Kapak görseli: Funda Çevik Dinsdale

Gelecek Zaman #1: Noah Raford ile COVID sonrası üç senaryo

Olası gelecekleri keşfeden etkileşimli bir etkinlik serisi

ATÖLYE
ATÖLYE İçgörüler
9 min readJun 1, 2020

--

Yazarlar: ,
Katkıda bulunan yazar: Noah Raford
Çeviri: Atakan Karakış
Editör:

ATÖLYE’de karmaşık konuları daima uzun vadeyi gözeten bir mercek altında ele almayı savunmuşuzdur. Daha iyi bir gelecek tasarlamak için birçok yeni yetkinlik edinmek gerektiğine ve “geleceği düşünmenin” bu anlamda kesinlikle büyük önem taşıdığına da inanıyoruz.

Bu düşünceden hareketle, COVID-19 krizi ortaya çıkar çıkmaz ilk tepkimiz günlük veriler üzerine kurulu söyleme odaklanan döngüye dahil olmamak oldu. Buna hali hazırda odaklanan oldukça yetkin zihinler vardı.

Bunun yerine, hepimizin içinde bulunduğu sistemik şokun zamana yayılan olası sonuçlarını araştıran bir yaklaşım sunmak istedik. Bir eskiz şeklinde de olsa, Mart ayı ortasında, gerçeğe dair tek bir kaynak sunmaktan ziyade, bir diyalog başlatmak adına “COVID-19 sonrası dünyaya dair 9 öngörü” makalesi ortaya çıktı.

Bu yaklaşımı daha da derinleştirerek dünyanın her yerinden kanaat önderleriyle bir araya gelip aciliyet teşkil eden bu konuları konuşmak için bir etkinlik serisi başlatmaya karar verdik: “Gelecek Zaman.”

Gelecek Zaman Etkinlik Serisi Hakkında

Gelecek Zaman serisinin amacı, yalnızca bir kanaat önderini dinlemek değil, aynı zamanda üretken diyaloglar için alan yaratmak ve bizi bekleyen olası gelecekler için ortaya çıkacak ortak zekadan faydalanmak olarak belirlendi. Özellikle de, aşırı kaotik durumda olan Türkiye (ve dünya geneli) bağlamında, yakın geleceğin ötesini düşünen söylemlere alan yaratmanın elzem olduğuna inanıyoruz.

Bu konu, etkinlik serimizin, belki de biraz şairane ilk paragrafında şöyle ele alınmıştı:

Tuhaf zamanlardan geçiyoruz. Çalkantılı haberler bizi her dakika sarsarken uzun vadeli öngörülerde bulunmamızı da engelliyor. Öte yandan, bulunduğumuz kaotik dönemin etrafımızı zamanla saracak gelişmelere kafa yormak için doğru bir zaman olduğuna inanıyoruz.

Kendinizi fırtınalı denizlerde ilerleyen bir geminin kaptanı gibi düşünün. Gözlerinizi o mide bulandıran dalgalı sulardan bile isteye alıp ufka bakmak hem yatıştırıcı hem de akıllıca olmaz mıydı? Sürekli yapmak zorunda olduğunuz küçük müdahelelerin yanı sıra perspektif kazanarak alınması gereken büyük kararlar hakkında düşünebilmek için…”

Bu niyetlerle yola çıkarak, bu etkinliği 90 dakikalık bir yolculuk olarak tasarladık. Bu süre içinde konuk konuşmacı gelecek hakkında kendi düşünce yapısını paylaşacak (tercihen 20–25 dakika), ardından katılımcılar arasında küçük bir grup sohbeti, Mentimeter üzerinden gerçek zamanlı bir anket ve kolaylaştırılmış bir soru-cevap seansı gerçekleştirilecek. Bu seride, konuşmacılarımız oldukça çeşitli disiplinlerden olacak ve her ay bir konuk ağırlamaya çalışacağız.

İlk Oturum: Noah Raford

Seriye, Dubai Future Foundation — DFF (Dubai Gelecek Kurumu) Baş Fütüristi ve Küresel Meseleler Başkanı, Noah Raford ile başladık. Noah, resmî biyografisine göre, yeni oluşan fırsatları, stratejik ortaklıkları ve ileriye dönük inisiyatifleri Dubai Hükümeti için tespit etmekle sorumlu olan kişi olmakla birlikte, kurumun kanaat önderliğini ve ortaklık girişimlerini de yönetiyor. Ayrıca, şu anda Dubai’de inşa edilmekte olan Gelecek Müzesi’nden de kendisi sorumlu.

