İstikrarlı Hayal 0’dan 1’e Gitmektir (II)

Gökhan Günay
4 min readJun 23, 2020

--

Bu sıralar Netflix’te yayımlanan The Last Dance dizisiyle o inanılmaz dönemi anımsadığımız, basketbol severler için unutulmaz bir isim Michael Jordan.

Başarısızlık üzerinden başarıya giden yolu tanımlayan şu Jordan kesitiyle daha önce karşılaştığınızı düşünüyorum. “Kariyerim boyunca 9000’den fazla şut kaçırdım. Neredeyse 300 maç kaybettim, 26 kere maçı kazandırmak için son şut bana verildi ve kaçırdım! Hayatımda tekrar, tekrar ve tekrar başarısız oldum.. Ve işte bu yüzden başardım.”

Bu kısmı biliyor olabilirsiniz ama aslında çarpıcı olan şey başka. 26 kere bunda başarısız olsa dahi NBA tarihinde son saniyede en çok maç kazandıran oyuncu unvanı kime ait dersiniz? Tabiki Jordan, tam 9 kere. En çok deneyen o muydu bilmiyorum ama topun el yaktığı o son saniyelerde topu çembere istikrarla atabilen kişiye ait olacaktı elbette bu unvan! (Bir basketi maç kazandıran basket olarak değerlendirmek için iki şart var. İlki sayıyı atan takımın geride olması ya da karşılaşmanın berabere olması, diğeri ise sayı atıldığı anda maç saatinin tam olarak 00:00’ı bulması… İnanılmaz bir an!)

Bir önceki yazımda belirttiğim gibi hayat üssel. Ama her şey 0’dan 1’e gitmekle başlıyor. Kendi hayatımdan bir örneği yine Jordan’a ait 3 harika sözle paylaşmak istiyorum.

  1. “Sınırlar da korkular gibi genellikle illüzyondan ibarettir.”

Pandemi süresince evde kaldığımız dönemde her zamankinden daha fazla iletişim içinde olmaya ihtiyaç vardı. Bunun için farklı yöntemler düşündük, bazılarını da uyguladık ekipçe. Ama bir yol vardı ki hepsinden daha farklıydı. Radyo yayını yapmak! Küçücük beynimize kainatlar sığmıyor. Hayalin sınırları yok. Ekip içinde bu fikir ortaya çıkınca herkesin gözü parladı. Bundan sonra konsantrasyon bunu hayata geçirmekti.

2. “Hiçbir zaman bir şutu kaçırmanın sonuçlarını düşünmedim. Çünkü düşündüğün zaman her zaman olumsuz sonuçları hayal edersin.”

Şimdi bu düşünceyi toplu bir ortamda açsanız.. Hadi başkalarına kadar götürmeye gerek yok, bizzat kendi zihnimizde yanıtlarını arasanız, siz de benim gibi şunları duyabilirsiniz. Şirkette radyo yayını mı yapılır?, sen dj misin?, bunun için stüdyo gerek, iyi birer mikrofon ve mixere ihtiyaç var…

3. “Bazıları yapmak ister, bazıları olmasını ister, bazıları ise yapar.”

0'dan 1'e gitmek… 0 ile 1 arasında olan engelleri aşmayla ilgili. Biz sadece iletişimi artırma gayemizi muhabbet ve müzikle zenginleştirdik. Bunun için yapmamız gereken tek şey internet üzerinden yayın yapan bir platform bulmak oldu. Sonra hızlıca birkaç test yayını yaptık. Akabinde ilk iki programımızı ağırlıklı müzik yayını yaparak başlamaya karar verdik ve radyo kanalımızı yayına aldık. Artık her hafta Cuma 17.00’de yayındaydık.

Bundan sonrası artık 1’den öteye gitmekle ilgili..

Aksiyona geçmiş bi hayal, hayalin ilk versiyonundan farklıdır. Yol bizi versiyonlarımız içinde bambaşka hayallere ulaştırır.

Yayınlarımızda çaldığımız müziklerden oluşturduğumuz bir iki listeyi Spotify’de bir kanalda topladık.

Üçüncü programdan sonra, Kurucu Ortaklarımızdan Kerem Bey bir gün Slack’te bu programa bir isim koyalım fikrini öne sürdü. Gelen öneriler içinden “Laklaka”yı Cenk Kanıkman ile birlikte çok beğendik ve programın ismi de böylece kendiliğinden ortaya çıktı.

