Horus yükseliyor (ama bunu istiyor muyuz?) kaynak

Abject Art (İğrenç Sanat) ve Tabu Maddeleri

--

Abject Türkçeye iğrenç olarak geçen bir kavramdır. Abject Sanat en genel tanımıyla, tiksinç etkileri sebebiyle, dışkı, çöp, ter, çürümüş yiyecekler, kan, idrar gibi tabu unsurlarının kullanıldığı estetik anlayış olarak tanımlanır.

Etnologların Polinezya’dan bir kelimeyle adlandırdığı tabu kavramı güncel Türkçe sözlükte ‘‘Kutsal sayılan bazı insanlara, hayvanlara, nesnelere dokunulmasını, kullanılmasını yasaklayan, aksi yapıldığında zararı dokunacağı düşünülen dinî inanç; telkinsiz; yasaklanarak korunan (nesne, davranış, kelime) olarak geçer. Kısaca, dokunulmaması, söylenmemesi, yenmemesi ve yapılmaması gereken şeylerdir. Eliade’ye göre, tabu kutsal alanın karmaşık ve zıt morfolojisinin şekillenmesine katılır. Ve kutsalın korkunç tarafının bir parçasıdır.

Tabu olan nesneleri araştırmak oldukça geniş bir konudur. Abject art formunda da cinsel organların sergilenmesinden, yara biçimlerine, dışkı, idrar ya da adet kanın kullanımına kadar gündelik hayatın tabulaştırdığı birçok form kullanılmaktadır.

Piero Manzoni

Dışkı ve Tabu

Elbette sanatçılar gündelik yaşamın tabulaştırdığı birçok formu sadece abject olarak değil de doğal bir malzeme olarak da kullanırlar. Örneğin Juan Miró kendisiyle söyleşen Raillard, eskiz kâğıtlarını işaret ederek, kağıtların üzerinde duran lekelerin dışkıyı anıştırdığını belirttiğinde sanatçı, “evet, dışkı zaten” diye karşılık verir. “Burada çalışıyordum, birden kakam geldi, ben de pantolonumu indirip sıçtım yepyeni sarı eskiz kâğıtlarına. Sonra da, pat diye kapattım öteki kartonu bunun üstüne ve öyle bıraktım, sonuçta bu güzel malzeme çıktı ortaya.”

Salvador Dali ilk sürrealist eserlerinde konu olarak kendisine, dışkıyı seçti ve bu yapıtlarını Breton ve sürrealistlere sunarken onları dışkının önemi konusunda ikna etmeye çalıştığı söylenir.

Dışkının bereketi simgelediği, mitlerde bile dışkının en önemli sembol olduğunu Danae’nin altın yumurtlayan tavuğuna referans vererek desteklemeye çalıştığı belirtilir.

Dali’nin pislik ve dışkı temaları beklediği gibi bir ilgiyle karşılanmadı. Breton ona Avida Dollars ‘Dolarları Avuçla’ diye bir iğneleyici bir anagram ismi uygun görür. Dali ise Avida Dollars olmaktan hiç çekinmez. Çünkü paraya ve lükse düşkünlüğü kendisinin de inkar etmediği bir şeydir.

Salvador Dali’nin dışkısı beklediği ilgiyi görmemiştir ama ondan sonra kavramsal sanat bağlamında Piero Manzoni kendi dışkısını konserve kutularına koyup sergilemiştir. Sanatçının boku adlı eseri altından daha pahalı bir fiyata satılmıştır.

Timi Páll

Adet Kanı ve Tabu

Edebiyat kuramcısı, psikanalist, yazar ve filozof Julia Kristeva, bedeni kirleten nesneleri üç gruba ayırır. Bunlar, dışkı, akıntı ve adet kanıdır. Kategorize ettiği nesnelerin, kimliğin dışından gelen, çürüme, enfeksiyon etkeni, hastalık gibi durumlar içermesi bakımından “kirli” olarak kabullenildiği üzerinde durur. Ancak bedenden çıkan gözyaşı ve spermin kirlilik değeri taşımadığını da ekler.

Kristeva abject kavramını, kadın bedeni ve vücut atıkları üzerinden değerlendirir. Kristeva’ya göre abject kavramını en karmaşık olarak ortaya atan Georges Bataille’dır. Bu konu bedenin safralarından toplumun safralarına uzanır: lümpenler, fahişeler, caniler, serseriler, aylaklar, istenmeyenler, dışlananlar vd. incelenmesinde de önem kazanır.”

