Çekiçler Sevimli Değildir

Enes Günal
Yetkin Yayın
4 min readJun 5, 2024

--

Ürperdi. Amigdala bölgesi nefret ile doluverdi. Güçlü bir his vardı içinde, eğer kontrol altına alınmazsa yerçekimini dahi kontrol edebilecek bir nefret…

Elindeki kitabı yavaşça koltuğun kolluk kısmına bıraktı. Yatar vaziyete geçti ve gözlerini tavana sabitledi. Bedeninin sadece bir et torbası olduğunu ve eğer kolunu şu an tavana doğru kaldırmazsa sonsuza kadar öyle kalacağına inandı. Hemen kolunu kaldırdı ve işaret parmağı ile tavanı gösterdi. Bu durum bir nevi bir meydan okumaydı. Birilerinin ya da bir şeylerin onun varlığını kabul etmesi konusunda takıntılıydı.

Takıntısı geçmişte yaşadığı bir anıdan dolayı oluşmamıştı. Aksine, gelecekte yaşacağı bir olaydan dolayı şu an bu haldeydi. Çünkü zaman döngüseldir. Aslında gelecek ve geçmiş kavramı aynıydı ve bahsi geçen döngünün ismi “şimdi” idi.

Sonra kendi kendine gülmeye başladı. Dıştan bakıldığında onun gülüşü bir çığlık gibiydi. Bu çığlık, huzursuz günlere inat huzurlu olma isteğini kendine söyleyen bir çığlıktı. Çabası bir sisdi; geçici ve zehirli…

Gecenin dördüydü. Normal insanlar uyuyordu. Yaza girmesine az kalınan günlerdi, etrafta sarı ve gülünç ışıklar vardı. Gece sakindi. Bugün yaramazlık yapmamıştı güneş.

Kendi kahkahasından sonra sokaktan bir kahkaha sesi geldi. Binanın önünde bir ayyaş olabileceğini düşündü, sinsice güldü ve bu ayyaş ile laf dalaşına girmek istedi. Böylece bir kişiyi ezmenin keyfine varacaktı. Acaba en son kiminle laf dalaşına girmişti? Ya da kim ile girecekti?

Güneş kadar olmasa bile yaramaz olduğu günlerde öğretmeni ile söz dalaşına girmişti, sonraki teneffüste kaydıraktan kayıp çenesini yaralamıştı. Her konuşmak istediğinde ağzını ve yara izini -gözükmemesine rağmen- saklardı.

Zaten ikinci katta oturuyordu, yani ayyaş şişeyi fırlatsa bile ona varması çok düşük bir ihtimaldi. Bu umutla perdeyi hızlıca açtı. Kimsecikler yoktu ortalıkta. Fakat ses daha da yükselmişti. Diğer binalara göz gezdirdi. Kimse bu sesten rahatsız olmuyor muydu? Gözlerini birkaç kez ovuşturdu ve tekrar baktı ama kimse yoktu. Hemen aşağı indi ve sesin kaynağını duyularını takip ederek buldu. Bir gece lambasının önündeydi.

Çok sinirlenmişti; nasıl yani, bir gece lambası nasıl kahkaha atardı? Hem de bu kadar sesli bir şekilde. Kendini aşağılanmış hissetti. Gece lambası dalga geçiyordu… onun haysiyetiyle… Ne kadar da uygunsuz bir hareketti. Ben bile bu kadar gülemezken nasıl olur da ayyaş bir lamba bu kadar gülerdi, diye düşündü.

İkinci kattaki dairesine gitti, dolaplarını karıştırdı. Sonradan kilerde, kapının arkasında bir çekiç buldu. Koşarak lambanın yanına gitti ve tehditler savurdu ayyaş lamba için. Bağırıp çağırıyordu, sesinin yaralı çenesinden bu kadar fazla çıkması ilginçti. Eğer kahkahaya devam ederse çekiçle ona vuracaktı. Ayyaş lamba daha fazla kahkaha atıyordu. Kahkahadan başka işlevi yok muydu acaba? Kahkahasının kuvveti onda bunalımlar geçiriyor, sara nöbetleri geçiriyormuş gibi bir hali olmaya başlamıştı. Çekici birkaç kez salladı ama lambaya değen çekiç, tepki kuvvetinden dolayı yere kapaklandı. Pes etmeye niyeti yoktu; lamba hadsizlik yapıyordu ve kimse onun gururunu böyle incitemezdi. Sinirden yerinde duramaz oldu.

Gece yürüyüşü için güzel bir gündü fakat arka sokaklardan bir ses geliyordu. Merakla oraya doğru adımladı yürüyüşçü. Bir kişi, bir lambaya laflar saydırıyordu. Lambaya acımıştı; bir insan bir lambadan ne isteyebilirdi ya? Neyse, zaten eve varmasına az kalmıştı, üstelik uykusu da vardı, bununla uğraşamazdı.

Lamba çok iki yüzlüydü; sürekli deli kişiyi daha da tahrik ediyor fakat başka kişilere karşı masum rolü oynuyordu. Çekici tekrardan savurdu, yetmedi, elleri kanayana kadar lambayı yumrukladı. En son yorgunluktan yere kapaklandı.

Yerden kalkmaya yeltendi fakat orada kaldı. Kendisini cebindeki telefonun alarmı değil, ikinci kattan gelen bir kahkaha sesi uyandırdı. Gece lambası susmuştu, şimdi de tavan kahkaha atıyordu. Bunu görür görmez, sanki önceden güdülenmiş gibi, çekicini aradı gözleri. Sonradan fark etti ki çekiç tavan için yetersizdi. En iyisi evini yıkmanın bir yolunu bulmalıydı. Peki, nasıl yıkacaktı?

--

--