Reformasyon/Reform Hareketleri

Ayşe Dudu Demir
Yetkin Yayın
Published in
11 min readJan 27, 2024
Martin Luther ve Reformasyon

Reformasyon, 16. yüzyılda Avrupa’da gerçekleştirilen ve Katolik Kilisesi’nde köklü değişim ve dönüşümlere yol açan dini, siyasi ve sosyal hareketlerin tümüdür. Genellikle mevcut düzen eleştirilmiştir ve bu mevcut düzen üzerinde iyileştirmeler yapmak hedeflenmiştir. Aynı zamanda Reform hareketleri toplumsal bir dönüşümü de simgelemektedir. Temelde, Katolik Kilisesi’ndeki bazı uygulamaların, öğretilerin (doktrinlerin) ve kurumsal yapıların eleştirilmesi ve değiştirilmesine dikkat çekilir. Reform hareketleri, inanç özgürlüğü, kişisel ilişki, dini otoritenin sorgulanması ve doğrudan ilişki kurma fikirleriyle öne çıkar. Aynı zamanda Reformasyon hareketi, bir dizi faktörün bir araya gelmesiyle ortaya çıktı. Bu faktörler arasında; Kilise’nin yönetimsel sorunları, Kilise’nin mali gücünün artması, bağışlarla ilgili uygulamalara ve papalık yetkisine karşı duyulan hoşnutsuzluk, baskı ve cehalet gibi etkenler yer alıyordu. Reform hareketlerinin başlangıç noktası (1517), Martin Luther’in Wittenberg Üniversitesi’nin kilise kapısına “95 Tez” adı verilen bir bildiri asmasıdır. Bu tezler, kilisenin otoritesini sorguluyor aynı zamanda kilise tarafından yapılan bağışlarla ilgili satış uygulamalarını eleştiriyordu. Bu eylem sonrasında, Luther’in düşünceleri de yayılmaya başlamıştır. Reformasyon hareketleriyle birlikte, dini otoritenin merkezileşmesi ve Katolik Kilisesi’nin tekeline bir karşıtlık gelişmiş ve Reformist düşünürler, papalık yetkisi, bazı dini uygulamalar ve kilise hiyerarşisini eleştirerek, dini otoritenin daha çok kişisel vicdana ve Kutsal Kitap’a dayandırılması gerektiğini savunmuştur. Reformasyon sayesinde, Kutsal Kitap’ın Almanca ve diğer yerel dillere çevrilmesi sağlandı ve halkın okuması teşvik edildi. Bu tutum, dinin halk arasında yayılması ve tartışılmasını kolay hale getirdi. Reformistler, dini bilginin yayılması hususunda halkı teşvik etti ve herkesin kendi vicdanına göre inanç yaşamasını savundu. Kısacası reform hareketi büyük bir değişim isteği ile doğdu ve bu çerçeve de şekillendi. Şimdi yaşanan bu olayların perde arkasını daha derinden inceleyelim.

Reform Hareketlerinin ve Dönemin İncelemesi:

16. Yüzyılda Avrupa’da Rönesans hareketlerine paralel olarak ikinci bir hareket olarak doğan bir hareket daha görülmektedir. Dinsel bir nitelik taşıyan bu hareket “yeniden biçim vermek ve düzeltmek” anlamına gelen bir deyim yani Reform ’dur. 15. Yüzyıla gelinceye dek tüm Avrupa’da başlıca iki Hristiyanlık mezhebi vardı. Bunlardan biri Ortodoks diğeri ise Katolik mezhebidir. Katoliklerin dini lideri olan papa; İsa Peygamber’in havarilerinden Simun Petrus’ un halefi ve vekili sayılırdı. Papa, Roma’da sarayda (Vatikan) otururdu. Aynı zamanda halk, krallar ve prensler üzerinde büyük bir etkisi vardı. Katolik Hristiyanlar onun hiç yanılmayacağını ve her yaptığı işin doğru olduğunu düşünürlerdi. Papaların elinde insanların günahlarını bağışlamak gibi bir yetki buluyordu ve istediklerini Hristiyan haklarından yoksun edebilecek “aforoz” denilen korkunç bir silahları vardı. Bütün orta çağ boyunca herkesten saygı gören papalar Rönesans döneminde dinsel nitelikteki üstünlüklerini kaybettiler. Katolik Hristiyanların bir kısmı Roma Kilisesinden ayrılarak yeni kiliseler ve mezhepler kurdular. İşte 16. Yüzyılda din alanında görülen bu değişim ve hareketlere Reform denmektedir. Reformun çok çeşitli nedenleri vardır. Başlıca nedenlerini şöyle sıralayabiliriz:

