İran’ın Sıcak Denizleri II: Şam

Consensus
Consensus
Published in
9 min readJan 1, 2021

Asyahan Kardeş yazdı

Bu yazı dizisi İran’ın Ortadoğu ülkelerinde yürüttüğü Şii Hilali projesini Bağdat, Şam, Beyrut ve San’a başkentleri hattında; politik, askeri ve toplumsal alanlarda inceleyen 4 yazılık serinin ikinci yazısıdır.

“Yanlış düşmana karşı, yanlış zamanda, yanlış savaş”

30 yıllık müttefiği İran’ın toprakları, Irak güçleri tarafından işgal edildiğinde Şam, Irak’ı bu cümleyle kınadı. 1970’lerin sonunda kurulan ve günümüze kadar sürdürülen bu ittifakın, ideolojik farklılıklardan dolayı kısa süreli olması bekleniyordu. İran’ın Ortadoğu projeleri Basra Körfezi çevresinde şekillenirken Suriye’nin hedefi Levant (Doğu Akdeniz) hakimiyetiydi. İran Pan-İslamcı politikalar izlerken Suriye ise Pan-Arabizm (Birleşik Arap devletleri) hedefiyle ilerliyordu. 1971’de başa gelen Hafız Esad ise Şiiliğin Nusayri inanışına mensuptu. Sadece %13’ü Şii olan Suriye’nin %60’ını Sunniler oluşturmaktaydı ve “İran’la Suriye arasındaki ilişkilerin temelini atan adam” Musa Sadr’ın yönlendirmesi ile Baas Partisi meşrutiyet kazandı. Hafız Esad’ın Şii olması ise İran’la ilişkilere olumlu yönde yansıdı.

Ayrıca, iki ülkenin Ortadoğu’da ABD karşıtlığı; Hizbullah ve Hamas’a verdiği destek de bu ittifakın mihenk taşlarındandı. Çıkarları çatışmadığı için 30 yıl boyunca ittifakını devam ettirebilen bu iki ülke, Arap olma(Suriye) ve İslami ideoloji (İran) gücünü birleştirip bölgenin hakimiyetini beraber sağlamayı hedefliyordu. ABD karşıtlığıyla “Direniş Ekseni” oluşturan bu iki ülkeden İran, tarafının haklılığına inanarak, Suriye ise diğer Arap devletlerden kendini üstün görerek bölgeden soyutlanmıştı. Önce Irak’ın, İran topraklarını işgalinde Suriye, İran’a diplomatik ve askeri destek sağladı. Daha sonra, Lübnan Savaşı ve ABD’nin Irak işgalinde de bu iki devlet beraber hareket etti. İsrail, işgal ettiği Lübnan’dan çıkartıldı.

Arap Baharı öncesinde İran-Suriye ittifakının “kıdemli ortağı” Suriye’ydi. Suriye’nin jeopolitik konumunun İran için çok önemli olması bu ortaklıkta büyük balığın Suriye olmasını sağlıyordu. Çünkü Hizbullah’ın Lübnan’da faaliyet gösterebilmesi için Suriye sınırını kullanması gerekliydi. (Hizbullah, (1984–2000) Lübnan’dan İsrail’i çıkartan, İran’ın bölgedeki İsrail karşısındaki konumunu koruyan Şii bir milis örgütüdür.) 2011 yılında ortaya çıkan iç savaş sonucunda ise “büyük balık” rolü değişti, İran bu ittifakın yardım sağlayan stratejik ortağı haline geldi.

Suriye’de yaşananlar sadece bir içişleri mevzusu değil; Direniş Ekseniyle onun düşmanları arasında bir mücadeledir. İran, Suriye’nin asli parçası olduğu direniş ekseninin bozulmasına izin vermeyecektir” (İran Yüksek Güvenlik Konseyi Başkanı Saeed Jalili, 6 Eylül 2012)

2011 Arap Baharı Tunus’ta başladığında İran, protestolara ve başkaldıran gruplara desteğini açıkladı. Arap ülkelerinin Batı destekli devlet adamlarının görevden indirilmesi İran’ın elini güçlendirecek, Pan-İslamist politikalarla hareket etmek ve “İdeolojik Şemsiyesini” bölgede genişletmesi kolaylaşacaktı. Fakat işler pek İran’ın beklediği gibi olmadı ve Arap Baharı İran’ın müttefiği Suriye’ye de yayıldı. İran’ın önünde iki seçenek vardı: 30 yıllık müttefiğinin ardını kollamak veya başarılı olabilecek bir başkaldırıya destek verip yerine gelecek hükümetle iyi ilişkiler kurmak. İran’ın seçimi 30 yıllık müttefikinden yana oldu ve Beşar Esad’a Rusya ile birlikte destek verdi. Esad ordularına; asker, petrol ve para desteği sağlandı.

