Sohbet — Aydınlanma Dehşetinin Sebepleri

Ömer Melih Aksoy
Şifahane
Published in
7 min readJul 27, 2021

Kimisi için esas ve ebedi varlığının kim olduğunuzla yüzleşmesi dehşet vericidir. Bazen bu dehşete sebep olan hikmeti, anlayışı, başarıları, haşmeti, sağlamlığı, sorumluluğu, güzelliği veya gücü de olabilir.

Bazen de Aşkıdır.

Ama dehşete düşen nefstir, bütün bu durum Ruh için olağan normaldir. Bu her an yaşanan bir hakikattir.

Enkarne olurken kendinden ayırdığı bilincin kaynağı olan kendiyle yüzleşmesinin verdiği tuhaf bir dehşettir. Ruhu görmek maddedeki bilinci her ne kadar kaynağı ruhsal olsa da şok edebilir.

Ruhsal plandaki hakikatinizin hiç de sandığınız (ör. bedenli toplulukları içindeki ilişki ağlarında bir parça olmuş bedenli birey halinizle çok tutunduğunuz inançlar) gibi olmaması da dehşet vericidir.

Ruh enkarne olurken Tanrı’nın İnsan’ı yaratma sürecini anlamaya meditasyon yapar. Bir seviyede Tanrı’nın İnsan’ı yaratma biçimi de Bütününden bir Parçayı kendinden ayırarak Ebedi bir bedene yerleştirmesidir. İnsan da enkarnasyon sürecinde aynısını yapar ve şuur bir zihin üzerinden inançlarını projekte eder. Dharma ile Samsara / Hakikat ile Yorumu arasındaki farkın merkez bölgelerinde bu vardır.

Kimisinin de gerçek güzelliğinizi veya Nurani erdemlerinizin hakikatini görmesi dehşet verici olur.

Bu Dünya’ya yaygın vebalardan biri olan Ruhsal Saygısızlığın şifalanmasını engelleyen kabuk sebeplerden biridir. Çünkü daha fani halindeki kıskançlık ile takdir edememe alışkanlığıyla yüzleşmesi gerekir.

Ama gizli veya açık bir narsizm varsa bu bazen ruhun bir güzelliğinden ötürü de olabilir.

Kişinin kendini ruhsal seviyede takdir etmesi, ruhuna saygılı olması icap ettiğinden bu kendini narsizm olarak gösterebilir.

Çünkü sandığınızdan daha güzel olabilirsiniz

Narsistken bu daha da olasıdır. Sadece kendinize ruhsal olarak bakmayı unutmuş olabilirsiniz. Tabi bu her narsizm için geçerli değildir

Bazen dehşetin sebebi bilincin yalnızlığından gelir. Ama bilinç yalnız değildir. Yalnızlık cebren, hile ile, sosyal yaşamdan, soydan veya kültürden üzerine çok yüklenmiştir. Tanrı’nın iyiliğine şahit olmasının önüne kendini sevmemesi engel olarak girmiş olabilir. Ama bu sadece zahiridir.

Tanrı’nın merhameti günahkar için de vardır, ama iyilikleri güzellikleri hemen üzerine yağdırsa günahını pohpohlayıp suçunu meşrulaştırırsa başkasına adaleti ve merhameti kalmaz. Günahkara merhametini terbiye ile yapar, cezayı kişi kendine verir veya hareketleri ile başkalarının kendini cezalandırması için provoke eder. Hem Adil hem Rahim önce ıslah eder hal böyleyken. Tövbe etmeyen kişi de kendini İlahi Özün ve Kaynağı olan Tanrı’nın merhameti ve güzelliğinden böyle esirgeyebilir. Vicdan bütüncüldür ve fani yaşama değil ebediyete bakar.

Sanrısal zehirler sanrısal vebalar da vardır. Bazen de uyuşturucu gibi keyif verir zehir ve ateşli hastalıklar.

Çünkü acı çekemeyecek kadar öldürür veya köreltir. Ama daima yaşarken bir şehadet devam eder, şahit olunan serap da olabilir. Ama zarar çoktan işlemiştir.

Siniri oraya bağlasanız, felci oradan kaldırsanız acısı belirir. Bazen acıdan bayılmıştır.