Matbaanın Etkisi: 15 ve 16. Yüzyıllardan önce İtalya’da başladığını gördüğümüz hümanizm hareketlerinin sonucunda din alanında yazılan yazılar basım yoluyla her yana yayıldı. İncil ve Tevrat gibi kutsal kitaplar yerel dillere çevrildi, herkes bu sayede bunlar gibi dini kitapları okumaya başladı. Dolayısıyla insanlar İsa’nın ne demek istediğini ve papaların kendilerine ne kadar büyük yalanlar söylediklerini fark ettiler. İsa’nın İncil’deki sözleriyle; papa, piskopos ve papazların hareket ve yaşayışlarının birbirine uymadığı görüldü. Bunun sonucunda kimi temiz Hristiyanlar dinin İncil’e ve İsa’nın dediklerine göre düzenlenmesi gerektiğini istemeye başladılar.

Rönesans Döneminin Etkisi: Rönesans sayesinde Avrupa’da her alanda bir yenilik gerçekleşmiştir. Hümanistler orta çağın skolastik düşüncelerini ve din hakkındaki fikirlerini reddetmişti. Onlara göre bütün bunlar gerçeğe uymuyordu. Dolayıyla Katolik Kilisesine bir karşıtlık da doğmuştu. Özellikle Alman Hümanistler dinsel sorunlarla çok yakından ilgilenmişler ve Roma Kilisesini eleştiren yazılar yazmışlardı.
Katolik Kiliselerinin Bozuluşu: Bu bozukluğun 16. Yüzyılda son derece ilerlediğini söyleyebiliriz. Bu devirde kilise kendisine düşen sosyal ve dinsel görevleri yapmak yerine başka şeylerle uğraşıyordu. Roma’da oturan papa bir din başkanı gibi değil bir kral gibi gösteriş içinde yaşıyor, eğlencelerde ve balolarda vakit geçiriyordu. Kilise ve manastırları yöneten piskopos ve papazlar ise papayı kendilerine bir örnek olarak görüyorlardı. Bu bağlamda din adamları halka doğruyu göstermek yerine onları soymaya çalışıyordu. Dini bütün olan Hristiyanlar kilisenin bu tutumuna dayanamaz hale gelmişlerdi.

Endüljans Problemi: Katolik inancına göre herhangi bir günah işleyen Hristiyanlar oruç tutarak, tövbe ederek veyahut kendi kendilerine eziyet ederek işledikleri günahlardan kurtulabilirlerdi. Bundan başka kutsal yerleri (Kudüs ve Roma gibi) ziyaret etmek, sadaka vermek, kilise veya manastırlara arazi bağışlamak gibi hareketlerde hayır işi olarak bilinmekteydi ve bu şekilde de günahlardan kurtulabilirlerdi. Kilise sonradan bu gibi günah işleyenleri bu gibi sıkıntılardan kurtarmak için başka bir yol öne sürdü. Bundan böyle günah işleyen Hristiyanlar kiliseye para verirlerse, bu işlerden kurtulacaklar ve günahları silinecekti. Hatta bunu yapanlara günahlarının bağışlandığına dair bir af kâğıdı (Endüljans) verilecekti. 16. Yüzyılda papalar, Rönesans hareketine başlayıp da maddi konuda sıkıştıkları vakit endüljans işini yeniden ele aldılar ve bu af nameleri para karşılığı satışa çıkardılar. Günah işleyenler de bu günahtan kolayca yakalarını kurtarabildikleri için endüljans satın almaya başladılar. Bu nedenle endüljans satışı kısa sürede hız kazandı. Özellikle Almanlar gibi saf ve temiz Hristiyanlar arasında bu alışveriş oldukça iyi bir şekilde karşılandı. Öyle ki kimi Hristiyanlar ölen kimseler için bile endüljans satın almaya başlamışlardı. 16. yüzyılda iki büyük din insanı, Katolik kilisesinin ve papanın bu hareketlerinin Hristiyanlık diniyle bağdaşmadığını dile getirme cesaretinde bulundu. Bunlardan birisi Alman keşiş Martin Luther (1483-1546), bir diğeri ise Fransız din insanı Jean Calvin’dir (1509-1564).