Noah Raford, Baş Fütürist & Küresel Meseleler Başkanı, Dubai Future Foundation (Fotoğraf: noahraford.com)

Reel idari ve stratejik zorlukları ele alan projelere öngörü sağladığı onlarca yıllık saha deneyimiyle, Noah Gelecek Zaman serisine start verecek en doğru isim olarak görünüyordu.

Noah’nın sunumu, DFF’nin geçmişteki bazı çalışmalarından örneklerle ve öngörünün neden elzem olduğu başlıkları ile başladı. Ardından, (DFF’den bağımsız olan) Special Circumstances Intelligence Unit (SCIU) (Özel Durumlar İstihbarat Birimi) adı altında bir grup gönüllü küresel fütüristin COVID-19 sonrası senaryolarından ilginç örnekler vererek, günümüzde geleceğe dair revaçta olan ana akımlardan söz etti.

Altını çizelim, Özel Durumlar ekibi, dünyanın farklı yerlerinde bulunan ve isimleri açıkça paylaşılmayan 90 fütürist, teknoloji uzmanı, yazar, akademisyen ve girişimciden oluşmaktadır. Bu grup, geçtiğimiz günlerde, Noah’nın da öngörünün nasıl uygulanabileceğini göstermek için kullandığı, Grey Briefings adı altında bir dizi senaryo yayınladı. Bu arada, Gelecek Zaman bu senaryoların kamuyla paylaşıldığı ilk yer oldu. Bu yüzden, bu “lansmana” ev sahipliği yaptığımız için de ayrıca minnettarız.

Gelecek Zaman bu senaryoların kamuyla paylaşıldığı ilk yer oldu. Bu yüzden, bu “lansmana” ev sahipliği yaptığımız için minnettarız.

Gelecek Zaman’ın tartışma oturumuna, 9 farklı ülkeden 130’un üzerinde insan katıldı. Noah’nın sunumunu ve paylaşılan senaryoları başlangıç noktası olarak ele alan grup şu soruya odaklandı; “COVID-19 bir yıl veya daha fazla sürerse Avrupa ve Kuzey Amerika’ya ne olacak?”

Noah’nın sunumunun öne çıkan bölümlerinin ve seansta oluşan diyaloğun özetini aşağıda bulabilirsiniz.

Gelecek hakkında düşünmek neden önemli?

Noah sunumuna, “toplumun geleceği öngörmekte niye bu kadar kötü olduğundan” söz ederek başladı. Öngörünün “işe yaradığını,” çünkü kafamızın içindeki alışkanlıkları, önyargıları [eğilimleri] ve kör noktaları aşmak için tasarlandığını söylüyor. Normalde dünyanın nasıl işlediği ile ilgili bir fikrimiz vardır. Uzmanlar bunlara “zihinsel model” adı verir ve neye dikkat verdiğimizi, neyi önemli bulduğumuzu ve mümkün gördüğümüzü tanımlarlar.

“Sorun şu ki,” diyor Noah ve ekliyor; “beyinlerimiz ani değişimlere ve toplumda kabul gören gözlemlere odaklanmaya evrilmiştir. Bunun sonucunda, çevremizde yavaşça gerçekleşen, izah etmesi veya kabul etmesi zor bu önemli değişimleri kaçırırız. Görmeyi umduğumuz ile gerçekte olan arasındaki bu mesafe başımızı belaya soktuğu için geleceği tahmin etmeyi beceremeyiz.”

“Ancak, öngörü, bu kısıtlamaları aşmak için tasarlanmış bir dizi araç ve teknikten oluşur. İyi uygulandığında, algımız bir süper güce dönüşür, başkalarının göremediği (veya görmediği) şeyleri görmemizi ve bizim için ne anlama geldiğini tahayyül etmemizi sağlar. COVID-19 gibi hızlı değişime iten sürpriz anlarda elzemdir.”

Ana trendler ve 3 senaryo

Noah bunu anlatmak için, dünya çapında fütüristlerden oluşan elit bir grubun yakın zamanda yayınladığı bir dizi senaryoyu kullanıyor. Bu senaryolar ise cevaplamaya çalışırken bile rahatsızlık hissi uyandıran şu soruya odaklanıyor: “COVID-19 bir yıldan daha uzun sürerse neler olacak?”

