Hani Ölümsüzlüğü Buluyorduk?

Bir Mikrop İnsanlığa Neler Öğretti ve Öğretmeye Devam Ediyor?

Berk Üstünel
Türkçe Yayın
6 min readApr 5, 2020

--

Sessizlik. Bugünlerde duyduğum tek şey muazzam bir sessizlik. Sabahları uyandığımda artık insan sesi duyamıyorum lakin martıların ve kargaların rahatsız eden gaklamaları kulaklarımı gıcırdatıyor. Neredeyse tüm uçuşların iptal olmasıyla gökyüzünün yeni despotları artık onlar. Sitemizin bahçesindeki kediler de doyumsuz orgazm çığlıklarıyla çiftleşme sezonlarının tadını çıkarıyorlar. Şimdi, odama biraz temiz hava girmesini sağlamaya ve işe başlamadan önce kan dolaşımımı artırmak için beş dakika egzersiz yapıyorum. Evde olduğumdan ve asla dışarı çıkmadığımdan bu yana on beş gün geçti. Bir mikrobun dünyaya hükmettiği ve insanlığın ölümsüzlüğü bulma misyonunu ertelediği izolasyon ve sosyal mesafe çağına hoş geldiniz.

Şubat ayının son günü Antalya’da arkadaşımla birlikte bir koşu etkinliğine gitmiştim. Kaleiçi’nin ortasındaki şirin bir pansiyonda konakladık. Hostelin yeni sahibi Hakan, Mart ayının ortalarında normal olarak başlayan yaz sezonunu bekliyordu ve mekanı yeni misafirler için hazırlıyordu. Önceki işlerindeki birkaç başarısızlıktan sonra yeni işine çok yatırım yapmış. Check-in yapmak için isimlerimizi ekrana yazarken, masanın önündeki televizyonda öğlen haberlerini izlemeye ve 2020'nin nasıl yıkıcı olaylarla başladığı hakkında arkadaşımla biraz konuşmaya başladık. “Abi, tek atışım kaldı.” diye araya girdi Hakan. Gülümseyen ama ciddi yüzüyle “Umarım daha kötüye gitmez yoksa benim için intihar sebebi olur.” diye ekledi. 10 gün sonra, Türkiye’de ilk coronavirus vakası açıklandı.

Başlangıçta her şey normal görünüyordu. İnsanlar işlerine veya okullarına gidiyor, arkadaşlarıyla dışarı çıkıyor, sosyal medyaya hikayeler ve fotoğraflar gönderiyor, alışveriş merkezlerine gidiyor, siyaset ve futbol hakkında konuşuyor, yaz planları hakkında düşünüyorlardı. Elbette dünya gündeminin farkındaydık, ama güneş ışıldıyordu ve yaşamak ve eğlenmek için parlak bir geleceğimiz vardı. Gün geçtikçe vaka sayıları arttı ve yeni önlemler kesin bir şekilde uygulandı. İnsanlar işlerine ya da okullarına gitmeyi bıraktılar. Sosyal medyaya daha az hikaye ve fotoğraf göndermeye başladılar. Arkadaşlarıyla dışarı çıkmayı kestiler. Sadece tuvalet kağıdı ve gıda için alışveriş merkezlerine gitmeye başladılar. Siyaset ve futbol hakkında konuşmayı bıraktılar. Yaz planları hakkında düşünmeyi bıraktılar. Ve Hakan, umarım sen de tetiği çekmemişsindir kardeşim. Ben de dahil herkes “bu bir hayal ya da bir ilüzyon olmalı” diye düşünüyordu. Ancak, bu bir hayal ya da bir ilüzyon değildi. Dayanılmaz gerçekliğin önünde bizim çaresizliğimiz ve yetersizliğimizdi.

