Zaferin Anatomisi: Napoleon Savaşları

Ümit Kaan Usta
Zeitgeist Dergi
Published in
7 min readSep 1, 2019

Neden Napoleon Savaşları?

Napoleon Savaşları, hakkında en fazla veriye sahip olduğumuz dönem değil. Fakat bu savaşlar silsilesinin üzerinden 200 yıl geçse dahi Napoleon Savaşları, sayısal analiz için bize harika imkanlar sunuyor. Mesela İkinci Dünya Savaşı’nın aksine savaş devam ederken yaşanan inanılmaz teknolojik değişimler yok. Böylece orduları kıyaslarken teknolojik faktörlerden ziyade organizasyonel yapı, subay kadrosu gibi faktörleri öne çıkarabiliyoruz. Diğer yandan Otuz Yıl Savaşları’nın aksine ateşli silahların kullanımı oturmuş, “mızrakçılar” gibi eski zamanlardan kalma askeri sınıfların kökü kazınmış. Bu durumda modern savaşlara yakınlık, teknolojik değişmezlik ve yayıldığı alan bakımından Napoleon Savaşları, sayısal analize en uygun savaşlardan biri olarak kendisini gösteriyor.

Bu çalışmada Napoleon Savaşları’nda “hangi dağılım ve ne kadar asker ile kazanıldığını” inceleyeceğim. Olur da bir gün Napoleon’a karşı savaşırsanız işinize yarayacaktır. Çalışmada kuşatmalar yok sayıldı, bu yüzden sadece meydan savaşları için garanti veriyorum.

I. Sayı Üstünlüğü Gerekli mi?

Eğer resimdeki Spartalılar gibi dar bir geçidi savunuyorsanız az askerle savunabilirsiniz. Fakat (kıt kaynaklarla ve büyük ordulara karşı kazanılan savaşların hikayesi asla eskimese de) kaynaklar elverdiği müddetçe hiçbir komutan daha fazla adama hayır demez. Napoleon Savaşları’nda sayı üstünlüğüne sahip olmak tüfek atışının etkisini ve hatların direncini artırır. Takviye isteyen/yorulan kuvvetleri destekleyecek büyük bir rezerv, her zaman avantajdır. Fransızlar, tarihin en geniş kapsamlı seferberlik çağrısı ile büyük bir ordu kurmuş olsalar da karşılarına Avrupa’nın büyük devletlerinin oluşturduğu Koalisyon çıktı. Fransız Ordusu’nun kalite üstünlüğü sayısal eksikliklerini kapatmış mı? — Birlikte görelim.

Max Lenk, Ron Lenk ve Chris Tofallis tarafından yapılan bir araştırmada incelenen 156 muharebeden 102'sini Fransa kazanmış, 41'ini kaybetmiş ve geriye kalan 13 muharebe sonuçsuz bitmiş. “Ordu mevcudu” olarak yalnızca meydanda aktif olarak bulunan askerlerin sayıları belirtilmiş. Araştırmaya göre Fransızların kazandığı muharebelerde ortalama her 100 Fransız askerine karşılık 109 Koalisyon askeri düşerken Koalisyon’un kazandığı muharebelerde ortalama her 100 Fransız askerine karşılık 183 Koalisyon askeri düşüyor. Ordu mevcutları incelendiğinde Fransızların kazandığı muharebelerde ortalama ordu mevcudu Fransızlar için 29.748 , Koalisyon için 27.982 iken Koalisyon’un kazandığı muharebelerde ortalama ordu mevcudu Fransızlar için 35.320, Koalisyon için 56.119.

Kırmızılar Koalisyon’u, maviler ise Fransızları temsil ediyor. Noktalar kazanılan zaferler iken çizgiler taraflara zafer kazandıracak optimum ordu mevcudu oranlarını gösteriyor.