Las Vegas, Nevada’daki iş bulma kurumu önünde işsizlik desteği ödemesi için sırada bekleyen insanlar. (Kaynak)

Senaryolar, corona virüsü kırılma noktasına sürükleyen dört mevcut koşulun altını çiziyor:

  • Birçok Batı ülkesinde esnek ekonominin sağlamlaştırılması ve kısıtlı bireysel tasarruf
  • Sınırların katılaşması ve popülist milliyetçilik
  • Geniş kapsamlı bir anksiyete ve depresyon salgını
  • Kuşatmacı dijital gözetleme

Bu trendlerden yola çıkan senaryolar, COVID-19’un düşünülenden daha fazla sürmesi durumunda oluşabilecek üç yolun altını çiziyor. Üç senaryo da, devasa boyutlara varmış işsizliğin ardından gelen büyük bir ekonomik bunalımı içeriyor. Bunların hepsi ise ciddi bir devlet müdahalesi gerektirecek senaryolar.

Bu noktada, kritik bir yol ayrımı ortaya çıkıyor: Nasıl bir devlet müdahalesi olacağı, kime çıkar sağlayacağı ve insanların nasıl tepki vereceği, bu üç sonucun farkını belirleyecek.

Piramit, Yeşil Canavar ve Kasaba şeklinde Türkçeleştirilen üç senaryo.

Bu etkenlere dayanan bu üç senaryo, siyasi erk ve bundan faydalananlar konusunda çeşitli seçenekleri ele alır. Senaryoların genel kapsamlı bir özetini aşağıda okuyabilirsiniz.

  • Senaryo 1 — Piramit: Devlet azınlığın lehine politikalar uygular, bu da ekonomik yığılmaya ve eşitsizliğe sebep olur.
  • Senaryo 2— Kasaba: Devlet müdahalesi etkisiz ve sürdürülemez hale gelir ancak boşluğu yerel topluluklar doldurmayı dener.
  • Senaryo 3— Yeşil Canavar: Devletler hızla ve çarpıcı biçimde güçlerini genişletir ama kolektif yarar ve hedefler için kullanır.

Her senaryonun verili bir bölgede tamamen farklı sonuçları olabilir. Ayrıca, her biri belli bir şehir veya ülkede aynı anda var olabilir.

Aslında Noah’nın da belirttiği gibi, “Her senaryo, tüm şehirlerde veya ülkelerde her an farklı şiddette ve boyutta gerçekleşebilir. Hiçbir şey kesin değildir.”

Gibson’un meşhur cümlesini devşirerek, bu gelecek senaryoların nasıl da “(geleceğin) aslında burada olduğunu ancak henüz eşit olarak dağıtılmadığını” keşfetmiş olduk. Buna karşılık olarak da, bu senaryoların Kuzey Amerika ve Avrupa’nın da ötesinde nerede gerçekleşebileceği üzerine düşünerek, katılımcılarla birlikte kolektif bir anlam arayışına giriştik.

Eğer anlatının nüanslarını kavramak istiyorsanız, elbette ki Noah’nın sunum videosunun tamamını izlemenizi öneririz.

Kolektif akıl — Birinci bölüm: Senaryoları yerelleştirmek

Kolektif bir egzersize girişmek ve katılımcılardan hangi bilgilerin çıktığına şahit olmak epey ilginçti.

İlk olarak, bir Mentimeter (mentimeter.com) egzersizi sayesinde, katılımcılara göre bu senaryoların hangi bölgelerde gerçekleşebileceğini hemen öğrenebildik. İlk sorumuz şuydu: “Sizce Senaryo 1, 2 ve 3 hangi ülkeler/şehirlerde gerçekleşir?”

