Yaz Yağmuru

Bir ayrılık ve umut hikayesinin devamı -2

Birisii
Yazı Rehberi
5 min readFeb 17, 2024

--

Bu yazıyı okumadan önce Balkon Sohbeti adlı yazıma bakmanızı öneririm. Şimdiden iyi okumalar.

Photo by Joel Holland on Unsplash

Son balkon sohbetimizi hala çok iyi hatırlıyorum. Zaten senin benden habersiz benden gidişini unutmak nasıl mümkün olabilir ki?

O gün, senin evden gidişinin akşamı seni aradım. Açmadın. Dedim “Belki işi vardır, görünce geri döner.” Ama dönmedin. Ben seni bekledim, sen hiç dönmedin. Sonraki gün kapına geldim, zilini çaldım ama sen evde yoktun. Orada da bekledim. Üst komşun beni görünce dünden beri seni görmediğini söyledi. Eve döndüm. Yine bekledim, yine aradım, yine evine gittim… Herkese seni sordum ama kimseden bir haber alamadım. Sadece en son ev sahibin evden çıktığını haber verdi. Sen, buradan gitmiş miydin gerçekten? Benden habersiz, hiçbir şey söylemeden, öylece gitmiş miydin?

İlk zamanlar inkar ettim. “Yapmaz, belki bir şey oldu o yüzden haber edemedi.” dedim. Sonra sinirlenmeye başladım. Günler geçti ve hiçbir şey olmadı. Ben bekledim ama senden bir haber gelmedi. Nefret etmeye, seni hatırlatacak bir şey gördükçe krizler geçirmeye başladım. O çiçek var ya o çiçek, yüzüne bile bakmadım. Evin güneş görmeyen bir tarafına koydum ve hiç ilgilenmedim. Onu görmek, son gecemizi hatırlamak, beni çileden çıkartıyordu.

Bir gün seni unutmaya karar verdim. Adını; seni yazdığım günlükten sildim, sayfaları yırttım, hiç yoklarmış gibi yaptım. Herkese gülücükler dağıttım, “iyiyim” dedim. Arkadaşlarımla kafelere gittim, sokaklarda şarkılar söyledim, dans ettim. Sonra gün geldi ve evden içeri girdiğim gibi hıçkırıklarla baş başa kaldım. Gözyaşlarım o kadar çok aktı ve o kadar çok aktı ki ben içlerinde boğulduğumu sandım. Ben, seni unutmaya çabaladıkça daha çok hatırladım. Hatıralarım sen, hayallerim sen, rüyalarım sen… Her bir tarafımda sen oldun. Sensizlikte hayat bulmaya çalıştım. Ne hayatı bulabildim ne de kendimi. Her gün daha da yarım kaldım.

Sonra günler günleri kovaladı. Sen hep zihnimin bir tarafında kaldın öylece. Her çalan telefona sen diye baktım, her çalan kapıyı sen diye açtım. Ne telefonlar ne de kapıların ardı bir türlü seni bulamadı. Ben hep bekledim. Her gece kendime sorular sordum. “Neden gitti? Neden haber vermedi? Benim yanlışım neydi?” Düşünmekten uyuyamadım, uyuyamadığımdan düşüncelere daldım. Eninde sonunda bir şeyler dank etti.

Ben, seninle hiç susmadım. Ben, seninle birlikte gerçekten hiç konuşmadım. Senin neyi izlediğini görmedim, neyi duyduğunu dinlemedim. Ben seni anlamayı denemedim. Evet, ben seni sevdim ama sevdiğimi hiç göstermedim. Paylaşılmayan sevgi gerçek midir? Söylenmeyen sözler, harekete geçmeyen davranışlar, anlatılmayan duygular… Ben birini sevdim ama nasıl doğru sevilir bilemedim.

Seninle ilk tanışmamızı hatırlıyor musun? Bir yaz günüydü. Öğle vakti sokağın birinde ikimiz de öylece yürüyorduk. Sonra birden yaz yağmuru değdi bedenlerimize. Etrafımızdakiler ve ben hemen çatıların altına, ağaçların diplerine, mağazaların köşelerine sindik. İşte tam o an fark ettim seni. Kaçmayı değil de kalmayı seçmiştin o zamanlar. Yağmur anca beş dakika sürmüştü ama ben, tüm gün senin o hallerini izlemiş gibiydim. Sen, bana yaz yağmuruyla geldin. Gelişin ani, gidişin hızlı, arkanda bıraktığın ise acıklı bir fırtınaydı. Dünyamı yeşerten de tepetaklak eden de yine sendin.

Çiçeklerime seni anlatıyordum biliyor musun? Benim için aldığın menekşeler o kadar çok anlam yüklüydü ki… Her gece uyumadan önce kokusunu içime çekiyordum. Onlar başucumda durduğu sürece kendimi çok rahat hissediyordum. En güzide yerime teşrif ettiğin gece çok heyecanlıydım. Dışarıdan umursamaz gözüksem de emin ol içimde bir hız treni son sürat aşağıya doğru iniyordu. Bir ara bayılmaktan bile korktum. Biliyorum, bunları duysan çok şaşırırdın. Keşke daha önce seninle paylaşabilseydim. Belki o zaman gitmezdin.

