1001 Şifa 41 Baharat: Mesir Macunu
Bitkilerin kökünden, yaprağından, kabuğundan veya tohumundan elde edilen baharatlar; sağlık, beslenme, kozmetik gibi alanlarda tarih boyunca kullanılmıştır. İnsanlar, modern tıp ilerlemeden önce birtakım baharatların hastalıklara karşı iyi geldiğini keşfetmiştir. Bu sebeple baharatları ve bitkileri karıştırıp yeni karışımlar, macunlar elde etmiştir. Baharatlardan elde edilen macunların faydalarının kimi zaman hastalıklardan kurtulmaya yaradığı kimi zaman da zehre karşı panzehir olarak kullanıldığı bilinmektedir.
Tarihte bilinen ilk macun örneği mesir macununun atası olan “mithridaticum ” adı verilen bir panzehirdir. Bu panzehir Mithradates Hanedanlığı (Pontus Krallığı)’nın en ünlü kralı VI. Mithradate’in (MÖ 132–63) zehirlenmesine çare olarak üretilen 54 çeşit baharatın (drog) karışımıyla ortaya çıkan bir ilaçtır. Zehre karşı panzehir olarak kullanılmıştır.
Mesir macunu ise tam 41 çeşit baharatın birleşiminden oluşan şifalı bir macun çeşididir. Kimi kaynaklara ve halkın çoğunluğuna göre kabul edilen, Osmanlı İmparatorluğu padişahlarından Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi Hafsa Sultan’ın hastalanması sonucu darüşşifada hekim olan Merkez Efendi’nin yapmış olduğu 41 çeşit baharat karışımı ile şifa bulduğu söylenmektedir. 1539’dan bu yana her yıl Mart — Nisan aylarında düzenlenen festivalde mesir macunu karılır ve Sultan Camisi kubbe ve minarelerinden halka saçılır. O zamandan günümüze kadar bir gelenek halini almıştır.
Merkez Efendi tarafından bulunduğuna dair en eski belge 1887’de yayınlanan bir salnamede yazılıdır. Bu salnamenin adı Onuncu Aydın Vilayeti Salnamesi’dir. Bu salnamelerin birinde (Onuncu Aydın Vilayeti Salnamesi) mesir macununun her yıl 9 Mart’ta küçük kağıt parçalarına sarılıp halka dağıtıldığı ve bulunuşu anlatılmaktadır.
Yıllıkta Merkez Efendi’nin, Hafsa Sultan hasta olduğu için ona yaptığı yazılmamaktadır. Yıllıkta, şehirde yapılan yerleşim yeri değişikliğinde göç edilen yere halkı çekmek için etkinlik düzenleyip halka da bu yapılan macunu dağıtmak amacıyla yapıldığı anlatılmaktadır. Yalnız yapılan mesir macununun eski tıp anlayışına uygun olması istenmiştir. Merkez Efendi de eski tıp kitaplarını incelemiştir ve mesir macununu o şekilde hazırlamıştır. “Mesir macununun en az beş bin yıllık mazisinin olduğu; Sümerliler zamanında, Nippur şehrindeki İsin mabedinde, yılda bir gün, altın kaplar içinde muhafaza edilen her derde deva bir macun dağıtıldığı kaydedilmektedir”
Hafsa Sultan rivayetinden başka bir rivayete göre Merkez Efendi’nin darüşşifadaki hastalarına 41 çeşit baharat ile yaptığı mesir macununu yedirdikten sonra hastaların kısa sürede iyileştikleri fark ederler. Bu sayede üne sahip olan mesir macununa talep artar. Halkın isteği üzerine ilk başlarda önce sadece hastalara sonra halkın geri kalanına bedava olarak dağıtılır. Bir süre sonra halkın isteği daha çok artar. Bunun üzerine mesir macunu kubbelerden ve imarethanelerden halka saçılmaya başlanır.
Kimi kaynaklara göre ise mesir macununun ilk hazırlanışının çok daha öncelere dayandığı söylenmektedir. 15. yüzyıl Anadolu tıbbının çeviri eserlerinden Terceme-i Akrabadin eserindeki karışımın mesir macunu olduğu da bir takım kaynaklarla ispatlanmıştır. Bu bilgileri Terceme-i Akrabadin şu şekilde bizlere sunuyor: “M.Ö. 163–132 yılları arasında yaşayan, İran asıllı bir sülâleden gelen VI. Mithridates’in zehirlenmelere karşı panzehir olarak kullanılmak üzere bir terkip hazırladığı, bu terkibin Neron zamanında Andromaque tarafından “theriaque (tiryak) ” adıyla geliştirildiği, Galen’in de bu yolda çalışmalarının olduğu bilinmektedir. Theriaque sonraları her derde deva bir ilaç olarak meşhur olmuş, başta Venedik olmak üzere Avrupa’nın bazı şehirlerinde yılın belli günlerinde özel merasimlerle hazırlanmıştır”
Tarihsel açıdan macunun bulunuşuna dair birçok farklı görüş olsa da bunların temelde macun olduğu ancak farklı çeşitlerde olduğu aşikar. Mesir macunu da ondan önce yapılan tiryak ve tarihte ilk defa yapılan mithridaticum gibi birçok farklı baharatın ve bileşenin birleşiminden oluşan şifalı karışımlardır.
Mesir macununu yaparken genellikle zencefil, zulumba, kremtartar, kişniş, kebabiye, havlican, Hindistan cevizi, anason, yenibahar, hıyarşembe, çam sakızı, zafiran, tarçın, udülkahr, çöpçini, hardal, eskir, karanfil, çivit, meyan balı, tiryak, sarı helile, raziyane, kimyon, zerdeçal, tarçın çiçeği, karabiber, çörek otu, darıfülfül, ravent, limon tuzu, kakule, şamlı, vanilya, şeker, günbalı, Hindistan çiçeği, limon kabuğu, galanda, tekemercini tohumu, portakal kabuğu baharatları kullanılır.
Günümüzde mesir macunu, her yıl geleneksel olarak ülkenin hemen hemen her bölgesinden gelen katılımcıları ile beraber yapılan birlik, beraberlik, barış ve kaynaşmayı amaçlar hale gelmiştir. Festival yeri, mesir macununun tarihi olarak da özdeşleşen mekan olarak Sultan Camii ve Külliyesi’nde gerçekleşmektedir. Sultan Camii ve Külliyesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 1988 yılında SİT alanı ilan edilmiştir. Mesir Macunu Festivali 2012 yılında UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirasının Temsili Listesine ülkemiz adına kayıt ettirilmiştir.
KAYNAKÇA:
http://www.acarindex.com/dosyalar/makale/acarindex-1423939341.pdf
http://www.bilimtarihi.org/mesirbayrami.htm
https://issuu.com/orbisvita/docs/2105-mithradates-zehirlerin_krali-r
https://aregem.ktb.gov.tr/TR-202373/mesir-macunu-festivali.html