Şifa olsun

Nur olsun

Nur istediğinizde bunlar da gözükürler. Enkarnasyon geldiğiniz kaynağın nasıl sizi yarattığına ışık tutan bir esrarı vardır.

Mutlak hakikatin peçesini sıyırmak bu yüzden cesaret de ister sebat da sabır da sükut ve azim de .

Bu peçeyi kaldıran tarafımız ölümlü değildir, o yüzden aydınlanmak isteyen birisi şu anki inanç sistemleri ile direttiği yerde gizli bir dehşet, panik ve şok yaşar, utanır, sıkılır… Sıkışır… Durduğu yerde döne döne kendi dibini derinleştirdiği kuyusunu kazar.

Eğer bu gizli halleri hazmedip radikal bir şekilde dönüşmeyi ve değişmeyi kabul ederse. Kişi gerçek değerini bulur, düştüğü ve kazmaya devam ettiği kuyudan çıkar. Ambalaj gider ürüne kavuşulur.

Ömürleriyle hayatı değerlenir, değerlene değerlene yüzmeyi ve uçmayı öğrenir. Konup yerleşmeyi de…

Gerçekten huzurunda mıyız Tanrı’nın. O’nun kürsüsünün önüne veya divanına konup yerleşebiliyor muyuz?

Bu dehşet varken?

Bu dehşet varken ruhsal bir kıtlık olur…

Hep fani yönlerini gördüğünüz insanların ruhlarının aslında çok çok daha güzel ve değerli olduğunun kabulü ile yaşayamayacak olan bence aydınlanamaz.

Çünkü böyle güzelliklerin gerçekleştiği bir yoldur bence ruhsal yol.

Allah’ı anlamaya çalışırken güzelliğine de tekrar baksanız o zeytin yağını bir kaşıkla taşımayı bırakır şişeye koyarsınız.

Yoga’da da zihni bu yüzden akrobasiye alıştırmak gerekir. Çünkü zemini beden, atmosferi hakikat ve duvarları illüzyon olan bir gerçeklik labirentinden çözülüm için şekilden şekile girerek biçimin ötesine geçmek gerekebilir. Ama şekilden şekile girmek biçimin değişkenliğini kanıtlarken. Varlığının doğruluğunu kanıtlar mı?

Allah’ın güzelliğinin biçimselliği olduğu kadar biçimsizliği de vardır. Hani boşluğa odaklanmış gözlerle sonsuz Yaratana Aşık Aşık bakan bülbüllerden güzel şakımaya başlayabilir, Aşk karşılıklıysa.

Maddeye ruh katan sanatı yaparken fani nefsimizi eğitmemiz gerekiyor. En yaklaştığımız yerlerde Beden alışmamış diye havlu atan bir tür olsak evrilemeyiz, Tekamül yani.

Hani bence Melamet hırkası giyen bir yerde de herkesin fani deliliği ile yüzleşirken ebedi güzelliği ile de yüzleşirse delirmeyi bırakır velirir. Kendi güzelliğine de daha fazla zarar vermek lekelemek zehirlemek hastalamak istemez.

Hani Öz Sevgisi, Eş Sevgisi, Allah Sevgisi, Dost Sevgisi, Hoca Sevgisi, Komşu Sevgisi, Evren Sevgisi, Cümle Alem Sevgisi hep birlikte işliyor doğru orantılı(edited)

Her birine koyduğunuz her tuğla aynı yapıyı bina eder.

Karşınızdaki kişiye baktığınızda onun karşı cins olarak yaşadığıyla da yüzleşmelisiniz. O deneyime binaen hem cinsine ve karşı cinsine yönelik seçimlerini yapar. Karşı cinste yaşarken o zamanki hem cinsinizle (fani nefsiniz de dahil olmak üzere) yaşadığınız deneyimler şimdiki cinste yaşarken de karşı cinsinize yaşadığınızı belirliyorsa. Bu ikisini bir arada görüp işlemek lazımdır.

İlahi Aşk çarpar Allah’ın güzelliği çok yücedir fani halleri şok edebilir, bütün buraya kadar anlattığım gözünüzdeki kamaşmaya umarım şifa olmuştur.

