Yeşil Mutabakat ve Olası Faydaları

Gurcan Gurel
Yetkin Yayın
Published in
2 min readMar 20, 2022

Başlamadan önce, Yeşil Mutabakat’ın ne olduğuna bakalım. 11 Aralık 2019'da Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen, Avrupa Birliği’nin ekonomisini sürdürülebilir kılmak için bir yol haritası olan ve AB Yeşil Anlaşması olarak da bilinen Yeşil Mutabakat’ı sundu.

Aslında bakarsak Yeşil Mutabakat iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik iddialı bir plan: Avrupa’nın 2050 yılına kadar karbon nötrlüğüne ulaşması, ekonomik büyümeyi gezegenin kaynaklarının kullanımından ayırması ve emisyonları dünya genelinde %55'e kadar azaltmayı amaçlamasıyla iddiasını ortaya koyuyor.

Bunu yapmak için ise 4 Mart 2020'de siyasi taahhüdü yasal bir zorunluluk ve yaptırım için bir tetikleyici haline getiren bir Avrupa İklim Yasası önerildi. 9 Nisan’da, on üç Avrupa çevre bakanı, ekonomiyi yeniden inşa etmek için Avrupa Yeşil Mutabakat’ında hazırlanan planların önemini vurgulayan bir mektup yayınladı. Mektupta Yeşil Anlaşma girişimleri, yeni bir endüstriyel strateji ve döngüsel bir ekonomi eylem planının yanı sıra tüm bunları mümkün kılmak için çok önemli bir kaynak yatırımı ile tüm finans sektörlerine hitap etmenin amaçlandığı belirtildi.

Avrupa’nın bu konuya bu kadar büyük bir finansman ayırması Türkiye gibi devletler için bir avantaj haline gelebileceğini düşünüyorum. Avrupa dışında kalan hükümetlerin, şirketlerin, kurumların ve STK’ların bu finansmandan yararlanmaya ve boşlukları kapatmak için alternatif fon aramaya başlamaları gerekmektedir. Bunun olması içinde daha iddialı çevresel hedefler talep etmek için aktivistler, girişimciler ve STK’lar tarafından yürütülen sürdürülebilir kampanyalara ihtiyaç vardır. Bu kampanyalar doğrultusunda şirketler, STK’lar, belediyeler ve kurumlar Avrupa Yatırım Bankası gibi çok taraflı kalkınma bankalarından ve diğer mevcut kaynaklardan kolayca fon çekebilecek projelere sahip bazı planlar tasarlamaları gerekmektedir.

Bu anlamda baktığımız zaman yeşil dönüşüm sadece iklim politikasıyla değil, yeni sanayi politikası çerçevesiyle de ilgilidir. En temel biçiminde, yeşil dönüşüm, uzun vadede yeni düşük karbonlu teknolojilerin yaşam tarzımıza uygulanmasıyla ilgilidir.

Türkiye’nin de bu inovatif yeşil dönüşüme ayak uydurması sayesinde yeni yatırım ve istihdam fırsatları doğacaktır. Aynı zamanda, eşitsizlik ve enerji yoksulluğu ile mücadele ederek savunmasız vatandaşları destekleyecek, şirketlerinin rekabet gücünü güçlendirerek herkes için yeni fırsatlar sağlayacaktır. Bu durumda yapılan planların yenilenebilir enerji üzerine olması Türkiye’nin GSYH yükseltecek ve genel sağlık ve refah göstergelerini önemli ölçüde iyileştirecektir. Fosil yakıtları değiştirerek enerji endüstrisinin karbondioksit emisyonlarını 2050 yılına kadar %70 oranından fazla azaltacağından bahsetmiyorum bile.

Türkiye olarak karşımıza çıkan bu fırsatı en iyi şekilde kullanarak ilk iklim nötr ülkelerinden birisi olmalıyız. Çünkü yaşam koşullarımızı iyileştirmeyi, çevreyi korumayı, kaliteli işler yaratmayı ve sürdürülebilir enerji kaynakları sağlamayı dünya’ya ve insanlığa broçluyuz.

--

--

Gurcan Gurel
Yetkin Yayın

Akdeniz üniversitesi ekonometri mezunuyum. Sürdürülebilirlik, veri analizi ve proje geliştirme konuları üzerine çalışmalar yapıyorum.