OYUN ARKADAŞIM

Tuba Belbağı
Yetkin Yayın
Published in
5 min readJun 12, 2021

“Miyaauvv, mırrrr, fırrrr, vırrrrr, aurrrrr…”

Bir kedi daha fazla ne söyleyebilir ki? Değil mi?

Kediler ile olan arkadaşlığım her zaman çok iyi olmuştur. Kedilerle hep iyi anlaştığımı da düşünürdüm. Ta ki “Mırıldanan Çocuk’u” okuyana dek. Artık onların bu miyavlamalarının, mırlamalarının, vırlamalarının altında yatan mesajları anlayabilmek için özel bir çaba sarf etmem gerektiğine, çünkü aslında onları yeteri kadar anlayamadığıma inanıyorum.

Kim bilir bu zamana dek bana neler neler demek istediler? Zannediyorum ki bunu hiçbir zaman öğrenemeyeceğim. Ya da… Kim bilir? Eğer gerçekten gerekli görürlerse, onlar bir şekilde mesajlarını bana iletmenin bir yolunu bulurlar.

Pepe gibi! Pepe kim mi?

Pepe aslında bir ev kedisi. İnsanları olan Anne, Baba ve yavru Tato ile birlikte sıradan gibi görünen bir “kedi hayatı” yaşıyor. Her kedi gibi fazlasıyla meraklı ve hareketli. Günlerini komşularının köpeğiyle atışarak, güvercinlere söylenerek ve uyuyarak geçiriyor. Aynı zamanda mutlaka, -patisinin içi gibi bildiği çatılarındaki- kendisine ait gözetleme yerinde neler olup bittiğini yoklayarak ve havanın her yere yayılan ferah kokusunu koklayarak… Bu kokuyu da çok iyi tanıyor. Özellikle yaz aylarında havaya yayılan tatlı ve baharatlı kokuların müptelası.

Fakat bir gün… Daha önce hiç almadığı bir koku geliyor burnuna. Ve Pepe’nin sıradan gibi görünen “Kedi Hayatı” bambaşka bir boyut kazanıyor. Tuhaf bir koku. Bir o kadar da taze ve etkileyici. Hem tatlı hem de ekşi. Çilek ve limon gibi. Doğal bir koku… Hatta bir insan kokusu. Pepe bu kokunun insan kokusu olduğundan dokuz canı üzerine bahse girebilecek kadar emin! Peki kim bu çilek ve limon kokulu insan?

Bir de… Bir soru daha… Bir kedi ile bir güvercinin arkadaş olabilmesi, hatta dostluk kurabilmesi mümkün olabilir mi sizce? Bir düşünelim lütfen.

Bu çilek ve limon kokulu insana gelecek olursak, koku Pepe’nin gözetleme yerinin karşı tarafından geliyor. Binalarının dördüncü katındaki pencereden… İki üç ay önce o daireye küçük yavrusuyla birlikte kırmızı tüylü bir insan taşınmış.

İşte hikâye Pepe’nin o küçük yavruyu odasının penceresinin arkasında ellerini masasının üzerine koymuş, hiçbir şey yapmayarak hatta hareket bile etmeden tıpkı bir heykel gibi duruyor olmasını fark etmesiyle başlıyor. Tanıdığı diğer insanlar gibi değil bu çocuk. İnsan yavruları gibi hiç değil. Fakat çok da akıllı birine benziyor. Onunla mutlaka tanışmalı!

Çatıdaki gözetleme noktasından ona her baktığında pencerelerinin önüne atlayıp göz göze geldikleri her anda başıyla hayır işareti yapan bu çocuğun ismi “Hayır” olmalı. Kırmızı tüylü annesi odasına geldiğinde de bu işareti sıkça yapıyor olması Pepe’nin bu tahminini oldukça güçlendiriyor. Evet evet, bu çocuğun ismi “Hayır”!

Peki “Hayır”ı farklı kılan ne? Neden hiç dışarı çıkmıyor? Neden binadaki diğer çocuklarla oynamıyor? Penceresinde neden kilitler var? Neden sürekli şapka takan ay resimleri çiziyor? Ve bu güzel çizimleri kâğıda bakmadan gözleri kapalı bir şekilde nasıl yapabiliyor? Neden çilek ve limon kokuyor?

Aaahh, cevap bulunması gereken ne kadar da çok soru var Pepe için!

Pepe’ye göre bir zamanlar yeryüzündeki herkes bir kediydi ve aslında eskiden dünyayı kediler yönetirdi. Diğer bütün yaratıklar sonradan doğdu ve bütün canlılar mükemmel ve eşsiz bir varlık olan Kediler Kralı’ndan git gide uzaklaştı. Yani Pepe tüm canlıların, insanların, hayvanların (ve hatta köpeklerin bile) içinde biraz da olsa kedilik olduğuna inanıyor. Ama güvercinlerin içinde pek kedilik kalmamış sanki. Beyinleri bütün gün uçarak kafalarının içinde dans ettiği için iyice aptallaşmış ve onlar da pis ve kanatlı patateslere dönüşmüşler!

Fakat “Hayır” farklı. “Hayır”ın içindeki kediliği “Hayır”ın gözlerinin içinde görüyordu Pepe. Onu farklı kılan da buydu belki de. Ama kırmızı tüylü annesi “Hayır”ı neden hiç dışarı çıkartmıyordu? O sırada kulaklarını havaya doğru dikmiş derin derin düşünürken, aklına bir şey geldi. Sorusuna mantıklı bir cevap bulmuştu galiba Pepe: “Hayır” bir tutsak olabilir miydi? Evet evet! Neden olduğunu bilmiyordu ama “Hayır”ı birileri eve hapsetmişti.