Bu desteğin sebebi sadece Suriye’nin, Irak-İran Savaşı’nda, İran’a sağladığı desteğinin karşılığını vermek değildi. Daha önce de bahsedildiği gibi Suriye, İran’ın güvenliği ve bölgedeki milislerini kontrol edebilmesi için çok önemli bir bölge. Suriye’nin uzun süredir yaşadığı en büyük kriz olan Arap Baharında tam zamanlı destek sağlayan İran, Beşar Esad’ın devrilmemesi sonucu, müttefiğiyle ilişkilerini bir adım öteye taşımış oldu. Öngörülebileceği gibi, Suriye’nin savaş sonrası yapılandırılmasında ve politik ilişkilerinin inşaasında iç savaş döneminde yaşananların büyük bir etkisi olacak.

Esad ve Hamaney

Beşar Esad yapılandırma çalışmalarını başlatırken İran, stratejik hareketlerle Suriye’deki varlığını güçlendiriyor. Bu ittifakın sıkı ilişkilerinden, Suriye’nin, ne düşmanları ne de dost ülkeleri memnun. Bölge için tehdidin Esad değil Esad-İran işbirliği olduğunu belirten Birleşik Arap Emirlikleri yetkilileri, bu ittifakın çözülmesini ümit ediyor. Fakat bölgede rolü olan devletler, Suriye’nin İran gibi bir müttefiğe sırtını çevirmeyeceğinin de farkında. İç savaş sonrası ittifakın korunması ise Ortadoğu’da İran-Suriye ittifakının uzun süreli politikaları etkileyeceğinin göstergesi.

İran-Suriye ittifakının bölgedeki devletlerin (toprağı olan ve olmayan) politikalarını şekillendirdiğini ve Ortadoğu’nun politik düzeninin belirlenmesinde büyük rol aldığı belirtilmelidir. İran’ın müttefikliği Bağdat yazısında da bahsettiğimiz gibi İran’ın destabilizasyon gücünü artırmaktadır. İran’ın şemsiyesi altına girmektense şemsiyeyi beraber tutmak isteyen Beşar Esad, Suriye’yi tek başına yönetmek istese de şimdilik İran’ın büyük desteğinden memnun. Bu memnuniyet karşılıklı iltifatlarla süsleniyor. Esad’ın Tahran’ı ziyaretinde Hasan Ruhani iç savaşın sonucu için “Bu İran ve İslam ümmeti için bir zaferdir” yorumunu yaparken Beşar Esad ise, “İki ülkeyi de güçsüzleştirmeye çalışanlara karşı direnç sağlamakta Şam ve Tahran ittifakı ana faktör olmuştur” açıklamasında bulundu.

Esad’ın başta kalması sonucu, savaş sonrası Suriye’den pay almak isteyen Körfez İşbirliği Teşkilatı üyeleri ise, Esad’la tekrar ilişkileri normalleştirmeye çalışıyor. Bu normalleşmenin gerçek olması içinse ABD’nin uyguladığı ambargo ve yaptırımlarının delinmesi gerekiyor. Aksi takdirde, körfez ülkelerindeki Suriye’nin yeniden inşaasından para kazanmak isteyen şirketlerin planları suya düşecek.

Bölgedeki ülkelerden Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri Esad’la ilişkilerin normalleşme sürecini başlattı. Normalleşme hedeflerinden biri de Suriye’nin bölgedeki Sunni devletlerle ittifak yapması yani İran’dan uzaklaştırma. Sunni Arap ülkeleri, Irak’ta düştükleri “terk etme” hatasına Suriye’de düşmek istemiyor. İran güdümünde Irak ve Suriye, bölge hakimiyetinin ele geçirilmesi demek. Bu çabalar önemli görülmesi gerekse de, Suriye’deki İran etkisini yok etmek mümkün değil. Sunni devletlerle normalleşme süreci başlamış olsa da, “Müslüman kasabı” olarak nitelendirdikleri Esad’ın müttefiği olma düşüncesinin gerçekleşmesi için zaman ve güven gerekiyor.