Etkinlik esnasında uygulanan egzersizin sonuçlarından oluşan kelime bulutları

40 küsür katılımcının cevaplarından ilginç şablonlar oluşmaya başladı:

  • Türkiye ve Çin gibi daha ziyade otokratik ülkeler 1. ve 3. Senaryolar içinde göze battı, yani elit-odaklı Piramit ile kamu-odaklı Yeşil Canavar’ın arasında kaldılar. Türkiye “Kasaba” senaryosunda belirdi, ancak aynı yoğunlukta oy almadı. Görünen o ki, bu ülkeler için birçok olası gelecek mevcut.
  • Almanya ve İngiltere gibi Avrupa’nın süper güçleri üç senaryoda da kendilerini gösterdi, bu da bu ülkelerin siyasi muğlaklıklarını göz önüne sermiş olmalı. Bununla birlikte, yarı-taşra bölgelerinin güçlü sanayisiyle daha dağıtık ve dolayısıyla daha dayanıklı olan Almanya, “Kasaba” senaryosunda baskın bir farkla göze battı.
  • Danimarka ve İsveç gibi kuzey ülkeleri 2. Senaryoda daha çok göründü. Bütün halka hizmet eden sosyo-politik bir ortama sahip oldukları için bu sonuç sürpriz olmadı. Kayda değer şekilde, bu ülkelerin, şirket ve devletlerin azınlığa hizmet etmek için çaba sarf ettiği “Piramit1 eksenine düşmesi pek de olası değil.
  • Yeni Zelanda, Kanada ve Avustralya da 3. Senaryo — Yeşil Canavar grubunda belirdi. Bu da oldukça ilginç, çünkü, belli bir yığılma olmasına rağmen bu ülkelerin hepsi kamuya daha iyi hizmet sunan bir yol bulmuş İngiliz kolonileri. Özellikle Yeni Zelanda, 3. Senaryoda yukarı sıralara çıktı. Bu sonuç son bir buçuk ayda geliştirdiği başarılı politikaları ve iletişim çabalarıyla ilgili olabilir.
  • Hindistan, Pakistan ve Afrika 2. Senaryo — Kasaba’da üst sıralardaydı. Bu sonuç, kaynak dağıtımı konusundaki kıtlık sebebiyle sürpriz olmadı. Ayrıca, içinde büyük farklar taşımasına rağmen “Afrika”nın bölge olarak algılandığını görmek de ilginçti.

Elbette bu egzersiz herhangi bir şey kanıtlamaktan çok uzak ve yalnızca ülkelerin nereye doğru kayabileceğini gösteren küçük çaplı bir gösterge olabilir. Şunu da belirtmeli ki, nispeten düşük farklılığa sahip 40 kişilik bir örnek havuzu, yanında her türlü taraflılığı da getirecektir. Ancak, bu deney özelinde bu durum bir sorun teşkil etmiyor.

Böylesine küçük çapta bir egzersizle bile ilginç şablonlar orta çıkmaya başlıyor. Hepsi de senaryoların geçerliliğinin, en azından asıl odaklanılan Kuzey Amerika-Avrupa ekseninin ötesine geçtiğini doğruluyor.

Kolektif akıl — İkinci bölüm: 3 önemli içgörü

Tartışma odalarında ve soru-cevap seanslarında ayrıca üç önemli içgörü ortaya çıktı. Bunların ortak noktası, bütün bu eylemlerin tam da ağırladığımız kitleye yol yordam göstermiş olması ve onların da ardından daha iyi bir gelecek yaratmada bir parmakları olabilmesi.

İsteklerini ve ihtiyaçlarını yerel yönetimin dikkatine sunmak için tasarlanmış bir “Akıllı Vatandaş Kiti”ni inceleyen bir Barselona mukimi (Kaynak)
  • Topluluklara çağrı: Birçok gruptan, eylem seferberliği içinde olmayı sadece daha büyük toplulukların parçası olduğumuzda başarabileceğimiz sonucu çıktı. Tartışma gruplarının birinde bir katılımcının da yazdığı gibi: “Eşitsizlikle mücadele etmek, yaratıcı ve üretken toplulukları güçlendirmek için freelancer’lara ve küçük işletmelere destek olmalı ve bireyin iyiliği yerine toplumun iyiliğine odaklanmalı.”
  • “Daha iyi” bir senaryo: Senaryoları daha arzu edilen gelecek anlatılarına bağlamak, bu olası senaryoların lehine veya aleyhine hareket edebilmemiz için gerekli iyimser yaklaşımı bize sağlayabilir. Katılımcılar arasından birçok kişinin “Şimdi ne olacak?” diye sorması üzerine bu durum iyice belirgin hale geldi. Noah, soruya cevap olarak, yeni ürün ve hizmetler için başlayacak yaratıcı bir sürecin “ruhu zenginleştirecek” bir yönü olabileceğini vurgulayarak herkesi kolektif eylemler içinde bulunmaya davet etti. Bu son yorum, daha ziyade iyimser tarafta kalmayı seçen “tasarımcı” ağırlıklı kitlemiz için de bir umut ışığı oldu.
  • Adaptasyonun Gücü: Katılımcılardan birinin dediği gibi: “Öyle veya böyle adapte olurum.” Bu basit ifade, insan türü olarak bizlerin sürekli çevresindeki faktörlerle mücadele içinde olduğunu bize anımsatıyor. Yani bazen, her şeyi kökten değiştirmeye çalışmayıp evrenin iradesine inanmak da en iyi yaklaşım olabilir. Uzun vadeyi gözeten bir mercekle baktığımızda, birçok kriz karmaşık bir sistemde meydana gelen bozukluktan ötesi değildir. Adapte olarak kendini iyi hissetmek de, oluşabilecek krizlere göğüs germek için çarpıcı bir yaklaşım olabilir.

