İnsanın Gerçek Doğası ve Kriz Ortamlarındaki Değişimi

Baki Akgün
Not Tutuyoruz
Published in
5 min readApr 15, 2023

Felsefe doğası gereği cevaplardan çok soruları baz alan bir hakikate ulaşma biçimi olarak tanımlanabilir. Bilim değildir ve net bir sonucu yoktur. Olayların merkezinde hep bir soru silsilesi vardır. “Biz neyiz?, Amacımız ne?, Bu hayatın sırrı nedir?” gibi sorular örnek verilebilir. Bu tarz genel sorular çoğu insanın aklından geçmektedir. Bu tarz sorulardan biri de “İnsanın kötülük ile ilişkisi nedir?” sorusudur. Bunun cevabı toplumdan tutun dini kitaplara dahi cevap farklılığı bir hayli fazladır. Benim için sorunun cevabı zamanla farklılaşmıştır. Çocukken kötülük kavramını kavrayamazken lise dönemimde bu sorunun cevabı Ying-Yang felsefesi ile özdeşleştirmekteydim. Yani “Her kötülüğün içinde iyilik, her iyiliğin içinde kötülük vardır” sözünü benimsemiştim. Bu iyilik ve kötülüğün savaşı anlamına da gelmekle beraber dini metinlerde hep bu savaşlara yer verilir. Sınama ölçütü olarak terazi metaforu ile bu savaşın galip olan tarafı sonucu cezalandırma veya mükafatlandırma söz konusudur.

Ying-Yang sembolü

Lise hayatı sonrası üniversiteye geçiş ve ara dönemlerde zaman zaman bu fikrim yeniden kafamda gündeme gelmekteydi. Çevrenin değişmesi ile ve değişik kültürlerle etkileşimler sayesinde fikirlerimiz ister istemez etkilenir. Geç de olsa gelen her şeyi sorgulama güdüsü ile hayata dair birçok kalıplaşmış olan veya benimsediğim fikirleri tekrardan süzgecimden geçirme ihtiyacı duydum. Sonrasında bu fikrim de değişti tabii.

Şu anda var olan fikrim şöyledir:

İnsan doğası gereği kötülüğe meyillidir. Kendi çıkarlarına uygun ölçüde yaşar ve ölür. İyilik de bu çıkarlara göre şekillenir.

Bu fikir ilk bakışta kolaylıkla çürütülür gibi gelebilir ama biraz derine inmemiz gerek bunu incelemek için. Bu noktada birçok kavram işin içine giriyor: Vicdan, toplumlar, dinler, aileler ve bencillik. (Çıkar kavramı hakkında bir yazı yazmıştım. Bu yazı için yardımcı olabileceğini düşündüğümden en alta bıraktım linkini.)

Bu kavramlar felsefi bir diğer soruyu da açığa çıkarır. Başta bahsettiğim felsefede sorular soruları doğurur sözü burada örneklendirilebilir. Soru şu “İnsan özgür müdür?”

Kendimce yorumlarsam insan özgür değildir çünkü toplumun olduğu hemen hemen her yerde bir baskı söz konusudur. Yasalar, cennet-cehennem kavramı, vicdan gibi kavramlar kişiyi bir kalıba sokup kararlarını da buna göre değiştirir. Bir örnek vermem gerekirse bir kişi haksız olacağı şekilde herhangi bir sorunu olmayan bir kişiyi yaraladı veya öldürdü diyelim. Nefs-i müdafaa’ya dahil olmadığından hapis yatardı. Kişinin bir ahiret inancı varsa yine öldürülen suçsuz olduğundan dolayı bu kişi cezalandırılıp cehenneme gideceğini düşünür. Bu ikisinin dışında vicdan olarak yoğun bir rahatsızlık ve pişmanlık duyardı. Sırf bunlardan korktuğu için bu suçu özgürce işleyemez işlemez de.

Ivan the Terrible and His Son Ivan on 16 November 1581

İnsan baskı altında özgür olmadığından yaptığı iyiliği veya yapamadığı kötülükten dolayı hakkında düşündüğümüz fikirler bizleri yanıltabilir. İyilik dediğimiz olaysa yukarıda belirttiğim kavramların dışına çıkmadan yine sonucu hep bir çıkara dayanan davranışlar olduğunu düşünüyorum. Ancak iyilik kavramı toplumun çıkarını baz aldığı ölçüde iyilik de denebilir. En basitinden kedileri seviyorsunuz ve yolda gördüğünüz her kediyi sevip besliyorsunuz diyelim. Besleyerek ve severek kendinizi daha hissedersiniz. Dindarsanız din ve vicdan kavramı etkiler sizi. Değilseniz vicdan yeterli olacaktır ve yapmazsanız rahatsızlık hissedeceksinizdir. Bir çıkarlar silsilesi var yine olayın arka planında. Bu da yine bizi getiriyor bencillik (egoizm) felsefesine. Belki de Sezen Aksu’nun beğendiğim şarkılarından birinde yer verdiği “Masum değiliz hiçbirimiz” sözü bundandır.