Suriye İç Savaşı ve İran’ın Müdahalesi

İran ve Suriye, iç savaş döneminden önce, 2006 ve 2007’de stratejik iki askeri ittifak anlaşması imzalamıştı. İran, Suriye’ye silah satıyor, istihbarat konusunda işbirliği yapılıyor ve Suriye askeri güçleri İran’da eğitim alıyordu. Bunun dışında Devrim Muhafızları Ordusu (İran), Suriye’de bulunuyor ve askeri danışmanlık yapıyordu.

İran iç savaş döneminde Suriye’de, rejime destek vererek, 3 farklı grupla çalıştı: Yerel Milisler, Yabancı Milis Grupları ve Özel Suriyeli Güvenlik Güçleri.

Suriye’deki Şiileri milis grupları oluşturmak için teşvik eden İran, bir yandan da lokal milis gruplarını organize ediyordu. Bu gruplar Ulusal ve Yerel Savunma Kuvvetleri olmak üzere İran tarafından kurulmuş ve destekleniyordu. Ayrıca, Şii milis grupları da savaş alanındaydı. Bunun dışında, İran “Şii Türbelerini Koruma” propagandası ile Afganistan, Pakistan, Lübnan ve Irak başlıca olmak üzere çevre ülkelerden topladığı Şii gönüllüleri, eğitim verdikten sonra, Suriye’ye gönderdi. Bu gönüllülere İran pasaportu, para ve ev teklifi yapıldığı iddia ediliyordu. Ayrıca Suriye hükümeti, savaşta zayıf düşmesinden dolayı operasyonlarda Şii milislerine bağımlı kalıyordu. Şii milisleri de İran’a bağlıydı. Kasım Süleymani’nin Suriye’deki harekatları bizzat kontrol ettiği biliniyordu. 2016 yılı verilerine göre Suriye’de 60.000 kadar Şii milis bulunmaktaydı. Şam gibi hassas bölgelerde ise İran, farklı bir yol izleyerek özel güvenlik güçleriyle çalıştı.

İran, Irak’ta olduğu gibi Suriye’de de ABD’nin militer varlığından rahatsız. 2019 yılında, İran ve Suriye ABD güçlerinin Suriye’den geri çekilmesini, çekilmezlerse Suriye’nin ABD’nin müttefiği Peşmergeyi bozguna uğratacağını açıkladı. Bununla birlikte, İran İslam Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetleri Genel Kurmay Başkanı Muhammed Bakıri; İran, Irak ve Suriye’nin terör karşısında birleştiğini(ittifak kurduğunu) açıkladı. İran ve Suriye arasında imzalanan protokolde ise ABD etkisinin azaltılacağı ve İran ile Suriye’ye diz çöktürtülemediği vurgulandı.

Suriye’de İran etkisini gösteren harita

Suriye ve İran Halkları

İran Suriye’de Irak’ta da olduğu gibi sosyal yardımlaşma örgütleriyle(Jihad al Bina) birlikte çalışıyor. Okullar restore ediliyor, yeni okullar ve kültür merkezleri de inşa ediliyor. Bu kültür merkezleri İran kültürünün Suriye’de yayılmasında büyük rol oynuyor. Suriye halkını kazanmak için yapılan yemek yardımı pandemi döneminde de devam ediyor ve sivillere maske ve C-vitamini dağıtılıyor. Savaştan çıkmış Suriye halkı bu yardımı büyük bir yardım olarak görürken bir kısmı İran’ın onları hiçbir zaman terk etmeyeceği şeklinde yorumluyor. İran hiçbir şeyi aceleye getirmiyor ve Suriye halkında yer bulabilmek için uğraşıyor.

Bu desteklerin İran halkında da bir karşılığı var. İran’ın ülkede enflasyon ve ekonomik kriz varken yurt dışında Şii milislerine yüksek meblağlar ödemesi toplum açısından bir problem haline gelmiş durumda. Bu problem Tahran’da büyük protestolara yol açsa da İran hükümeti tarafından bastırıldı.

Savaş Sonrası Suriye Ekonomisi ve Yeniden Yapılandırma

İran’ın Suriye’yle olan iyi ilişkileri İranlı yatırımcılar için biçilmiş bir kaftan.

