Yaratıcı Blog Yazarı Olmanın 5 Adımı
Selamlar Not Tutuyoruz okuyucuları!
Ben de blog yazmaktan oldukça keyif alan bir yazar olarak aranıza dahil olmuş bulunmaktayım.
Bir blog yazarı olarak her zaman aklımda bir konu olsa da bunu okuyucuya daha iyi nasıl sunabilirim fikriyle oyalanıp yazılarımı ertelediğim olur.
Ama elimde bir adım sırası olunca bu ertelemelerin önüne geçmiş olurum diyerek bu yazıyı buraya yazıyorum.
Uzun süredir blog yazılarını aktif bir şekilde yazsam da ara ara orijinallik kaygısına düşüyorum. Sanki her şey hakkında tüm yazılar yazılmış da bana bir özgün içerik kalmamış gibi oluyor.
Bu noktada iki uç konuyu birleştirdiğim yerler, belirli bir seri üzerine yazmak ve hayata artık bu serinin penceresinden bakmak oldukça işe yarıyor.
Zamanında İlham Veren Hayatlar diye bir seri başlatmıştım. Gerçekten beni besleyen ve hayatlarını okumak, izlemekten keyif aldığım insanları ele alıyordum. Daha sonra ise müzikle fazlasıyla ilgili olduğum için benzer başlığı müzik kliplerine uyarlayarak İlham Veren Klipler serimi başlattım.
İlginizi çektiyse biraz göz atabilirsiniz. Hatta sizin de önerileriniz var ise İlham algılarım açık önerilerinizi beklerim.
Bu serileri yazarken kimi yazmalıyım diye düşünmeden hayatın akışındayken “İşte bunun hakkında yazmalıyım.” dediğim şeyler beni yazmaya itiyordu. Belki kendinize ait bir tema bulup bunu seri halinde yazmaya başlarsanız sizin için de konu kısırlığına çözüm olmuş olur.
Yazdığım bloglar artmaya başlayınca bu seri akımı işlerimi oldukça kolaylaştırdı. Bir blogda sanat akımlarına dair seri hakkında yazarken başka bir blogda dijital pazarlama hakkında yazmaya başladım. Yazdığım blog sayıları çoğaldıkça bu yazılar nasıl yazılır diye hiç kaygılanmadım.
Beni asıl kaygılandıran şey yazmaktan uzaklaşmak oldu. Çünkü bir şeyleri tükettiğim kadar üretmem de gerektiğini düşünüyorum.
Zaten blog yazarlığına başlamadan evvel bir yerlerde bir şeyler hakkında deneyimlerimi aktarmak en büyük zevklerimden biriydi.
Yaratıcı yazarlık ise bu işin bir üst boyutu gibi gelir bana hep. Buna dair ipuçlarını da bulacağınız yazıma geçelim isterseniz.
1-Hitap ve Samimiyet
Yazdığınız bloga göre değişebilecek olan bu adım yazarların birinci yüzü gibidir bana göre. Yazıya nasıl başladığı, konuya dair salt bilgi aktarışının içine ne denli kendinden cümleler kattığı, okuyucuya ne kadar yaklaştığı ve bunu nasıl ifade ettiği oldukça önemlidir.
Bazen hiç alakamızın olmadığı konularda bile içerikler tüketmiyor muyuz? Havuz yapımı videosunu izlerken kendimize ne katabiliyor olabiliriz ki?
Yazar için de böyle bir durum söz konusu. Hiç ilgi çekici olmayan bir obje veya terimi öyle bir ele alabilir ki yazar okumak daha fazla öğrenmek ister okuyucu.
Bunun kaynağı ise hitap ettiği kitleye samimiyetini aksettirmesinden geçer.
Yazdığı blog veya bulunduğu sayfa ne ise orada yazmasının nedenini bilen bir yazar devamında zorluk çekmemelidir.
+Neden yazacağım?
-Çünkü şu şu sebeple bunu istiyorum.
Olay bitmiştir! Nedenine sadık kalan yazar tıkanmadan içindekileri aktarır ve yazısını bitirebilir. Eğlendirmek mi istiyorsun, o halde onu yap. Merakla bir sonraki yazılarını beklemelerini mi istiyorsun, cevap belli düşünme cezbet!
2-Okunma Kaygısı Gütmemek
Yeni okuyuculara erişmek belki de en büyük amacınız olabilir ama okunma kaygısı ile yazı yazmaya başladığınızda bu kaygının sizi alt ettiği bir senaryonun içinde boş sayfalara bakan bir karakter olarak sıkışabilirsiniz.
Kaygı denilen terim zaten olumsuzdur bununla birlikte daha fazla okunacak yazılar yazmayı bırakın komple yazmaya bile küsmeniz muhtemeldir.
Belki blogunuzu büyütmek ve bununla beraber daha fazla kitleye erişmek istiyorsunuz, belki anlamlı bir yoldasınız ve bunun çabuk bir şekilde gelişmesini arzuluyorsunuz… Hepsi olabilir, kaygılarınız da normal ama bundan sıyrılıp çıkmak da sizin elinizde.
