Transkafkasya’nın Kapanmayan Yarası: Dağlık Karabağ Savaşı (3. Bölüm)

Atakan Can
Zeitgeist Dergi
Published in
7 min readOct 6, 2019

SURET HÜSEYNOV DARBESİ VE ELÇİBEY’İN BAKÜ’YÜ TERK EDİŞİ

Ünlü Azerbaycan milis komutanı Albay Suret Hüseynov

Bu esnada Azerbaycan yeni iç karışıklıklarla karşı karşıya kalacaktı. Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey, ordu içindeki en karizmatik ve en güçlü komutan olan Albay Suret Hüseynov’u kendisine en büyük tehdid olarak görmeye başlamıştı. Ayrıca Hüseynov’un Moskova ile şüpheli bağlantılarının olduğu tesbit edilmişti. Bölgeyi savunmada yetersiz kalmasını ve ağır silahları bölgeden çekmesini gerekçe göstererek (21) Elçibey, Şubat ayında onu görevden aldı ve Halk Cephesi’nden de kovdu. Bunun üzerine Suret Hüseynov ve ona bağlı birlikler, Gence şehri ve çevresini ele geçirdiler ve Hüseynov, Elçibey’e istifa çağrısı yaptı. Mayıs sonunda Rus 104. Hava İndirme Alayı Gence’den çekildiği zaman bu birliğin silah ve mühimmatlarının çoğunluğunun Hüseynov’un birliklerine bırakıldığı ve böylece Hüseynov’un birliklerinin iyice güç kazandığı iddia ediliyor. 19 Haziran tarihine geldiğimizde ise artık Hüseynov, birliklerini Bakü’ye yürütmeye başladı. Bunun üzerine Elçibey Nahçıvan’daki köyüne kaçtı. SSCB çökmeden önce SSCB’nin 3. adamı sayılan Haydar Aliyev, onun yerine cumhurbaşkanı seçildi. Aliyev başa geldikten sonra Suret Hüseynov’u başbakan ilân etti. 3 ay sonra, 24 Eylül’de Azerbaycan, savaşta Rus desteğini daha fazla kendisine çekebilmek için Rusya’nın ve Rusya yanlısı devletlerin bulunmuş olduğu Bağımsız Milletler Topluluğu’na üye oldu.