Reformun nedenlerini kısaca özetlemek gerekir ise; Katolik kilisesinin saygınlığını ve güvenilirliğini yitirmesi, Hümanizmin temelinde olan sorgulamacı ve araştırmacı anlayış nedeniyle Hristiyanların temel kaynaklarına inilmesi, Rönesansın etkisiyle özgür düşüncenin yayılması, matbaanın yaygınlaşmasıyla kiliseyi sorgulayan fikirlerin artması, İncilin yerel dillere çevrilerek herkesin okumaya teşvik edilmesi, Reformun başlangıç noktası olan Almanya’da Katolik kilisesinin otoritesinin zayıf olması gibi durumlar etkili olmuştur.

1517 yılında, Almanya’da Martin Luther adında bir keşiş kilisenin yanlış uygulamalarına karşı çıkma amacıyla kilise baskısından kurtulmak isteyen halktan büyük bir destek aldı. Katolik kilisesinin Martin Luther’i aforoz etmesi ve öldürülmesine karar verilmesinin ardından, çok sayıda Alman prensi Luther’e destek verdi. Büyüyen olayların sonucunda halk Almanya’da ayaklanarak birçok kiliseyi yağmaladı. Luther’in fikirlerinin temelinde “Kiliseyi düzeltmek için, onun elindeki bütün servetini almak gerekir” sözleri yatıyordu. Bu sözün ardından birçok şövalye ve köylü kilisenin mallarına saldırmıştır. Bunun ardından kilise malları soyluların ve burjuvaların eline geçmiştir. İmparator Şarlken Almanya’daki bu büyük mücadeleyi durduramayacağını anlayınca bir diyet meclisi toplama kararı aldı. Bu meclis, “Luther Mezhebi şimdiye kadar nerelerde benimsenmiş ise ancak oralarda yaşam sürmesine ancak başka yerlere yayılmamasına” karar verdi. Ancak bu karar Luther taraflarınca, 14 şehir ve 5 prens tarafından karşı çıkılan bir karar oldu. Bu sebeple, bundan sonraki süreçte Luther mezhebini benimseyenlere “Protestan” adı verildi. Protestanlar, Şarlken tarafından silah zoruyla denetim altında tutulmaya çalışılınca 25 yıl süren bir iç savaş meydana geldi. 25 yılın sonunda savaşı bitiren şey Augsburg Barışı’nın imzalanması oldu. Augsburg barışı, iki mezhep arasındaki mücadeleyi durdurmuş ve bireylere Lüterciliği ya da Roma Katolikliğini seçebilme izni verilmiştir. Augsburg barışının sonuçları şunlardır:
1) Protestan (Lütercilik) mezhebi ve kilisesi resmen kabul edilmiştir.
2) Alman prenslerinin, istekleri doğrultusunda bir mezhebi seçmesine ve seçtikleri bu mezhebi kendi uyruklarına da kabul ettirebilmelerine izin verildi
3)Prensler, kendi bölgeleri içinde din işlerinin “mutlak amirleri” olma hakkına sahip oldular.
4)Eğer bir Alman Prenslerin, mezheplerini kabul etmek istemiyorsa başka bir yere göç etmesine izin verildi.
Bütün bunların sonucunda başlatılan bu mücadele belli bir süre sonra tüm Avrupa’da yayıldı. Fransa’da Jean Calvin, Kalvenizm Mezhebini kurdu. Çeşitli mücadelelerden sonra, 1598 yılında Nantes Fermanıyla Protestanlık Fransa’da da resmen tanındı. İngiltere Kralı ve papanın arasının bozuk olması Protestanlığın bu ülkede yayılmasını oldukça kolaylaştırdı. Protestanlık İngiltere’ye Anglikanizm olarak girmiştir. İskoçya Kalvenizm’i kabul etmiştir ve Kalvenizm’in buradaki adı Presbiteryen olmuştur. Norveç, İsveç ve Danimarka da sırasıyla Protestanlığı kabul eden ülkelerdendir. Aynı zamanda İsviçre’de Reform hareketinin öncüsü Ziwingli olmuştur.

