Zaman lazım, peki ne için?
Asıl sorunun 4–4–2 veya 4–2–3–1 olmadığını, rol ve alan paylaşımının yeni kurulmuş bir takımda en önemli problem olduğunu söyleyip durdum sezon başından beri. Nitekim gül gibi 4–2–3–1 ile üçlük olduk dün akşam. Kadroyu gören herkes “Hah, işte bu, kalede de Volkan olsaymış tamammış.” demişken üstelik. Yalan mı?
Van Persie yerinde, Volkan Şen 11'de, bıçak gibi üçlü orta saha ile hem de. Tek kelime ile berbat oynadık. Hoca’ya katılmıyorum, ilk yarı da kötüydük. Rakip hafife alınmış, temposuz, otobüs beklerken paslaşır gibi ağır, tembel, geriye düştükten sonra dağılmış, o panikle saldıracak gücü bile bulamayacak kadar bitik. Kötüye ne denir başka. Kötüydük işte.
Kasımpaşa maç yazısında Van Persie için söylediklerimi alıntılıyorum aşağıya:
Van Persie hazır değil. Uzun sakatlıklarla dolu kötü bir sezondan sonra geldi. Bunu bilerek transferi yaptık ve şimdi zaman vermek zorundayız. Vitor Pereira da bunun farkında ve onu oynatarak ama omzuna tüm yükü bırakmadan hazırlıyor. Sahaya -sağda RVP’li- asimetrik dizilişimizin sebebi bence bu. Merkezde Fernandao gibi güçlü bir oyuncu varken, henüz yükleme aşamasındaki Van Persie’yi en ön cephede kullanmak problem çözmek yerine yenisini yaratabilir/di. Bu yüzden uzun vade düşünerek daha az hasarlı çıkabileceği senaryoyu tercih etti Hoca, bence.
Anlatabildim mi? Van Persie hazır değil. Hoca farkında, bu süreci Van Persie ve takım için minimum hasarla geçmeye çalışıyor. Bu ne RVP’nin ne de VP’nin suçu. Zaman en çok bu konuda lazım. Yani oynaması, oynayarak güçlenmesi lazım ama azman stoperlere kurban etmek, dün akşam görüldüğü gibi riskli. Neden sağda (serbest) diye hayıflanmayalım yani.
Roller (sorumluluklar) ve alan paylaşımı dedim ilk paragrafta. Son yıllarda en keyif aldığımız Ersun Yanal takımını örnek alalım. Bekler serbest, Topal 3. stoper, Kuyt ve Sow kanat forvet. Tempo, ön alanda baskı ve dayanamayıp beli kırılan rakipler. Şimdi başka bir teknik direktör. Bunu oynatmayacağı aşikar. Pas diyor. Kimyası oturmayan takım kaş yapıyım derken göz çıkarıyor. Pasın da bir sonu, daha doğrusu amacı, yönü var. Hücum futbolu diyor. Ama sadece Nani’nin ayağına bakan takım resmen hücum edemiyor. Agresif olacağız diyor. Ama ön alanda -cılız- ilk mevziyi aşan rakip kalemize geliyor. Kısaca ne toplu hücumu, ne de toplu savunmayı beceremiyoruz şu anda. Duyanlar hoşlanmıyor ama kusura bakmasınlar tek çaresi zaman.
Birkaç hatası var Vitor Pereira’nın. Bu yeni takımın omurgasını [Volkan, Kjaer, Josef, Fernandao] oynatmadı dün akşam. Doğru ikisi sakattı. Ama işte ikisi sakatken kalan ikisine mecburdu. Fernandao’yu başka maçta dinlendirebilirdi ya da Van Persie’yi bir başka maçta uçta test edebilirdi. Her takım bir iskelet üzerine inşa olur. Ersun Yanal takımında Caner-Egemen-Topal-Alves-Gökhan’dı iskelet. Bu 5'linin oluşturduğu güvenli huni ile tüm sahayı domine ediyordu Fenerbahçe. Bugün, sezonun bu noktasında Fenerbahçe’nin iskeleti yukarıda saydığım 4'lü. Rolü ve alanı kesin, form durumu rolüne ve görevine uygun takımı taşıyan oyunculardı. Yokluklarında birkaç oyuncu hariç başı kesik danaya döndü takım bir anda. Arkadaşlar kusura bakmayın, bunun için de zaman lazım.
