Kadınların Mücadelesi: Okumak için Öneriler

Bircan Özmen
Life@TurkNet
Published in
7 min readSep 13, 2023

“Yapmak zorunda olduğu bütün işler yüzünden kendini bıkkın ve yorgun hisseden ama yine de yeteri kadar çabalamadığı için endişelenen kadınlar için… Yani biz de dahil tanıdığımız her kadın için…”

Emily Nagoski, Amelia Nagoski

Herkese selamlar!

Yazıya çok beğendiğim bir kitabın giriş cümlesi ile başlamak istedim.

Eminim, iş yaşamından bağımsız hayatın her alanında zorluklarla boğuşmak, toplumun dayatmış olduğu görev ve sorumlulukları yerine getirmek zorunda kalan ve bu görevleri/ sorumlulukları reddetme şansı dahi tanınmayan kadınlara üstte paylaşmış olduğum sözde geçen hisler çok tanıdık gelmiştir.

Uzun zamandır toplumsal cinsiyet eşitliği, feminizm, diversity & inclusion alanlarında okumalar ve araştırmalar yaparak aslında durumun Türkiye dışında Dünya genelindeki durumunu da anlamaya çalışıyor; farklı kültürlerde yaşayan ama bizlerle aynı hisleri ve duyguları paylaşan kadınlara kulak vermeye çalışıyorum.

Bugün bu yazımda okuduğum kitaplardan seçmiş olduğum önerileri sizinle paylaşmak istedim. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği çok geniş ve oldukça fazla alana yayılmış, tartışılması gereken bir konu olduğu için bugün bu alanı biraz daha daraltıp, ana odağı daha çok iş yaşamında yer alan kadınların yaşamış olduğu zorluklar olan kitaplardan bir seçki oluşturmak istedim.

Öncelikle verilerle kadınlarınların iş yaşamında karşılaşmış olduğu sorunlara bakalım.

WEF (Dünya Ekonomi Forumu) tarafından her yıl düzenli olarak yayımlanan Global Gender Gap (2022) raporunda mevcut ilerleme hızına göre küresel cinsiyet eşitsizliği uçurumunun kapatılmasının yaklaşık olarak 132 yıl alacağı yer alıyor.

Kadınlar sağlık ve eğitim konularında daha fazla temsil edilirken, STEM (Bilim, teknoloji, mühendislik, matematik) alanlarında ise yetersiz temsil ediliyor. Cinsiyet farkı en fazla bu iki alanda görülmeye devam ediyor.

146 ülkenin yer aldığı bu raporda Türkiye kaçıncı sırada derseniz 124. sırada yer alarak listenin sonlarında yerini korumaya (!) devam ediyor.

Kadın istihdamı açısından Türkiye, OECD ülkeleri arasında en düşük orana sahip bir ülke olarak öne çıkarken, 2022'nin son çeyreğinde, Türkiye’de kadın istihdamı oranı yüzde 35,5 olarak kaydedildi.

Bu konuyu detaylı ele aldığım yazıya ulaşmak isteyenler linkten erişim sağlayabilir.

Rapordan anlaşıldığı üzere Türkiye cinsiyet eşitliği bağlamında oldukça geride.

Peki, iş yaşamındaki bu eşitsizlik kadınları hangi açılardan olumsuz etkiliyor derseniz;

  • Kadınlar iş gücüne daha az katılım göstermekte ve işyerinde eşitsizlik, daha az fırsat sunulması, ayrımcılık ve cinsiyet temelli şiddet gibi sorunlarla karşılaşmaktadır.
  • Kadınların işgücündeki rolleri, sektörlere ve bölgelere göre değişkenlik göstermekte. Örneğin, STEM (fen, teknoloji, mühendislik ve matematik) alanlarında kadın temsil oranı genellikle düşüktür.
  • İş yerinde anne olmanın ve çocuk bakımının getirdiği zorluklar, kadınların kariyerlerini etkilemektedir. Çoğu şirket mülakatlarında herhangi bir evlilik / çocuk sahibi olma planı olup olmadığı sormaya devam etmektedir.
  • Ücret eşitsizliği, kadınların erkeklere göre daha düşük ücretler alması günümüzde halen karşılaştığımız bir sorun.
  • Aile ve iş yaşamı arasındaki dengeyi bulmak zor bir hale gelmiş olup, özellikle Pandemi’de geçiş yaptığımız hibrit çalışma modeli ile beraber kadınların iş — sosyal yaşam dengesi olumsuz olarak etkilenmiş durumda.