Grafikte de görüldüğü gibi Fransızların ordu kalitesi, ideal koşullarda Fransız komutanlar için “belirgin bir sayı üstünlüğü elde etmek” yerine düşmana sayısal olarak denk ordular çıkarmanın yeterli olduğunu gösteriyor. Grafikte belirgin olarak yer almasa da Fransız Ordusu’nun iskeletinin yok olduğu Rusya yenilgisinden sonra Fransızlarının avantajının zayıfladığı söylenebilir. Tecrübeli asker ve astsubay-subay miktarının azalması, orduları destekleyecek kadar süvari kalmaması, birçok topun kullanım dışı kalması ve Koalisyon kuvvetlerinin Napoleon ile savaştıkça onu daha iyi tanıması vb. faktörler zaman ilerledikçe ibreyi Fransızların aleyhine döndürdü.

Burada şunu hatırlatmak yararlı olacaktır: Her muharebe kendi standartlarını yaratır. Bu yüzden büyük verinin ortaya koyduğu gerçeklik ile muharebeler ayrı ayrı incelendiğinde ortaya çıkan veriler farklı olur. Böyle bir durumda iki verinin de değerlendirilip içinde bulunulan muharebe şartlarının hem büyük veriyle hem de önceki deneyimlerle kıyaslanması en doğru sonucu verir.

Napoleon’un meydandaki varlığı, düşmanın bir anda 40 bin askerle takviye edilmesiyle aynı şey. - Wellington Dükü Arthur Wellesley

II. 3:1 Kuralı

Modern ordularda savaş sonuçlarının tahmininde kullanılan yöntemlerden biri FR(Güç Oranı) sistemidir. Güç oranı, saldıran birlik ile savunan birliğin mevcutlarının bölünmesiyle hesaplanır. Bu sistemde orduların kalitesine dair disiplin, organizasyon vb. kavramlar ihmal edilir; her bir asker denk kabul edilir. Ayrıca savaşın kaderini belirleyen kuvvetlerin yalnızca o an meydanda bulunan birlikler olabileceği varsayılır. Dünya ordularında FR = 3:1 oranı taarruz için standart olarak kabul edilmiştir. ABD Ordusu’nun ve RAND’ın veritabanlarına aldığı muharebelerde 3:1 oranının etkisi net olarak görülmektedir. Fakat incelediğimiz dönemde 3:1'i bulan güç oranı pek de yoktur. ABD Deniz Harp Akademisi’nden Faruk Yiğit’in çalışmasında kullandığı verileri 1792–1815 arası dönemde Fransa’nın girdiği savaşlara uygulayarak sonuçları birlikte görelim:

1792–1815 arası dönemin Yiğit’e göre önemli denebilecek muharebelerinde sonuç böyle. Savaşın kronolojisine aşina olanlar için yanıltıcı gelebilir, tek başına FR analizinin yanıltıcı olduğunu söylemiştik zaten. Küçük bir not: 1804–1815 arasında FR = 3'ü aşan önemli bir muharebe yok.

Güç oranı sistemi kimi zaman “tank oranı”, “top oranı”, “süvari oranı” gibi özelleştirilmiş hesaplamalarda da görülebilir. Bu oranlarda da durum farksızdır: oran arttıkça genellikle saldıran tarafın kazanma şansı artar. Tıpkı FR grafiğindeki gibi bu oranlarda da oran arttıkça karşımıza daha az muharebe çıkar. ABD Deniz Harp Akademisi’nden Bilal Gondal’ın hesaplamalarında 1600–1945 arası 664 muharebe kullanılmış. Bu verilere göre saldıran tarafın kazandığı muharebelerde ortalama top oranı 2,55:1. Diğer yandan süvari oranında göze çarpan ilginç bir durum var. İki tarafın da süvari kullandığı 137 muharebede saldıran taraf kazandığında ortalama süvari oranı 1,29:1. Savunan tarafın kazandığı muharebelerde ise ortalama süvari oranı 1,51:1. Yarattığı şok etkisiyle uzun süre hücumların vazgeçilmezi olan süvariler belli ki modern zamanlarda pek etkili olamamış.

