Transkafkasya’nın Kapanmayan Yarası: Dağlık Karabağ Savaşı (1. Bölüm)

Atakan Can
Zeitgeist Dergi
Published in
9 min readSep 21, 2019

Bu makalemde sizlere son 50 yılda görülmüş olan en büyük savaşlardan birini, Dağlık Karabağ Savaşı’nı anlatmak istiyorum. 1988'de başlamış, 6 yıl sürmüş bu kanlı savaşın acıları hâlâ daha tazeliğini koruyor, coğrafyada kapanamayacak yaralar açmış durumda. İşte sizinle bu acı savaşın hikâyesini paylaşmak istiyorum.

Dağlık Karabağ Ermenilerin de Azerilerin de üzerinde tarihsel hak iddia ettiği bir yer. Uzun zamandır Ermeniler ve Azerilerin birlikte yaşadığı bir coğrafyaydı, ancak bu 2 millet arasında ekilen kin ve nefret tohumları 20. yüzyılda birçok mücadeleye ve nihayetinde büyük bir savaşa sebeb olacaktı…

ÇATIŞMALARIN KÖKLERİ

Gri bölge= Dağlık Karabağ

Ermenilerle Azeriler arasındaki ilk şiddet olaylarının başlangıcı 1905 yılına dayanmakta. Rusların Transkafkasya’yı işgali sonrası Ermenilerin bölgede daha çok zengin sınıfı teşkil etmesi, bölge ekonomisindeki yerlerini sağlamlaştırmaları Azeriler arasında reaksiyoner bir milliyetçilik dalgasının yükselmesine neden olmuştu. Azerilerin iddialarına göre daha önceden bölgede nüfus çoğunluğunu Azeriler teşkil ederken, Ruslar 1805'te bölgeyi ele geçirdikten sonra kendilerine sadık Ermeni nüfusu buralara yerleştirdi ve bu sayede bölgenin nüfus çoğunluğu Ermenilerin eline geçmiş oldu. Bu reaksiyoner dalganın etkisiyle büyüyen etnik nefret de şiddet olaylarıyla eyleme dökülecekti. Bakü, Erivan, Nahçıvan ve Şuşa gibi yerlerde yapılan gösteriler iki etnik taraf arasında çatışmalara dönüştü. Eylül ayında çatışmalar Bakü’de yeniden alevlendi, Ermeni şirketleri ve Ermenilere ait petrol kuyuları saldırılara uğradı, yaklaşık 1500 kişi katledildi (1).

BOLŞEVİK İHTİLÂLİ’NDEN SONRASI…

1917'deki Bolşevik İhtilâli’nin sonucunda Rusların Transkafkasya’dan çekilmesiyle beraber yeniden bölgede çatışmaların fitili ateşlendi. 1918'de Transkafkasya Federasyonu’nun dağılmasıyla Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan bağımsızlıklarını ilan etti. Yeni kurulan bu Ermenistan Cumhuriyeti devletini ilk tanıyan devlet de Osmanlı olacaktı (2). Ancak devletler, aralarında sınırları konusunda tam anlamıyla anlaşamamışlardı. Azerbaycan, Daşnaktsutyun komitacılarının saldırıları altındaki Dağlık Karabağ üzerinde hak iddia ediyordu, bölgeyi ele geçirebilmek için henüz o sıralarda I. Dünya Savaşı’ndan çekilmemiş Osmanlı Devleti’nden askeri destek almaya başladı. Zaten o sıralarda doğuya doğru hızlı bir ilerleyiş kaydeden Kafkas İslâm Ordusu, Karabağ’a yöneldi. 7 Ekim’de yürüyüşe başlayan birlikler, gördükleri zayıf direnişi kolaylıkla alt etti ve Şuşa şehrinde kontrolü sağladı . Fakat sonrasında Osmanlı birlikleri Mondros Ateşkes Antlaşması uyarınca buradan çekildi ve birçoğu terhis edildi.

