Kolektif* Düşün(e)memek!

Berkay Işık
Elit Köşe
Published in
3 min readMay 15, 2021
*Birçok kimseyi veya nesneyi içine alan, birçok kişi ve nesnenin bir araya gelmesi sonucu olan — TDK

İnsanların davranış biçimlerinin ailenin tutumu ile ne kadar büyük bir ilişki içerisinde olursa olsun, davranış biçimini etkileten en önemli unsurlardan biri de içinde bulunduğu toplumun kültürel seviyesi ve eğilimidir. Her ne kadar bizi biz yapan faktör ailemizden gördüğümüz görgüdür (çok büyük oranda bu böyle) desek de ailemizin de bağlı bulunduğu toplumun bir kültürel davranış biçimi var ve ister istemez her insan bu ortamdan nasibini alıyor.

Günümüz teknolojisi bir çok imkanı bizlere sunuyor. 90'ların başında doğmuş bir birey olarak belki internetin doğuşunu çok yakalayamasam da internet öncesi ve sonrası hayatın ayrımını çok net yapabilecek tecrübeye sahibim. Bu da sosyal mecraların doğuşundan önceki yaşantıda insanların eğilimlerinin ne yönde olduğunu bildiğim anlamına geliyor. Z kuşağının hayatın içine dahil olan ilk bireyleri ile beraber ülke olarak yaşadığımız gündemin ve gündelik hususların epey değiştiğini düşünüyorum. Şu çok açık ki, bir çoğumuz artık gün içinde sevdiklerimiz veya iş arkadaşlarımız ile Türkiye gündemi, yaşam geçiminden çok “Ayşe’ye bak İtalya’ya gitmiş, Mehmet’e bak Range Rover almış, Necati’ye bak şu firmada işe girmiş” gibi sosyal gelişmeleri paylaşıyoruz. Başkalarının hayatı için önemli olabilecek bir gelişme, hiçbir şekilde haber niteliği taşımasa da sosyal medya aracılığı ile duyurulup çok çabuk yayılabildiği için gündem çok değişti. Daha önce yayınladığım* bu yazımda sosyal medya yüzünden isteklerimiz ve eğilimlerimizin çok değiştiğini ve yapaylaştığını yazmıştım. İster inanın ister inanmayın, bu akımın bizlerde yarattığı kıskançlık, fesatlık ve özenme duyguları içimizdeki kolektif düşünce yapısını da köreltiyor, hatta ve hatta bitiriyor. Bu yazı da işte tam bununla alakalı.

Kolektif kelimesinin TDK’nın verdiği şekilde açıklamasını kapak resminin altına iliştirdim. Bir çok kişi ve nesnenin bir araya gelmesi ile oluşan bir olgu kolektif olarak adlandırılıyor. Kolektif düşünce de, esasında bende biraz ortak akıl kavramını çağrıştırıyor. Sosyal medyayı takip eden bir birey olarak bu kolektif düşüncenin günden güne kayboluşunu görmek benim için çok da zor değil açıkçası. Peki ne anlatmaya çalışıyorum?

Türkiye’nin ortak gündeminin olması gerekenden farklı olduğunu düşündüğünüz oluyor mu hiç? Bu konu benim aklımı her gün kurcalıyor ve bu konuda yalnız olmadığıma eminim. Belki de herkesin gündemi yalnızca tek bir konu başlığı altında toplanmamalı evet; siyaset, ekonomi, spor gibi konular bu ülkeyi meşgul eden konular üzerinden birkaç örnek verebilirim mesela.

Sporu çok seven bir birey olarak Türk toplumu içinde futbol ile ilgili olmamam çok düşük bir ihtimal olurdu elbette. Çok uzun zamanlardır devam eden İngiliz Futbol Ligi (Premier League) tutkum ve elbette Türkiye Futbol Ligi’ni mecburen takip etme güdüsü var hep. İngiltere’de geçirdiğim 3 ayda yerel halkın çoğunun katılımı ile çeşitli pub’larda izlediğim maçlarda en çok denk geldiğim durum şu oldu; insanların üzerine konuşup tartıştığı konu takımlar, oyuncular veya oyuna etki eden diğer kişilerin ne yaptıkları değil, futbolun kendisi. Yani x kulübün başkanı şu kişi şunu demiş, diğer teknik adam başka takıma laf sallamış değil de sadece futbol. Destekledikleri takım yeniyor, yenilen takımın taraftarı ile pozisyon konuşuluyor. Böylece kolektif olarak aslında keyif aldıkları şeyin üzerinde düşünüp aldıkları keyifin süresini sohbetleri ile uzatıyorlar. Bizim ülkemiz ise hala Netflix şu hocaya nasıl belgesel çeker, şu başkan bütün takımları satın almış şike yapmış, bu teknik adam vay sen nasıl böyle dersin bunları konuşuyoruz. Bütün bunlar ise uzun vadede ve görünmeyen büyük resimde bizim yerimizde saymamıza sebep oluyor.

Siyaset de aynı şekilde, yine takip ettiğim kadarıyla Avrupa ülkelerinden örnek verecek olursam yaşanan bir olumsuzlukta halk hangi partiyi veya görüşü destekliyor olursa olsun eğer somut bir haksızlık görüyorsa eleştirmekten ve hak aramaktan kaçınmıyor. Bununla alakalı gördüğüm en büyük örneklerden biri yine İngiltere’den. 2017'de yapılan seçimlerde Muhafazakar Parti’nin adayları Andrea Leasdom ve Theresa May yarışırken Leasdom “Çocuk sahibi bir birey olarak benim başbakan olmam daha iyi olabilir” gibi oldukça yakışıksız bir açıklama yaptıktan sonra taraflı tarafsız her kesim Leasdom’u kınayarak kendisinin özür dilemesini ve adaylıktan çekilmesini talep etmişti. Öyle de oldu. Bizim ülkemizde ise şu an iktidarda olan ittifak liderleri geçmişte bu şekilde bir olay geçirmişti ve hatta Cumhurbaşkanı şimdiki ortağına “O aile nedir bilmez” demesine rağmen şu an ortaklık yapmaya devam etmekteler. Ne yazık ki toplumumuz bu olayın kınanmasında bile kolektif bir duruş sergileyememiş olacak ki bugün bu partileri ve liderleri birlikte görüyoruz.

Uzun lafın kısası, kolektif düşünmek bir toplumu yüceltmekten başka sonuç doğurmaz. Bugün gelişmiş ülkelerin en büyük faktörlerinden biri bu olguyu kültürlerinde barındırmalarıdır. Sosyal medyanın hayatımıza getirdiği linç kültürünün zaten bizim insanımızda az miktarda olan kolektif düşünme yapısını iyiden iyiye baltalaması bizi günden güne geriye götürmekte ve bunun sonuçlarını ağır bir şekilde yaşamaktayız.

--

--

Berkay Işık
Elit Köşe

İnşaat Mühendisi, amatör bir voleybolcu. Müzik dinlemeyi ve konserlere gitmeyi çok sever.