Burada şöyle bir parantez açalım: Napoleon kaynaklar elverdiğince ordudaki top sayısının artırılmasını savunmuşsa da iş süvarilerin oranına gelince miktara değil, kaliteye bakıyordu. Atların yetiştirilmesi ve personelin eğitimi bakımından piyadeye kıyasla “ölü yatırım” sayılabilecek süvarilerin iyi yetiştirilmesi tam da bu yüzden önemliydi. Zira ordunun süvari kolundaki her askere harcanan zaman ve para ile birkaç piyade eğitilip sahaya sürülebilirdi.

III. Dağılım-Yoğunluk Analizi

Savaş meydanını iki boyutlu bir düzlem olarak düşünürsek (doğal faktörleri dahil etmeden) ilk boyut güç oranlarının hesaplanması, ikinci boyut ise orduların sahaya dağılışıdır. Yoğunluk, dağılımın ne kadar sıkı olduğunu belirleyen bir değerdir. Meydan savaşlarının hala devam ettiği zamanlar ile modern savaşları kıyaslarsak arada ciddi bir yoğunluk farkı vardır. Bu yoğunluk farkı, askeri birimlerin de tecrübelerini etkilemiştir. Mesela 1804'te Austerlitz’te savaşan bir Fransız piyadesi, düşmana yanaşık düzende sıkı ve nispeten büyük bir birimle ilerliyordu. 1944'te Normandiya sahillerine inen bir Amerikan piyadesi ise yoğunluk düşük olduğu için çatışma anlarında dahi takım, bölük gibi küçük birimlerle içli dışlı oluyordu. Bu dönüşümün verilen kayıplara oransal olarak etkisi şu şekilde özetlenebilir:

  • Birlikler sahaya yayıldıkça aynı anda daha az kişi atışlardan etkilenir, kayıplar azalır.
  • Muharebelere katılan birliklerin mevcutları arttıkça kayıplar azalır. 80.000 mevcutlu iki ordunun karşılaşmasında verilen kayıplar, 40.000 mevcutlu iki ordunun karşılaşmasında verilen kayıplardan genellikle azdır. Napoleon Savaşları özelinde bunu kanıtlayan bir DCR analizi için:
  • Teknoloji ilerledikçe silahların ölümcül niteliği arttı. Napoleon Savaşları’nda kayıpların çoğu top/tüfek atışlarından olurken meydanda kazananı yakın dövüş belirliyordu. Zaman ilerledikçe süngü taarruzları azaldı, savaşı belirleyecek “nihai karşılaşma” olmadığı için atış gücünün önemi arttı. Bu da verilen kayıpları artırdı.

Yukarıda 3 neden sıraladık. Bu nedenlerin hangilerinin daha etkili olduğunu anlamak için DCR (Günlük kayıp oranı) adlı bir değişkeni kullanacağız. DCR değeri, taarruz ve savunma konumundaki kuvvetler için ayrı ayrı hesaplanır. DCR hesaplamasında kullanılan formül şu şekildedir: [Verilen Kayıp/Birlik Mevcudu] / Muharebe süresi (gün) Napoleon Savaşları’nda saldıran tarafın ortalama DCR değeri 0,136216. Tarih şeridinde biraz ilerleyip 1. Dünya Savaşı’na geldiğimizde ortalama DCR değeri 0,049906. Siper savaşının terkedilip yoğunluğun iyice azaldığı 2. Dünya Savaşı’nda ise bu değer 0,017519. Faruk Yiğit’in hesapladığı bu değerler zaman ilerledikçe verilen kayıpların oransal olarak düştüğünü ve yukarıdaki nedenler arasından hangilerinin daha etkili olduğunu gösteriyor.

Şimdi FR analizinin bir benzerini elimizdeki muharebelere uygulayalım, saldıran taraf ile savunan taraf arasındaki yoğunluk farkı ile savaş sonuçları arasında bir ilişki arayalım. Bu sefer sadece Napoleon Savaşları’ndaki muharebeleri kullanacağız.

“Yoğunluk” değeri Ordu mevcudu / [Cephe genişliği * Ortalama cephe derinliği] formülü ile bulunur. Saldıran tarafın yoğunluk değeri ile savunan tarafın yoğunluk değerinin farkına “Yoğunluk farkı” denir.

