Betimleme Özünde Nedir ve Nasıl Geliştirilir?

Betimlemeyi geliştirmek için betimleme nedir önce onu öğrenmemiz gerekli.

Pozan
Yazı Rehberi
5 min readFeb 29, 2024

--

Photo by Annie Spratt on Unsplash

Bu yazıda sizlere aslında kurgu yazımının temelinden bahsedeceğim; öykü de olsa roman da olsa novella da bu dediğim temeli içeriyor. Kurmacanın hangi türünü yazacak olursanız olun bu bahsedeceğim şeyi yani betimlemeyi anlamanız gerekiyor.

Betimleme denildiği zaman çoğu insanın zihninde bir şeyler canlanıyor ama tam olarak ne olduğunu sorsak eminim ki herkesten farklı cevaplar duyacağız. Farklılık olması kötü olan şey değil, bu farklılıkların farklı temellere dayanıyor olması kötü. Hepimiz aynı özden farklı şeyler çıkarıp yontsak değiştirsek bir problem olmaz fakat durum ne yazık ki öyle değil.

Betimleme Özünde Nedir?

Tüm kainat çerçevesinde geçerli sayılabilecek bir yorum getirilemeyeceğinin farkında olarak burada sizlere şahsi yorumumu sunacağım.

Bence betimleme şudur: Olanı olmayanla anlatmak.

Burada ne demek istiyorum sırasıyla açıklayayım. Mesela hikaye içerisinde bir kapıdan bahsediyorum. Kapı eski; yağlanmamış ve hırpalanmış durumda. Bu kapıdan iki şekilde bahsedebilirim.

Eski, yağlanmamış ve hırpalanmış kapıyı araladı.

Bunun yerine şu da olabilir.

İhtiyarlamış kapıyı araladı.

Betimleme aslında budur işte. Kapı olan bir şeydir, hem yaşadığımız dünyada hem de hikayemizin geçtiği kurmaca evrende kapılar vardır. İhtiyarlamış kapı aslında yoktur. Yaşadığımız dünyada da kurduğumuz dünyada da ihtiyar kapı yoktur. Olanı olmayanla anlatmak.

Bunun birçok adı var: Benzetme, teşbih, metafor, mecaz, analoji vb.

En temel, yalın ve kolay betimleme cansız varlıklara canlı varlıkların özelliklerini yüklemektir. Bunun bir diğer versiyonu da insan olmayan canlılara insan özelliği yüklemektir.

Edebiyatı bir açıklama olmaktan, rapor olmaktan ayıran şey de betimlemedir. Betimleme yapmanın birçok yolu da vardır ve yazar kişi de bu yolları öğrenmek istediği takdirde çok kolay bir yolla öğrenebilir.

O öğrenme yöntemi de tabi ki de okumak.

Yazının başında başka insanların betimleme denildiğinde başka anlamlar bulduğunu yazmıştım. Orada demek istediğim şey çoğu insanın betimleme denildiği vakit zihninde uzun, anlaşılması güç cümleler canlanmasıydı. Klasik kitaplar bize bu konuda hiç yardımcı olmuyor. Tabi burada eski dönemlerin edebiyat anlayışını irdelemek gerekir. O vakitlerde sahiden de uzun, anlaşılması güç cümleler kurmak kişinin ne denli kuvvetli birer edebiyatçı, hikayeci olduğuna işaretti.

Yakın dönemle birlikte bu değişti.

Artık bir betimlemenin kalitesine bakarken ne kadar uzun ya da süslü olduğuna bakmamamız gerektiğini düşünüyorum. Eski dönemlerin anlayışları eski dönemde kaldı. O dönemlerin anlayışlarına öyküneceksek bile bunu yeni, farklı bir tarzla yapmalıyız. Yapılanı tekrardan yapmanın kimseye faydası olmaz. Uzun, yoğun ve anlaşılması güç olanı sadeleştirmek de gerilemek olmaz.

Altın işlemeli parlak kapılarının arasından dirayetinden hiçbir şey kaybetmeden geçmeyi başarıp karşısına çıkan tüm zorlukları aşarak güçlüklere karşı durarak atlatmayı başarmış kutsal ışığın en aydınlık, som altından altın sarısı ışıldayan toz taneleri yaprağın üstünde en zarif ve nahif danslarını sergiliyordu.

Bunun bir teknik olmadığını savunmuyorum, bu da bir betimlemedir elbette. Her ne kadar asıl takdir toplayan betimlemeler bunlar olsa da bir an önce gelişmek, tanınmak isteyen yazarların bu biçimdeki betimlemeleri yazmaya girişmesi çoğu zaman olumlu sonuçlanmaz.

Uzun bir betimleme örmek için ufak halkalardan başlanmak gerekir. Yazarlığa yeni başlamış biri olarak ufak ve kısa betimlemeleri bilmeden uzun ve süslü olanlarına girişmek üslü sayı bilmeden logaritma yapmaya çalışmak gibidir.

Betimleme Nasıl Geliştirilir?

İşe ufak ve kısa betimlemeler yaparak başlayacaksak burada bir farkı daha işaret etmemiz gerekiyor. Bu yazıda söylediklerimden dolayı kısa ve ufak betimlemeleri zayıf, yüzeysel zannetmeyin.

