Sohbet — Aura, Mantra-Zikir, Süngerleme ve Kutsal Görevliler

Ömer Melih Aksoy
Şifahane
Published in
19 min readFeb 4, 2020

Selamlar

Aura Temizlik ve bakımla ilgili bir soru sorulmuştu. Aurayı anlatayım şimdi size.

Aura kişinin bütüncül varlığının dışarı açtığı bir alandır ve bütüncül mevcudiyetine dahil bir organdır.

Bir kişinin kişisel sınırlarını belirler/tanımlar ve kişiyi dış etkenlerden korur. Aura seçici geçirgendir ve inançlar vasıtası ile koşullandırılabilir. Aura bedensel bir organ gibi yara alabilen bir organ olarak düşünülebilir.

Aura çokboyutlu bir bütüncüllüğe sahiptir, çoğunlukla düşünüldüğünün aksine sadece eterik bir varoluşu yoktur. Aura çokboyutlu bütüncüllüğün diğer seviyelerde de mevcuttur

Aura eterik seviyenin ötesindeki seviyelerde biçimötesilik ve sınırsızlık gibi nitelikler kazanabilir.

- Eterik Seviye
- Duygusal Seviye
- Zihinsel Seviye
- Kausal / İradi Seviye
- Üst Mental Seviye
- Ruhsal Seviye
- Kozmik Seviye
- Logoik Seviye
- Esasi Seviye
- İlahi Seviyeler

Aura genel olarak kişisel sınırları belirlediği için Kişilik ve Kendini Müdaafa merkezi olarak görülen Mide çakra ile ilişkilendirilmiştir ancak bu İnsanlığın ve Dünya’nın Gezegensel tekamülü ile daha yukarı seviyelerde merkezlenebilme ihtimali vardır.

Aura’nın tek görevi koruma değildir. Aura kişinin dış Dünya ile ilişkisini kurduğu ara organdır. Aura bütün çakralarla birlikte detaylı olarak çalışabilir, hangi çakra ile birlikte çalıştırıldığı Auraya işlev katar.

Aura Temizliği ve Şifalandırma

Aura temizliği bir çok farklı yolla yapılabilir. Ancak Aura’nın hangi seviyelerde merkezli bir şekilde temizleneceğine göre uygun bir yöntem uygulanmalıdır.

Aura’nın temizliği hem içsel/kişisel içerik ve koşullandırma hem de harici etkenler gözetilerek yapılmalıdır.

Aura’nın içeriğinde bulunanlar kişinin içsel Dünyasının dışarı yansıması olduğu kadar dışarıdaki ilişkilerinin ve bulunduğu ortamların yüklenmesini de barındırır.

Bu yönüyle bilinçaltı-bilinçdışı zihin, kadersel veya ruhsal bir temizlik veya bütüncül şifa çalışmaları yapılması Aura’nın niteliklerini uzun vadede kalıcı olarak olumlu etkiler.

Bir şeyi temizlemeden önce hepimizin önce neyi temizlediğimizi anlamamız gerekiyor. Enerji düşünceyi takip eder. İnançlarımız enerjinin çalışma biçimini koşullandırabiliyor.

Yani bir şeyi nasıl anlıyorsak ona uyguladığımız enerji de o anlayışa göre çalışıyor. Bu yüzden olduğu haliyle gözlemlemek olduğu gibi görmek için meditasyon yapmak çok önemli. Çünkü Aura üzerine çokça kitap yazılabilir.

Ama bu kitapları yazan kişi de Aura üzerine çokça meditasyon yaparak ne olduğunu görür. Öyle bir kitap olsa dahi biz meditasyon yaparak yine daha farklı yönlerini keşfedebiliriz.

Aurayı öncelikli olarak çokboyutlu bütüncüllüğü ile görebilmemiz lazım. Şimdi hayır deseniz de bu soruya aslında dikkatli bir şekilde bakarsanız canlı ve cansız varlıkların auraları ile daima etkileşime girdiğinizi görebilirsiniz.

Auraya dair hislerde de tıpkı koku algısı gibi bir duyu yorulması vardır. Bir ortamın veya kişinin kokusunu ilk başta alır bir süre sonra o kokuyu duyumsamamaya başlarsınız.

Aslında algıladığınızın yetmesidir, ortamın kokusunu artık biliyorsunuzdur daha fazla dikkatinizi işgal etmesine gerek yoktur. Aura algısı da böyle hayatınızı işgal etmek istemez. Ciddi bir tehlike varsa veya ciddi bir önem varsa algı kalır. Yeterince dikkati verdikten sonra gider.

Ama yine de eğer dikkatli bir şekilde bakarsanız aurayı okumaya başlarsınız, Aura algısı bu yüzden genellikle iradeye dayalıdır.

Bir istemsiz algılama var bir de istemli algılama var.

Yorum

Örneğin bir kişinin sabit bir aurası olduğunu görmüyorum o kişinin o anki durumu ve hislerine göre değişiyor. Bitkilerde de aynı şey oluyor.

Anlık biçim, renk, yayın konularınad gerçekleşen aura değişimleri genellikle Duygusal / Düşünsel / Eterik seviyelerdedir sabitlik ve süreklilik teşkil etmez.

Ama Kadersel Aura daha başkadır, kişi kararlarını alışkanlıklarını veya kaderini değiştirene kadar sabittir. Ya da yeni bir inisiyasyona kadar.

Aura’nın da sabit olduğu bazı seviyeler var

Auranın temel meselesi kartta da yazdığı gibi Kişinin Kişisel Sınırlarını Belirleme, Evren ile İlişki Kurma ve Evren ile Alışveriş. Bu yüzden Aura sadece bir seviyeye kadar form/biçim tutar ötesinde tutmaz ancak işlevleri devam eder ve okuma/tarama/sezme yoluyla bilgi alınır.