Kriz Zamanlarında Kendimizle Tanışırız

“Kriz, bir örgütün üst düzey hedeflerini ve işleyiş biçimini tehdit eden veya hayatını tehlikeye sokan, acil karar verilmesi gereken, uyum ve önleme sistemlerini yetersiz hale getiren gerilim durumudur.” Der sözlük.

2 ay önce hayatımızı ve nice hayatları etkileyen büyük bir felaket yaşandı. Felaketin sonucunda büyük bir bilanço, aynı zamanda inanılmaz derecede olaylar yaşandı ve hala da devam ediyor. Bu olaylar yaşanırken mecburiyetten gıda ve temel ihtiyaçları yağmalayanlar bir kenara hafızalarımızda yağmalanan yardım tırları, kuyumcular, saatçiler ve optik dükkanlarına şahit olduk. Açık kalan borsada depremde ihtiyaç olunabilecek malzemelere yatırım yapıldı yatırımcılar tarafından. Hırsızlık olayları arttı. Temel gıda, giyim ve soğukta lazım olabilecek eşyaların fiyatları uçuşa geçti deprem bölgelerinde. Bunun gibi kişisinden tut kurumuna kadar daha nice olaylar… Bunun sonucunda insanların toplanıp linçlediği insanlar ve bazıları masum insanlar... Evet. Bir kriz ortamındaydık ve bunların yaşandığına medyada şahit olduk. Bunlar neden böyle bir ortamda yaşandı? Başlıkta da belirttiğim gibi. Bu olayların suçluları (hırsızlar, yağmacılar, fırsatçılar vs.) hayatında böyle bir suç işlememişlerdir belki de. Belirttiğim kriz ortamında dükkanların duvarları çatladı ve bazıları buralara daha kolay erişebildi. Asayiş yoktu ve kaos vardı. Adaletten ve anayasadan korkanlar bu zamanda takip edilmeyeceğini fark edip suç işlediler. Bazıları dinden korkmadılar ve vicdanına göre bu olayları normalleştirerek işlediler bu suçları. İşte bu dediklerim onların içinde olan ama bu zamana kadar açığa çıkaramadıkları davranışlardı. Baskılardan tırstılar bazı baskılar kalkınca da bu tür olaylarda yer aldılar. Baskılar bu konuda insanları kendileri ile tanıştırır.

Bir insanı tanımanın en iyi yolu kriz ortamında onu tanımaktır. Kriz ortamında bazı baskılar kalkabilir veya kişi konfor alanından uzaklaşabilmesi sayesinde o durumda kişinin davranışları ile çıkarımda bulunabilirsiniz. Bunun bir diğer sebebi dışarısı için kurduğu personasının devre dışı kalmasından ve özünün meydana çıkmasından kaynaklıdır.

Geldiğim noktada insanların üzerindeki baskı kalkarsa eğer o zaman insan ile kötülük arası engelin olmayacağı kanaatindeyim. Belki de iyilik hakkında yanılıyorumdur ve benim de göremediğim bazı durumlar da mevcut olabilir. Bu size anlattıklarım benim gözlemlerimden ve araştırmalarımdan çıkardığım sonuçlardır. Her ne kadar bir karamsarlık söz konusu olsa da gerçeği bilerek ve kötü doğamızın farkına vararak aslında topluma, çevreye ve en önemlisi kendimize fayda sağlayabiliriz.

Untitled-Zdzislaw Beksinski

“Kökleri cehenneme kadar uzanmayan bir ağacın, dalları cennete yükselemez.” (Carl Gustav Jung)

Ve son olarak kendinizi ve potansiyelinizi keşfedin dostlar. Böylece hakikate ulaşmanız ve gerçek benliğinizle tanışmanız bu sayede olur. Sonraki yazılarımda görüşmek dileği ile…

Egoizm felsefesi ile ilgili yazım → https://medium.com/nottutuyoruz/bizler-%C3%A7%C4%B1karc%C4%B1-varl%C4%B1klar-m%C4%B1y%C4%B1z-egoizm-bencillik-felsefesi-7a3af7b39e8

Editör: Orhan Gazi Barak

--

--