GÜNEY CEPHESİNDEKİ HEZİMET

Bakü’nün yaşadığı bu güçlü iç çalkantıları Karabağ Ermenileri bir fırsat bildi ve operasyonlarını hızlandırdılar. Dağlık Karabağ bölgesi dışında ilerleyişlerine devam eden Ermeni birlikleri, Ağustos ayı sonu itibariyle Ağdam, Mardakert, Füzuli, Cebrayıl ve Kubadlı’yı kontrol altına almışlardı. Bu kayıplardan sonra 6 Eylül’de Haydar Aliyev, Yeltsin ile yaptığı bir toplantının akabinde Karabağlı Ermenilerle direkt olarak görüşmeye hazır olduğunu açıkladı. Dönemin Dağlık Karabağ Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Arkadi Gukasyan Aliyev’in teklifine icabet etti. 13 Eylül 1993'de taraflar Moskova’da Rus Dışişleri Bakanlığı’nın himayesinde görüşmelere başladı. Görüşmeler neticesinde 5 Ekim’e kadar ateşkes uygulanacağına dair taraflar uzlaşmaya vardı. 5 Ekim tarihinde taraflar ateşkesin 1 ay daha uzatılmasını kararlaştırdılar. Ancak bu kararın hemen 4 gün sonrasında güney cephesinde çatışmalar tekrar zuhur etti. Cebrayıl civarında 21 Ekim’de Afgan mücahidlerin düzenlediği sürpriz saldırıya cevap olarak 2 gün sonra taarruza geçen Ermeni güçleri, Ermenistan ve İran sınırlarına yakın olan Zengilan bölgesinin Azerbaycan’ın geri kalan kısmıyla olan bağlantısını tamamen kesmeyi başardı. Yoğun saldırılar altında Azerbaycan askerleri ve Azeri siviller (tahminî olarak 60 bin kişi) kuşatılmış Zengilan’dan çekilerek Aras Nehri üzerinden İran’a kaçmak zorunda kalmıştı. Kasım ayı başlangıcında ise İran sınırındaki Horadiz köyü düştü. Sınırı oluşturan Aras Nehri’ndeki köprü Ermeniler tarafından yok edilmiş olduğu için siviller İran’a nehirden yüzerek kaçmak zorunda kaldı, birçoğu da boğularak can verdi. Sınırındaki yoğun çatışmalar, İran’a gelen mülteci kitleleri (İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün 1994 raporuna göre İran 100 bin Azeri mülteci için sınır yakınlarında kamplar kurmuş, Türkiye, İran ve Suudi Arabistan Kızılay Teşkilâtları burada mültecilerin yardımına koşmuşlardı [22] ) ve Ermeni ilerleyişi nedeniyle endişelenen İran, güvenli bir bölge oluşturabilmek için bölgeye asker gönderdi. 14 Ekim’de ise BM Güvenlik Konseyi 874 sayılı çözüm önerisini yayınlayarak tarafları tekrardan ateşkese çağırdı. Cephedeki yenilgiler Aliyev’i de birşeyler yapmaya sevk etti. Azeri birlikleri düzensizdi, her birlik birbirinden bağımsız savaşıyordu ve merkezî komuta yoktu, bu yüzden askerler şehirleri etkili biçimde savunamıyordu. Aliyev 11 Kasım’da ulusal televizyonda yaptığı uzun bir konuşmada bazı askerî liderleri vatana ihanetle suçladı. Ardından Halk Cephesi destekçisi olduğuna inandığı 33 taburu terhis etti.

SON BİR GAYRET

Kasım 1993'te Azerbaycan birlikleri, Eylül-Ekim aylarında Azerbaycan saflarında savaşmak için gelen 1,500–2,500 kişilik bir Afgan mücahid birliği ve Çeçen mücahidler ile birlikte (23) cephede kapsamlı bir taarruz başlattı. 9 Ocak 1994'e kadar Ağdam, Mardakert ve Askeran civarında ilerlemeler kaydeden Azeriler Stepanakert’e 11 mil kadar yaklaşmayı başardı. Bu esnada Azeriler, İran sınırına yakın Horadiz köyünü ve Kelbecer civarındaki Murov Dağları’nda bulunan Ömer Geçidi’ni geri aldılar. Ancak kış ayında yoğun kar yağışı altında dağlık arazide çarpışan Azeri askerlerinin yorgun düşmesi sebebiyle ilerlemeler yavaşladı. Yorgun askerlerin arasında firarlar çoğaldı ve bu yorgun, düzenini kaybetmiş askerler çatışmalarda Ermeniler için daha kolay hedefler hâline geldi. Bu yüzden cephede verilen kayıplar çok fazlalaştı. Firarların artması nedeniyle de Haydar Aliyev, kaçmaya yeltenen askerlerin vurulması gerektiğine dair bir emir yayınladı. Azerbaycan birlikleri ilerlemeler kaydetmişti ancak kayıpların sayısıyla geri alınan bölgelerin karşılaştırıldığında Azerilerin operasyondan istediklerini tam olarak alamadıklarını görebiliyoruz.

Ermeni birliklerinin savaştaki görüntülerinden oluşturulan bir klip:

