Eren Eğilmez
3 min readNov 3, 2015

DELİ DERLER (I)

Malum artık Türkiye’de herkesin haklı çıktığı, hiç kimsenin yanılmadığı bir dönemdeyiz.

Kimse karşısındakiyle konuşmuyor, aslında herkes kendisiyle konuşuyor çünkü aynılar aynılarla toplaşmış haldeler.

Bu tam bir cepheleşme hali ve tüm cepheler aynı anda en doğru…

‘Ya tüm bu olup bitenler, nasıl herkes aynı anda doğru olabilir ki?’

Olamaz tabi ama kötülüğün ve yanlışın sorumluluğunu kim üstlenir ki?

‘Somut vakalar, sonuçlar ve hatta yanılgı ve yanlışlardan kaynaklı çok acı şekilde ödenen bedeller var. Çok derinden alınmış bunca yaranın, tarifi imkansız tüm bu acıların, telafisi olmayan bir dolu hatanın sorumlusu yok mu yani?”

Elbette var.

‘Kim?’

Karşı taraf, öteki…

‘Yani hiçkimse?’

Yani herkes…

‘Madem herkes herşeyi doğru anladı, gayet iyi görüp isabetli analiz etti de öyleyse bu kan revan hal, bu geleceği belirsiz gidişat da ne?’

Sorunun iki yanıtı var.

Kaybedenlerin yanıtı: ‘bu millet adam olmaz, göz göre göre yanlışı seçti’

Kazananların yanıtı: ‘Ne belirsizliği, ne hatası! Millet kimlerin yanlış kimlerin doğru olduğunu en iyi şekilde görüp en doğru kararı veriyor işte…’

‘İyi de hangi milletin, hangi kararı?’

İşte o değişiklik arz eden bir konu... Görecelilik kuramı Türkiye’de millet bazında özgün bir içerikte işliyor.

7 Haziran’da millet ‘kimlerin yanlış kimlerin doğru olduğunu gördü’ ve bir karar verdi fakat bu karardan mutsuz olanlar ‘milletimiz pek iyi göremedi galiba’ diyerek resmi 1 Kasım’a kadar biraz daha yakından gösterdiler.

‘Sonuç?’

Millet ‘kimlerin yanlış kimlerin doğru olduğunu bu defa biraz daha iyi görüp bu kez doğrunun da doğrusu olan en doğru kararı’ verdi.

Şimdi milletin 1 Kasım’da verdiği bu, ‘doğruların da doğrusu’ olan, karardan da mutsuz olanlar var fakat o mutsuzluğun şu anki ülke konjonktüründe, devlet ve sistem içinde güçlü temsilcileri yok.

İşte iki mutsuzluk arasındaki fark da budur.

‘Millet gerçekten de seçimlerde bir mesaj veriyor mu?’

‘Milletin verdiği mesajı iyi anlamak lazım’ ifadesi her seçim sonrasının klişesidir. Oysa herkes de iyi bilir ki, aslında toplumun bir mesaj verdiği falan yoktur.

‘Nasıl yok? 7 Haziran sonuçları ile 1 Kasım arasındaki farka ne diyeceğiz, burada orataya çıkan farklılık toplumun verdiği bir mesaj değil mi?’

Değil tabiki…

Toplum kesimlerinin tutum ve davranışlarını anlamlandırmaya çalışmak, o tutum ve davranışların hangi şartlar altında, ne şekilde dışa vurulduğunu açıklayan genellemelere varmak başka şey; bu genellemelere o sosyal kesimin düşünüp tasarladığı, bir irade ve kolektivite içinde geliştirip siyasete tebliğ ettiği mesajları muamelesi yapmak başka şey…

Birinicisi analitik bir çözümleme, ikincisi ise düpedüz aptallıktır.

‘7 Haziran ile 1 Kasım seçim sonuçları arasındaki farkı oluşturan faktör ne?’

İki seçim arasında yaklaşık 339 bin yeni seçmenin daha ortaya çıktığını ihmal ederek genellemeler yapacak olursak;

7 Haziran’da AKP’ye oy vermeyen 4.8 milyon kişi 1 Kasım’da AKP’ye oy vermiş.

1 Kasım’da AKP 54 milyon seçmenden artı 4.8 milyon oy daha alırken 49.2 milyon kişi de 7 Haziran’daki seçim tutumundan bir milim dahi sapmamış ve aynı tavrını 1 Kasım’da da sürdürmüş.

Yani 7 Haziran ile 1 Kasım seçim sonuçları arasındaki farkı oluşturan faktör 4.8 milyon kişinin 6 ay içinde AKP lehine değişen tutumudur.

‘Bu tutum değişikliğine milletin verdiği mesaj denilebilir mi?’

4.8 milyon kişinin iki seçim arasında gerçekleşen bu tutum değişikliğine bir ülke halkının “milletçe verdiği” mesaj denilemez. Buna olsa olsa AKP iki seçim arasında oluşan ülke şartlarında 4.8 milyon kişiyi daha kendine ikna etti denilebilir.

‘AKP bu 4.8 milyon seçmeni 1 Kasım’da neye ikna etti?’

AKP bu 4.8 milyon seçmeni; 1 Kasım seçimlerinin AKP ile PKK arasında, Erdoğan’ın şahsında da Türkiye ile tüm dış güçler arasında bir tercih olduğuna, en kötü tek parti hükümetinin en iyi koalisyon hükümetinden daha iyi olacağına bu sebeple de PKK’yı değil AKP’yi, dış güçleri değil Türkiye’yi ve koalisyonu değil tek parti hükümetini tercih etmelerinin kendi menfaatleri için daha iyi olacağına ikna etti.

‘Muhalefet bu algının doğru olmadığına seçmeni neden ikna edemedi?’

Muhalefet böyle bir algının oluştuğunu ve seçimin kaderini bu algının etkisinde kalacak olan seçmenlerin belirleyeceğini göremedi. Göremediği için de hiçbiri bu algıyı parçalayacak bir seçim kampanyası yürütmedi.

‘Görse de hangi parti bu algıyı parçalayabilirdi ki?’

İki parti parçalayabilirdi.

‘Hangileri onlar?’

MHP ve PKK…

‘Nasıl yani?’

Nasılı da bir başka diyaloğun konusu olsun…

‘Öyleyse bu seferlik son bir soru’

Evet?

Kendi kendine konuşana ne derler?

Deli…

‘O zaman herkes?’

Evet herkes…

Eren Eğilmez — 3 Kasım 2015

Sürecek…

DELİ DERLER (II)

DELİ DERLER (III)

DELİ DERLER (IV)

DELİ DERLER (V)