Netlik olsun

Afrika’ya veya 3. Dünya ülkelerine yardım etmek istiyorsanız dikkat etmeniz hususlardan biri de budur.

https://medium.com/sifagonullusu/sohbet-yardımlaşmada-ve-şifacılıkta-aşınma-tükenme-sönme-ve-körelme-1-fce5ff72d689

Sohbet — Yardımlaşmada ve Şifacılıkta Aşınma, Tükenme, Sönme ve Kör…

Primitif dönemlerden medeniyet inşası yapmamalarının sebebi birbirleri ile hem madde hem de mana düzleminde savaşa girmeleridir. Bu savaşta oluşan yükler veba gibi genlere yerleşir. Bunun üzerine kıtlık ve açlık gelir.

Bir yerde onlar bu kıtlıktan çıkınca Dünya nüfusu dengeye gelir. Bu dengesizlik de Ruh için dehşet verir.

Onlar da komşudur ve bu açlık kıtlık hali varken, Siz de İnsansanız, Tanrı’dan bir parçadan meydana geliyorsanız, bir açlık ve tatminsizlik de hissedersiniz. İlahi Özde bu hassasiyet vardır. Bu duyarlılıkla eylem ve alışkanlıklar kurulursa; Kabuk çözülür… Yara görülür… İyileştirilebilir…

Kan yine sol karıncıktan aort ile çıkar sağ kulakçığa gelir ama arada kırılır kırılır …. kırılır sonra birleşir birleşir … birleşir öyle sağ kulakçığa gelir bir aşağı iner sağ karıncıktan kırılır … kırılır birleşir … birleşir öyle sol kulakçığa gelir ve yine sol karıncığa döner. Bu belki de “buradaki sonsuzluğu” anlatmanın Tanrı’nın işaret dilinde bir yoludur.

Bu sonsuzluğun işaretini sonsuzluğun içinde yaşayan İnsan bedenine koyan Tanrı, İnsan’ın yaşadığı Gezegene ve Evrene de yerleştirmiş mi bakın görün?

İnsan toplumlarına da yerleşir ama bu toplumsal beden de hastalanabilir.

Akciğerler sonsuz evrendeki sonlu bir hava kütlesinden topladıklarımızla sonsuza açar bizi. Çünkü Dünya ile Güneş sistemi sabit değil, Hava aynı kalsa da.

Boşlukta hareket halindeyiz. Ankh sembolünün esrarını bir de burada görebilirsiniz.

Bu yüzden kimseyi cehennemle lanetlemeyin çünkü için her yanını cehennem sardığı yerde alacaklar / borçlardan adalet haline gelebilmek için yanınıza gelirse size de cehennem sıçrar.(edited)

Başkasının hayatını da kendinizmiş gibi bilin. Sonra Aşığın gözleri ile Aşığınıza bakarsınız kendinizi de Aşığınızın gözünden görürsünüz.

Birinin anasına çoluğunun çocuğunun hayrını göreme emi derseniz, çocuk da kendi hayrı görülmediği hatta bunun yerine hep iftira atıldığı için yıpranır ve zarar görür kendini değersiz hisseder ve değersiz biriymişçe yaşar.

Geçmişindeki laneti kaldırma seçeneğini seçmek yerine geçmişini lanetleyen biri, birinin aptallığından şikayet ettiği yerde kafasına daha da vurarak daha da aptallaştırıp, cehaletinden şikayet ettiği yerde de ona bildiğini unutturarak getirirse şikayetini daha da büyüten birine benzer.

O kadar içiçeyiz ki bir yandan da bu Özün hikmetinden ötürü, bunun bir ucunu paylaştığımız ve aktardığımız genlerden görebiliriz. Genlerimizin %99'u aynı ise çok acayip bir diyapozonumuz var demektir. Bu rezonans da daima var. Yaşam devam ettikçe rezonans da devam ediyor.

Kabul edin ki yaşam ebediyen devam edecek. Deneyim hiç bitmeyecek.

