İlkelin Yalnız Torunu

Anıl Sekitmen
Zemheri
3 min readMay 18, 2017

--

Ben modern insanın bedeninde hapsolmuş bir eski zaman adamıyım. Evet tam olarak böyle, hapsoldum. Biliyorum merak ediyorsun, hadi anlat dediğini de duyar gibiyim. Neden böylesiniz? Hapsoldum denilince önce üzülmeniz gerekmez mi? Ah siz modern(!) insanlar, hepiniz aynısınız. Tamam işte anlatıyorum.

Yıllar önce ama öyle böyle değil neredeyse yetmiş seksen bin yıl önce yaşadım ben. Suyun daha mavi, güneşin daha kızıl olduğu güzel zamanlardı. İki çocuğum ve dünyalar güzeli bir eşim vardı. Zaten öyle çok da kalabalık değildik, herkes birbirini tanırdı vesselam. En çok sabah uyanmayı severdim, pardon uyandırılmayı. Çocuklarım üzerime atlar kahvaltı zamanını haber verirdi. Her türlü yeşillik, meyve, sebze ne ararsan olurdu masada. Sohbet ve şarkılar eşliğinde kahvaltımızı ederken etrafta koşturan minik bedenlerin ahenkli dansını izlerdik. Bundan sonra herkes işini yapardı, grubun en iyi avcılarındandım. O zamanlar zevk için öldürmezdik, bunu spor ilan ettiniz ya aklım almıyor. Eşimse toplayıcılardandı. Zaman zaman grubun çocuklarına da bakardı sizin anlayacağınız part time dadılık yapıyordu.

Avcılığı, toplayıcılığı sürdüren insan avladığı geyik ile selfie yapıp bir ay sonra Instagram’da #tbt yapmıyor veya toplayıcı kadınlar yemişlerin veriminden Twitter’da yakınarak trend topic olmuyor diye onların sosyal hayatı olmadığını düşünürsünüz. Halbuki öğle vakti kabile toplanır, yemek yer ve sohbet ederdi. En verimli zamandı bu saatler, dertli olanın derdi dinlenir, mutlu olanın sevinci paylaşılırdı. Gönüller bir olurdu anlayacağınız. Bir keresinde bir haber geldi çocuklardan biri ağaçtan düşmüş diye hep beraber koştuk yanına, sadece gülüyordu. Hepimiz şaşırmıştık tabi sonra biz de aynı ahenkte kahkahalar salıverdik. O gün bir kez daha şükrettim o kabilede doğduğuma. Evet belki yaşamak daha zordu belki daha zahmetliydi ama zevk alıyorduk yaşamaktan, hem de deliler gibi. Çok olmadı bunun üzerinden bir hafta filan geçti, yine ava çıkmıştık. Biraz ilerleyince bu sefer avlanan biz olduk, büyük bir sırtlan grubunun saldırısına uğradık ve içimizden kurtulan olmadı. Kulaklarımda Piti’nin ağaçtan düştüğünde koyuverdiği kahkaha yankılandı, hem de defalarca. Hafif bir gülümseme yayıldı yüzüme, sonra yavaşça kapadım gözlerimi. Ölürken bile zevk aldığın bir hayattan yaşarken çile çektiğin bir hayata sürüklenmek ne demek bilir misin sen? Ben söyleyeyim bilmen imkansız.

Einstein atomu parçaladığında bununla bir şehri yok edeceklerini bilebilir miydi? Peki ya Zuckerberg Facebook’u kurarken insanların gerçek hayatlarının bir kısmını bu büyük(!) sanal alemde geçirerek gerçek arkadaşlarına daha az zaman ayıracaklarını planlamış mıydı? Gittikçe yalnızlaştı insan terk edilmişti artık düşünceleri. Aklı hep 5 inç ekranında gelecek bildirimleri nimetten sayar olmuştu. İsyan etti insan, yalnızlaştık dedi Twitter’da sahip olduğu mikro blogunda. Oysa bir hayat var dışarıda, ellerimizin arasından kayıp giden ve geri alamayacağımız.

İlkel hayatımı bırakıp 21.yy’da yeniden doğmak tam olarak botanik bahçesinden bir çiçeği koparıp saksıya dikmekle aynı şey. Yan yana duran onlarca çiçek var ama hepsi kendi saksısında yalnız ve mutsuz. Anlıyor musun? Kalabalıklar içinde kaybolmuşsunuz. Kimse birbirini dinlemiyor ve kendinden bir şey anlatmıyor da. O kadar aceleniz var ki, sabırsızsınız her gün aynı şeyleri yapmaya. Modern insan diyorsunuz kendinize, gülüyorum. Modernliğiniz tamam da insana dair pek bir şey kalmamış sanki ha? Özlüyorum bazen size göre ilkel hayatımı, Piti’yi, Sisi’yi ve de biricik eşimi. İşte tam da bu zamanlarda göğe kaldırıyorum başımı, güneşin kızıllığına sığınıyorum. Yine o kahvaltıların birindeymişim gibi hissetmeye çalışıyorum, olmuyor. Korna sesleri ve yükselen egzoz dumanları arasında bana bunu bile çok görüyorsunuz ya ne diyeyim, helal olsun.

Kim olduğum önemli değil, söyleyecek birkaç şeyim daha var size. Belki unuttunuz bunu zamanla ama sizler insansınız ve hatırlamak için hala zamanınız varken iyi bir şeyler düşünün, sevdiğinizi arayın, arkadaşınızla vakit geçirin. Tanımadığınız biri sizi yemez, hadi tanışın onunla ve bırakın biriksin birbirinden güzel anılar. İncitmeyin birbirinizi, sevin, sevilin, sevginizi paylaşın ve hissettirin. En önemlisi de kalabalıklar içinde kaybolmayın olur mu?

Benden bu kadar, işte gidiyorum. Kim olduğumun önemi yok, ben modern insanın bedeninde hapsolmuş bir eski zaman adamıyım. Geçmişine özlem duyan ve belirsiz gelecekten korkan herkesim.

Ben, ilkelin yalnız torunuyum.

--

--