Bu form/biçim de kişinin haline göre durugörür tarafından görülür ve bazı bazenler ben bu görülen biçimin durugörürün kendini nasıl koşullandırdığı ile ilgili olduğunu düşünüyoru.

Birinin basıklık gördüğü yerde öbürü çatlak görebilir ama ikisinin de bu biçimlere dair yorumu aynı olabilir. Ancak bu test edilmesi gereken bir hipotez

https://medium.com/sifagonullusu/175a87b40e63

Şimdi Aura algılama konusunda sıkıntılıysanız yapabileceğiniz bir kaç teknik var.

Bunlardan ilk söyleyeceğim teknik Ujjayi Pranayama ile Omurga Nefesi birlikte Aura’yı işlemek. Böylece elektrik terimlerine göre bir eterik/psişik anahtarımızı açarak devremizi çalıştırmış oluyoruz.

Ujjayi pranayama boğazdaki epiglottiste bir sürtünme sağlayarak boğaz çakrayı uyarır. Bir rüzgar veya okyanus dalga sesi oluşturuyoruz nefes alıp verirken. Teknik de basittir; fısıltıyla konuşurken ne yapıyorsanız bunu nefes alış verişinize uyguluyorsunuz. Bir kaç nefes alış verişinden sonra enerji algısı açılır. Hemen algı açılmıyorsa algı organlarının aktifleşmesi için Meditasyon ve Şifa ihtiyacının karşılanması gerekir.

Bu enerji algısı bazal enerjiler süblimleştirildiği için bütüncül mevcudiyetinize yayılabilir ve sabitlenebilir. Bu nefes çalışması ile psişik bedenlerde ince işçilikler yapılabilir.

Bu esnada algıyı vurgulamak için içsel gözünüzü üçüncü gözünüze de odaklayabilirsiniz. Bu odaklanmaya Shambhavi denir şehadet merkezinize bakmaya. Gözünüzle gözünüze bakmak gibi düşünün. Gözlemcinin kendini gözlemlemesi ile gözlemcinin gözlem olgusunu gözlemlemesi birliktedir.

Algılamanın kendisini algılayınca algıya dair işlemler de gerçekleştirebiliriz.

Aura hakkında başka sormak istediğiniz bir şey var mı?

Soru

Çalışmalarla auranın genişlemesi gibi bir durum oluyor mu, yani daha geniş alanı kapsaması gibi, yoksa güçleniyor mu?

Bu konu sadece Eterik değil. Aynı zamanda Etik ve Karmik.Aura genişliği sizin topluma ve evrene nüfuzunuzla orantılı. İcazetiniz ve yetkiniz artarsa genişler. Dünyadaki veya Evrendeki etkiniz veya yetkiniz artarsa büyüyor, büyüdüğü için sonraki etkileri de büyüyebiliyor. Etki alanınızdaki varlık sayısı ile alakalı biraz da durum. Fizik Ötesi Şİfahane’de gönüllü çalışma yaptığımızda genişlediğini gözlemledim. İnsanlar sizin hakkınızda konuşuyorsa da genişliyor.

Soru

Benim son bir sorum olabilir aura konusu ile ilgili uygunsa. Aurayı renkli görmek ne anlama geliyor olabilir? Bir kişinin etrafındaki aura yoğunluğunu mavi yeşil ya da sarı gibi renkli olarak görmenin özel bir anlamı mesajı var mı?

Renkler an be an değişebiliyor. Ama sabit renk görüyorsanız renkleri nasıl koşullandırdığınıza bağlı. Renk sembolizminin kendisi de kişiden kişiye değişiyor. Ben genelde çakralarla ilgili koşullandırdım renkleri. Sabit aura rengi görürsem o yüzden kişinin hangi çakra seviyesinde tekamül ettiğini görüyorum. Başkası başka görebilir yorumlayabilir.

Böyle görülere daima biçimi bilgi saklayan bir kutu olarak görüp biçimi açıp manasına yoğunlaşıp ne anlama geldiğini görebilirsiniz. Dikkati gördüğünüz biçime değil biçimle ifade edilen gerçeğe hedefleyin. Hedefe de ulaştırabilirsiniz. Biçim bazen yanıltıcı oluyor.

Soru

Manaya ne şekilde yoğunlaşabilirim yani örneğin aurasını mavi gördüğüm kişinin o an içinde bulunduğu duygu düşünce durumuna, ben de bıraktığı intibaya, aramızdaki ilişkiye yoğunlaşarak mı?

Temel meditasyon tekniğini uygulayabilirsiniz.

  • Dikkati yöneltip gözlemlemek
  • İlhama ve izlenimlere açık olmak
  • Bunlarla da özdeşleşmeden şehadet merkezinden Tanrı ile birlikte bakmak

Akabinde doğruya ulaşıyoruz. Bunu yaparken İlgi, Merak ve Sevgiyle bakmak dikkatin dağılmasını önleyebiliyor

Soru

Hocam Aura koruma yollarını üç beş madde ile özetler misin? Sonra istersen aurayı temizleme yöntemlerine geçelim.

Gözlemlemediğimiz algılamadığımız anlamadığımız bir şey üzerine yaptığımız işlemler talihimizle kısıtlıdır

Şimdi beyaz ışık imgelemek bizim ne kadar bilinçli ve vahdet halinde olduğumuzla orantılı bir kuvvete ve işleve sahip

Eğer İlahi Nizam dahilindeyseniz Beyaz Işık çok daha farklı bir şekilde detaylanır dallanır budaklanır derinleşir köklenir güçlenir. Çünkü Anjelik Aurayı yapmayı aşama aşama işlersiniz, bu Ebedi Hayat boyunca seyreden bir süreçtir.

Bunun için ömürlerce kadersel bir yol izlenmiştir ve gerekli birikimler yapılmıştır.