Photo by Piotr Chrobot on Unsplash

Geçen yıl, “Yaklaşan Ekonomik Krizden Daha Az Etkilenmek İçin Yapılacak 30 Şey” adlı bir yazı yazmıştım ve bir ekonomik kriz yaşanması durumunda bazı çözümler sunmuştum. Bir mikrobun buna sebep olacağını hiç düşünmemiştim ve krizin yakında geleceğinden emin değildim. Yazının sonunu “Zor günler bitti. Daha zor günler bizi bekliyor. Hazırlıklı olmakta fayda var.” diye bitirmiştim. Güzel hikayeymiş kardeşim diyebilirsiniz ama ben bile buna hazırlıklı değildim. Hayatta kalma oyunu işte şimdi başladı.

“Ne en güçlü olan tür hayatta kalır,

Ne de en zeki olan…

Değişime en çok uyum sağlayandır hayatta kalan”

Charles Darwin

Hepimizin veya en azından çoğumuzun, gelen haberler karşısında ne kadar strese girip gerildiğini ve hayatta kalmak için asıl konulara odaklanmaya çalıştığını biliyorum. Şimdi, evimizde sıkışıp kaldık, bu mikrobun sonsuza dek gideceği günü bekliyoruz. Hastalar sevdiklerini görmeden ölüyor, doktorlar gece gündüz çalışıyor, politikacılar saçmalamaya devam ediyor ve devletler ekonomik destek paketlerini duyuruyor ve işletmeler geleceklerini öngöremiyor. İnsanlık olarak yüzleştiğimiz ve belirttiğimiz her sorun, bize nasıl durup yeniden düşünmemiz gerektiğini öğreten küçük bir mikrop nedeniyle ortadan kayboldu. Son zamanlarda, tekilliğe ulaşmak ve ölümsüzlüğü bulmaktan yapay zekanın dünyayı nasıl şekillendireceğine, veri biliminin 21. yüzyılın en seksi işi olacağından sosyal medyanın nasıl güçlü bir kanal olacağına, hangi girişimlerin unicorn olacağından Endüstri 4.0’ın tedarik zincirini nasıl değiştireceğine, Mars’a nasıl gideceğimizden dünyada bir yazılımın yiyebileceği daha ne kaldıya, hangi programlama dillerini öğrenmemiz gerektiğine, hangi dizileri izlemeye, yaz tatili için nereye gideceğimize kadar birçok konu hakkında konuşuyorduk. Tüm o birinci dünya sorunları ve arzuları en azından şimdilik ortadan kalktı ve gerçek şeyleri düşünmeye başladık. Yani bir makinenin desteği olmadan nefes almanın harika olduğunu, harcadığımız zamanın çok fazla olduğunu, ailemiz ve arkadaşlarımızla birlikte olmanın önemini, yaşadığımız sistemin güvenilmezliğini, sahip olduğumuz iş ve servetin kalıcı olmayabileceğini gördük.

Photo by Matilda Babaeva on Unsplash

Komplo teorilerinden bahsetmek istemiyorum. Yaşananların sistematik olarak planlanmış bir pandemi olup olmadığı ve nasıl meydana geldiği önemli değildir. Başa gelen çekilir. Muhtemelen, bunlar hakkında çok fazla içerik okudunuz ve izlediniz. Yazının bağlamı bu değil. Ancak yaşadığımız şeylerin etkileri ve bununla nasıl başa çıkabileceğimiz hakkında konuşmak istiyorum. İnsanlar olarak, dünyayı yönetme ve şekillendirme arzumuz kalıcıdır, ancak minik bir direnişe karşı bile kırılganız. Yarının aynı olmayacağını biliyoruz ve bu çoğumuzu dehşete düşürüyor. Bazılarının dediği yeni dünya düzeninin derinliklerine inmeden önce, hayatımızı ve sevgili gezegenimizi etkileyen hemen hemen her şey hakkındaki önceliklerimizi, planlarımızı, davranışlarımızı, alışkanlıklarımı, algılarımızı ve bakış açılarımızı değiştirmemiz gerekiyor.