Kristeva, adet kanının kimliğin içinden gelen tehlikeyi temsil ettiğini açıklar. Adet kanının bir yandan toplumsal bir bütündeki cinsler arası ilişkiyi tehdit ettiğini; diğer yandan ise her cinsin kimliğini içselleştirme yoluyla cinsel farklılık açısından tehdit ettiğini vurgular.

Birçok kültürde yaşamın kanda bulunduğuna yönelik bir inanç söz konusudur. (Daha önce yazdığım kan sembolü adlı yazıda kanın farklı kültürlerde taşıdığı sembolik anlamlarını görebilirsiniz.) Kanın kutsal olarak atfedilmesi onun olumsuz tarafının da tabu olmasına neden olur. Adet kanı ile ilgili tabular ilkel kültürlerde daha belirgindir.

Nitekim Frazer’in ‘‘Ruhun tehlikeleri ve tabu’’ adlı eserinde adet döneminde olan kadınların toplumdan tecrit edildiğini ve yiyeceklere kesinlikle dokunulmasının yasak olduğundan bahseder. Kadınla temas eden herkes ve her nesne kirlenmiş sayılır. Adet kanının kirlilik olarak görülmesi abject bağlamı içinde yer aldığının da göstergesidir.

Carolee Schneemann, Fuses’den bir kare, 1964–1966 (Kaynak)

Adet kanını sanat biçimi olarak ortaya koyan Carolee Schneemann, ataerkil toplumda kadın bedeni üzerinden tabu tanımlanan olguların reddini performanslarında gösterir. “Aybaşı Günlüğü” desenleri ve “Et Şenliği” performansları bunlara örnektir.

Carolee Schneemann yaratıcı süreç içerisinde kendi bilincine vararak benliğini nasıl bulduğunu şu sözleri ile açıklar:

“Benim de, kendimi keserek hissettiğim zevk, özgürlük, gerçeklik ve kendine yeterlilik duygusu, bir performanstı adeta. O an sadece kendimle, kendim ve kendim içindim. Karşı kadın sanatı da işte bu nedenle performans türünü sıklıkla kullanır. Sanatçının gerçek yaşamda hazır bulunuşudur performans… Sanatçı kendisi olmak dışında başka hiçbir rol üstlenmez.”

Berlinde De Bruyckere (Kaynak)

Ceset ve Tabu

Abject art yaralar, hastalıklar, vücut sıvıları ve ölüm gibi bedenin saf veya tabu olarak kabul edilen işlevlerine veya yönlerine atıfta bulunan çalışmalardan oluşur.

Kristeva’ya göre, ceset, bizi kendi bedenlerimizin kaçınılmaz yozlaşmasını kabul etmeye zorladığı için, sefil olanın nihai görüntüsüdür. Kristeva denemesinde “Ceset hayatı etkileyen ölümdür” diye açıklıyor. “Hayali tekinsizlik ve gerçek tehdit, bizi çağırıyor ve bizi yutuyor.”

Sanatçıların Fiziksel ve Ruhsal Değişimi

Sanatçıların fiziksel ve ruhsal değişimlerine istinaden dört kuram geliştirilmiştir: İlki, sanatçı diğer insanlarda bulunmayan yetilerle donanmış olağanüstü biridir, ikincisi sanatçı zorlayıcı saplantıları olan bir ruh hastasıdır. diğeri sanat toplumsal bir iletişim aracıdır. Bir diğeri ise kaygılı ve nevrotik tipleri sağaltma aracıdır. Oluşturulan kurama göre Dostoyevski, Vinci, Rimbaud, Rahmaninof, evrensel yapıtlara dönüştürerek iyileşmişlerdir.

Rollo May “Yaratma Cesareti” adlı kitabında, nevroz ve yaratıcı kişilik-sanatçı arasında bir ilişki kurduğu görülmektedir. May’e göre nevroz bireyin kendi merkezini, kendi varoluşunu korumak için kullandığı yöntemden başka bir şey değildir.

Kaynakça

Eco, U. (2009). Çirkinliğin Tarihi. İstanbul: Doğan.

Eliade, M. (2009). Dinler Tarihine Giriş. (Çev. Lale Arslan Özcan). İstanbul: Kabalcı

Frazer, J.G. (2019). Ruhun Tehlikeleri ve Tabu (Çev. İsmail Hakkı Yılmaz). Pinhan Yayıncılık

Kristeva, J. (2014). Korkunun Güçleri. İstanbul: Ayrıntı.

May, R. (2016). Yaratma Cesareti. (Çev. Alper Oysal). İstanbul: Metis Yayıncılık.

--

--

Gamze Alyar
Çağdaş, Özgün, Yaratıcı ve Türkçe

I'm an expert in digital marketing with a passion for behavioral psychology, art and design. I love learning about how people think and what makes them tick.