Tesla Dünyayı Nasıl Değiştirecek?

Emre Ergin
5 min readOct 18, 2015

Bu yazı, Elon Musk ve şirketleri hakkındaki dört yazılık serinin ikincisidir. Bu serinin neden yazıldığını ve Musk’ın nasıl dahil olduğunu öğrenmek için ilk yazıyla başlayabilirsiniz.

Çevirmenin Notu

Serinin ilk çevirisi yaklaşık 25 bin kişi tarafından görüntülendi. Bir kaç genç okusun, ilham alsın diye çevirmiştik, sayenizde daha geniş bir kitleye ulaştı. Yazıyı paylaşan, geri dönüm veren, yorumlarıyla takdir ve teşekkürlerini ileten herkese teşekkürler. Bu ve takip eden yazıları da uygun gördüğünüz kanallarda, uygun gördüğünüz kişilerle paylaşırsanız, olabildiğince fazla kişinin istifade etmesini sağlarız.

Yazıların uzunluğu gittikçe artıyor — sadece Tesla yazısı 40 bin kelime civarı. Hepsini bir araya koyduğumuzda Medium tahminimce yaklaşık 2 saatlik bir okuma süresi verir, o yüzden kimsenin gözünü korkutmadan parça parça yayınlayacağım. Burada, Twitter’da veya çeşitli RSS Feed (Feedly candır) araçlarıyla takip edip yeni yazılardan haberdar olabilirsiniz.

Wait But Why hakkında, kendi ağızlarından: “Wait But Why düzenli olarak yayın yapan bir blogdur. Her post’u email ile 170,000'den fazla kişiye yolluyoruz — emailinizi buraya girebilir ve listeye kendinizi de ekleyebilirsiniz (her ay sadece bir kaç email yolluyoruz). Wait But Why’ı ayrıca Facebook ve Twitter’dan da takip edebilirsiniz.”

O. Bilgi Ağacı

Wait But Why’daki postlar genelde “hadi şu konuyu kökünden masaya yatırıp tüm detaylarına inelim, konuyu tamamen anlayıp hayatlarımıza devam edelim” yaklaşımıyla yazılıyor. Bu yaklaşımla ele alınacak ideal bir konu ise hayatımızda büyük önem arz edip, sık sık karşımıza çıkmasına rağmen, çok karmaşık ve kafa karıştırıcı olabiliyor. Ayrıca, farklı ağızlardan dile getirilen farklı görüşler bir çok tartışmaya sebep oluyor, ve en sonunda insanlar konuyu yeteri kadar iyi anlamadıklarını hissediyorlar.

Benim böyle bir yazıya yaklaşım tarzım şöyle: Konuya şöyle yüzeysel olarak bir bakıp kendime hangi noktaları/terimleri tamamen anlamadığımı soruyorum. Daha sonra okuduğum bir makalede ya da dinlediğim bir hikayede bu sisli noktaların ismi geçince, zihnim “ayh yine o iğrenç kelime kaç kaç kaç öüv” ile “evet yetişkinler yine yetişkin şeylerden bahsediyorlar ben de yedi yaşında olduğum için neden bahsettiklerini anlamıyorum” tepkilerinin kombinasyonu olan bir reaksiyon veriyor. Daha sonra o sisli noktalarla alakalı okuyorum, ama yüzeyden uzaklaşıp derine indikçe daha da fazla sis buluyorum. Daha sonra yeni karşılaştığım sisi ortadan kaldırmak için okuyorum, ve yine, ortaya daha çok sisli nokta çıkıyor. Daha sonra mükemmeliyetçiliğim devreye giriyor ve işin tabanına inene kadar durmayı reddediyorum.

Örnek olarak; Irak’ta olup biteni şöyle böyle anlamıştım, ama ortada hala çok fazla sis vardı. Konuyla alakalı bir yazı yazdığımda konunun derinine inmek için girdiğim bir tavşan deliği beni 570 yılına, Hz. Muhammed’e kadar götürmüştü. Konunun tabanı buydu. Hikayenin bir başka tarafını kazmaya başladığımda ise 1. Dünya Savaşı’na kadar gittim. Bir diğeri beni İŞİD’in kuruluşuna sürükledi. Tabana inmek mükemmel hissettiriyor ve aslında yetişkinlerin, zannettiğim kadar karmaşık ve iğrenç şeyler söylemediğinin farkına varıyorum. O konuyla tekrar karşı karşıya geldiğimde olay daha eğlenceli hale geliyor, çünkü olup biteni anlıyorum ve ciddi bir surat ifadesiyle kafa sallayıp “Evet faiz oranları gerçekten problematik” gibi şeyler söyleyebiliyorum.

