Bab-ı Hakikat
Bu yazımda Ahmet Ümit’in çok sevilen kitabı Bab-ı Esrar hakkındaki düşüncelerimi ve kendi yorumumu sizlerle paylaşacağım. Keyifli okumalar!
Hakikat Nedir?
Hakikat her alanda karşılığı olan çok kapsamlı bir kelimedir. Felsefede düşüncenin gerçekle uyuşması anlamına gelen hakikat, tasavvufta “İnsan-ı Kamil” olmak için aşılması gereken dört kapıdan biridir. Bir zincirin halkalarına benzeyen bu dört kapıdan geçen kişi ilahiyatta insanın ulaşabileceği en üst mertebeye erişip İnsan-ı Kamil olur. Tasavvufta hakikat dinin iç yüzüdür. Tasavvufi aşk da hakikat gibidir. İnsan aşkı açıklamak için gerçeğe gereksinim duyar. Bu gereksinim madde ile açıklanandan daha fazlasıdır. İnsan her ne kadar maddi bir bedende olsa da mana ağırlıklıdır. Böyle bir varlığın tüm ihtiyacı da aşkta var olan his, ruh ve anlamdır. Bizler aradığımız manayı aşkta bulsak da beklenti içine girdiğimiz an hakiki aşktan uzaklaşırız. Oysa hakiki aşkta beklenti yoktur, dolayısıyla beklentiden doğan hayal kırıklığı da… Aslında maddi gözümüzü kapatıp dünyaya kalp gözüyle bakmayı başardığımızda aradığımız aşkın bu dünyada olmadığını görürüz. Evet, dünyada aşk vardır ama nu aşk bizim gönlümüzü çelip daha fazlasına talip olmamıza yetecek kadardır. Bu aşk bizi tatminsizliğe götürür. Daha fazla aşkı, daha gerçek aşkı ararken yaşadığımız bu tatminsizlik sonucunda hakikati anlayıp ona ulaşmaya çalışır ve gerçek aşka yöneliriz.
Ahmet Ümit de hakiki aşkı anlatmayı seçen yazarlardan birisi. Yazar bu romanında Şems-i Tebrizi ve Mevlana dostluğunu, hakikate ulaşma arzusunu, gerçek aşkı kavrama isteğini anlatıyor. Olaylar ana karakterimiz Karen Kimya’nın işi dolayısıyla Londra’dan babasının memleketi olan Konya’ya gelmesi ile başlıyor. Konya’da olan bir otel yangınının kaza mı yoksa kundaklama mı olduğunu çözmek için görevlendirilen Karen Kimya, Konya’ya ayak bastığı günden beri mistik diyebileceğimiz olaylarla karşı karşıya kalıyor. İlerleyen sayfalarda hikayeye dahil olan kişinin Şems-i Tebrizi olduğunu, Karen Kimya’ya yardım edip onunla bir bağ kurmak istediğini anlıyoruz. Karen Kimya başına gelen mistik olayları ilk başta çok anlamlandıramasa da bir yerden sonra kendini Şems-i Tebrizi’ye kaptırıp hakikati arama yolculuğuna o da dahil oluyor.
Kitapta çoğunlukla Karen Kimya’dan dinlediğimiz babası Poyraz Efendi de gerçek aşka aşık birisidir. Poyraz Efendi Karen Kimya henüz küçük bir çocukken onu ve annesini terk edip gerçek aşkı ararken hep yanında olan dostu Şah Nesim ile kendine bambaşka bir hayat kurmuştur. Poyraz Efendi ve Şah Nesim arasındaki ilişki, Mevlana ve Şems-i Tebrizi arasındaki ilişkiyi andırmaktadır. Babası tarafından terk edilmenin travmasını atlatamayan Karen Kimya Konya’ya geldiğinde içinde babasına karşı dizginlemeye çalıştığı duyguları tekrar gün yüzüne çıkmıştır…
Zaman geçtikçe Karen Kimya hayal mi yoksa gerçek mi olduğu rüyaları sıklıkla görmeye başlar. Karen Kimya’nın Konya’ya geldiği günde tuhaf giyimli bir adam tarafından ona bir yüzük verilir. Karen Kimya iki farklı zamanda kanayan bu yüzüğün gizemini çözmeye çalışır. Yüzükle ilgili yaptığı araştırmalar sonucunda bu yüzüğün semaya çıkamayan bir dervişin düğümlenmiş kalbini simgelediğini öğrenir. Daha sonra Karen Kimya bir rüyasında semaya çıkamayan kişinin babası Poyraz Efendi olduğunu görür. Poyraz Efendi yıllarını hakkı aramakla, onu anlamakla geçirmiştir. Artık bu dünyadan göçmesi gerekirken kızı Karen Kimya onu affetmediği için bir türlü semaya erişemiyordur. Karen Kimya bunu anladıktan sonra babasını affeder ve yüzüğü babasına verir. Uykusundan uyandığındaysa babasının ölüm haberini alır. Karen Kimya buna üzülmez çünkü ona göre babası artık ömrü boyunca aradığı hakikate erişip, huzura kavuşmuştur.
Konya’da tahmin bile edemeyeceği olaylar yaşayan Karen Kimya’nın kitap boyunca kendini keşfetme yolculuğu bir yerden sonra farkında bile olmadan kendimi kaptırdığım bir serüven haline geldi. Kitap kurgu ve Ahmet Ümit’in anlattıkları üzerine kurulu olsa da anlatılanların kurgudan baskın olması okurun odak noktasının anlatılan mistik olaylara yönelmesini sağlıyor.
Bu kitapla Şems-i Tebrizi ve Mevlana’yı bir de polisiye gözüyle okumak, Şems-i Tebrizi’yi tüm iyi ve kötü yanlarıyla tanımak çok güzel bir deneyimdi. Yazım aşaması dört yıldan fazla süren bu kitabı okurken araştırmanız gereken çok şey bulacaksınız ve istemsizce olsa bile bilgiye, öğrenmeye, araştırmaya yöneleceksiniz. Bu kitapla birlikte yaşamı, aşkı ve inancı yeniden düşünüp, sırlarla dolu tarihi bir öyküde çok büyük manalar bulacaksınız. Mutasavvıflara göre beşeri aşk, ilahi aşkın yeryüzüne yansımasıdır. Beşeri aşkta yanmayan, ilahi aşkta pişemez. Bu kitabı okuduktan sonra hakikate olan ihtiyacınızın farkında olacaksınız. Hakikati ararkenki yolculuğunuzda ise huzura ulaşacaksınız.
Unutmayın; “Sırlar sabır denizinin dibinde saklıdır.”
Yazımı beğendiyseniz arkadaşlarınız ile paylaşarak ve alkış butonuna basarak bana destek olabilirsiniz. (Tek seferde 50 alkış atabildiğinizi biliyor muydunuz?)
Bana ulaşmak isterseniz nisanur.dgksn@gmail.com veya nisanurdgksn kullanıcı adıyla sosyal medya hesapları üzerinden ulaşabilirsiniz.
Sevgiyle kalın’