Üç: Bilmek Cesareti

Utku Kaynar
Kızlarıma Mektuplar
3 min readNov 11, 2018
“books on bookshelf” by Alfons Morales on Unsplash

10 Kasım 2018 Cumartesi, San Jose, Kaliforniya

Ada,

Bir önceki mektupta, hayatın ve insanlık tarihine dair birşeyler söylemiştim.

Uygun koşullar gerçekleşti ve bu önemsiz maymun, sadece tüm gezegeninin besin zincirinin en üstüne çıkmakta kalmadı, aynı zamanda da kendisinin mutlak hükümdarı olduğu büyük bir uygarlık kurdu. O uygarlık ki, gezegenin tüm kaynakları; yani su, toprak, hava ve diğer canlılar insanın amaçlarına hizmet eder oldular.

Bu mektupta bunun nasıl olabildiğini, insanın -bu önemsiz maymunun- nasıl olup ta gezegendeki besin zincirinin en üstüne çıkabildiğini, bunun için kullandığı özellikleri ve bunun senin ne işine yarayacağını anlatacağım. Bunu anlatıyorum ki, mensubu bulunduğun insan uygarlığı kapsamında yaşamını neyin gönençli yapıp yapamayacağını bilesin.

Kızım, bilim göstermiştir ki, bir insanın yaşamında kurabileceği sürdürülebilir sosyal ilişki sayısı 150 civarındadır. Evet, sadece 150. Buna Dunbar Sayısı diyoruz. Peki kurabileceği anlamlı ilişki sayısı 150 olan insanlar, nasıl oldu da milyon nüfuslu kentleri, milyarlarca kişiden oluşan bir gezegeni dağılmadan bir arada tutabildi?

Bunun sırrı, diğer canlılardan farklı olarak karmaşık öyküleri yaratabilmemiz ve bunlara inanmamızda saklı. Bu kurmaca öyküleri -mutlak olarak- gerçek yapmıyor, ancak insanlık birbirine inandığı ortak kurmaca öykülerin gücüyle bağlı olan tek canlı türüdür. Bizi, diğer canlı türlerinden ayıran, giderek daha karmaşık sosyal düzenler kurmamıza olanak veren ve bu düzeni sürdürmemizi sağlayan şey, birbirimize anlatageldiğimiz ve inandığımız öykülerdir.

İçinde bulunduğun ve yaşadığın tüm sistemler, esas itibariyle insanlar tarafından betimlenmiş bir ideal-durum taşırlar. Daha ileri uygarlığa doğru yolculuğumuzda giderek daha iyi, daha inanılır ve yaşamı daha yaşanılır kılan öyküler yarattık ve onlara inandık. Tüm insanların eşit ve özgür olduğu gibi.

Yani, insanları diğer canlılardan ayıran en önemli şey hayalgücüdür.

İnsanları diğer canlılardan ayıran özelliklerinden ikincisi, aklının peşinden gidebilme yani bilme cesaretidir.

Ada, bizler bir büyük yalnızlığın ve bilinmezliğin içine doğduk. Bu halimizden adım adım, aşama aşama evren, dünya ve kendimiz hakkında bugünkü bilinç düzeyine geldik.

Örneğin kesin olarak biliyoruz ki, evrendeki cisimleri bir arada tutan güç ile senin ayaklarını yere bastıran güç aynıdır, ona yerçekimi diyoruz. Biliyoruz ki, en küçük parçalara indirgendiğinizde, sen ve gökte gördüğün yıldızlar aynı malzemeden yapıldınız. Yanlış okumadın, insanlarla yıldızların ve gezegenlerin materyali aynıdır, hepsi aynı atomların farklı bileşimlerinden oluşur.

Tüm bunları nasıl biliyoruz? Çünkü senden kuşaklar önce birileri, aklının peşinden gitme ve sadece bilimin / aklın gösterdiğini izlemeye cesaret etti. Daha sonra bu bildiklerini yayınladı ve bu sayede bilgi tüm insanlığa maloldu.

İnsanları diğer canlılardan ayıran üçüncü özellik, bilgiyi yaygınlaştırma yeteneğidir. Biz bu yeteneğe yazının bulunuşu ile ulaştık. İnsanlardan başka hiçbir canlı topluluğu, bir alt grubunun edindiği bilgiyi (veya yarattığı kurmacayı) diğer topluluklara derli toplu halde iletemez. Bu buluş, dünya üzerinde bilimin de, dinlerin de, sistemlerin de yayılımının temel aracını oluşturur.

İnsan hayalgücü ile düşlediğini aklı ile bilgiye dönüştürüp, bunu yazıyla yaygınlaştırabildiği için insan oldu.

Yaşamın boyunca bu kavramların üçü ile de bol bol karşılaşacaksın. Hayalgücünün, aklın, bilginin dolaşımının sömürüsüne tanıklık edeceksin. Bu sömürünün sonuçlarına genel olarak cehalet diyoruz. Ne yazık ki bu yazının yazıldığı tarihte dünyada milyarlarca insan bilmeden, düşünmeden, bir şeylere körü körüne inanarak yaşıyor.

Çevrende gördüğün herşey insan yapısıdır.

Ada, çevrende gördüğün yerküre ve evren haricinde herşey insan yapımıdır. Bunun anlamı şu, hepsi yıkılabilir, değiştirilebilir, daha iyi biçimde yeniden yapılabilir.

Bunun için, bu mektupta sana vermek istediğim öğüt budur: daha fazlasını merak etmekten, öğrenmekten ve bildiklerini paylaşmaktan asla çekinme. İnsan uygarlığı kendi gönenci için daha iyi kurmacalar üretecekse bunun yolu kendimiz ve evren hakkında daha fazla bilgiden, daha fazla duygudaşlıktan ve sevgiden geçecek.

Merak et, öğren, paylaş kızım.

Sevgiyle,

Baban

--

--