Günler günleri kovaladı ve ben keşkelerimle bir başıma kaldım. Her geçen gün o yapmadığım şeylerin acısı daha da ağırlaştı. İşten ayrıldım, daha doğrusu kovulmama ramak kala kendim çıkmayı tercih ettim. O patron bozuntusunun beni aşağılayarak “Kovuldun!” demesini duymak istemedim. Bir de onunla ilgili çok da iyi olmayan düşüncelerimi yüzüne karşı söyledim. Duyduğundaki yüz ifadesini görmen gerekiyordu. O kadar çok şaşırdı ki! Benden böyle bir şey hiç beklemiyordu. Ama iyi oldu, bana çektirdiği günlerin bir bedeli olmalıydı. Bir de onlar için keşke diyemezdim.

Bir süre kimseyle görüşmeden evde oturdum. Bazı akşamlar ev sahibim kapımı çaldı. Kirayı yatırmadığım için beni uyarmaya geldiğini sandım. Ama işler hiç de benim düşündüğüm gibi olmadı. Her defasında elinde fırından yeni çıkmış kekle karşımda durup iyi olup olmadığımı sordu. Bir kez olsun kirayı geciktirmemle alakalı bir şeyden söz etmedi. Hala birilerini önemseyen insanların var olması güzeldi.

Bir gün yine elinde kekle beraber karşımda dururken onu içeriye davet ettim. Ev çok düzenli değildi ama onun bunu takacağını düşünmüyordum. Konuya nasıl girmem gerektiğini tam olarak bilemediğimden ilk başta sessiz kalmayı tercih ettim. Gözlerim yaramazlık yapmış bir çocuk misali halı desenlerini inceliyordu. Bana utanmamı, kirayı dert etmememi ve seninle ayrıldığımız için üzüldüğünü söyledi. Belli ki senden haberi vardı. İçim titredi. Başka birine senden bahsetme düşüncesi hiç de iyi hissettirmedi. Gözlerim dolmuş bir şekilde yüzümü ona doğru çevirdim ve “Gitti…” dedim. O gece bana öyle bir sarıldı ki kimsesiz kalan ruhum biraz olsun elinden tutulmuş hissetti. Biz başka bir şey konuşmadık ama sessizliğimiz birbirine çok şey anlattı.

O günün üzerinden haftalar geçti. Bir sabah ağabeyimden gelen bir mesajla uyandım. Ağabeyim beni yanına çağırıyordu. İşten ayrıldığımı ve evden hiç çıkmadığımı öğrendiğini, beni merak ettiğini, bana yeni bir iş bulduğunu, bu yüzden de yanına gelmem gerektiğini söylüyordu. Ağabeyimle çok yakın değildik. Aslında büyüdükçe birbirimizden uzaklaştık desem daha doğru olur. İşi için ülke değiştirmek zorunda kalınca aramızdaki bağlar biraz sarsıldı ama yine de onun varlığı her zaman bana güç verdi. Bu mesajı atmadan önce birkaç hafta boyunca beni aramıştı ama ben açmadım, kimseyle konuşmak istemiyordum.

Bir süre yeni bir yere gitmenin ve yeni bir işe başlamanın nasıl olacağını düşündüm. Değişim belki iyi gelirdi. Seni unutmam ya da en azından daha az hatırlamam için bana yardım edebilirdi. Bu evde ve şehirde kalmak her geçen gün beni boğuyordu. Kabul ettim. Ev sahibime buradan ayrılacağımı, para kazandığım an borcumu ödeyeceğimi ve yanımda olduğu için ona müteşekkir olduğumu söyledim. Benim için çok sevindi ve kendime iyi bakmamı tembih etti.

Kısa süre içerisinde eşyalarımı topladım. Zaten çok fazla da şeye sahip değildim. Uzun süredir temizlik yapmadığımdan ev berbat haldeydi. Etrafı temizlerken onunla karşılaştım. Onunla… Gitmeden önce bana verdiğin daha tohum olan çiçekle… Evin güneş görmeyen tarafına koyduğumdan ve yüzüne bile bakmadığımdan hiç iyi halde değildi. Ne çiçeği olduğunu da öğrenemedim zaten. Öğrensem iyi olur muydu orası da muallaktı tabii.

Ağabeyim benim için uçak biletimi aldı. Bir gece vakti sessiz sedasız ayrıldım bu şehirden. Her şeyi geride bırakmak belki de en iyisiydi. Ama unuttuğum tek bir şey vardı ki o da nereye gidersem gideyim anılarımız benimle beraber geliyordu. Hafızam her an aynı sahneyi döndürüp duruyordu ve ben düşünmemeye çalıştıkça o ana daha çok saplanıyordum. Hollanda’nın bilmediğim sokaklarında senin hayaletinle dolaşıyordum.

Seni araştırdım. Nerede olabileceğini bulmaya çalıştım. Aramalarım bir geri dönüt vermedi. Bende bıraktım, bırakmak için uğraştım. Vazgeçmek değil benimkisi, sadece kalbimi daha da acıtmamak, acıtmamak için çabalamak. Zaten bunu da başardığım söylenemez. Gözlerim her bir yanda senin silüetini arıyor. Kulaklarım her duyduğu sesi senin sesine benzetiyor. Ben bırakmaya çalışsam da onlar sana daha çok bağlanıyor.

Şimdi bir çiçek tarlasındayım. Binlercesinin içinde sadece birini arıyorum. Hangisi onu da bilmiyorum ya. Yine de onlarla olmaktan, kokularını içime çekip aralarında uyumaktan hoşnutluk duyuyorum. Belki bir gün rüyama gelir ve ismini fısıldarsın kulağıma. En azından onu bulmuş olurum, seni bulamasam da…

Bu şarkıyı dinlemek isterseniz diye buraya bırakıyorum. Diğer yazılarımda görüşmek üzere. Hoş kalın, hoşça kalın ve benimle kalın…

Editör: Berfin Yeşilyurt

--

--