Hüsrev Bey Sultanov

1919 yılına gelindiğinde Karabağ için Azeriler ve Ermeniler yeniden mücadeleye başladılar. Kürd asıllı Hüsrev Bey Sultanov Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti tarafından Karabağ valisi olarak atandı. Ancak şubat ve nisan aylarında toplanan Karabağ Ermenileri Meclisi, iki toplantıda da Azerbaycan hâkimiyetini reddederek bölgenin Ermenistan Cumhuriyeti’ne bağlanması kararı aldı. Bu kararlar üzerine Sultanov bölge üzerinde hakimiyeti kurmak için çalışmalara başladı. Önce Sultanov’a bağlı düzensiz Kürd milisleri Ermeni köylerine saldırılar düzenledi. Ardından 4 Haziran’da Azeri birlikleri Şuşa’ya taarruza başladı. Ermenileri sindirmek için ayrıca bir Ermeni kasabası olan Keybalı’ya saldırılar düzenledi.

Karabağ Ermenileri Meclisi’nin 7. toplantısında Azerbaycan hakimiyetine râzı gelindi fakat Dağlık Karabağ’ın yarı-otonom bir bölge olması kararı alındı. Yarı-otonomi kararıyla da tatmin olmayan Bakü hükûmeti, Dağlık Karabağ üzerindeki tam hakimiyetinin meşruiyetini uluslararası kamuoyunda da kanıtlamak için çaba gösterdi. Örneğin, 1919 yaz aylarında ABD Devlet Dairesi’nin temsilcisi ve yüksek komiseri olarak Bakü’yü ziyâret eden Albay W.N. Haskell, raporunda Dağlık-Karabağ’ın Azerbaycan’a verilmesi gerektiğini söylemişti. Diğer yılın başında Paris Barış Konferansı’nda da Azerbaycan’ın bölgeyi yönetme hakkı tanınmış oldu.

Karabağ Ermenileri, 8. toplantılarında ise yeniden Azerbaycan hakimiyetini reddetme kararı aldılar ve Azerbaycan ile herhangi bir birleşmenin imkânsız olduğunu belirttiler. Bu karar, yeniden iki topluluk arasındaki şiddet olaylarını ateşledi. Ermeni kuvvetleri Dağlık Karabağ’da Azeri birliklerine saldırılara başladılar ve Askeran Geçidi’ndeki bir Azeri mevzisini ele geçirdiler. Azerbaycan birliklerinin çoğunun Dağlık Karabağ’daki Ermeni saldırılarını bastırmak için Bakü’yü savunmasız bırakması Bolşevikler için bir fırsat oldu. Bu fırsatı değerlendiren Sovyet birlikleri, 28 Nisan 1920 tarihinde Bakü şehrinde kontrolü sağladı. Bakü’deki yeni Sovyet Hükûmeti, Ermenistan’a bir ültimatom yolladı; ya Ermeniler Dağlık Karabağ’dan çekileceklerdi ya da Ermenistan Cumhuriyeti’ne savaş ilân edilecekti (3).

Bolşevikler Bakü’yü ele geçirdikten sonra batıya yöneldi. 12 Mayıs’ta Şuşa’yı ele geçiren Kızıl Ordu, bölgedeki Ermenilerin birçoğunun desteğini kazanmayı başardı ve fazla direnişe uğramadan ilerleyişe devam etti. Batıdan Kazım Karabekir Paşa’nın saldırıları sonucunda iyice zayıflayan ve bozguna uğrayan Ermenistan, bu durumundan dolayı doğudan ilerleyen Kızıl Ordu birlikleri karşısında kayda değer bir direniş gösteremedi ve 1 Aralık’ta Bolşevikler Ermenistan’da tamamen kontrolü sağlamış oldu (4).