Basit yöntemlerin ileride yetersiz olduğunu zaten çokça kez göreceksiniz. Günlük meditasyon sürenizi 3 saatten yukarı çıkarınca zaten bununla gelen aydınlanmalardan dolayı her gün tövbe edebilirsiniz. Ama bu günlük meditasyon süresinin yüksek olması Aurayı da güçlendirir

Her sorunun kendine özgü bir çözümü var.

Gurular öğrencilerine Mantralar, Mürşidler Müridlerine zikretmeleri için bir takım zikirler verir mesela. Bu durumda manevi enerji ve işlevler bir mantraya/zikre sırlanarak yüklenirler. Meditasyon yoluyla bu sırlar açılır ve işlev kazanır. Daha derin meditasyon yapıldığı zaman işin nasıl gerçekleştiği de anlaşılabilir. Biz bir çözüme alışkınsak, o çözümü bir makro gibi düşünüp bir tane sembol atayıp da işlevin gerçekleşmesini sağlayabiliriz.

Örnek olarak ben burada daha önce Saadet, Beraat, Kısmet gibi zikirler vermiştim.

Benim hem ömürlük hem de ebedi olarak bildiğim bütün koruyucu işlevler bu kelimelere yüklü. Bu zikirleri nasıl sırladığımız içselliğini burada anlatırsam hepinizi topun ağzına koymuş olurum, yıllarca demonik saldırılar altında kaldım inzivalarda zaten.

Emanet zikri hakikat ve güvenlik yüklemeleri taşıyor. Beraat özgürleştiricidir de. Saadet mutluluk yolunu açmak için gereken her türlü işlevi barındırıyor. Bunların hepsinin içindeki manevi işlevler aura sorunlarının çözümü için de uygulanabilir.

Hakeza Şifahane sayfasının alt kısmındaki iksirler de böyledir.

Enerjilerine uyumlama yapılabilir, ama uyumlama öğrenme sorumluluğu doğurur. Bazı iksirlerin ve zikirlerin alt mantığı zaten makalelerde işlenmiş durumda.

Reiki Sembollerinde de aynı mantık var.

Ama zikri-imgelemi yapan kişi Mantrayı yükleyen koşullandıran kişi ile aktif bir telepatik bağlantı kuruyor ise olur. Kur’an Ayetleri de böyle sırlanmış işlevlerle yüklenmiştir, İnsanlar Salavat getirerek peygamber ile bu bağlantıyı kurabilirler. Bu her Kutsal Metin için geçerlidir ve metnin — Kutsal, ilhamın — vahiy, sözlerin — ayet olarak tanımlanabilmesinde böyle bir kutsama yapılması temel şarttır. Ayrıca ayetlerin sırlarını işletmesi için hadimler atanmıştır.

Site ve Makalelerin Ruhsal ve Manevi Yönleri diye bir makalem var girişte, bu sırlamaların benim çalışmamda da mevcut olduğunu anlatıyorum. Tanrı’nın gözetiminde yazılarımı yazarken gerekli işlevleri ve manevi içerikleri yükleyip koşullandırma yapıyor ve Tanrı’ya teslim ediyorum ve O’da kendi kutsamalarını yapıyor.

Görevlilerin paylaşım alanı vardır. Herkesle paylaştıklarını istediğiniz zaman Tanrı onayı ile telepatik yollar ile de alabiliyorsunuz. Anjelik yardım İnsi Melekler üzerinden de gelebiliyor böylece.

Bu ne sağlar? Dünya kadrosundan birinin Dünya’nın ihtiyaçlarına göre Tanrı ile birlikte hazırladığı nimetlerden nasiplenmenizi sağlar.

Uzaylıların genleri buraya uygun değil ki. Bazıları sülfür gazları soluyor.

Bunun dışında maddenin sırlarından yararlanan Kadim uygulamalar var. Kurşun dökme gibi ya da Kükürtle-Tuzla yapılan çalışmalar.

Sirke, İdrar, Çamur, Kaplıcalar, Lavanta, Palo Santo, Öd Ağacı, çeşitli Tütsülerin de koruyucu etkisi var.

Ama her şeye yeten bir alet gibi görmeyelim. Her maddenin kendine has koruyucu özellikleri var, ancak İlahi Nur her şeye yettirilebilir.

Bıçakla çok şey yaparsınız ama testerenin yaptığını yapamaz.

Arsanızın sınırına kalkan koymazsınız çit örersiniz Evinizin duvarını da kalkanla yapmazsınız harçla tuğla ile duvar örülür

Soru

İdrar nasıl bir koruma sağlar? İdrarın tükürükten temiz olduğunu biliyordum.

Anne rahminde bebeğin plasenta ortamının %80-%85i fermante olmuş idrardır. Bebek cildi ve saçının sırrıdır. Kişinin bedeniyle ve bütüncül varlığı ile barışmasını sağlar idrarla yapılan çalışmalar.

Büyülerin ve negatif enerjilerin eterik seviyede çözülebilmesini de sağlar, keseleme veya küvete dökme yoluyla uygulanırsa, özellikle fermante olmuş idrar bu konuda sirkeden daha güçlüdür.

Çok yoğun üçüncü göz tıkanmalarında Jala Neti — burun temizleme idrarla yapılabiliyor, ancak fermantasyon yapılırsa kaynatılmasını ve vücut sıcaklığına döndükten sonra temizlik yapılmasını öneririm. .

Saldırı olarak görülen her şey saldırı değil zaten. Bazen geçmişte yaşanan travmalardır.

Tecavüze uğramışsanız çaresizliğin hakim olduğu hiçbir şey yapamadığınız haller içinde sıkışmış bulabilirsiniz, ama saldırı değil hatıradır.Bunlar zaman zaman alanınızın ihlal edildiği hissi de uyandırır, hakeza Tacize uğramışsanız ve hazmedememişseniz konu böyle cereyan da edebiliyor.

Sanki birileri sürekli alanınıza giriyormuş gibi bir algı oluşuyor.