Bazılarının bir konuyla alakalı bilgiyi bir ağaca benzettiğini duymuştum. Konuyu tamamen anlamadığında bu ağacın bir gövdesi olmuyor. Ve gövde olmayınca da, konu hakkında öğrendiğim her şey — bir dal ya da yaprak — hiç bir şeye bağlı veya asılı olmadığı için yere düşüp gidiyor. Tabandan itibaren tüm sisi ortadan kaldırarak kafamda bir ağaç inşa ediyorum, o noktadan itibaren tüm yeni bilgi bir şeylere tutunabiliyor, bu da konuyu benim için sonsuza kadar ilginç kılıp, daha da çok öğrenmeyi verimli hale getiriyor. Farkına vardığım bir diğer şey ise şu; kafamda sıkıcı olarak adlandırdığım bir çok konu aslında benim için sisin yoğun olduğu konular — aynen karakterlerini ve hikayesini bilmediğinizi şahane bir dizinin çat diye 17. bölümünü izleyip onu sıkıcı bulmanız gibi.

Kafamda “Tesla yazısı” olarak etiketlediğim yazıya başlama zamanı geldiğine, bunun o yazılardan biri olacağını biliyordum. Tesla Motors’un neden ve nasıl önemli olduğunu anlamak için, hem enerjinin hem de arabaların hikayesini anlamamız gerekiyor; aynı anda hem kafamı karıştıran hem de duymaktan bıktığım iki dünya. Birinin “iklim değişikliği” veya “enerji krizi” veya “egzoz emisyonları” dediğini duyduğumda dahi kusacak gibi oluyorum — çok fazla siyaset, çok sinir bozucu, her taraftan gelen dezenformasyon. Dahası, tüm bunları ne kadar umursadığımı veya bir çözümün var olup olmayacağını bilmiyordum. Ve kaplumbağam ben evde değilken ortalığa sıçıp, saatlerce üzerinde dolaşıp her tarafa (buna nasıl oluyorsa duvarlar da dahil) bulaştırdığında ne yapıyorsa onu yaptım — kollarımı sıvadım, derin bir nefes aldım, kendi kendime fısıldadım: “İki dakka adam ol Tim”. Ve ortalıktaki tüm boku kazımaya başladım. İnsanların sürekli enerji, petrol, sera gazları, teşvik programları vs vs hakkında tartıştığı bir dünyada, kendime düzgün bir “ağaç gövdesi” inşa edebilirdim.

Haftalarca süren okuma, soru sorma ve yazma sürecinden sonra, tüm bu kaplumbağa pisliğinin içinden uzun bir blog yazısı ve kısa bir kitap arasında bir şeyle çıktım. Yazıyı birden çok post’a bölebilirdim, fakat hikayeyi bir bütün olarak sunmak istedim (ÇN: Ehm.. Biz biraz daha farklı yapıyoruz). Zaman ayırmak gerek, fakat sonunda şu ankinden daha güçlü bir “ağaç gövdesi”ne sahip olacağınızı düşünüyorum. Ve görünen o ki, bu konuyla alakalı henüz farkında olmasak da bazı şahane tarihi anlara tanıklık edebiliriz.

Başlamadan önce iki uyarı;

1) Konu çok siyasi bir konu olmasına rağmen bu yazının herhangi bir siyasi amacı yok. Politik biri değilim, çünkü hiç bir şeyin Amerikan siyaseti kadar gıcık olabileceğini düşünmüyorum. Bence her iki partinin de dile getirdiği güzel şeyler var, salakça şeyler söyleyen salak insanlar da var, ve ben bunlara değinmek istemiyorum. Dolayısıyla bu yazı için — her yazıda olduğu gibi — rasyonelliği merkeze koyduğum bir yaklaşımı benimsedim.

2) Spoiler: Bu yazı ciddi bir şekilde Tesla yanlısı bir yazı. İki sebepten dolayı şüpheli gözükebilir; A) Bunu yazmamı benden Elon Musk istedi B) Kendisini dünyanın en cool adamı olarak adlandırdığım şu yazıyı yazdım. Fakat şu iki noktayı akılda tutmak lazım;

İlk olarak, bu yazı Musk’ın onayından falan geçmedi, ve yazmam için bana tam olarak 0.00$ ödeniyor. Elon insanların kafasında bu konuyla alakalı güçlü ağaç gövdeleri olmadığını düşündüğü için bana bu konuyla alakalı yazmamı önerdi fakat hiç bir zaman Tesla, elektrikli araçlar veya başka bir şey için iyi şeyler söylememi talep etmedi.

İkinci nokta; Wait But Why ekmeğini tutarlılıktan kazanıyor. Tutarlılık olmadığı takdirde WBW herhangi bir etki oluşturma yetisini kaybeder. Ve bu yazıda, belki de Musk’ın işin sonunda benden nefret etmesi pahasına, dürüstlük en büyük öncelik. Eğer bunun şahane bir WBW yazı konusu olmadığını düşünseydim, böyle bir işe girmezdim. Bu yazıda Tesla yanlısıyım, çünkü bir ton şey öğrendikten (buna Tesla ve savunduğu görüşe karşı üretilen tezler ve görüşler de dahil) ve uzun uzun düşündükten sonra hissettiğim şey bu.

Başlayalım.

(1. OK, resme tıklayıp yazıya gidebilirsiniz 2. Çeviri bitti gibi 3. Daha başlamadım, temiz bir iki haftası var)

--

--