Martin Luther (1483-1546)
Martin Luther, 16. yüzyılda Alman teolog, rahip ve Reform hareketinin önde gelen figürlerinden biridir. Hristiyanlık dini tarihindeki en etkili ve tanınmış reformcular arasında yer almaktadır. Almanya’da (Eisleben, Saksonya’da) 1483 yılında doğmuş olan 1546 yılında hayata gözlerini yuman Alman Augustin keşişidir. Hayatı boyunca dini reform hareketine öncülük etmiştir. Babası, Hans Luther, madencilikle uğraşan bir köylüydü. Bunun yanında, Luther eğitim hayatında ilk olarak Leipzig Üniversitesi’nde hukuk okumaya karar vermişti ancak sonraları kiliseye katılma isteğiyle birlikte 1505 yılında keşiş olarak Augustin tarikatına katıldı. İlerleyen yıllarda ise Wittenberg Üniversitesi’nde teoloji eğitimi alarak 1512 yılında teoloji profesörü olmuştur. Aynı yıllarda Katolik Kilisesi’nde rahip olarak görev yapan Luther, bir müddet sonra kilise uygulamalarını ve özellikle de bağışlarla ilgili uygulamaları eleştirmeye başlamıştır. 1517’de Wittenberg Üniversitesi’nin kilise kapısına “95 tez” adı verilen bir bildiri asan Luther, papalık otoritesini ve kilisenin bağışların bağışlanması konusundaki uygulamalarını sorguladı. Luther’in bu eylemi, Reformasyon hareketinin başlangıç noktası olarak kabul edilir. Luther, dini otoritenin sorgulanması başta olmak üzere, Hristiyanlıkta bağışlanma doktrini, kişisel inanç ve kurtuluşun önemi, kilise ritüellerinin sadeleştirilmesi ve doğrudan Kutsal Kitap’a dayanma düşüncelerini savunmuştur. Ayrıca, insanların kendi vicdanlarına göre inanç yaşamaları gerektiğini vurguladı. Luther, zaman içerisinde Luther İncil’ini (Latince olan Kutsal Kitap’ın Almanca ‘ya çevrilmesi sayesinde) oluşturarak bu sayede toplumun dini metinleri doğrudan okuyup anlamasını sağlamıştır. Dolayısıyla dini bilginin ve Katolik Kilisesi’nin otoritesinin halk arasında yayılmasına ve tartışılmasına yol açılmış oldu. Luther’in Reform hareketi, Katolik Kilisesi tarafından karşı çıkılmasına rağmen büyük bir takipçi kitlesi elde etti ve Protestanlık mezhebinin temellerini oluşturdu. Luther’in öğretileri, birçok yerde kilise reformlarının ve dini özgürlüğün yayılmasına yol açmıştır. Aynı zamanda, Luther’in fikirleri ve reform uğraşıları, Avrupa tarihinde siyasi, sosyal ve kültürel değişimlere de önemli bir etki etmiştir.
Luther, Kutsal Kitap’ın ilk tam tercümesini (Yaygınlaşmasını sağlayan Almanca dilinde) gerçekleştirdi. Ayriyeten, teoloji ve reform hakkındaki fikirlerini savunduğu bir dizi kitap ve yazı yayımladı. Bunların içinden en ünlüsü "Hristiyanlığın Özgürleşmesi Üzerine Kölelikten Özgürlüğe" adlı eseridir. Son olarak Luther, 1546 yılında Eisleben’de ölmüştür. Onun ölümünün ardından, Luther’in öğretileri ve Protestanlık mezhebi kabul görmeye ve yayılmaya devam etmiştir. Bugün bile, Luther’in etkisi hala devam etmekte, hissedilmektedir ve Protestan kiliseleri onun öğretilerine dayanmaktadır.