İlk intibalarda sorun yaşadığınız kişiler geçmiş yaşam bağlamlarında herhangi bir olumsuzluk olabilir, olanı olduğu gibi görmek lazım.

Aura nasıl güçlenir?

Aurayı güçlendirmenin ilk yolu Aurayı koşullandırmak.

Ben önce bir ara alan oluşturmayı tavsiye ederim.

Bu ara alanda bütün riskli enerjiler biriktirilir ve tutulur, zaman zaman bu alana gözlem yapılır temizlenmesi gereken temizlenir ve alınır, alınmaması gerekenler de reddedilir. Atmosferde mevcut olan yükler de bizi etkilemez ama okumamız gerekenleri de okuruz.

Auramız seçici geçirgendir, bu seçimi de biz yapabiliyoruz.

Tanrı’ya dua ettiğimizde bazı araya-kaynak yapan türden varlıklar acele bir şeyler yapabiliyorlar talebimizle uyuşacak şekilde ve böylece Tanrı ile aramıza girip kendilerini Tanrı olarak algılamamıza sebep olabiliyorlar

Olumlu enerjilerimizden taşanları yani kendimize yetecek kadarını aldıktan veya ürettikten sonra uygun kişilerle paylaşmaya koşullandırma yapabiliriz, böylece tükenmeyiz

Mikail, Tzaphkiel, Raphael, Raziel, Gabriel, Uriel, Azrael ile yapılan çeşitli Aura uyumlamaları ve güçlendirmeleri vardır.

Her Başmeleğin Auraya bir katkısı var zaten.

Başmeleklerin altındaki Melekler korolarının da olabiliyor

Hakeza Allah’ın güzel isimlerinin de Auraya has uygulamaları var

Örneğin Mümin, Müheymin, Hafız, Reşid, Hakk, Adl koruyucu ve düzenleyici yönüyle Allah’ın çağrısını sağlar ve Aurada şifalanmalar güçlenmeler temizlikler dengelemeler görülebilir.

Alim ismi ile Aura’yı bilir, Aura’nın içindekileri bilir, Aura’nın içindekileri nasıl işleyeceğinizi de bilirsiniz

Çakraları birlikte çalıştırma yoluyla yapabileceğimiz çalışmalar da var.

Boğaz çakranızdan Reiki veya İlahi Nuru saf haliyle geçirip Mide ve Kalp çakranıza o enerjiyi dökerseniz Aura temizlenir.

Saf Nuru kök-mide-göz ve taç çakralarını birleştirip işlerseniz ve auraya yollarsanız auranın yırtıkları kapanır, yapısal sorunları çözülür

Boğaz ve Sakral biirlikte çalıştırırsanız ve auraya yüklerseniz eterik bağlar temizlenir ve düzenleme sağlanır ayrıca ilişki akışlarınızda da şifalanma görülür

Kalbiniz Gözünüz ve Tacınızla birlikte bir niyet oluşturup bu niyeti İlahi Nur ile yükler ve auraya yönlendirirseniz Aura ışınımızın niyetinizin gerçekleşmesine yönelik çalışır

Çakraları birlikte çalıştırdığınız zaman Aura ile yapabilecekleriniz yaratıcılığınızla sınırlıdır.

Soru

Bu bahsettiğin yükleme ve birleştirme işlemlerini imgelem yoluyla mı yapıyoruz? Yani Allah’ın isimlerini bir dua gibi, zikir şeklinde okuyorum zaten diyelim, boğazımdan geçiyor sese dökülüyor. Ya da gözümle takip ediyorum, taramış oluyorum. Bunu derinleştirmek için nasıl bir imgelem uygulamam gerekiyor, çakra alanlarında bu kelimelerin ışığını hayal etmek ya da vucuduma yayıldığını düşlemek gibi mi

Ömer Melih Aksoy

Nefes, İmge, Zikir, Dua, Muhabbet, Odaklanma ve Gözlem birlikte. Pranayama kompleks bir konu zaten.

Dua halinde olmak İlahi Çakrayı aktifleştirir. Bu da her zaman İdeal yönelimi sağlar. Yani yanlış imgelerseniz Allah imgenin gerçekleşmesini engeller; akabinde bir öneri sunar. Önerisini izlerseniz bütünün en yüce hayrına olan gerçekleşir.

İlahi çakranın yeri neresi diye soracak olursanız, her yerdir.

Allahu Ekber zikri de bu aktivasyonu sağlar. İlahi Çakra Tanrı varlığının bir ifadesidir. Bütün evrene yaygındır Evrenin yaratımından öncesinde Evreni yaratan dinamizmi ve bilinç halini işaret eder.

Hem Allah’ın hem de İnsan da dahil Varlıkların anatomisinde düşünelim bunu biraz da. Evreni yarattığı kadar Evreni düzene sokar şifalandırır da. Herkes arasında bir bağ kurar.

Galübela ile de ilgilidir bu yönüyle

Tanrı ile İnsan’ın ilk bakıştığı halinde mevcut olan bir parçadır anatomik olarak. İnsi ve Gaybi Melekler de İlahi Çakraya dair çalışmalarda faaldirler.

Soru

Daha önce böyle bir soru soruldu mu konuşuldu mu bilmiyorum fakat, biz Tanrı’yı her mekan ve zamana yayılabilen, algısı gücü her yere genişleyebilen bir varlık olarak görüyoruz. Herhangi bir işe yetişemeyeceği mantıksız görünüyor. Bu durumda görevlilerin işlevi ve varolma amacını nasıl açıklıyorsun? Yani Tanrı görevlilere niçin ihtiyaç duydu?

İlahi Nizam ile madde ve eter ortamlarında yapılanma oluyor aslında evrenden büyük bir yapı olduğu için üst seviyeler biçim ötesi, ama alt seviyelerde biçim vekillerin faaliyetleri ile sağlanıyor.