Savaş sonrası Suriye’de yeniden yapılandırmalar başladı. Suriye Başbakanı Khamis, savaş döneminde kendilerinin yanında duran ülkelere yatırım olanağı sağlanacağını belirtti. Savaş döneminde en çok destek veren İran, Suriye ile yatırım antlaşmaları imzaladı. Bu yatırımlar petrol, doğal gaz, maden, elektrik, tarım ve turizm alanlarına odaklanıyor. Suriye’de, İran tarafından fonlanan “Rebuild Syria”(Suriye’yi Tekrar İnşaa Et) fuarları düzenleniyor ve savaş sonrası düzenlemeler için bölgedeki yatırımcılar bu fuarlarda buluşuyor. Bu fuarlarda mimari, araç yapım/bakım, gıda, petrol vb. birçok sektör yer alıyor. Ayrıca, Suriye Ekonomi ve Ticaret Bakanı Yardımcısı yeniden yapılandırma için önceliklerinin İranlı yatırımcıları çekebilmek olduğunu açıklarken İran tarafı ise uzun dönemli yatırım anlaşmalarının İran için Suriye’yi sürdürülebilir bir pazar kıldığını belirtti.

2017 yılında açıklanan plana göre İran’ın yatırımları Humus Bölgesi’nde petrol rafinerisi ve 2019 tarihli açıklamalara göre Şam’da 200.000’den fazla ev inşa etmeyi de kapsıyor.

Ayrıca Suriye Rejimi 1 Ekim 2019 tarihinde Lazkiye Limanı’nın işletmesini İran’a verdi. Rusya’nın hayli kızgın olduğu bu konu İran’ın Akdeniz’e Ulaşma Çabası başlığı altında incelenecektir. Bu yatırımlara ek olarak, İran Tahran-Bağdat-Şam güzergahlı birer karayolu ve demiryolu projesi üzerinde çalışıyor. Uygulama aşamasında olan bu projeye, güzergah üzerindeki fosfat alanlarının 99 yıllığına işletmesinin alınması, Suriye’nin telekomünikasyon altyapısını geliştirme projeleri de eklenebilir. Bu telekomünikasyon projesi ile İran’ın Suriye iletişim ağını kontrol etmesine de izin verildi. Dahası İran, Suriye’den 5 bin hektarlık alanı tarım ve yatırım için 30 yıllığına kiraladı. İran bu yatırımlar ve Akdeniz projeleriyle Suriye İç Savaşı’nda harcadığı 30 milyar doların karşılığını aldığını da göstermeye çalışıyor.

İran’ın Akdeniz’e Ulaşma Çabası

Heredot’un bir zamanlar “denizlerin fatihi” olarak nitelendirdiği Pers kralı 2. Kambises’ten sonra İran, Akdeniz’deki üstünlüğünü bir daha yakalayamadı. Bu bir güç sorunundan daha çok Akdeniz’in odak dışı kalmasındandı. Akdeniz lokasyon olarak Tahran’a uzaktı. Son dönemlerde ise gündeme gelen İran’ın ABD bloğuna karşı oluşturduğu hakimiyet projesi “Direniş Ekseni” hedefiyle İran İslam Cumhuriyeti Tahran-Bağdat-Şam-Beyrut hattını kapsayan Tahran-Akdeniz arası bir koridor oluşturmak istiyor. Irak-İran Savaşı dönemini yaşamış politikacılar, imparatorluk döneminde de savaşlarda kullanılan Akdeniz sığınağını tekrar elinde tutmak istiyor. Bu isteğin sebepleri arasında Lübnan ve Golan’a silah ve milis gruplarının daha hızlı gönderilmesi, Akdeniz’de İsrail karşısında daha güçlü bir tehdit oluşturulması ve birleşik İslam devletleri(Pan-İslamizm) projesini uygulamak var. Siyasal bilimcilerin “kara köprüsü(land bridge)”, İranlı yetkililerinse “Direniş Ekseni” olarak adlandırdığı bu koridor, bölgenin hakimiyetinin ele geçirilmesini ve ABD’yi bölgeden çıkartmayı da hedefliyor.