Bu sorunlar birçok sendroma ve psikolojik/ fiziksel rahatsızlığa yol açabilmektedir. Örneğin;

  • İmposter Sendromu: Bu sendrom kadınlarda yaygın olarak karşılaşılan bir problem olarak karşımıza çıkmakta. Forbes’in yapmış olduğu araştırmaya göre iş yaşamındaki kadınların %75’i imposter sendromunu yaşıyor. İmposter sendromu nedir derseniz eğer; genel olarak yeteneklerinizden şüphe etmek ve sahtekar gibi hissetmek olarak tanımlanır. Yani bir başarı elde ettiğinizde bunun şansa dayalı, bir başkasının başarısızlığından ötürü ortaya çıkmış olduğu vs. gibi düşünceler üreterek kendi yetkinliklerinin farkında olmama ve görmezden gelme durumudur.
  • Tükenmişlik Sendromu: İş ve aile yaşamının yoğunluğu nedeniyle kadınlar arasında tükenmişlik hissi sık görülmekte. Yine Forbes’in yapmış olduğu bir araştırmaya göre iş yaşamında yer alan kadınların %42’si tükenmişlik sendromu yaşamakta.
  • Cam Tavan Sendromu: Kadınların iş yaşamında yükselme süreçlerinde veya liderlik pozisyonlarına gelirken karşılaştıkları görünmez engelleri tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Bu engeller, kadınların belirli bir noktaya kadar (cam tavan) yükselebildikleri, ancak daha üst pozisyonlara yükselirken zorluklarla karşılaştıkları fikrini ifade eder. Ülkemizde oldukça yaygındır.

Türkiye, kadın yönetici oranında Avrupa’da 34 ülke içinde sondan ikinci sırada yer alıyor. Türkiye’de yöneticilerin sadece yüzde 22’si kadın. Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde bu oran ortalama yüzde 37.

Anlayacağınız durum sanılandan çok daha vahim bir şekilde ilerliyor.

Şimdi duruma genel bir bakış attığımıza göre önerilere geçelim.

Kadınlar ve kadınları, LGBTİ+ bireyleri anlamak isteyen tüm bireyler için öneriler:

  1. Yükseliş: Kadınları Güçlendirmek Dünyayı Değiştirir

Yükseliş, Melinda Gates’in kişisel deneyimlerini ve hayatının farklı dönemlerini ele alan bir anı ve düşünce kitabıdır. Kitap, aile, iş, toplum ve dünya çapında kadınların haklarını geliştirmek için yaptığı çalışmalara odaklanır. Melinda Gates, kitapta kendi hikayesini anlatırken kendi evliliğinde dahi tanık olduğu, dünyadaki kadınların karşılaştığı zorlukları ve eşitsizlikleri de vurgulamakta.

Kitap aynı zamanda Bill ve Melinda Gates Vakfı’nın kuruluşundan günümüze kadar olan yolculuğunu da anlatır. Vakıf, dünyadaki sağlık, eğitim, yoksullukla mücadele ve cinsiyet eşitsizliği gibi konularda önemli çalışmalar yürütmüştür.

Bu konulara ek olarak teknoloji sektöründeki kadınların durumunu dört önemli noktada ele almakta. Teknoloji sektöründe kadınların temsiliyeti hala düşük seviyede olduğu ve bu sektörde lider pozisyonlarda daha fazla kadının yer alması gerektiğine, cinsiyet eşitsizliği sorunlarını ele alarak kadınların bu alandaki ayrımcılığa ve ödeme eşitsizliğine maruz kalma sorunlarını, kadınların teknoloji sektöründeki potansiyelini ön plana çıkarma ve bu alandaki katkılarının değerini, STEM alanlarında daha fazla eğitim ve destek elde etmeleri gerektiğini ve bu alanda başarı hikayelerinin ve ilham verici örneklerin önemini vurguluyor.

Kitap en genel haliyle Melinda’nın, kadın haklarına duyduğu tutkusu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle mücadeledeki çabaları ve insanlık için daha iyi bir gelecek yaratma amacıyla yaptığı çalışmaları vurgulamakta.

Ben okurken çok keyif almıştım o sebeple istisnasız herkese önerdiğim bir kitap 🙂.

2. Stres: Duygusal Tükenmişlik Döngüsünü Kırmanın Sırrı

Stres ve duygusal tükenmişlik, günümüzde çoğu kadının hayatının önemli bir parçası haline geldi. Bu kitap, kadınların duygusal tükenmişlikle başa çıkma zorluğunu anlamak ve bu sıkıntılı döngüyü kırmak için bir pusula sunuyor.

İki kız kardeş tarafından yazılmış olan bu kitap, kadınların karşılaştığı yoğun beklentiler ve toplumsal baskılarla nasıl başa çıkmaları gerektiği konusunda sorular sorup, kadınların bedenleri, görünüşleri ve yetenekleri konusundaki beklentilerle başa çıkmak, duygusal tükenmişliği tetiklediğini açıklayarak bu zorlukların üstesinden gelmek için pratik rehberlik sunuyor.