“Evrene bir çentik atmak için buradayız.

Yoksa neden burada olabiliriz ki?”

Steve Jobs

Bazıları Kıyamet Günü geliyor diyor ve bazıları da lanetlendiğimizi söylüyor. İkisinden de emin değilim, ancak gerçekçi bir yaklaşım benimsemeliyiz. Artık VUCA (Volatility, Uncertainty, Complexity, Ambiguity) zamanlarda yaşıyoruz. Bu faktör nedeniyle, bizi bekleyen sabit bir gelecek olmayacak. Bir eyleme başlamadan önce her şeyin milisaniyeler içinde değişebileceğine şahit olduk. Karşılaştığımız değişikliklere uyum sağlamalı ve farklı olasılıklar için birkaç alternatif ve esnek plan tutmalıyız. Şimdilik karşımızda iki temel sorun var: Pandeminin ne zaman biteceğini tam olarak bilmiyoruz. Ve kapıda büyük bir ekonomik kriz bizi bekliyor olacak. Her ikisi de küresel bir sorun ve eğer dayanışma içinde olmazsak çözülemeyecek. Kelebek etkisi gerçektir. Son zamanlarda küreselleşmeyi yüceltiyor ve dünyanın nasıl birbirine bağlı olduğu hakkında tezahürat ediyorduk. Ancak ülkelerin sınırları nasıl kapattığını ve maskeler için nasıl savaştığını gördük. Zenginlik ve güç bir mikrop karşısında anlamsız hale geliyor. Kaliteli bir sağlık sisteminin ne kadar değerli olduğunu, teknolojinin işi sürdürmek için ne kadar önemli olduğunu, eğitimin her mecrada nasıl verilebileceğini gördük.

Copyright NASA

Öte yandan, karantina ve ekonomik durgunluk sırasında dünya, kendini yenileme fırsatı edindi. Şehirlerdeki asgari insan faaliyetleri nedeniyle hayvanlar kendi yerlerini tekrar geri almaya geliyorlar. Doğa yeniden insanlığı kontrol altına alıyor. Küresel hava kirliliği hemen hemen her sanayi bölgesinde önemli ölçüde azalmakta. Doğaya ilişkin önceki yaklaşımımız ve diğer türlerle etkileşimimiz yanlıştı ve gelecekte barış ve refah içinde yaşamak istiyorsak onları yeniden şekillendirmemiz gerekiyor. Küresel ısınmanın etkileri hala kritik ama umuyorum bu salgın daha iyi ve daha sürdürülebilir bir dünya modeli tasarlamak için insanlık için büyük bir ders olacaktır.

Tüm bunlardan sonra hepimize soruyorum:

Gerçek virüs kim? Küçük bir mikrop mu yoksa biz mi?

Bu bizim için bir lanet mi yoksa sadece bir aydınlanma mı?

Yaptığımız seçimler, cevaplarımız olacaktır.

MAN

Bu yazı ilk olarak berkustunel.com sitesinde yayınlanmıştır. Yazıyı beğendiyseniz yandaki 👏 ‘a istediğiniz kadar tıklayabilir ve yazının diğer insanlara ulaşmasına daha fazla katkıda bulunabilirsiniz. Yazı ve konu hakkındaki düşüncelerinizi yorumlarda belirtirseniz beni çok memnun edersiniz. Sonuna kadar okuyan herkese çok teşekkür ederim.

Benimle berk.ustunel@gmail.com adresinden veya aşağıdaki kanallardan iletişime geçebilirsiniz:

Medium | LinkedIn | Web

Ayrıca diğer yazılarıma aşağıdan ulaşabilirsiniz:

--

--

Berk Üstünel
Türkçe Yayın

Istanbul, TR berkustunel.com business analyst, life-time learner, knowledge trader, motivation booster, tech enthusiast, animal rights activist and many more