NİHAÎ ATEŞKES

Şubat 1994'te yani çatışmaların iyice kızıştığı esnalarda önceden tarafları ateşkes için uzlaştırma amacıyla kurulmuş olan Minsk Grubu adlı heyetin temsilcileri bölgeye gitti. Minsk Grubu’nun delegesi Rus asıllı Vladimir Kazimirov tarafları ikna etmeyi başardı. 16 Şubat’ta bir ateşkes yapıldı, bu ateşkes Nisan ayı ortalarına kadar sürdü. Nisan 1994'te Ağdam ve Mardakert yakınlarında çıkan çatışmalar, Mayıs ayı başında bir Ermeni taarruzuna dönüştü. Ermeniler Mardakert ve Şaumyan dolaylarındaki birçok köyü ele geçirdi. Tüm bunlar olurken, 4 Mayıs’ta Bişkek’te Bağımsız Devletler Topluluğu’na üye ülkelerden temsilci heyetler ve Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’nden de bir temsilci ateşkes görüşmeleri için toplandı. Rusya’nın diğer bir amacı da bölgeye 3 bin askerden müteşekkil bir barış gücü konuşlandırmaktı. 12 Mayıs’ta ateşkes yürürlüğe girdi. Ateşkes antlaşması da 27 Temmuz’da imzalandı. Azerbaycan Savunma Bakanı Mamedov ateşkesi kabul etmişti ancak Karabağ’a Rus barış gücünün konuşlandırılmasına karşı çıkmıştı (24).

Bölgede son durum

Bölgede ateşkes te’sis edilmişti ancak bir barış anlaşması halen imzalanmış değil, imzalanacak gibi de görünmüyor. Çünkü taraflar savaş başladığından beri barışmaya hiç niyetli değil. Dağlık Karabağ sorunu her 2 taraf için de bir vatan, bir namus meselesi. Rusya bölgedeki güç dengesinin ve statükonun devam etmesinden yana, bir taraftan Ermenistan iktisadî ve askerî bakımdan adeta Rusya’ya bağımlı, diğer taraftan da yine ticarî ilişkisinin sağlam olduğu, bol bol silah satabildiği ve üzerinde siyasî etkisini arttırmak istediği Azerbaycan var. Bu nedenle 1994 öncesinde de Rusya her 2 ülkeye destek veriyordu, bugün de aynı durum devam ediyor. İşte Rusya’nın 2 ülke üzerindeki bu büyük etkisi sayesinde ABD, İran gibi ülkelerin başaramadığı ateşkesi sağlama görevini Rusya başarabildi. Aynı şekilde İran da bölgede bir denge siyaseti gütmekte. Bir yandan bolca petrol ve doğalgaz satabildiği, ticaret ortaklığı yapabildiği Ermenistan var, diğer tarafta da nüfusunun çoğunluğu, üzerinde İran’ın nüfuz elde edebileceği Şia kitlesi olan Azerbaycan var. Bu yüzden bu 2 ülke üzerinde nüfuz elde edebilmek için de İranlı yetkililer arabuluculuk çalışmalarında gayret sarfetmişti. ABD’nin mesele üzerindeki tutumu da Rusya ve İran’a benzer. Ülkesindeki yoğun ve güçlü Ermeni lobisine karşılık, Bakü’de Ebulfez Elçibey döneminde büyük şirketler yerleştirip iktisadî bir havzaya sahib olması ABD’yi de bu sorunda dengeli davranmaya itti. Azerbaycan ile güçlü petrol ve doğalgaz ticareti yapan İsrail, bu meselede Azerbaycan’ın yanında yer aldı, aynı şekilde ülkesindeki güçlü Azeri lobisinin etkisi, halkın baskısı ve Azerbaycan ile oluşturulan Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattından önemli miktarda gelen petrol, Bakü-Tiflis-Erzurum doğalgaz boru hattından yine önemli miktarda gelen doğalgaz nedeniyle de Türkiye Azerbaycan ile güçlü bir ittifak içinde (25).

Bu uzun savaşın bilançosu da ağır olacaktı haliyle. Savaş sırasında 30 bin kadar insanın hayatını kaybettiği, 1 milyondan fazla kişinin evlerini terk etmek zorunda kaldığı belirtiliyor (26). İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün verilerine göre ise 1988–1990 yılları arasındaki pogromlarda 350 bin kadar Ermeni Azerbaycan’dan, 1988–94 arasındaki süreçte tahminen 750.000–800.000 kadar Azeri Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’nin kontrolü altına girmiş bölgelerden ve Ermenistan topraklarından kaçmak zorunda kaldı (27). İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne göre savaş sırasında yapılan insan hakları ihlallerinin önemli bir kısmı da paralı yabancı askerler tarafından yapılmış. Hatta o dönem Azerbaycan Hava Kuvvetleri’ne bağlı hizmet veren pilotların çoğunun Azerbaycan dışından getirilen paralı pilotlar olduğu iddia ediliyor. Rusya, Ukrayna, Belarus, Kırgızistan gibi ülkelerden gelen bu pilotların birçoğunun Ermenilerin yaşadığı bölgelerde bir korku yaratmak ve vurulmamak için şehirlerin yükseklerinde uçup rastgele bombalar bıraktığı ve bu bombardımanlar nedeniyle fazlaca Ermeni sivilin öldürüldüğü bildirilmekte (28).