Size nazaran çok daha fazla okunan şeyler neler diye inceleyip bakarsanız aslında birçoğunun yıllarca emek verilmiş kalemler olduğunu görebilirsiniz.
Yıllanmış yazarlar ile kendinizi mukayese etmeden daha temel ve emin adımlarla ilerlemek için kaygılarımızı bir kenara bıraktıysak bir sonraki adıma geçiyorum.
3-Eleştirilmekten Kaçmayın
Yazılarımızın içerisindeki dinamiğin sorumlusu elbette ki bizleriz. Yazıda akış yoksa, sıkıcıysa, kesik veya daldan dala bir izlenime sahipse o yazı kendi kendine bunu yapmamıştır. Açıkçası bu yazdıkça gelişen bir yolculuk.
İlk yazılarıma verdiğim emekle aldığım eleştiriler karşısında ne kadar üzüldüğümü, karşımdaki eleştiri sahibine içten içe çok kızdığımı anımsıyorum.
Ama yaptığı eleştiri oldukça yapıcı bir şekilde beni geliştirmişti. Yaptığımız iş birçok bilgiyi edinip bunları süzerek ortaya yeni ve özgün bir iş çıkarmak değil mi?
Kolay olacağını kimse söylemedi. Kolay olsaydı herkes yazar olurdu.
Şu güne kadar girdiğim birçok genç yazar toplulukları içinde sürekli yazarlığına devam eden nadir kişiler biliyorum. Yapılan bir işte sürekliliği sağlamak oldukça önemli.
Bu nedenle kaygılanmadan, sıkışık hissetmeden, rahatça sandalye veya koltuğunuzda oturup aklınızdaki fikirleri klavyenize aktarmanızı istiyorum. Bunu sürekli kılmak için yaptığınız işi sevmeniz ve istemeniz gerekecek.
Bir film izlerken notlar alıp bunun hakkında neler yazabilirim diye düşünmek kimine göre oldukça sıkıcı bir işken konu hakkında içerik üreten yazarlara göre pek de sıkıcı değildir.
Özellikle yazıyı bekleyen bir kitle var ise ve onlarla birlikte etkileşime geçebiliyorsa bu yazar için ekstra mutluluk verici bir hale gelebilir.
Tabii bu kitle içerisinde görüşlerinin ortak olmadığı bireyleri de göz ardı etmemesi gerekli.
4-Deneyimlerinizle Yazınızı Süsleyin
Yazım dilimiz, hitabımız ve samimiyetimizden bahsetmiştik. Buna ek olarak sizin hayatta yazdığınız konu ile alakalı bir anınız var ise bunu aktarmanız yazıyı daha iyi bir hale getirebilir.
Gerçek yaşam deneyimlerini paylaşmak, ilişkiler kurmanın harika bir yoludur. Siz de kendi yaşadığınız deneyimleri okurlarınızla iyi bir iletişim kurma aracı olarak kullanabilirsiniz.
5-Yazılarınızda Çarpıcı Unsurlar Kullanın
“Çarpıcı unsur ne olabilir ki?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Bunlardan ilki görsellerdir. Kullandığınız kapak görseli ve başlıklar altındaki görseller ile ilgi çekip “Bu da neymiş yahu?” diyen okuyucuyu kendinize çekebilirsiniz.
Başta okumayı pek istemeyen biri için çarpıcı gelen fotoğraflar yazıyı daha okunur hale getirebilir. İkinci unsur ise kullandığınız kelimelerdir. Başlıkta geçirdiğiniz cümleler, sayılar ve sorular tıpkı yanan lambalar gibi insanların aklında bir şey çağrıştırır.
Mesela benim burada 5 rakamını kullanmam rastgele seçilmiş bir unsur sayılmaz. Araştırmalara göre daha fazla okunan blog yazılarının başlıklarında sayı olması önemli. Üstelik tek sayı olması daha da önemli. Birkaç blogda gezinin; genellikle başlıklarında tek sayı kullandıklarını görebilirsiniz.
Unsurlara yenilerini eklemek sizin elinizde. Sizin okuyucu kitlenize göre değiştirilebilecek unsurlar elde edilebilir.
Not Tutuyoruz’un bünyesinde yazdığım ilk yazımın sonuna gelmiş bulunmaktayız. Blog yazarlığı bazen yorucu bazen de çok keyifli bir tecrübe olabiliyor. Bunu biz yazarlar keyifli hale getirebiliriz.
Sıkıcı veya yorucu olduğu zaman dönüp bu beş adıma bakarak tekrar gözden geçirmeliyiz belki de.
Kaygısız, eleştiriden korkmadan, deneyimleri ve çarpıcı unsurları da eklediğimiz nice samimi yazılarımıza!
Hoşça kalın.
Not Tutuyoruz, üniversite öğrencilerinin ve mezunlarının öğrenim gördükleri bölümler hakkında içerik ürettikleri bir topluluktur. Kişisel deneyimler, üniversite hakkında bilgilendirici içerikler, ilgi alanları ve daha birçok konuyu kapsayacak şekilde içerik üreten bir topluluğuz.
Not Tutuyoruz Kasım 2021'de aktif hale gelerek günden güne değişmeye devam ediyor, siz de bu aileye katılmaktan çekinmeyin!