Allah öğretir terbiye eder Rabbdir. Varlıklar da öğrettiğini uygular ve böylece tekamül eder

Yani öğrenmişlerin vekilliğine gerek olmasa da işleri yapmaları engellenirse varlık gelişmez. Bu katılım bir tekamül şartıdır yani. Bu Zekatla belirtilir İslam’da.

Tanrı özgür iradeyi kanun olarak belirlediği yerde Evren üzerindeki mutlak gücünden kendi isteği ile feragat ediyor.

Sorumluluklarını almayacak kadar kör bir topluma da sorumluluğunu almadığı zaman ne olduğunu göstermek için kendi özgür iradesi ile müdahale etmemeyi seçebilir.

Dua karşılıklı sorumluluktur. Teslimiyet ve Tevekkül karşılıklıdır

Allah da teslim eder. Allah da kendisine vekil ister.

Yoksa herkes Peygamberlik yapabilirdi. Ya da kimse doktora gitmezdi şifası Allah’tan doğrudan gelirdi

Kendisini bilmemiz için meraklı olmamızı şart koyuyor bu durum.

Şimdi sınavda hoca gelip yan masadaki arkadaşına soruların cevaplarını verse olur mu?

Yaratım ve Tekamül yasası Kula katılım sorumluluğu verir. Her amelimiz bütüne bir şekilde etki edebiliyor.

Allah kendim çalarım kendim oynarım türü bir senarist mi ki? Öyle bir amaçla bir yaratım yapmış olsa da kendi mutlak hükmünün sürdüğü biz o evrende o ortamda değiliz. Belki hayal ettiği zaman öyledir ama yarattığı zaman böyle değil.

Bizim evrenimizde biz yaşadığımız ortamın yaratımı ve tekamülünden sorumluyuz. Bu evrende bulunan bir gezegeni Cennet haline getirme işini sadece Allah yapmaz. Bunun için insanlar gönüllü olarak Rıdvanlık icazeti alır ve bu icazeti uygulamaya koyarlar.

Kendi haline bıraktığımız zaman Dünya nasıl bir yer olur?

Burada Tanrı Kıyamet işini Kıyamet meleği üzerinden yapar. Burada genetik gelişimleri genetikten sorumlu Yükselmiş Ustalar yapar, bu Yaratım ve Tekamül içinde Katılım Yasasından kaynaklıdır.

Allah kendi ihsan ve hikmeti ölçüsünde katılır, kul da kendi ihsan ve hikmeti ölçüsünde.

O yüzden öğrenmediğimiz merak etmediğimiz konulardan da sorumluyuzdu

İnisiyeler tembellik etse, dikkat hatası yapsa, yeterli iş gücünü uygulamaya koymazsa veya çeşitli şekilde insanlar inisiyelerin çalışmalarını önlerlerse burada Cennet bir hayal olarak kalır.

Süngerlemeye Dair

Soru

Hocam süngerlemenin önüne nasıl geçeriz? Ben genelde elimle 3. Çakramı kapatırım. Başka neler yapılabilir?

Ömer Melih Aksoy

Süngerleme kendimizin olmayan enerjileri içselleştirmemiz / özümsememiz bir şekilde bünyemize dahil etmemiz oluyor.

Eğer dikkat edilmezse bizim olmayan yüklerin bize aitmiş gibi algılamamıza ve özümsememize sebep olur.

Yorum

Ben genellikle koruma altında olurum evimden çıkarken,birileriyle konuşurken yada seans yapacağımda kendimi bir ışık fanus içine alır ve tüm çakraları fermuar misali kapatırım bu bende hem kaçakları önler hemde gelebilecek etkiyi kırar karşıya geri gönderir Mikail koruması da yapıyorum. Bir de empati kurduğumuz kişi ile yerine kendinizi koymamaya dikkat edin gözlemci kalın

Ömer Melih Aksoy

Şimdi süngerleme de detaylı konu. Bir çok şekilde süngerleme var. Eskiden söylediğim çözüm Aura, Çakra, Organ ve Bedenleri topraklamaktı ama bazen buna rağmen yabancı yükler kalır. 1. çözüm budur ve genel olarak günlük birikimleri üzerimizden atmamızı sağlar.

Dünya’nın merkezine bir ışık hattı uzatırız ve bu tür yabancı yükleri yerçekimine bırakırız ve enerjisel/zihinsel dip gürültüsü biter.

Dünya bu yabancı yükleri nötrler ve sahiplerine geri yollar ve bunu yaparken İlahi Çakrayı da devreye birlikte sokarsak yükler daha olumlu bir şekilde arınıp şifalanıp dengelenerek gider

Bu her zaman uygulanabilir ne zaman yabancı yüklenme olursa.

Bir diğer husus şifa çalışmalarından önce ve sonra aktif bağı pasiflemek ve korumaya almak. Bazısı eliyle bir yukarı aşağı yaparak kesme yapar

Şifa çalışmasından önce diğer kişilerle olan bağları kesip, şifa çalışmasından sonra şifalanan ile aramızdaki aktif bağı kestiğimizde çalışmadan kaynaklı yük birikimleri olmaz. Bağı tamamen koparmıyoruz hayatımıza devam edebilelim diye akışları kesiyoruz.

Ancak bu uygulamalara rağmen yüklenme devam edebilir. Bundan sonrası çetrefillidir.

Bunun çokça sebebi olabilir

  1. Şifanın eksik veya yanlış yapılması yapılması ve sizin şifayı tamamlama isteğiniz veya ödeviniz olması durumunda Şifalanma tamamlanana kadar yük üzerinizde kalabilir. Bu eksik iş yapmama isteğinden de kaynaklanabiliyor.
  2. Geçmş yaşamlarınızda eski usül sünger şifacılığı yapmış olabilirsiniz, bundan kaynaklı oluşan kadersel problemlere regresyon yapmanız gerekebilir.
  3. Üzerinizde anlamanız işlemeniz gereken yükleri ayrıştırmamış ve gerekenleri yapmamış olabilirsiniz. Bu yükler ailenizden, eşinizden/sevgilinizden, komşularınızdan, dostlarınızdan ve arkadaşlarınızdan gelebilir. Bu durumları anlamazsanız da ileride sizin veya büyük bütünlük için vehim durumlar oluşabilir. Gerekeni yapabilecek aydınlıkta ve donanımdaysanız bu size mesuliyet yüklemesidir.