Duygusal tükenmişlik, özellikle kadınlar için karmaşık bir deneyim olabilir. Kadınlar, iş, aile, ve toplumlarından gelen baskıları dengelemeye çalışırken, kendi sınırlarını aşma ve bedenlerini sevme konusunda da baskı altında hissedebilirler. Ancak kitap, bu döngüyü kırmanın ve içsel huzuru yeniden bulmanın yollarını gösteriyor.

Kitap, son araştırmalar ve deneyimler ışığında bu konulara dikkat çekerek, stresi yönetme yöntemlerini açıklıyor. Bu sayede, okuyucular stresin üstesinden gelmek, duygusal dengeyi bulmak ve daha tatmin edici bir yaşam sürmek için bilimsel temelli bir plana sahip oluyorlar.

Kitap 3 ayrı kısma ayrılmış durumda ve her kısım için ayrılmış bölümlerde belli başlı konular işlenmekte. Başlıklara örnek verecek olursak; patriyarka, #shepersisted hareketi, gaslighting, verici insan sendromu, toksik mükemmeliyetçilik vb.

3. Duygusal Tükenmişlik: Bir Kadın Olarak Neden Tükenmiş Hissediyorsunuz ve İhtiyaçlarınıza Nasıl Ulaşabilirsiniz?

Kadınların üzerlerine yüklenen beklentiler ve toplumsal roller, onları sıkıştırabilir ve ‘uslu kız’ kimliğiyle sınırlayabilir. Ancak, Nancy Colier’in kaleminden çıkan bu özgürleştirici kitap, kadınları bu sınırlardan kurtarmaya davet ediyor.

Kitap, duygusal destek ve güçlendirme becerilerini kazanmamızı sağlayarak suçluluk, utanç veya yargılanma hissi olmadan kendimiz olmamıza yardımcı oluyor. Meşguliyet ve boşvermişlik arasındaki dar alanda sıkışmış hisseden kadınların ruhlarına bir merhem gibi geliyor.

Artık sizi kimin nasıl görmesi gerektiğinden değil, kim olduğunuzdan ve olmak istediğinizden bahsedebilirsiniz. Bu kitapla, kendi içsel gücünüzü ve duygusal ihtiyaçlarınızı ortaya çıkararak, özgürce ve dürüstçe yaşamanın tadını çıkarabilirsiniz.

Unutmayın, hayat başkalarının beklentilerine göre değil, sizin kendi gerçeğinize göre yaşanır.

BONUS

4. Namus Adına: Pakistan’dan Yükselen Adalet Sesi

Adalet, insanlık için en temel değerlerden biridir ve bu değeri savunmak için cesurca mücadele eden gerçek hayat kahramanlarının hikayeleri her zaman ilham verici olmuştur. “Namus Adına — Pakistan’dan Yükselen Adalet Sesi” adlı bu kitap da tam olarak böyle bir hikayeyi anlatıyor.

Kitap, Pakistan’da adalet ve insan hakları için mücadele eden cesur insanların gerçek yaşam öykülerini sunuyor. Yazar, bu kahramanların gözünden Pakistan’da namus cinayetleri ve toplumsal adaletsizlik gibi sorunları anlatarak, bizi düşündürüyor ve harekete geçmeye teşvik ediyor.

“Namus Adına”, sadece Pakistan’da değil, dünyanın her yerinde adaletin ve insan haklarının ne kadar değerli olduğunu hatırlatıyor. Kitap, sık sık unutulan veya görmezden gelinen bu sorunları cesurca ele alıyor ve değişim için umut aşılayan gerçek hikayelerle dolu.

Bu kitap, adalet ve insan hakları savunucuları için bir ilham kaynağı olmanın yanı sıra, herkesin adaletin peşinden koşma gerekliliğini anlaması için önemli bir kaynak. “Namus Adına”, adaleti ve insan haklarını savunma konusunda herkesin üzerine düşen sorumluluğu hatırlatıyor.

Eğer dünya genelinde insan hakları ve adalet konularında bilinçlenmek ve harekete geçmek istiyorsanız, bu kitabı okumalısınız. “Namus Adına”, adalet için sese dönüşen bir hikaye sunuyor ve bu hikaye, dünyayı daha iyi bir yer yapma yolunda ilk adımı atmamıza ilham veriyor.

Okurken su gibi akan bir kitaptı. Okumayı düşünenlere tavsiye ederim 😊.

Yazımızın sonuna geldik. Umarım sizler de kitapları beğenirsiniz. Okumaya zaman ayırdığınız için teşekkür ederim 💐.

Görüşmek üzere!

Bu arada unutmadan, yazımı okuyarak geri bildirimlerde bulunan çok sevgili ekip arkadaşım Kübra’ya kucak dolusu sevgiler 🌼.

--

--

Bircan Özmen
Life@TurkNet

Yazılım & ürün yönetimi, Agile metodolojileri üzerine teknik yazılar yazıyor 🖊️ çeşitli konularda ise kişisel deneyimlerimi açıkça paylaşıyorum 🙋‍♀️.