Son sözler

Gelecek Zaman’ın ilk oturumu başarıyla sonuçlandı. Geniş ve uluslararası bir kitleye ulaşıp onları dinlemenin ötesinde, bu topluluğu birlikte yaratmaya teşvik ederek ilginç içgörüler elde ettik; sadece bir “gelecek pratisyeni” olarak Noah için değil ama grubun geneli için. Bir başka deyişle, diyaloğu “tek kişiden çok kişiye” ekseninden “çok kişiden çok kişiye” eksenine — etkileşimle ve diyalogla — taşıyarak müşterek bir anlayışa varabildik.

Ayrıca, tecrübeli öngörü uzmanlarından, hevesli uygulayıcılardan ve bu yaklaşım ile yeni tanışan kişilerden oluşan küresel bir mikro-topluluğun tohumlarını da atmayı başardık. Bu grup artık ATÖLYE Akademi’nin Slack topluluğunun #future-tense kanalında çalışmalarını sürdürecek (bu noktaya kadar okumaya devam ettiyseniz, muhtemelen siz de katılmalısınız). Böylece, yeni yeni oluşmaya başlayan topluluğumuza bağlanıp fikirlerinizi paylaşabilecek ve siz de diyaloğun içinde olabileceksiniz.

Son olarak, gelecek merceğinin yaratıcı sektörler için bir araç olduğuna inanıyoruz, zira bu alanda faaliyet gösteren herkes mevcut durumun bir öğesini daha iyisiyle değiştirmeyi hedeflemekte. Bu sebepten, bu konuya eğilen bir mikro-topluluğu ateşleme çabasının (senaryo planlama, spekülatif tasarım ve eleştirel tasarım gibi tüm benzer koşullarla birlikte) daha iyi gelecekler keşfetmek için bize kolektif olarak yardım edeceğine inanıyoruz; sadece daha “makul” gelecekler değil, daha “tercih edilesi” gelecekler.

Bu ilk oturumun bir parçası olduğu için Noah’ya ve çemberi tamamlayan herkese tekrar teşekkür ediyoruz. Önümüzdeki seanslarda görüşmek üzere.

Ekipleriniz için etkili ve kapsayıcı uzaktan iş birliği modelleri tasarlamak ve uzaktan çalışırken birlikte üretmeyi kolaylaştıracak sistemler geliştirmek istiyorsanız lütfen ATÖLYE Akademi’nin Geçici Direktörü Mert Çetinkaya (mert@atolye.io) ile iletişime geçin. ATÖLYE Akademi’nin Gelecek Zaman etkinlik serisinin ayrıntıları da dahil olmak üzere yaklaşan bütün etkinliklerinden ve programlarından haberdar olmak için bu bağlantıdan e-bültenimize abone olabilirsiniz.

Gelecek Zaman serisi veya gelecek tasarımıyla ilgili konularda bir yorumunuz varsa lütfen ATÖLYE Kurucu Ortağı Engin Ayaz (engin@atolye.io) ile iletişime geçin.

Son olarak, bu küresel salgın süresince kurumunuzda ortaya çıkan zorluklar hakkında konuşmak isterseniz, lütfen ATÖLYE Tecrübeli Stüdyo Direktörü Bengi Turgan (bengi@atolye.io) ile iletişime geçin.

--

--

ATÖLYE
ATÖLYE İçgörüler

ATÖLYE is a strategic design and innovation consultancy. Through our community-powered approach, we help organizations create lasting impact.