SOVYET HAKİMİYETİ

Neriman Nerimanov

Transkafkasya’nın Sovyet hâkimiyeti altına geçmesiyle beraber Dağlık Karabağ’ın statüsünün ne olacağına dair de bir karar verilmesi zorunluluğu ortaya çıktı. 28 Nisan’dan sonraki ültimatoma rağmen 30 Kasım tarihinde Azerbaycan Sovyeti Dağlık Karabağ’ı, Nahçıvan’ı ve Zangezur’u Ermenistan’ın bir toprağı olarak tanıdığını duyurdu. Karabağ hakkında nihaî bir karar vermek için 1921'de bir sınır komisyonu toplandı ve 3 Haziran’da bu komisyon da Karabağ’ın Ermenistan’a bağlanması kararını aldı. Ancak Azerbaycan Sovyet Hükûmeti’nin lideri Neriman Nerimanov, 30 Kasım 1920’deki bildirisinin tam aksine bu karara şiddetle karşı çıktı ve Karabağ’ı Azerbaycan’a katabilmek için çaba harcamaya başladı. Nerimanov, ilk önce bu kararı Uluslar Komiseri Stalin’in de içinde bulunduğu Kafkasya Bürosu’na götürdü. 4 Temmuz’da toplanan Büro da Karabağ’ın Ermenilere verilmesi gerektiği kararını aldı. Ancak Nerimanov bu sefer kararın direkt olarak Moskova’ya sunulması ve orada oylanması gerektiği konusunda epey ısrarcı davrandı. Bu ısrarların etkisiyle, Büro ertesi gün kararını değiştirdiğini duyurdu ve Karabağ’ın Azerbaycan’a bağlı otonom bir bölge olması gerektiği kararını aldı. Nerimanov otonominin de kaldırılması için çaba sarf etti fakat bu çabalar sonuç vermedi (5).

SSCB hâkimiyeti döneminde Ermeni-Azeri gerginlikleri bastırılmış gibiydi. Ancak Karabağ Ermenileri, bu zaman dilimi içerisinde Ermenistan SSC’ye bağlanmak için çeşitli girişimlerde bulundu. Moskova’ya 1964, 65 ve 77 yıllarında Ermenistan SSC’ye bağlanmak için başvurdular. En son 1987'de yapılan başvuruda 75 bin imza toplandı ve 2 delegasyon Moskova’yı, isteklerini iletmek için ziyaret etti (6).

ETNİK SAVAŞIN YENİDEN BAŞLANGICI VE SUMGAYIT KATLİAMI

Sumgayıt’ta basılmış bir evden görüntü

Bölgede yeniden yaşanacak çatışmaların fitilini ise, Şubat 1988'de 3. delegasyonun Moskova’ya erişmesine müteakiben Karabağ’da düzenlenen protestolar ateşleyecekti. 20 Şubat’ta Dağlık Karabağ Otonom Oblastı’nın Azerbaycan SSC’den ayrılma kararı alması, kalabalık kitlelerin Bakü’de sokağa dökülmesine yol açtı. Bir iddiaya göre de ilk olaylar 1987 sonlarında yaşanmış, Erivan, Masis, Gugark, Kirovakan gibi yerlerde yaşayan Azerilere düzenlenen saldırılarda 220 kişi hayatını kaybetmiş, 1154 kişi yaralanmıştı (7). 23 Şubat 1988'de, Kremlin 3. delegasyonun Ermenistan SSC ile birleşmesi teklifini reddettiğini açıkladı ve Gorbaçov, Karabağ’daki protestocular için ‘’holigan unsurlar ve Perestroyka karşıtı güçler’’ tabirini kullandı. 3 gün sonra, Sovyet televizyonu, Karabağ’daki Askeran kentinde protestolar sırasında 2 Azeri’nin öldürüldüğü haberini yayınladı. Azerbaycanlıların bu habere gösterdikleri tepki çok sert oldu; Sumgayıt şehrinde 3 gece boyunca yaşanan şiddet olaylarında en az 29 Ermeni ve 6 Azerbaycanlı katletildi, binlerce kişi yaralandı, şehirdeki neredeyse bütün Ermeniler şehri terk etmek zorunda kaldı. Yaklaşık 14 bin Ermeni göç etmişti. Saldırganlar Ermeni sivillerin evlerini basmışlar, birçoğunu dövmüşler, birçok kadına tecavüz etmişlerdi. Bu vahşet dolu olaylardan zamanın London Times’ın Moskova muhabiri Christopher Walker 12 Mart 1988 tarihli yazısında çeşitli örnekler veriyor. Yazısında, o dönem çıkarılan Glasnost adlı bir derginin editörü olan Andrey Şilkov’un röportajlarından iktibaslar yapıyor. Andrey Şilkov, şehirde 28 ve 29 Şubat günlerinde saldırıya uğrayan bir doğum hastanesinde çalışan Azeri bir hemşireyle röportaj yapmış. Hatta bu hemşirenin, şahid olduğu vahşetten dolayı şehri tiksinti ve nefretle terk ettiğini de eklemiş. Hemşireden nakledilenler ise dehşet verici:

‘’Saldırganlar doğum hastanesini bastılar ve doktorları, ellerinde bıçaklarla tehdid ederek onları Ermeni kadınların yattıkları yerleri göstermeye zorladılar. Yatan Ermeni kadınları gören saldırganlar, kadınların karınlarını deşerek katlettiler ve karınlarındaki çocukları duvarlara, hatta camdan aşağı fırlattılar.’’

Sonradan Ermenistan Başbakanlığı ve Savunma Bakanlığı yapacak olan Vazgen Manukyan, Webster Üniversitesi Öğretim Üyesi Vicken Çeteryan’a 18 Aralık 2004 tarihinde verdiği bir röportajda bu olayın Ermeni halkının üzerindeki etkilerini şöyle özetliyordu:

‘’Sumgayıt Pogromu bizi çok derinden etkiledi… Yaramıza tuz basmış gibiydi. Biz zaten 1915 Soykırımı ile, tarihimiz ile ilgili kompleksler taşıyorken Sumgayıt (Pogromu) da bize şunu öğretti; Sovyetler Birliği yeni katliamların gerçekleşmeyeceğine garanti veremiyordu.’’

Olaylar Mart ayı başına kadar kontrol altına alınamadı. İddialara göre olayların bu kadar büyümesinin nedenlerinden biri de Sovyet birliklerinin olaylara seyirci kalmış olmasıydı (8). 15 Haziran’da Ermeni Yüksek Sovyeti, Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a katılması yönünde karar aldı. Temmuz ayındaki çatışmalar sonucunda Stepanakert’teki neredeyse tüm Azeriler, Kasım ayında hem Azerbaycan’da hem de Ermenistan’da karşılıklı düzenlenen pogromlar sonucunda da Bakü ve Gence’deki Ermeniler de, Ermenistan SSC’deki Azeriler de memleketlerini terk etmek zorunda kaldı. Bakü ve Gence’de Ermenilere karşı düzenlenen saldırılarda birçok ev baskına uğradı. Örneğin Bakü’deki saldırılarda 60 ila 90 Ermeni sivilin öldürüldüğü, 2000'den fazla apartmanın baskına uğradığı ve yağmalandığı, 200 bin kadar Ermeni’nin şehirden kaçtığı iddia ediliyor (9).