Jean Calvin ve Kalvenizm
Jean Calvin (tam adıyla Jean Cauvin) 16. yüzyılda yaşayan Fransız Reformcu, teolog ve reformist liderdir. 10 Temmuz 1509 tarihinde Fransa’nın Noyon şehrinde doğmuştur. Paris’te hukuk eğitimi alan ve Rönesans düşüncesini takip eden Calvin, sonraları Katolik Kilisesi’ne meydan okuyan bir reformist olmuş ve Protestan hareketine katılmıştır. Calvin, Protestan Reformasyonunun önemli figürlerindendir ve Calvinizm olarak bilinen teolojik bir sistemin geliştirilmesinde etkili olmuştur. Protestan düşüncesini yaymak için Fransa’yı terk etmek zorunda kalan Calvin, 1536’da Cenevre’ye yerleşmiştir. Cenevre’de dinî ve siyasi bir lider olarak faaliyetler göstermiştir. Cenevre’de, dini öğreti, toplumsal düzen ve kilise düzenlemeleri üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Cenevre, Calvin ve savunuları sayesinde Protestan bir akademi merkezi haline geldi ve Kalvinist teolojisinin yayılmasında etkili oldu. Aynı zamanda Calvin, Cenevre’de kilise düzeni ve yönetimini yeniden yapılandırdı, ilahi hukuk temelli bir toplum modeli oluşturdu ve dini öğreti eğitimleri sağlayabilmek adına bir akademi kurdu. Dinsel hoşgörüyü zorlayan dönemin ilkelerine meydan okuyarak ifade özgürlüğünü ve dini eleştiriyi desteklemiştir. Calvin, öğretilerini ve anlatılarını en iyi şekilde aktarabilmek amacıyla "Institutes of the Christian Religion" (Hristiyan Dininin Kuralları) adlı ünlü bir eser yazdı. Bu eser, Calvin’in teolojik düşüncesini sistematik bir biçimde ortaya koyan ve Calvinizm’in temel prensiplerini açıklayan bir eserdi. Calvin, teoloji alanına önemli katkıları bulunan bir düşünürdü. İnanç, önceden seçilmişlik ve Tanrı’nın egemenliği konularında kendine özgü görüşleri vardı. Öyle ki Calvinizm’in temel doktrinlerinden biri olan "önceden seçilmişlik" öğretisi, Calvin’in fikirlerinin en tartışmalı yönlerinden biri halindedir. Jean Calvin, 27 Mayıs 1564’te Cenevre’de hayata gözlerini yumdu. Calvin, Protestan Reformasyonuna büyük bir katkısı bulunan ve Kalvenizm’in yayılmasında etkili olan önemli bir figür olarak hatırlanmaktadır.
Kalvenizm: Kalvenizm, Fransız teolog Jean Calvin’in doktrinlerine dayanan bir Hristiyan mezhebidir. Calvin, 16. yüzyılın Reform döneminde Protestan kilisesini şekillendiren isimlerden biridir ve Kalvenizm, onun doktrin ve düşüncelerini takip eden dini bir hareket olarak ortaya çıkmıştır. Calvin’in, "Hristiyan İnanç İlkeleri" adlı önemli eserini yayınlamasıyla birlikte Kalvinist düşünceninde temelleri atılmış oldu. Calvin’in doktrinleri arasında, daha çok kader ve Tanrı’nın egemenliği konuları ön plana çıkmaktadır. Aynı zamanda Kalvinist düşüncenin önemli ilkeleri arasında insanların kurtuluşunun Tanrı’nın lütfuna bağlı olduğu ve Tanrı’nın belirli insanları seçtiği düşüncesi de bulunur. Calvinizm, Protestan dünyasında geniş bir etkiye sahip oldu ve İskoçya, Hollanda, Amerika Birleşik Devletleri ve diğer birçok ülkede yayıldı. Calvin’in doktrinleri, Reform ‘un diğer önemli figürlerinin etkisiyle de şekillendi ve diğer Reformcu mezheplerle bazı belirgin farklılıklar gösterdi. Bugün Kalvenizm, Protestan dünyasında hala önemli bir mezhep olarak varlığını sürdürmeye devam etmektedir. Kalvenizm’in etkisi, teolojik fikir, kilise otoritesi ve toplumsal etik alanlarında da etkisini devam ettirmektedir.