Lazkiye Limanı’nın işletmesinin İran’a verilmesi ile İran, uzun bir süre sonra, ilk defa Akdeniz’e ulaştı. Lazkiye yakın zamanda İranlı doğal gaz ihracatçılarının merkezi haline gelebilir. Ayrıca, Doğu Akdeniz’de son yaşananları da göz önüne alırsak Akdeniz’e hat uzatan İran, daha çabuk hareket edebilecektir. Karayolları ve demiryolu projeleri ise İran’ın bölge hakimiyeti hedeflerine ulaşırken stratejik planlar uyguladığının kanıtı. Suriye ise “Direniş Ekseninin” bir parçası olmaktan memnun çünkü Akdeniz’de İran-Suriye ittifakı, Golan Tepelerinin geri alınmasının önünün açılması demek.

Bahsedilen Kara Köprüsü yahut İran’ın deyişiyle Direniş Ekseni

Sonuç

İran bugün, Suriye iç savaşında rejim yanlısı olmasının ekmeğini yiyor ve yaptığı 30 milyar dolarlık yardımın karşılığını alıyor. Hala devam eden yardım ve yatırımlarsa kimsenin memnun olmadığı bu ittifakı güçlendiriyor. Bu süreçte, bazıları Suriye’nin yeni bir Irak olabileceğine işaret ediyor. Savaşın hala bitmemiş olmasınınsa İran’ın yararına olduğu savunuluyor. İran’ın bölgeyi destabilize ederek Suriye’deki militer varlığını korumaya çalıştığı şeklinde de yorumlanıyor.

Direniş Ekseninin kazandığı bu savaşta, önemsenen tek şey gücün genişletilmesi ve büyütülmesi. Ne İran haklının ne de Suriye halkının yaşadığı zorluk, ekonomik sıkıntılar göz önünde bulunduruluyor. İran bu ittifakla, kendi güvenliğini sağlamayı ve Akdeniz hattını (Direniş Ekseni/Kara Köprüsü) korumaya çalışıyor. Bunlar sonucunda ise Şii İdeolojisini yaymayı ve bölgenin öncelikli oyun kurucusu olmayı planlıyor. Suriye ise yeniden yapılandırma sürecini İran desteğiyle atlatmayı, ittifaktaki eski rolüne kavuşmayı ve Golan Tepeleri’ni geri almayı planlıyor.

Kaynakça

http://www.thetower.org/5597-factsheet-the-iranian-backed-militias-propping-up-assad

“Regional Alliance of Iran — Syria and Reflection of the Arab Spring Process” Yusuf KORKMAZ Matbuat Yayın Grubu, 221 s.

https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/227941

https://www.mei.edu/blog/investing-syria-photo-ops-outweigh-real-change

http://www.mucerret.com/kuresel/iranin-akdeniz-hayali/

https://turkish.aawsat.com/home/article/1662891/iran%E2%80%99%C4%B1n-suriye%E2%80%99den-akdeniz%E2%80%99e-att%C4%B1%C4%9F%C4%B1-ilk-ad%C4%B1m-rusya%E2%80%99y%C4%B1-k%C4%B1zd%C4%B1rd%C4%B1

https://orientxxi.info/magazine/iran-and-the-mediterranean,2786

https://egyptindependent.com/the-west-and-the-syrian-iranian-alliance-a-card-that-should-be-played/

https://mei.edu/publications/unlikely-marriage-between-damascus-and-tehran

https://cgpolicy.org/articles/how-the-u-s-can-roll-back-irans-influence-in-syria/

https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/209654

https://insidearabia.com/arab-gulf-neutralize-iranian-influence-syria/

https://www.washingtoninstitute.org/policy-analysis/rebuild-syria-exhibition-iranian-influence-and-us-sanctions

https://www.reuters.com/article/us-syria-crisis-attacks-idUSKBN27Y07Y

https://www.usip.org/sites/default/files/syria_iran.pdf

https://www.al-monitor.com/pulse/originals/2020/12/takeaway-israel-assad-rely-gulf-iran-turkey-ties-saudi.html

https://www.atlanticcouncil.org/blogs/menasource/factbox-iranian-influence-and-presence-in-syria/

https://www.fdd.org/wp-content/uploads/2019/06/fdd-report-burning-bridge.pdf

https://sana.sy/en/?p=111457

Yazar hakkında:

Asyahan Kardeş, Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesinden mezun oldu. Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde okuyor.

--

--

Consensus
Consensus

Hukuk, politika, tarih ve sanat gibi alanlarda; bugün ve yarın değer taşıyan konular özgün yazılar ve çevirilerle ele alan fikir penceresi / Fikrini Güçlendir.