Görüldüğü üzere (coğrafi ve diğer muharebe içi faktörler gözardı edildiğinde) karşı taraftan sayıca daha büyük olan, belli bir yoğunluk değerini koruyacak şekilde sahaya yayılabilen ordular teorik olarak avantajlıdır. Elimizdeki örneklerden La Rothiere, Jena, Aron-Sur, Bautzen ve Auerstedt muharebelerinin hepsi saldıran tarafın FR ve yoğunluk bakımından üstün olduğu örnekler. Bu örneklerin içinde minimum güç oranı 1,8:1, minimum yoğunluk farkı ise 1991. Bu örneklerden Fransız general Davout’nun üstün başarı gösterdiği Auerstedt hariç hepsi saldıran tarafın zaferiyle sonuçlanmış.

IV. Kalite Değişkenleri Neden Yok?

ABD Ordusu’nun savaşlara dair veri analizinde kullandığı CDB90G veri setinde güç oranları, dağılım verileri gibi statik değişkenler dışında kıyasa bağlı değişkenler de bulunur. Kıyasa bağlı değişkenler momentum avantajı, teknolojik üstünlük, disiplin gibi sıralanabilir ve CDB90G veri setinde bu hesaplar da bulunmaktadır. Birçok sayısal analizde bu değişkenler de dahil edilse bile ben kullanmayı seçmedim zira mezkur değişkenlere sayısal değer atanamıyor. Rus Ordusu’nun tüfeklerinin isabetsiz oluşu o kadar da ciddi bir teknolojik fark değilken İngilizler ve Hintliler arasındaki teknolojik fark daha ciddidir, bu anlaşılabilir. Fakat bu değerlerin net bir sayıya dökülememesi, siyah ve beyazın arasındaki grileri sınıflarken çeşitli sorunlar doğuruyor.

Meseleyi özetlemek gerekirse savaş sonuçlarını tahmin ederken kalite değişkenlerinin olmaması ciddi bir eksiktir, olması da başka bir derttir. Birçok askeri teorisyen tarafından (Lanchester, JFC Fuller vs.) savaş sonuçlarının tahmini için matematiksel formüller yazıldı. Buna rağmen kalite değişkenlerine herkesin hemfikir olacağı standart sayısal değerler verilememesi sonuç bulmayı zorlaştırıyor.

Diyelim ki 1806 yılının Fransası ve Prusyası arasında daha önce gerçekleşmemiş yeni bir savaş uydurup bunun için sonuç tahmin edeceğiz. Kalite değişkenlerinden biri olan “disiplin” değişkenine değer atamamız gerekecek. Fransa’nın disiplin değerini “500” verirken Prusya’nınkine “400" diyelim. Bir başka araştırmacı “Hayır, bence Prusya’nın disiplin değeri ‘450’ olmalı.” derse bunu sözel argümanlar sunmaktan başka nasıl savunacak? Sayısı belli olan kesin değerler (ordu mevcudu vs.) üzerinden sayısal olarak tarif edilemeyen değerleri (disiplin, ordu organizasyonu vs.) hangi formülle bulacağız?

Yararlanılan Kaynaklar:

Max Lenk, Ron Lenk, Chris Tofallis, Quantifiying Victory: Napoleon’s Armies’ Victories and Losses, SSRN Electronic Journal, 2014.

Faruk Yiğit, Finding the Important Factors in Battle Outcomes: A Statistical Exploration of Data from Major Battles, Yüksek Lisans Tezi, Naval Postgraduate School, 2000.

Bilal S. Gondal, Statistical Analysis of Warfare: Identification of Winning Factors with a Focus on Irregular Warfare, Yüksek Lisans Tezi, Naval Postgraduate School, 2015.

David G. Chandler, The Campaigns of Napoleon, Scribner, New York 1973.

Rory Muir, Tactics and the Experience of Battle in the Age of Napoleon, Yale University Press, 2000

--

--

Ümit Kaan Usta
Zeitgeist Dergi

Understanding an irrational species with rational methods