Bu önemli savaşı ve trajedisini size en etkili şekilde sunmaya çalıştım, bulabildiğim kaynaklar vasıtasıyla bu savaşı ve tarihini en objektif biçimde yazmaya gayret gösterdim. Umarım faydalı olmuştur. Okuduğunuz için şükranlarımı sunuyor, yapıcı eleştirilerinizi bekliyorum.

DİPNOTLAR:

21- Azerbaijan: Seven Years of Conflict in Nagorno-Karabakh, December 1994, Human Rights Watch, s. 10

22- Azerbaijan: Seven Years of Conflict in Nagorno-Karabakh, December 1994, Human Rights Watch, s. 64–65

23- Azerbaijan: Seven Years of Conflict in Nagorno-Karabakh, December 1994, Human Rights Watch, s. 81; Çeçen mücahidlerin cephedeki mevcudiyeti için bkz: Artyom Tonoyan, Armenia-Azerbaijan: Rethinking the Role of Religion in the Nagorno-Karabakh Conflict, Santa Monica-California, RAND Corporation, 2018, s. 26

24- INTRACTABILITY AND MEDIATION OF THE NAGORNO-KARABAKH CONFLICT, Timothy R. Mayer, 2013, Naval Postgraduate School (Monterey, California), s. 50–54; Azerbaijan: Seven Years of Conflict in Nagorno-Karabakh, December 1994, Human Rights Watch, s. 67–87

25- INTRACTABILITY AND MEDIATION OF THE NAGORNO-KARABAKH CONFLICT, Timothy R. Mayer, 2013, Naval Postgraduate School (Monterey, California), s. 90–110; The Ethnic Dimension of Alliance Formation: Alignment Patterns in the Nagorno-Karabakh Conflict, First Lieutenant Hakan Şan, 2007, Naval Postgraduate School (Monterey, California), s. 56

26- BBC News, July 7, 2003, http://news.bbc.co.uk/2/hi/europe/3052410.stm

27- Azerbaijan: Seven Years of Conflict in Nagorno-Karabakh, December 1994, Human Rights Watch, s. 99

28- Azerbaijan: Seven Years of Conflict in Nagorno-Karabakh, December 1994, Human Rights Watch, s. 106–111

KAYNAKÇA:

  • INTRACTABILITY AND MEDIATION OF THE NAGORNO-KARABAKH CONFLICT, Timothy R. Mayer, 2013, Naval Postgraduate School (Monterey, California)
  • The Ethnic Dimension of Alliance Formation: Alignment Patterns in the Nagorno-Karabakh Conflict, First Lieutenant Hakan Şan, 2007, Naval Postgraduate School (Monterey, California)
  • Azerbaijan: Seven Years of Conflict in Nagorno-Karabakh, December 1994, Human Rights Watch
  • Shahen Avakyan, Nagorno-Karabakh: Legal Aspects, 2005
  • A Summary of Karabakh History, Baku, The Center for Strategic Studies under the President of the Republic of Azerbaijan, 2014
  • Arman Grigoryan (2018) The Karabakh conflict and Armenia’s failed transition,Nationalities Papers, 46:5, 844–860
  • Taleh Ziyadov, The Galtung Triangle and Nagorno-Karabakh Conflict
  • Vicken Cheterian (2018) The Uses and Abuses of History: Genocideand the Making of the Karabakh Conflict, Europe-Asia Studies, 70:6, 884–903

--

--