Vakti değerlendirmenin en iyi yolu ne o zaman? Genlerin de böyle olması Doğa ve Hayat kanunlarına göre ömürler yaşayan İlahi Özün hikmetinden,

Öyle bir mantıkla aşk yaşarsınız ki hatalarınız dahi bubi tuzaklarıyla dolu bir evrende güzel doğrulara kıvrılabilir İlahi Aşkta ama daha da ötesi vardır bundan da güzeli vardır

İlahi Aşk kör etmez gözü gönlü açtığı yerde aklı da ihmal etmez.

Peygamber / Evliya / Mürşid / Hoca Aşkı da Tanrı ile yaşadığınız Aşk’ın muhasebesini yapmanıza yarar. Nihayetinde Allah onların da hocasıdır. Onların hocalarının da hocasıdır

Onlar da zaman zaman birbirlerinin hocasıdır. Ama yaratılmışların bazısı daha da hocaların hocası iken Allah en hocaların hocasıdır, Bugün onlardan öğrendiğiniz yerde yarın onlar önünüze küçücük çocuklar halinde gelip siz onlara bir şeyler öğretebilir ve hayata hazırlayabilirsiniz ebeveynleri, akrabaları, komşuları veya öğretmenleri olarak.

O zaman tanıyabilecek misiniz?

Yoksa onların bedensel yaşları ve fani tecrübe eksikliği üzerinden gizli kibir veya gizli gurur ile tahtırevallide bir aşağı bir yukarı mı olacak?

Eğer siz de evvelde bir yerde Kemaliyet eşiklerinden geçtiyseniz, kaldığınız yerden devam edin, olduğunuzu sandığınızdan değil gerektiği yerde bütün algılarınızı açık şahit olduğunuz kendinizden yola çıkın. Olduğunuzu düşündüğünüz yer ile olduğunuz yer arasındaki illüzyon çölü ve serapları da dehşet verebilir. Ama bu dehşet gerçek olsa da sebepleri hep serap olabiliyor.

Aorttan kırıla kırıla kılcallarla yayılan kan kılcallardan birleşe birleşe toplanır ve yükleri ciğerlerden yine aynı yolla boşaltılır, yine yüklenir.

Bu hem İnsan ile Evrenin ilişkisi hem de İnsan ile Tanrı’nın ilişkisine benzer. Ama Evren Tanrı’nın tamamı değildir. Tanrı için Evrenin sonu vardır.

Umarım şimdi gücünüzün farkına varır hakimiyet kazanmaya başlarsınız hayatınız üzerine.

Suda boğulan hava nasıl istiyorsa… Siz de Tanrı’yı ve Hakikati öyle isteyin bu çöllerde seraplara boğulu halinizde. Suda havayı alamayan ölüme kapılıp gidiyorsa. Bu çölde de seraplara kapılan maneviyatta tohumunu filizlendiremiyor. Seraplar kısır ve çoraktır.

Bu dehşetin bir sebebi de hakikate iman etmek yerine seraplarda itikat etmenin; dini, kültürel, bilimsel vesaire dogmalarla kalakalmanın da verdiği bir dehşettir.

Aslında her an bir hayat memat / ölüm kalım meselesi yaşıyoruz. Ama fani yaşama çok alışmış haldeyiz. Bozulduysa tamir olur unutulduysa da hatırlanır. Unuttuğunu hatırlayamayan hafıza da hastadır şifalanabilir

O’na hep bir yol var ama geç kalmamak lazım

Yoksa yol zorlaşır zorlaştıkça da yola koyulmak zorlaşır.

Onun bunun anlattığını dinlemek yeter hale geldiği yerden çok zarar doğabilir kazançtan kayıpla başlar kayıp üstüne kayıpla devam edebilir.

Dibe vurmadan yukarıya gitmek için kişinin de başını eğip düşmüşün halinden düşmeden anlaması gerekir

Gelecek de kişiye dehşet verir

Çünkü kişi kendinin ve/veya çevresindekilerin bütünün hayrı için kendi üzerine düşeni yapmadığını gördüğü yerde

Ahirette cehennem gibi bir Dünya’ya doğup bir çok çileye maruz kalacağını bilir Ruhsal seviyede

Bu da hem nefsi hem de ruhu dehşete düşürür. Nefs özellikle direttiği yerde Ruh yıpranır.

--

--