Diğer bir hatası maçı okuyamaması bence. Rakibin, bilhassa sahip olduğu fizik güç ile iyi kapanacağı ve hata kollayacağı aşikardı. Özellikle ilk devre Topal resmen fazlalıktı takımda, ayak altında dolaşan çocuklar gibiydi. Kötüydü demiyorum bakın. Fazlalıktı. Tam da dün, Shakhtar ilk maçına çıktığımız gibi 4–4–2 başlamamız gereken maçmış. Biz göbekten zorladıkça, rakip kanatlardan kontra aradı. Göbek sıkıştıkça Volkan ile Nani çizgiye inmek yerine ceza sahası önünde kalabalık yarattı. Bu yüzden yanlış başladığımızı ve akan oyunu da doğru okuyamadığını düşünüyorum. Ama bu kadar kötü futbolu açıklamıyor bu (bana göre) hatalar.
Yazının başlığını “Fizik ile Kimya” koyacaktım ama Güntekin Onay dillendirmiş bunu. O kadar doğru ki. İki kelime ile ancak bu kadar tarif edilebilir bugünkü Fenerbahçe. Yukarıdaki paragraflarda kimyayı anlatmaya çalıştım. Fizik ise hem verimsiz harcanan efor, hem de henüz oluşmayan kimyanın yarattığı mental zayıflık yüzünden sınıfta kalıyor. “Takımın kondisyonu yok, bu takım çalışmamış.” safsatalarına gülüyorum bu yüzden.
Şimdi okuyorum Twitter’da. Vitor Pereira’ya ömür biçiliyor, başka teknik adam isimleri yazılıyor. Aziz Yıldırım’ı yıllardır bu ve benzer sebeplerle eleştirenlerin, işler kötü gittiğinde ilk iş ve hemen giyotini indirmesi ironik. Allah’tan Aziz Yıldırım -sizin kadar- sabırsız değil. Hoşlanmadığınızı biliyorum ama zaman lazım *doğuştan başarılı* Fenerbahçeliler.
Peki zaman ne için? Nasıl kullanmak lazım?
Zaman lazım diyoruz ama *elbet* geçen zamanın verimli kullanılması lazım. İşte bu Vitor Pereira’nın elinde. Karar vermesi gereken konular var, bana göre listesi şöyle olmalı.
- Omurgayı kurmalı: [Volkan, Kjaer, Josef, Fernandao] dedim ben. Bu ise korumalı, değilse netleştirmeli. Takımın sarsılmaz çivilere ihtiyacı var.
- Kadroyu daraltmalı: Ersun Yanal’ın ilk 15 sözünü önemsiyorum. 24 kişiye rol veremezsin; omurga, destekleyici ve parlatıcı parçalar ile 15–16 futbolcunun görev tanımlarını çok net bir şekilde yapmalı. Rotasyon tartışılır zaten de, yeni bir takımda, sezon başında bildiğin harakiri.
- Uyum sağlamalı: Futbol bilgisine ve pratiğine saygım sonsuz. Ama Fenerbahçe’nin yeni transfer etmediği oyunculardan geçmişte nasıl faydalandığını mutlaka incelemeli. Türkiye’nin futbol dinamiklerini -ayıp değil ya- bir bilene sormalı. Avrupalı rahatlığı olarak addettiğim ama zaman zaman toplumumuzda ciddiyetsiz olarak algılanabilecek tavrını gözden geçirmeli.
- Denemeleri bitirmeli: Son günlere kadar denemelerden memnundum ama şerhimi daima koydum. Bir yere kadar. İyi yöneticiler, daha fazla doğru karar alanlar ve bunu iyi uygulayanlardan oluşur. Diego sakatlanmasaydı aslında/belki de cevabımızı alacaktık. Ama artık döndüğünde; hücum-savunma köprüleri kurulmuş, omurgası -sağlam- seçilmiş takımını son kez denemeli ve alışma sürecinin son durağında inmeliyiz. Zira maç başlıyor.
- Karar/lar vermeli: Yukarıdaki 4 madde için karar vermeli. Dilerim doğru kararlar olsun.
Üzüntüleri, hayal kırıklıklarını, hezeyanları anlıyorum çünkü bunları ben de yaşıyorum. Ama aklımın ve geçmiş tecrübelerin söyledikleri küpe. Güveniyorum ve -şahsen- zaman vereceğim. Her koyun kendi bacağından.