ERMENİSTAN VE AZERBAYCAN’DA MİLLİYETÇİLİĞİN YÜKSELİŞİ VE KARA OCAK (YANVAR)

Kara Ocak katliamında öldürülenlere ait mezarlar

1989 yılına gelirsek, Ocak ayında SSCB, Dağlık Karabağ Özerk Oblastı’nı direkt olarak merkeze bağladı ancak Kasım ayında tekrar Azerbaycan SSC’ye bölgeyi iade etti. Gerginliklerin artarak devam ettiği 1989 yılının bitiminden hemen sonra, 9 Ocak 1990 tarihinde ise Ermenistan SSC parlamentosu, nüfusunun (1989 nüfus sayım sonuçlarında) %76,9'u Ermeni, %21,5'i Azeri olan(10) Dağlık Karabağ’ın bütçesini devlet bütçesine dahil etme kararı aldı. Bu karar Azerbaycan’da büyük tepkilerle karşılandı, milliyetçi Azerbaycan Halk Cephesi çeşitli protestolar düzenledi. 4 gün sonra, Azerbaycan Halk Cephesi’ne mensub kişiler Bakü’deki parti binalarını ele geçirmeye başladı ve şehirde şiddet eylemlerine başlandı. Bu şiddet eylemleri sonucunda İsveçli akademisyen Svante Cornell’e göre en az 88 Ermeni, İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne göre ise tahminen 68 Ermeni öldürüldü (11). İlerleyen günlerde binlerce Ermeni, Ermenistan’a ve gemilerle Türkmenistan’a yollandı. Bu zikrettiğimiz şiddet olayları yüzünden İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Eylül 1992'de yayınladığı rapora göre 1988–90 yılları arasında Azerbaycan’dan 300 bin-350 bin civarında Ermeni, Ermenistan’dan da yaklaşık 167 bin Azeri kaçmak zorunda kalmıştı (12). Bu büyük şiddet olayları ve Azerbaycan Halk Cephesi’nin yükselen gücü, Kremlin’i telaşlandırdı. Gerginliği bastırmak için 19 Ocak gecesi Bakü’ye giren Sovyet kuvvetleri, 130 Azerbaycanlı’yı katletti. Bu trajik olay, hâlen ‘’Kara Yanvar’’ adıyla anılmakta. Bu olayın ardından Azerbaycan Yüksek Sovyeti, Moskova’ya bir ültimatom gönderdi; ya Sovyet birlikleri Azerbaycan’dan çekilecekti ya da Azerbaycan SSC’den ayrılacaktı. Ancak Moskova bu ültimatomu görmezden geldi ve Azerbaycan Halk Cephesi’nden birçok isim tutuklandı. Aynı zaman dilimi içerisinde milliyetçilik Ermenistan’da da yükselmeye başladığını gösterdi. Ermenilerin ve Azerilerin silahlı gruplarının sık sık karşılıklı çatıştığı bu esnada Ermenilerin arasındaki en popüler milliyetçi parti olan Ermeni Ulusal Hareketi, Ermeni Ulusal Ordusu adlı bir milis örgütü kurdu. Ermeni Ulusal Hareketi’nin öncülü de 1988'de kurulan Karabağ Komitesi’ydi, partinin lideri Levon Ter-Petrosyan muhalif ve reformist görüşleriyle öne çıkan bir figürdü. Ermenistan’ın pazar ekonomisine dönmesi gerektiğini, Ermeni Apostolik Kilisesi’ne tam özgürlük verilmesi gerektiğini söylüyordu. Ermeni halkının artık Moskova’ya olan itaatini sona erdirmesi gerektiğini, Türkiye’den korkmamak gerektiğini, Türkiye ve Azerbaycan ile barış içinde yaşanabileceğini savunuyordu ancak örgüt diğer taraftan da Dağlık Karabağ’da çatışmalara ve gösterilere öncülük ediyordu. Sovyet Ordusu’na ve Azerilere karşı girdiği çatışmalarda daha etkili olabilmek için de silah edinme çalışmalarına hız vermişti (13). Bunu da silahlarını yurtdışından getirerek veya Sovyet Ordusu’ndan operasyonlarla silah ve mühimmat ele geçirerek yapıyordu. 4 Ağustos’ta Ermenistan SSC, ilk kez komünist olmayan bir lider seçti: Ermeni Ulusal Hareketi’nden Levon Ter-Petrosyan.

