Venüs’te Bir Türk Kadını: Mihri Hatun

Nurefşan Akcan
Zemheri
Published in
4 min readJul 6, 2017

Venüs gezegeni bütün ihtişamıyla Güneş’in en yakınlarında durur. Sıcaktır, parlaktır ve adeta aynı genlere sahiptir bizim gezegenimizle: atmosferi vardır ve kütlesi, yoğunluğu, büyüklüğü Dünya’yla neredeyse aynıdır. Bundan dolayı “Dünya’nın ikiz kardeşi” de denmiştir. Çoğu zaman çıplak gözle görebildiğimiz ve belki de parlak bir yıldız sandığımız Venüs, tarih boyunca hemen hemen her kültürde etkisini göstermiştir. Bu yüzden astronomik açıdan eşsiz olmasının yanında aynı zamanda önemli bir mitolojik simgedir de: Roma mitolojisinde aşkın ve güzelliğin koruyucusudur Venüs, Yunan mitolojisinde karşılığı Afrodit’tir. Mars’la yaşadığı aşk mitolojik hikayelerde sıklıkla yer bulur. Mitolojinin en önemli kadın figürlerinden biri olan Venüs’ün sanattan ayrı incelenmesi de mümkün değildir elbette. İtalyan Rönesans Ressamı Boticelli’nin Mars ve Venüs’ü birlikte resmettiği eserinde savaş tanrısı Mars güçsüz bir şekilde görünürken aşk tanrısı olan Venüs’ün canlı görüntüsü, Venüs karakterini yani kadının gücünü ön plana çıkarır ve aynı zamanda “aşkın savaştan üstün olduğu” mesajını verir. Yine Boticelli’nin “Venüs’ün Doğuşu” ve “Bahar Alegorisi” adlı eserlerinde de Venüs güzellik ve aşkın yanı sıra, yenilenmenin, gençliğin, bereketin ve ilkbaharın temsilcisi olarak yer alır.

Savaş tanrısı Mars’ın, en hızlı ve en kurnaz tanrı Merkür’ün, cennetin tanrısı Uranüs’ün, denizin Tanrısı Neptün’ün, yer altı tanrısı Plüton’un, en güçlü tanrı Zeus’un yani Jüpiter’in yer aldığı galakside ismini tanrılardan değil de bir “tanrıça”dan alan tek büyük gezegen Venüs’tür. Bu nedenle Uluslararası Gökbilim Birliği, Venüs’le ilgili keşiflerin adlandırmasında tanrıça veya kadın isimlerinin kullanılmasını önermiştir ve Venüs yüzeyinde keşfedilen kraterlere dünya tarihindeki önemli kadınların isimleri verilmiştir. NASA 90'lı yıllarda keşfettiği kraterlerden birine ise “Khatun” yani “Hatun” ismini vermiştir. NASA’nın resmi kaynaklarına göre bu kratere “Türk Şair Mihri Hatun” anısına bu isim verilmiştir.

Mihri Hatun’un döneminin en sıra dışı kadınlarından biridir. Tam ismi “Mihrinnisa” ya da “Fahrünnisa”dır, yani: Kadınlığın Güneşi. 15–16. Yüzyıl Divan Şairleri arasında çok özel bir yeri vardır Mihri Hatun’un. Amasya Kadısı’nın kızı olması nedeniyle iyi bir eğitim almış, babasının da şair olmasından dolayı kentteki hemen hemen tüm sanat toplantılarında bulunmuştur. Sade bir dil kullandığı gazel ve kasideleriyle tanınır.

Mihri Hatun eğitimli, yetenekli ve güzel bir kadındır evet fakat onu diğer kadın divan şairlerinden ayıran özellik “cesaret”idir. “Aşk” temasını açıkça işlemekten çekinmez Mihri Hatun. Üstelik bu temayı işlemekle de kalmaz, şiirlerinin kime hitaben yazıldığını da açıkça belli eder. Dönemin önemli şairlerinden Necati Bey’e ilgi duymaktadır ve onun kasidelerine karşılık yazdığı nazirelerde “aşk” temasını etkileyici biçimde işlenmiştir. Bu noktada bu şiirlerin edebi açıdan önemli olduğu kadar toplumsal ve sosyolojik açıdan da önem teşkil ettiği düşüncesi akla gelmelidir. Neticede Mihri Hatun da neredeyse her dönemde olduğu gibi kadınların sosyal yaşantıda, bilimsel çevrelerde, edebi sohbetlerde erkekler tarafından ezildiği, dışlandığı ve devre dışı bırakılmak istendiği dönemlerden birinde yaşamıştır. Tarzı ve tavırları çoğu zaman dönem erkeklerinin eleştirisine hedef olsa da doğru olduğuna inandığı şekilde davranmaktan ve yeteneğini sergilemekten vazgeçmemiştir. Bu bağlamda Necati Bey’e hissettiği duygularını da onun kullandığı “redifler”le cesurca dile getirmiştir:

Âteş-i gamda kebâb oldı ciger döne döne. (Gam ateşinden ciğer döne döne kebap oldu)
Göklere çıkdı duhânumla şerer döne döne. (Dumanım ile kıvılcımlar döne döne göklere çıktı)

Necati Bey ise bu cesurca ve kalpten yazılmış dizelere şöyle cevap vermiştir: “Ey benim şiirime nazire söyleyen Mihri Hatun, edep yolundan çıkmaktan sakın! Şiirim, vezin ve kafiye ile Necati’nin şiirine eşdeğer oldu, deme!”

Duygularını tüm açıklığıyla ifade etmekten geri durmayan Mihri Hatun, kendisine ve hemcinslerine yapılan ayrımcılığa, haksızlığa ve küçümsemelere karşı güçlü duruşunu ve düşüncelerini de yine çekinmeden ifade etmiştir:

Çünkü nakıs akl olur dirler nisa / Her sözin mağrur tutmakdur reva
Lik Mihri dainün zannı budur / Bu sözi dir ol ki kamil usludur
Bir müennes yiğ durur kim ehl ola / Bin müzekkerden ki ol na-ehl ola
Bir müennes yiğ ki zihni pak ola / Bin müezzekkerden bi-idrak ola.

Kadınlar eksik akıllı olur derler /Bundan dolayı, onların her sözünü boş saymak yerinde olur derler,
Mihri duacınızın zannı budur ki, olgun ve akıllı kişiler şu sözü söylerler:

Becerikli bir kadın, beceriksiz bir erkekten iyidir/Zihni açık bir kadın, anlayışsız bin erkekten iyidir.

Bütün bunlardan yola çıkarak diyebiliriz ki: cesareti, yeteneği ve dönemin toplumsal normlarının dayattığı “kadın” imajını delip geçmesiyle Mihri Hatun hem tarihimizin hem de edebiyatımızın en muhteşem kadınlarından biridir. Bu coğrafyaya ait çok önemli bir değer olmasına rağmen Divan’ını Rus bir Türkolog olan Elena Mustakova ortaya çıkarmıştır ve maalesef bundan ancak kırk yıl sonra ülkemizde basılmıştır. İstanbul Bienali’nde sanatını sergileyen İngiliz sanatçı Cerith Wyn Evans bir projektör kullanarak ışıktan harflerle gökyüzüne Mihri Hatun’un bir gazelini göndermiştir. Bunların yanı sıra Mihri Hatun birçok Avrupa ülkesinin eğitim müfredatında yer almaktadır ve hakkında yazılmış sayfalarca araştırma ve tez çalışmalarına rastlamak mümkündür.

--

--

Nurefşan Akcan
Zemheri
Editor for

kendisi için “okur”, başkası için “yazar”