte açılacak ve kapanmaz bir farka neden olacak.

Başarı ile IQ arasındaki ilişki nasıldır?

Başarı ile IQ arasındaki doğru orantı ancak bir noktaya kadar işliyor. 120 civarında bir IQ’ya ulaştıktan sonra alınan ekstra IQ puanları gerçek dünyada ölçülebilir bir avantaja dönüşür görünmüyor. Buna aynı zamanda eşik fikri de deniyor. Mutlaka 120 IQ ile 150 IQ arasında farklar olacaktır ama popüler anlamda başarılı olmak için, belli kişilik ve karakter özellikleri kadar önem taşımıyor.

Pratik zekamızı nereden alırız?

Kitapta benim en çok ilgimi çeken noktalardan biri pratik zekamızın nasıl geliştiği noktası oldu. Kitapta pratik zeka için: “ Bir şeyi neden bildiğinizi bilmeden de, onu açıklayamadan da nasıl yapacağınızı bilmekle ilgilidir.” ifadesi yer alıyor. IQ’nun bir ölçüde doğuştan geldiğini biliyoruz oysa pratik zekayı sosyal beceri olarak nitelendiririz ve bu beceriyi kazandığımız en önemli yer ise ailelerimizdir. Kitapta bahsedilen bir araştırmada ailelerin çocukları yetiştirmeleri ile ilgili iki ana felsefe belirlediklerini gördük. Daha zengin olan aileler çocukları ile konuşuyor, onlar ile birlikte mantık yürütüyor ve onlardan müzakere de bulunmalarını istiyorlardı. Daha yoksul olan aileler ise “doğal gelişimin başarısına” güveniyor ve müdahale de bulunmuyorlardı. İleri de bu ayrım kişinin kendini topluluk önünde ifade etmesinden, hakkını savunmasına kadar birçok önemli davranışın zeminini hazırlıyor.

Kitabın ikinci kısmına geldiğimiz zaman bizleri miras karşılıyor. Ailemizden, yaşadığımız toplumdan aldığımız miras hangi noktada başarımız hakkında söz sahibi olmaya başlıyordu?

https://www.flickr.com/photos/lucgaloppin/6574398737/

Kullandığımız iletişim ile etnik kimliğimiz arasındaki ilişki nedir?

1988–1998 döneminde Kore Havayolları’nın uçaklarının sık düşmeye başlaması ile birlikte bir araştırma başlatıldı ve hepimizin şaşkınlıkla karışılaşacağı bir problem ortaya çıktı. Yardımcı pilotlar kritik bir durum halinde bile kaptan pilotları ile iletişime geçerken yumuşatılmış anlatım kullanıyorlardı. Yumuşatılmış anlatım; söylenmekte olan şeyin anlamını önemsiz gibi göstermeye yönelik bir çaba içerir. Bu durum Hofstede Boyutları içerisindeki Güç Mesafe Endeksiile ilişkilidir. Güç mesafesi ise hiyerarşiye yönelik tavırla ilgilidir. Güç mesafesi yüksek olan ülkelerde tüm kararların hiyerarşinin tepesinde olan kişi tarafından alınması beklenir. İşte bu noktada kaptan pilot üzerine düşen görevi yapamadığı durumda yardımcı pilotun onu açıkça uyarması yaşadığı toplumdaki güç mesafesine bağlı olarak değişkenlik gösteriyor. Güç mesafesi yüksek iletişimde kapalı bir anlatım vardır ve verilmek istenen mesajın dinleyici tarafından anlaşılması istenir. Bu anlatımda hoş bir incelik vardır fakat düşen bir uçakta kaptan pilottan bunu anlamasını isteyecek dikkati beklemek hayalperestlik olacaktır.

Kullandığımız dil matematikteki başarımızı etkiliyor olabilir mi?

Asyalıların matematikte neden daha başarılı olduğunu hiç düşündünüz mü? Çok çalışmalarının yanı sıra konuştukları dilin matematikteki başarılarına önemli ölçüde katkı sağladığı ortaya çıktı. Rakamları adlandırma sisteminde Asyalılar ile Batılılar arasında önemli bir fark gözümüze çarpıyor. Asyalıların kullandıkları dil ile matematik anlam kazanıyor. Bizler kesirli ifadeler de 3/5 için beşte üç ifadesini kullanırken Çincede ise “beş parçadan üçünü çıkar” şeklinde ifade ediliyor. Bu durum ise küçük yaştaki öğrencilerin matematiği anlamlandırmasını büyük ölçüde kolaylaştırıyor.

Ormandaki en uzun meşe sadece en sert palamuttan yetiştiği için en uzun meşe olmamıştır. Diğer ağaçlar onun aldığı güneş ışığını kesmediği, çevresindeki toprak derin ve zengin olduğu, fidanken hiçbir tavşan onun kabuğunu kemirmediği ve hiçbir oduncu onu vakti gelmeden kesmediği için de en uzun meşe o olmuştur.

Kitabı okumaya başladığım zaman başarının benim için ne demek olduğunu sorgulamaya başladım. Alanının en iyisi olmak, toplumu değiştiren öncü bir isim olmak veya vergi rekortmenleri arasına girmek benim için başarıyı ifade etmede eksik kalıyordu. Vardığımız sonucun başarı sıfatını kullanmamızda muhakkak önemli bir etkisi var ama bence başarı daha çok sonuca varmak için takındığımız tavırda gizli. Sonuca varmak için ne kadar kararlı ve istek olduğumuzla birlikte o sonuca ulaşmanın bizler için ne anlam ifade ettiği ile de ilgili.

Kitabı okuduğunuzda yukarıda bahsettiğim konuları daha derinlemesine örnekler ile birlikte inceleyebilir ve yazdığım konular dışında birçok farklı başarı hikayesi ve onun arkasındaki nedenleri öğrenebilirsiniz.

  • TIMSS: Trends in International Mathematics and Science Study

Dunnig-Kruger Sendromu daha çok bilinen adı ile Cahil Cesareti hakkında bilgi almak isterseniz bu yazıma göz atabilirsiniz:

--

--