BAZI REFORM HAREKETLERİ

Dini Reform Hareketleri:
Dini reform, genellikle mevcut dini kurumları, öğretileri veya pratikleri eleştirerek, onları daha iyi bir hale getirmeyi veya daha güncel bir hale getirerek yeniden şekillendirmeyi ve dönüştürmeyi amaçlar. Dini reformasyon genellikle, toplumun değişen ihtiyaçlarına ve dönemin gereksinimlerine cevap verme çabasından doğar. Reform hareketleri, kilise yönetiminin, dini uygulamaların veya öğretilerin zaman içinde bozulduğunu veya baskıcı hale geldiğini düşünen kimseler tarafından başlatılabilir. Din de reform, kilise kurumlarının daha halka odaklı, katılımcı ve şeffaf olmasını, dini uygulamaların daha anlaşılabilir ve anlamlı hale gelmesini veya dini öğretilerin yenilenmesini hedefleyebilir. Bu reform çabaları genellikle düşünürler, teologlar, dini liderler veya toplumun büyük kesimleri tarafından desteklenir ve gerçekleştirilir. Dinde reform, dinin toplum ve toplumsal düzendeki etkisini ve şekillendirici rolünü anlamak, yenilemek ve/veya geliştirmek için sürekli bir süreç olarak da görülebilmektedir. Geçmişten günümüze birçok önemli dini reform hareketi gerçekleşmiştir. Dini reform hareketlerinin en bilineni, 16. yüzyılda Martin Luther ve Protestan Reformasyonudur. Luther, Katolik Kilisesi’nin yanlış uygulamalarını eleştirmiş, Kutsal Kitap’a dayalı bir din anlayışını savunmuş ve değişim talepleriyle birlikte yeni bir Hristiyanlık akımı başlatmıştır. Bu hareket, Katolik Kilisesi’nin baskın otoritesinin sarsılmasına ve diğer reformist düşünürlerin de etkisiyle birden fazla farklı mezhebin ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Siyasi Reform Hareketleri:
Siyasi reform hareketleri, özellikle devletin ve yönetimin yapısal değişikliklerini hedefleyen hareketlerin tümüdür. Bu tür hareketler genellikle demokrasi, insan hakları, adalet ve eşitlik gibi normları teşvik eder. En bilineni Fransız Devrimi’dir. Amerikan Bağımsızlık Hareketi ve kadın hakları hareketi gibi siyasi reform hareketleri de buna örnek olarak verilebilir. Bu hareketler, siyasi ve toplumsal dengeleri değiştirerek, daha demokratik ve eşitlikçi bir toplum yapısını amaçlar.