Güzel geri bildirimler almaya başladık ama Cuma mesai bitimine denk gelen ekip toplantılarında dolayı programı kaçıran arkadaşlar vardı. Bizim aklımıza altıncı programın sonunda yayını podcaste çevirme fikri geldi. Bir hafta sonu hızlı bir araştırma, editleme ve yükleme işinden sonra Apple, Google, Spotify gibi podcast platformlarında “laklaka fm” adıyla herkes için ulaşılabilir ve açık bir hale geldik.

Bizim için bundan sonrası ne şekilde devam edecek bilmek mümkün değil. Aslında bunu umursamıyoruz. İlk yayına başlarken kendi aramızda şöyle bir söylem oldu. “abi kimse gelmese bile birlikte 1 saat muhabbet etme ve eğlenme fırsatımız var”

Gaye Su Akyol da benzer şekilde tanımlıyor yolu “Bir hayalin için yola çıktığında bambaşka, hayalini kurmadığın bir şeyin içinde bulabiliyorsun kendini.”

Bizim yarışımız kendimizle. Hesabımız da kendimize.

Sorumuz da.. “Kendi sürümünde kaçıncı versiyonundasın?”

Elbette sonuçları önemsizleştirmek değil niyetim. Hadi bunu anlatmam için yine bilimden yararlanalım. Onca yıl öğrendiğimiz bilgiler bir işe yarasın. Matematikteki üssel artış, pandemi süresince virüsün yayılım hızıyla ilgili aşina olduğumuz bilgi. Hatırlayın grafiği ilk günlerde eğri daha yatay ilerlerken, zamana bağlı olarak ilerleyince eğrinin burnu hızla yukarıya kıvrılıyor.

Bu bilgiyi cebimize koyup biraz da fizik ekleyelim. Newton’un 1.yasası olan Eylemsizlik Prensibi. Duran cisimler durmaya devam eder. Fakat bir F kuvveti ile hareket başlarsa, potansiyel enerji kinetik enerjiye ve sürtünme kuvvetinden dolayı bir kısmı da ısı enerjisine dönüşür. Fakat ilk anda hareket için harcanan enerji her zaman daha büyüktür. Çünkü yine Eylemsizlik Prensibine göre hareket eden cisimler hareketlerine devam eder.

Konuyla ne alakası var diye düşünenler olursa. İşte insan olarak ilk aksiyona geçip, 0’dan 1’e gitmek her zaman daha zor gelir. Fakat istikrarlı bir şekilde devam ettikçe zaman ekseninde grafik burnunu hızla yukarı kırar ve ilk çıkış noktasından çok farklı noktalara götürür. Gerçek hayatta ise götürebilir.

Bunu aklıma gelen iki örnekle desteklemek istiyorum. Armağan Çağlayan’ın Atilla Taş ile yaptığı röportajda dikkatimi çeken bir sahne oldu. Atilla Taş İstanbul’a geliyor ve Unkapanı’nda tam 2 yıl geçiriyor, Ham Çökelek şarkısıyla ünlü olduğu o güne kadar. Şöyle bir ifade kullanıyor bunu anlatırken; Kıyıda köşede yatardım, kepenkler üzerime kapanırdı. Düşünebiliyor musunuz? Herkes sevdiğine ve çoluk çocuğuna akşam olup da giderken hayali için istikrarlı bir şekilde emek veriyor. O süreçte bestelerini verdiği sanatçılar oluyor. Günün sonunda elbette ünlü olmayabilir, çıkış parçası tam bir fiyasko olabilir veya o anı yakalamak daha uzun zaman alabilirdi. İşte denemeye devam etmek, emek vermek ve istikrarla yapmayı sürdürmek.. Tüm mesele..

Diğer bir örnek ise Hollywood’ta 40’lı yaşlardan sonra yan rollerde görev alarak başlayan Samuel Jackson’ın 0’dan 1’e yolculuğu uzun yıllar tiyatro sahnelerinin tozunu yutmasıyla mümkün oluyor.

Photo by Dušan Smetana on Unsplash

Bir miktar uzadı yazım ama yazmanın ve kelimelerin böyle dökülüşünün de kendi içinde bir anlamı olmalı..

0’dan 1’e olan bu serüvende, herkese astral bir seyahat diliyorum.

--

--

Gökhan Günay

İnsan Kaynakları alanında paylaşımlarım ve hayata dair düşüncelerim, fikirlerim ve öğrendiklerim..