Pazar Pasajı: Dorian Gray’in Portresi-Oscar Wilde

Anıl Sekitmen
Zemheri
Published in
3 min readDec 2, 2018

Lord Henry gülerek, “Şu kadınlar tehlikeli şeyleri nasıl da severler!” dedi. “Benim de onlarda en hayran olduğum özelliklerden biridir bu. Bir kadın kimle flört ederse etsin, diğer insanların gözü hep üzerinde olsun ister.”

“Sen de tehlikeli laflar etmeyi çok seviyorsun, Harry! Ama şu sıralar çok yanılıyorsun. Düşesten çok hoşlanıyorum ama ona âşık değilim.”

“Düşes ise senden pek hoşlanmıyor, ama sana çok âşık. Yani birbirinize denksiniz.”

“Sen şu anda skandal yaratacak bir şeyden söz ediyorsun, Harry. Ama bunun için ortada sabit bir dayanak yok.”

“Her skandalın dayanağı ahlakdışı bir güvendir.”

“Harry, senin bu nükteli özdeyiş keyfin uğruna kurban edemeyeceğin kimse yok!”

“Dünya bir kurbanlık koyundur, kuzu kuzu gelip bıçağın altına yatar” diye karşılık verdi arkadaşı.

“Keşke âşık olabilsem” diye bağırdı Dorian Gray, sesinde derin bir duygusallık vardı. “Ama ne yazık ki sanki âşık olma duygusunu yitirmiş gibiyim, âşık olmanın nasıl bir şey olduğunu unutmuşum. Kendi tabiatım omuzlarıma yüklenen bir yük haline dönüştü. Kendi üzerime çok fazla yoğunlaştım. Kaçmak, uzaklaşmak, unutmak istiyorum. O yüzden kalkıp buraya gelmekle budalalık yaptım. En iyisi Harvey’e bir telgraf çekeyim de yatı hazırlasın. Yatta insan her zaman tehlikelerden uzaktır.”

“Hangi tehlikelerden söz ediyorsun, Dorian? Senin başında bir dert var ama bana söylemiyorsun. Nedir anlat, sana her zaman yardımcı olmuşumdur, biliyorsun.”

“Söyleyemem, Harry” dedi Dorian, üzüntülü bir ifadeyle. “Zaten belki de sadece bir kuruntudur. Bu kaza olayı beni fena halde sarstı. İçimde benim başıma da böyle bir şeyin geleceğine dair kötü bir his var.”

“Ne saçmalık!”

“Umarım öyledir ama içimdeki bu duyguyu bastıramıyorum. Ah! İşte düşes de geliyor, ısmarlama giyinen Artemis’e benziyor. Saygıdeğer düşes, görüyorsunuz işte avı bırakıp hemen döndük.”

“Her şeyi duydum Bay Gray” dedi genç kadın. “ Zavallı Geoffrey fena halde üzgün. Üstelik siz de galiba ona tavşana ateş etmemesini söylemişsiniz. Ne tuhaf!”

“Evet, gerçekten çok tuhaf bir şeydi. Bunu ona neden söyledim ben de bilmiyorum. Birden aklıma öyle esti. Tavşan gözüme öylesine tatlı göründü ki, minicik, çok şirin bir hayvandı. Ama ölen adamdan size söz etmelerine üzüldüm, oldukça kötü bir durumdu.”

“Can sıkıcı bir konu” diye araya girdi Lord Henry. “Psikolojik yönden hiçbir değeri yok. Eğer Geoffrey bu işi kasten yapmış olsaydı, benim gözümde oldukça ilginç biri olacaktı! Gerçekten cinayet işlemiş birini yakından tanımayı çok isterim.”

“Ne canavar ruhlu birisin, Harry!” diye bağırdı. “Sizce de öyle değil mi, Bay Gray? Harry, galiba Bay Gray’e yine fenalık geldi. Sanki bayılacak gibi görünüyor.”

Dorian kendini zorlayarak gülümsedi. “Bir şeyim yok, düşes” diye mırıldandı. “Sadece sinirlerim çok bozuk, başka bir şeyim yok. Bu sabah çok fazla yürümüş olmalıyım. Harry’nin az önce ne dediğin duymadım. Yine kötü bir şey mi söyledi? Başka bir zaman bana mutlaka anlatın. Sanırım gidip biraz uzanmalıyım. Beni bağışlarsınız, değil mi?

Seradan terasa yükselen büyük merdivene ulaştılar. Kapı Dorian’ın ardından kapandığında Lord Henry dönüp uykulu gözlerle düşese baktı. “Ona çok mu aşıksın?” diye sordu.

Genç kadın bir süre karşılık vermeyerek gözlerini çevredeki manzarada dolaştırdı. Ve sonunda, “Keşke bilsem” dedi.

Lord Henry başını iki yana salladı. “Bilmek zaten her şeyin sonu olur. İnsana cazip gelen bilememektir. Sis her şeye harikulade bir güzellik katar.”

“Ama insana yolunu da şaşırtabilir.”

“Bütün yolların sonu aynı noktaya çıkar, sevgili Gladys.”

“Nedir o?”

“Hayal kırıklığı.”

Dorian Gray’in Portresi / Ayrıntı Yayınları / s294–296

--

--