Sosyal Reform Hareketleri:
Sosyal reform hareketleri, toplumun bazı kesimlerini etkileyen problemlere yönelik değişim talebi ve isteklerini içerir. Bu hareketler, ırkçılık, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, insan hakları ihlali, işçi hakları gibi konulara odaklanabilir. 19. yüzyılda işçi kesiminin koşullarını iyileştirmek nedeniyle ortaya çıkan sendika hareketleri ve işçi hakları mücadeleleri, sosyal reform hareketlerine örnek olarak verilebilir. Ayriyeten, ırkçılıkla mücadele de yer alan sivil haklar hareketi veya toplumsal cinsiyet eşitliği için mücadele eden feminizm hareketi de sosyal reform hareketi örneklerindendir.
Protestan Reformasyonu: 16. yüzyılda Martin Luther ve Jean Calvin gibi düşünürlerin öncülük ettiği bir dini harekettir. Katolik Kilisesi’ndeki bazı uygulama ve öğretilerin eleştirilmesi ve Kilise yönetiminin sorgulanmasıyla başlamıştır. Protestan Reformasyonu, Hristiyanlıkta yeni ve farklı mezheplerin ortaya çıkmasına ve Katolik Kilisesi’ndeki güç dengesinin bu mezhepler arasında yayılmasına yol açmıştır.
Aydınlanma Hareketi: 17. ve 18. yüzyıllarda Avrupa’da ortaya çıkan bir entelektüel ve felsefi harekettir. Aydınlanma özgürlük, eşitlik, bilim, akıl ve insan hakları gibi kavramları vurgulamaktadır. Özellikle dini hoşgörü, düşünce özgürlüğü, hükümetlerin sınırlanması gibi konular üzerinde durulmuştur. Aydınlanma hareketi düşünürleri, toplumu akılcı düşünce ve bilimsel yöntemlerle dönüştürme isteği taşımışlardır.

Amerikan Bağımsızlık Hareketi: 18. yüzyılın sonlarında (19 Nisan 1775- 3 Eylül 1783) Amerika Birleşik Devletleri’nde ortaya çıkan siyasi bir harekettir. Amerikan kolonilerinin, Büyük Britanya İmparatorluğu’nun haksız vergilendirme ve yönetim politikalarına karşı bağımsızlık talep etmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Bu bağımsızlık hareketi, Amerikan Devrimi’ne ve Amerika Birleşik Devletleri’nin kurulmasına yol açmıştır.

Kadın Hakları Hareketi: 19. ve 20. yüzyıllarda dünya genelinde kadınların eşit haklara sahip olma ve bu konuda toplumsal bir değişime yönelik mücadelesi sonucunda ortaya çıkmıştır. Kadınlar, oy hakkı, çalışma koşulları, aile içindeki rolleri ve/veya statüleri ve eğitim fırsatlarına ilişkin eşitlik talepleriyle bu reform için mücadele etmişlerdir. Kadın hakları hareketi aynı zamanda, kadınların sosyal, ekonomik ve siyasi alanlarda daha fazla özgürlüğe kavuşmasını sağlamıştır.

YAZAR: AYŞE DUDU DEMİR

KAYNAKÇA:

Akalın, K. H. (2006). ORTA ÇAĞ İKTİSAT ZİHNİYETİ SINIRLARINDA M. LUTHER VE J. CALVİN’İN TEFECİLİK YORUMLARI, Çukurova Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 10 (1).

Çifçi, O. Z. (2022). Ortaçağ Siyaset Teorisinin Kaynakları ve Ortaçağ Politikası ile Bağlantısı. İSTEM / 39 317-328.

Evkuran M. (2003). Ortaçağ Paradigması ve Siyasal Düşüncenin Evrimi, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2 (4).

Aslan G. (2011). ORTA ÇAĞDAN GÜNÜMÜZE “MODERNİTE”: DOĞUŞU ve DOĞASI, Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 7 (10-26).

--

--

Ayşe Dudu Demir
Yetkin Yayın

Yetkin Yayın yazarlığı yapmakla birlikte, iktisadi konularda yazılar yayımlamaktayım.