Yani yüklenme devam ediyorsa bu her zaman Süngerleme olarak görülmemeli. Bir öğrenme ödevi ya da uygulama ödevi olarak da yaklaşılabilir.

Yorum

Bir bağ devam ediyorsa bu hissedilebiliyor bende duygu değişimi oluyor sonra bana ait olup olmadığına bakıyorum bana ait değil ise biliyorsam yada bilmiyorsam dünya merkezine yada Tanrıya ışığa yönlendiriyorum

Ancak bunların da ötesinde yüklenme devam edebilir.

4. Kadersel meseleler… Kul hakkına girildiği zaman olur. Ya sizin kul hakkınız ihlal edilmiş ya da siz birinin kul hakkını ihlal etmiş olabilirsiniz. Bu geçmiş yaşamlardan da taşınabilir ve kişiyle tekrar tanıştığınız zamanlardan itibaren başlayabilir

5. Birlik bilinci, samimiyet, içselleştirme ve özümsemeye dair yanlış inanç ve ifadeler. “Sen benim ben sensin” gibi bir ifade bilinçdışında işlediği zaman kişi kendi sınırlarını açar ve kimliksel karmaşa yaşar. Aslında herkes kendisidir, Aura da kişisel sınırlarımızdır ve bu ifade Auranın temel işlevi ile çelişir.

Bununla birlikte Canım, aşkım, kalbim, güzelliğim gibi bir ifade kullandığımız zaman o kişiye dair ne yaşıyorsak kendi içimizde bu parçalara yükleme yapabiliyoruz.

6. Kişinin kendinden kaçması kendini sevmemesi ve kendini kandırması karmaşa yaşamasına sebep olur. Kişi kendinden kaçış halindeyse başkalarına tutunur ya da başkalarının yüklerini kendi yükleri olarak görmeye başlar

7. Demonik veya majikal bir yolla yükleme yapılması. Bazı insanlar veya demonlar bazı insanları çöp kutuları olarak görebiliyorlar

8. İnsanların hususi olarak kendi içselliklerini bilinçli veya bilinçsiz olarak dışarı taşırması.

9. Ortaya açık fikir-sanat eserleri, sosyal medya içerikleri ya da medyadan etkilenmek.

Durumu iyice analiz edip gözlemleyip çözümledikten sonra bu kalıplardan hangisine oturuyor anlaşılıp doğru uygulama yapılır.

Bütün bu sorunlar için Şifahane’de Şifacılar için Özel Bakım Oda Kozası var.

Şimdi bazı ilişkilerde özellikle anlaşma özümsemeye içselleştirmeye yönelik, bu yüzden sözleşmeler üzerinden de çalışma yapılarak özümseme yoluyla süngerleme önlenebilir.

Yorum

Bazen de şifa talebi ile gelen kişinin gerçekte şifa istemediği okunuyor sadece zehir bırakmak yada aşı yapmak istiyor yada enerji çalmak

Kul hakkı konusunda geçmiş yaşamlarda yapılan ve muhtemelen devam eden bir vampirizm de sözkonusu olabilir

Kul hakkı olmadan da geçmiş yaşamlardan süngerleme sebeplerinden biri kişinin geçmişte ünlü veya toplumda merkezi konumlarda olması başının kalabalık olması olabilir

Böyle durumlarda genellikle demonik şer, psişik travma veya bilinçaltında izin verici kalıp durumu da olabiliyor. Yoksa topraklayınca gitmesi lazım.

Yorum

Yok bence bu korunma yolları yetersiz Bu yöntemler sadece üst düzey enerjiye ulaşmış şifacıları koruyor Yeni başlamış veya orta düzey birini korumuyor Farklı bir metod gelişmeli bunun için bence.

Yeni başlayanlar repertuarları gelişmeden zaten başkalarına çalışma yapmamalı. Eksik veya hatalı iş yapınca sorumluluk olur.

Yorum

Evet haklısın bu şekilde kendini hasta edenler var

İnzivaya girince de kendi başına kalabilmek için önce yabancıların sorunlarını işleyip anlaması gerekir. Anlayınca çözümü hazırlar.

Yorum

Haklısın hocam yapmamalı da her işin bir çıraklığı olmak zorunda. Yoksa çırak bir işe el atmadan ustalaşamaz

Bu durum genellikle bir öğrenme ve uygulama ödevidir, diğer durumlar daha özel durumlar teşkil ediyor

Şifahane’de mesela tatbikat uygulaması var. İnsanlarda mevcut sorunları güvenli bir ortamda anlayıp çözüm üretene kadar hissediyor ve üzerine çalışıyoruz. Sorun çözümünü ürettikten sonra bu kişilere Şifa uygun oldukları zaman ulaşıyor. Bu sorunlar genellikle dualar aracılığı ile şifa talebinde bulunmuş kişiler oluyor.

Budist Tapınaklarında yapılan bir uygulamadır zaten bu. Bodhichitta’yı geliştirmek için daima iyi karma yapmak için uzaktan insanların sorunlarını gözlemlerler ve çözüm üretebildikleri ölçüde üzerlerine alırlar ya da çözüm üretmek için üzerlerine alırlar. Böylece uzaktan konuşmadan gözükmeden yardım eden ruhban gönüllü şifacılar vardır.