Hemen harekete geçmeliydi ve hiç durmadan soluğu “Anne”nin dizlerinin üzerinde aldı. Miyavladı, mırladı, vırladı. Gayet açık bir şekilde “Hayır”ın durumunu bir bir “Anne”ye anlattı. Fakat anne bir türlü Pepe’yi anlayamıyordu, Pepe mırlayıp vırladıkça Pepe’nin sevgi istediğini zannederek başını ve tüylerini okşamaya devam ediyordu sadece. Aynı şekilde “Baba”ya ve Tato’ya da bir türlü anlatamadı ne demek istediğini.

Sonuçta onlar insandı. Ve insanlarla doğru dürüst diyalog kurmak gerçekten çok zordu. Onlar özel bir iletişim yöntemi kullanıyor ve bu dili konuşmayanların onları anlaması bekleniyordu.

Bunları bir bir zihninden geçirirken, birden bir ampul yandı Pepe’nin zihninde. Evet, dedi. Belki “Hayır”ın sorunu da budur. Yani kırmızı tüylü annesi “Hayır”ın anlayamayacağı bir dil kullanıyordur. Ya da bir dakika… Tam tersi mümkün olamaz mı? Ya annesi “Hayır”ı anlayamıyorsa? Belki de “Hayır” kendi dilinde kendisini çok iyi ifade ediyordur ama annesi (diğer tüm insanlar gibi) sadece bir dili anlayabiliyordur.

Pepe’ye göre “Hayır” dünyaya çizgi çizmek ve ay ile şapka resimleri yapmak için gelmiş olabilirdi. Çünkü bunu sonsuza dek yapabilirmiş gibi görünüyordu eline kalem aldığı zamanlarda. Ve Pepe kalem tutan elinin hareketini izledikçe “Hayır”ın içinde kalan kediliği görebiliyordu.

O an kendine şu soruyu sordu Pepe: “Hayır” ay ve şapka resmi çizmekten sıkılmıyor mu hiç?
İç sesi onu şu cevapla susturdu: “Sen kedi maması yemekten sıkılıyor musun?”

Ama günler geçtikçe ve “Hayır”ın duvarları şapkalı ay resimleriyle doldukça Pepe yine de düşünmeden edemiyordu. Sonuçta “Hayır” bir yavruydu ve yavrular arkadaşlarıyla oyunlar oynamayı çok severdi. Pepe “Hayır”ın odasında kapalı kalmasına dayanamıyordu. İçinde sadece bir yatağın ve bir masanın olduğu odaya hapsolmuştu “Hayır” ve dünyayı bir pencerenin ardından görüyordu sürekli; hiçbir zaman dışarı çıkamıyordu.

Bir şey yapmalıydı Pepe! Ama ne?

Bir anda kendisine çılgınca ve tuhaf bir söz verdi. Bir hafta içerisinde “Hayır”ın kırmızı tüylü annesine durumu açıklamalıydı. “Hayır” da Tato, arkadaşları ve diğer tüm çocuklar gibi dışarı çıkmalı ve arkadaşlarıyla oyunlar oynamalıydı.

Bu görevi tamamlamak adına kendisi için bir hafta gibi kısıtlı bir süre ve başaramaması durumunda da komşularının köpeği Gofret’in penceresinin altında serenat yapmak gibi bir ceza belirlemenin doğru olduğuna inanıyordu. Çünkü hedef koymak plan yapmasını kolaylaştırabilirdi.

Bu noktadan sonra Pepe hedefi doğrultusunda nasıl bir yol izledi?

Ona kimler yoldaşlık etti?

Hedefine ulaşabildi mi peki?

Güvercinlerin içinde birazcık da olsa kedilik kalmış olabilir mi?

Tekrar soruyorum.

Bir kedi ile bir güvercin arkadaş olup dostluk kurabilir mi?

Peki kuş dili sayesinde kedilerle insanların anlaşabilmesi mümkün olabilir mi?

Bu soruların cevabını ve fazlasını Pepe bize o akıcı üslubu ve gelişmiş mizah anlayışıyla etkileyici bir şekilde veriyor.

Artık hepimiz biliyoruz diye umuyorum: Çocuklar oyunla büyürler! Ama her çocuğun dünyasındaki oyun bambaşka. Belki bazılarını anlamakta zorluk çekiyoruz, dünyalarına girmekte zorlanıyoruz. Unutmamamız gereken şu: Hiçbir çocuk bir oyun arkadaşına “Hayır!” demez. “Hayır” bile…

Hepimizin bir oyun arkadaşına ihtiyacı var hayatta!

Sessiz dünyalarından çıkmak için bir ele, belki “Hayır” gibi bir patiye ihtiyacı olan tüm çocukların oyun arkadaşlarını bulması dileğimle…

Sevgiler.

MIRILDANAN ÇOCUK — Yazar: Gabriele Clima; Çeviri: Esma Fethiye Güçlü; Bu kitabı bizimle buluşturan yayınevi: @timasilkgenc

Yazımı beğendiyseniz alkış atarak ve paylaşarak daha fazla kişiye ulaşmasını sağlayabilirsiniz.(En fazla 50'ye kadar alkış atılabildiğini biliyor muydunuz?) Yorum yaparak bana geri bildirimlerde bulunmanız ise beni çok mutlu eder.

İletişim için;

tubabelbagi@hotmail.com mail adresimden veya @tuba.ogretmenim— instagram hesabımdan bana her zaman ulaşabilirsiniz!

--

--

Tuba Belbağı
Yetkin Yayın

Hep okur, bazen yazar, fırsat buldukça gezer, çocukları çok sever. Herkes için erişilebilir bir dünyanın hayaliyle... 🎈Boğaziçi Üniversitesi 🏫 YetGen 💫