DİPNOTLAR:

1- Croissant, Michael P. The Armenia-Azerbaijan Conflict: Causes and Implications. Westport, CT: Praeger Publishers, 1998, s. 8–9; A Summary of Karabakh History, Baku, The Center for Strategic Studies under the President of the Republic of Azerbaijan, 2014, s. 47–52

2- Prof. Dr. Enis Şahin, Diplomasi ve Sınır: Gümrü Görüşmeleri ve Protokolleri-1918, Yeditepe Yayınevi, 2005, s. 98

3- INTRACTABILITY AND MEDIATION OF THE NAGORNO-KARABAKH CONFLICT, Timothy R. Mayer, 2013, Naval Postgraduate School (Monterey, California), s. 30–36

4- Croissant, Michael P. The Armenia-Azerbaijan Conflict: Causes and Implications. Westport, CT: Praeger Publishers, 1998, s. 18

5- Saparov, Arsene. “Why Autonomy? The Making of Nagorno-Karabakh Autonomous Region 1918–1925.” Europe-Asia Studies 64, no. 2 (2012): 312; 30 Kasım tarihli bildiri için bkz: The newspaper “Communist” (in the Armenian language). December 7, 1920, Yerevan.

6- INTRACTABILITY AND MEDIATION OF THE NAGORNO-KARABAKH CONFLICT, Timothy R. Mayer, 2013, Naval Postgraduate School (Monterey, California), s. 38

7- İlgar Mammadov, Tofik Musaev, Armyano-Azerbaycanskiy Konflikt: İstoriya, Pravo, Posredniçestvo, s. 37

8- Cornell, Svante E. The Nagorno-Karabakh Conflict. Uppsala, Sweden: Uppsala University Department of East European Studies, 1999, s. 19; Vicken Cheterian (2018) The Uses and Abuses of History: Genocideand the Making of the Karabakh Conflict, Europe-Asia Studies, 70:6, 890–893

9- INTRACTABILITY AND MEDIATION OF THE NAGORNO-KARABAKH CONFLICT, Timothy R. Mayer, 2013, Naval Postgraduate School (Monterey, California), s. 39–40; Azerbaijan: Seven Years of Conflict in Nagorno-Karabakh, December 1994, Human Rights Watch, s. 1; Vicken Cheterian (2018) The Uses and Abuses of History: Genocideand the Making of the Karabakh Conflict, Europe-Asia Studies, 70:6, 894

10- Azerbaycan Millî Savunma Bakanlığı Resmî İnternet Sitesi https://mod.gov.az/az/ermenistanin-herbi-tecavuzunun-neticeleri-statistika-412/

11- Cornell, Svante E. The Nagorno-Karabakh Conflict. Uppsala, Sweden: Uppsala University Department of East European Studies, 1999, s. 24; Azerbaijan: Seven Years of Conflict in Nagorno-Karabakh, December 1994, Human Rights Watch, s. 2; Taleh Ziyadov, The Galtung Triangle and Nagorno-Karabakh Conflict, s. 35

12- Bloodshed in the Caucasus: Escalation of the Armed Conflict in Nagorno Karabakh, September 1992, Helsinki Watch, s. 5

13- Vicken Cheterian (2018) The Uses and Abuses of History: Genocideand the Making of the Karabakh Conflict, Europe-Asia Studies, 70:6, 889; Ethnic Dimension of Alliance Formation: Alignment Patterns in the Nagorno-Karabakh Conflict, First Lieutenant Hakan Şan, 2007, Naval Postgraduate School (Monterey, California), s. 40; Nationalists in Armenia Form New Movement, 6 November 1989, Los Angeles Times, https://www.latimes.com/archives/la-xpm-1989-11-06-mn-687-story.html

--

--