Her betimlemenin okura bıraktığı yorum payı farklıdır. Kısa olan betimlemelerin yeterince açıklama yapmaması okura geniş bir yorum payı bırakabilmesi olanağı yaratır.

Yazar bazen karşınıza öyle bir cümle çıkartır ki beş kelimeyle size karakterin tüm hayatını, özelliklerini aktarır çünkü size bir yorum payı bırakmıştır ve siz de okur olarak yazarın sizin bildiğinizi bildiği yaşanmışlıklar vasıtasıyla kurduğu betimlemelere kapılırsınız.

Başka bir yazıda sizlere hikayenizi anlattığınız kitlenin düşünüş biçimini, yaşanmışlıklarını tanıyıp ona göre yazmanızın faydasını anlatmıştım. Bu linkten yazıya ulaşıp inceleyebilirsiniz.

Bu noktada aklınız biraz karışmış olabilir. Bir yandan uzun betimlemelerin güncel anlayışa göre yanlış olabileceğini söylerken bir yandan da giriş için uygun olan betimleme tarzının aslında daha zor olduğunu ve acemi olmayan birçok yazarın tercih ettiği tür olduğunu söylüyorum. Bir yol, birden fazla yola çıkabiliyor.

Özünde betimlemenin ne olduğunu öğrendikten sonra öğrenmeniz gereken şey de bu: Doğru noktada doğru ölçüde betimleme.

Çoğu zaman oburluğum yüzünden olduğu sanılsa da kurmaca yazmakla yemek yapmayı bu yüzden sık sık benzetirim ben. İkisinde de bir şey yapmazsınız bir şeyi inşa edersiniz.

Evet, yemek yapmakla kurmaca yazmayı benzetirken ikisi arasındaki ilişkiyi yapı kurmaya, inşaatçılığa benzettim.

Doğru ölçüde betimleme yapmak önemli çünkü siz bir kavram ya da olgu üzerine ne kadar betimleme örerseniz anlatının odağını o kavram ya da olgu üzerinde o derecede tutmuş olursunuz. Önemsiz bir kapı tokmağı için bir paragraf yazmakla bir karakterin içinde tuttuğu ve kurmaca için çok elzem olan duygular adına bir cümle söylememek yanlış ölçeklendirme olur.

Bu düşünceyi benimsemek betimleme yapmak konusunda hissettiğiniz eksikliği bir ölçekte olsa da hafifletecektir. Hikayenizin iyi görülmesi için her şeye uzunlamasına betimleme örmenize gerek yok. Bir karakterin merdivenden aşağı inmesini anlatırken betimleme yapmadığınız için kimse sizi daha az yazar saymayacak. Yazarlık demek betimleme yapmak değildir.

Doğru ölçekte betimleme yapmak için dikkat edilmesi gereken hususlardan biri de hikayenizin o kısmında tam olarak ne olup bittiğinin bilincinde olmaktır.

Canı pahasına koşan bir karakterin etrafta gördüğü şeylerin uzun uzun betimlenmesine gerek yoktur.

Bir yere çökmüş, karşısındaki manzarayı dürbünle inceleyen birinin gördüğü şeyleri kısaca anlatması da yetersizdir.

Sonuç

Ne yazdığınızın farkında olmak ve ne yazmak istediğinizi bilmek betimleme yapmanızı kolaylaştırır. Bu kazanımları edinmenin en kolay yolu da yazarlıktaki diğer birçok kazanımı edinmenin yoluyla aynıdır, çok çok okumak.

Burada okumaktan kast ettiğim dümdüz yapılan bir okuma eylemi değil. Okuduğunuz cümleleri yeri geldiğinde köşeye alıp bekletip incelemeniz gerekiyor.

Yazarlık becerisini de bir kas olarak hayal edebilirsiniz. Yeterince kuvvetlenmeden her egzersiz programını yapamazsınız, yaptığınız takdirde de çeşitli sakatlıkların gerçekleşmesine kapı aralarsınız.

Farkındalık derken bunu tüm hatlarıyla belirtmek istiyorum. Yaptığınız betimleme sizin zihninizde neyi temsil ediyor, hikaye içinde neyi temsil ediyor ve okur zihninde neyi temsil ediyor farkında olmalısınız. Tamamen olunamasa bile tamamen tahmin edebilmeye ne kadar yaklaşırsanız metniniz o denli iyi olur. Betimlemenizin sizin için, metin için ve okur için farklı anlamlara gelebileceğini fark edip bunlarla oynayabilirseniz böylece derinlikli cümleler kurabilmeye başlarsanız. Aynı şekilde klişe betimlemeler yapmaktan da bu sayede kaçınırsınız.

Bir lego seti yapmak, matematik öğrenmek, yemek yapmak; kurmaca yazmak bunların hepsine benzetilebilir. Kendinizi geliştirdikçe kurmaca yazmanın başka nelere benzediğini siz kendi benzetmelerinizle fark edeceksiniz.

Sonraki yazılarda görüşürüz.

Görüşeceğiz de…

Editör: Tuanna

--

--

Pozan
Yazı Rehberi

Kafamın içinde altınlar var ama çıkmaları için italyan bir tesisatçının aparkat atması gerekiyor.