Yorum

Bir de şu konu var dışarıdan kişiler ile her türlü çalışmayı yapıyorum rahat oluyor gözlemci olup şahit oluyorum fakat ailem ve yakınlarım ile yaparken bu bir ağrı ise ben ağrıyı kendimde hissediyor gözlemliyor ve şifasını hissediyorum ama işlem benim üzerimde gerçekleşiyor sonra ben arınınca ikimizde şifalanıyoruz bu neden böyle oluyordur

Süngerleme yoluyla şifa zaten aile içinde daha etkilidirve güvenlidir. Aile içinde süngerleme sorun oluşturmaz. Ayrıca aile yapısı zaten geçişlilik oranı daha fazladır süngerleme kendiliğinden olur.

Yorum

Rahatladım

Aile fertleriyle konuşmasanız görüşmeseniz de yüklenirsiniz, bir ömür beraberliğe adım atıyoruz bir aileye doğduğumuz zaman.

Süngerleme şifacı birey olarak aile içindeki ödevinizi yapmak için gereklidir zaten. Ailenize yeterli katkıyı sağlamadan zaten çoğu önemli şifa icazetleri size açılmaz.

Herhangi bir hoca size konuyu anlatsa bile siz anlamayabilirsiniz

Örneğin sülalenizin soyunuzun bedeniniz üzerinde hakkı vardır. Bu durum ileri icazetler için şöyle açılır, ilk başından beridir beşer olan kişilere yani Kadimlere hürmet etmezseniz kendi kendinizi yaralarsınız.

Çünkü Dünyevi açıdan kadimler beşer genetiğinin ilk işçileri, iki ayağa ilk kalkanlar. Eğer siz kadim bir ruhsanız kendi kadimliğinize hürmet edip Dünya beşerine karşı Ebeveyn/Veli sorumlulukları üstlenmeniz gerekir.

Mesela Kadimlerin aldığım kadar vermeliyim gibi bir alma verme dengesi yoktur

Soru

Verebileceğim kadar vermeliyim doğru bir yaklaşım mıdır? Beklentisiz zaten bir şekilde geliyor.

Bence taşanı vermeliyiz. Ama hususi gereklilikler ve ihtiyaçlar varsa da muhakkak karşılamalıyız. İhtiyaçlar inançlardan önce gelir. Ama inançlar davranışları ve alışkanlıkları etkilediği için ihtiyaç karşılamayı engelleyebilir

Soru

Peki hocam Dünyanın enerjisi rezonansları sürekli değişiyor, güncelleniyor Şifa işlerinde de böyle bir güncellenme söz konusu mu şu an Şifa yapma, korunma, arınma vb.

Yani bundan 10 yıl önce geçerli olan bir yöntem, yeni enerjilere geçersiz ya da yetersiz olabiliyor mu?

Evet bir takım gelişmeler var, detaylı bir şekilde gözlemleyebiliyoruz. Bunun psikomekanik, ezoterik ve doğal sebepleri de var ama hemen düşünce trenlerine atlayıp davranmamak lazım.

Ama geçmiş çalışmalar ve yaklaşımlar da çalışmaya devam ediyor. Tao, Tasavvuf, Şamanizm, Kabala ve Yoga gibi Kadim Gelenekler hala çalışıyor. Ama geleneklerde de yenilikler olur.

Gelenekler ilerlediği ve geliştiği zaman korunurlar. Muhafazakarlık ilerlemecilikle mümkün. Yoksa kurulan yapılar zamanın koşullarına adapte olmazsa yozlaşır çürür çatırdar kırılır. Dini problemler muhafazakarlığın ve püritanlığa (saflığın) nostalji karıştırılmasından kaynaklı çıktılar.

Ama Din geldiği zamanki özöğreti korunsaydı halen daha çalışırdı. Ama yine gelişim ihtiyacı duyardı.

Ancak bu yenilik durumu her zaman güvenli değildir. Yeni bir enerji dediğiniz yerde bir cin bir medyuma musallat olup kendi tayfasına kapı açmaya çalışıyor da olabilir.

Bilim Kurgudan önce uzaylılarla ilgili ruhsal öğretiler yoktu. Eğer insanlar o kadar yıl boyunca inzivada Tapınak, Ashram, Dergahlarda gelenekler yoluyla sağlamlaştırılarak süren eğitimlerden sonra Uzaylılara dair kanıtlar görselerdi, bu tür öğretiler ilk bu yüzyıllarda değil çağlar önce çıkardı. Ana Akım Dinlerde de Uzaylılara yeteri kadar yer verilirdi, çeşitli şekillerde Dini metinler sansürlenmiş olsa dahi bu metinler ilk yazıldıklarında ciddi uğraşlar ve araştırmalar sonucu yazılıyordu.

Hakiki bir argüman eğer şu anda Uzaylılara dair anlaşıldığı ve yayıldığı şekliyle deneyimleniyor olsaydı bütün sansürleme çalışmalarına rağmen bu konu direnirdi ve folklorün bir parçası olurdu.

Biraz da insanlar masallara mitolojilere çekiliyorlar hayatlarına Maji veya Simya girince. Bu da Mitomani oluşturuyor.

Ben kozmik yaşamlarımı hatırlayınca uzaylıların beni ziyaret ettiğini düşünmeyi bıraktım, ilk önce hezeyanmış dedim. O hatırlamalara rağmen hala ziyaret ederlerdi eğer gerçek olsalardı. Meğer zorunlu regresyon dayatmasıymış benim için ve bilinçdışım bilincime kusuyormuş.

Uzayda yaşam elbette var ama Gezegenler arasında şu anda vurgulandığı türden bir iletişim kurmaya çalışmadan önce geçmiş yaşamlarımızı hatırlamamız bu iletişimleri yapabilecek psişik sağlık, sağlamlık ve netliğe gelebilmemiz için de elzem önemli. Keza regresyon terapisi sezgisel gelişim sağlamanın en önemli yollarından biri, çünkü tam olarak sezgisel algılarımızı sağlayan organlar ve yapılar şifalanıyor.

Hafıza insanlara sezgilerin algıladığından daha yakındır. Dışarı bakarken ilk önce içsel içeriğimizin filtresinden geçirerek görürüz. İçsel içeriğimiz de geçmiş yaşamların ve beden ötesi boyut deneyimleri ile dolu.

Milyonlarca yıl öncesinin meselelerinden mesul değil miyiz?

Mesuliyetler sağlandığı zaman özgürleşiyoruz. Mesuliyeti sağlamamak bütünün zararına çünkü.

Bilim Kurgu eserlerinden daha da öncesi var haliyle. Bilim Kurgudan önce Bilim ve Sanayi Devrimi ile Ateizm yaygınlaşmıştı.

Ateizm yaygınlaştığı yerde insanları varoluşsal bunalımlara sokunca, insanlarda İlahiyat ve Maneviyat arayışı yine cereyan etti. Ancak arayış Tanrıya isyanla birleşince insanlar uzaylıları Tanrısal olarak görmeye başladı.

Ama bu kompleksin içinde kişinin Dünya Öncesi Geçmiş yaşamları ve Dünyada yaşamaktan nefret etmesi-usanması-bezmesi ve bunun gibi durumlarla birlikte, İnsanlardan-Toplumlardan tiksinmesi gibi hal ve duygular da olabiliyor. Ya da Dindar kişilere, Dini otoritelere karşı düşmanlık da çıkabiliyor.

Soru

Örnek olarak Anunakiler mi?

Anunakileri bir de Sümerologlara sormak lazım. Sümer Tarihi ve Filolojisinden bağımsız bir şekilde kendi yaşadıkları ve hissettikleri üzerinden yapılan mitolojik yorumlarla o çağda anlaşılan halinden çok farklı bir yorum gelebilir, ama senelerce Sümer Kültürünü ve Mitolojisini araştırmış bir Sümer Filologu için temelsiz delilsiz argümanlar bütünü oluşturur.

Bence Pagan Dinler ve Mitler ya Ezoterik İnisiyelerin yaptıkları keramet ve hizmetleri ya da Astrolojik konuları içerirler. Sağlam Astroloji ve Ezoterizm bilgisi ile bakıldığı zaman mitolojilerin altındaki anlamlar gün ışığına çok daha doğrudan çıkıyor. Mitler çok şifreli değillerdir çünkü üretildikleri toplumlarda Aile Eğitiminin bir parçasıdır. Uzakta olanı uzakta yakında olanı yakında aramak lazım.

İnisiyeler Avatar seviyesine ulaşmışsa Tanrısal derece Kutsal olarak görülür. Ama çağlar arasında insanların algı ufukları birleşmediği için yanlış yorumlanabilir. Atatürk gibi bir iş yapan birisi de geçmişte Horus gibi görülüp kültü kurulabilir. Bugün kendisine tapılmaz ama kendisi ile dernekler kurulur, heykeller yapılır, tabloları her yere asılabilir.

Bilimsel ve Siyasi anlayış gelişmediği yerde İnsanlar anlamadığı bir şeyi Tanrıdan veya Tanrılardan geldi diye yorumlayıp tarihsel olarak belgeleyebilir.

Şimdi modern Anunaki mitolojik anlayışı çizgisinde ilerleyen herhangi birinin önüne Enki Avatarı bugünkü enkarne kişiliği ile kendisi gelse tanır mı onu da düşünmek lazım. Doğru bilgileri doğru yorumlayıp, yanlışları ayıklayarak doğru ruhsal çalışmaları yaparak Taç Çakrası üzerinden Akaşik Kayıtlara Erişim yeteneğini açmış birisi tanıyabilir ama.

İnsanlığın günümüz tarihinde önemli olan eski çağlara dair kozmolojik bilgiler, mitolojiler veya ritüeller değil. Bilimsel ve Ruhani açıdan Evreni ve Hayatı doğru anlamak. Dünya’nın yüzeyinden bütün Ruhsal gelenekleri silsek dahi, içgözlem, Tanrı ile muhabbet ve meditasyon yoluyla doğrulara ulaşabilir ve yine gelenekler oluşturabiliriz. Ezoterik İnisiyelerin hepsi daha önceden bu içsel bilgi ile donatılmıştır. Yükseliş yaşamış bir inisiye hali hazırda doğru olanı Dünya’ya gelmeden önce bizzat yaşadığı için bunu hatırlayabilir tekrar uygulayabilir ve emin oldukça gönül rahatlığı ile uygun olduğu sürece herkesle paylaşabilir. Geçmiş yaşamlarımızı hatırlamak bu yüzden de önemlidir.

Tanrı’ya isyan halinde olan birisi de küfür ve isyanın bir ifadesi olarak gayet uzaylıları veya kendisini Tanrı olarak görebilir. Monoteist dinlere mensup kişiler tarafından geçmiş yaşamlarında zarar görmüş, din otoriteleri tarafından adaletsiz bir şekilde cezalandırılmış birisi Monoteist dinlere ve Tanrı’ya isyan etmeye çok yatkındır. Bunlar için de regresyon terapisi yapmak gerekir.

Ayrıca geçmiş yaşamlarımızda Pagan / Politeist dinlere mensup olmamız da bizim için mitolojilere yüzeysel bir şekilde inanmaya ve İlahiyat anlayışımızı tapınmaya sınırlandırmaya itebilir. Ancak Tanrı’nın tapınılma ihtiyacı yoktur, bence İlahiyatta hem Tanrı hem de İnsan için aslolan hakikat, adalet ve muhabbettir.

Bir tane film vardı Afrika’da geçen, bir uçakta bir pilot yere bir cam kola şişesi atıyor, Kabile’den birisi bu şişeyi buluyor ve olaylar gelişiyordu. Filmin adı “Tanrılar Çıldırmış Olmalı” idi. Bununla birlikte Hint yapımı PK filmini de tavsiye ederim.

--

--