Ejderhalar Gerçek Değildir, Gerçekliğin Kendisidir

Enes Günal
Yetkin Yayın

--

O gün yağmur yağıyor diye dışarı çıkmıştı, özellikle üzerini ince giyindi ki ıslanabilsin. Yağmura borçluydu, birkaç gece öncesinde huzursuzken o, yağmur gelmişti yanına. O gün dost kazandığını düşündü fakat iyilikler karşılıklıydı. Her neyse, düşünmüştü yeni dostu için ne yapabilirim diye ve o geldiğinde yanında olacağına yemin etti daha doğrusu o geceyi yeminler ederek geçirdi. Gelmişti yağmur, davet ediyordu sanki huzuru. O da çıktı dışarı ikinci dostu olan dağa çıkmaya başladı. Düzlüğe çıkması zor oldu fakat düzlükteki ağaçlar pek bir neşeliydi sanki. Bir gölün kenarına geldi sanki yüzü yağmurdan ıslanmamış gibi tekrar yüzünü yıkadı. Çelişkiler insan olmanın gerekliliği sanırım, diye düşündü ve gülümsedi. Ardında diğer gerçek karekteri az önceki palavra düşünceye cevap verdi: Çelişkiler senin doğan değildir, üzerine bulaşan her pisliğe bu bendendir diyemezsin. Bu sefer iki karekteri arasında kaldı ve fikir döngüleri başladı zihninde.

Tam gözyaşları yağmur olmak üzereyken uzakta kocaman bir şey gördü. Neşeli ağaçlardan dolayı pek bir şey göremiyordu birden koşmaya başladı Melos gibi. Varlığın yanına vardı, bu bilge bir ejderhaydı. Hatırlatmakta fayda var sevgili okuyucu: Bu zaman diliminde ejderhalarda insanlar kadar bilinçli yaratıklardı hatta bazı zamanlarda onlar hükümdar olurdu. Her neyse, ejderhanın yanına gitti ve selam verdi fakat cevap alamadı. Kibir gelip gitti. Ardından tekrar selam verdi. Kibir ölmüştü. Yakınlaştı ve ejderhanın soluk alıp verdiğini gördü acaba uyuyormu diye düşündü sonuçta gözleri kapalıydı fakat konuştuğunda kulakları ona dönmüştü. Sonra merak geldi.

Yakınlardaki bir köye gitti ve durumu anlattı. Yaşlı bir köylü dikkatle dinledi ve:

- Meditasyon yapıyor. Sonsuz meditasyona geçti 11 yıl önce.
- 11 yıldır orada duruyor mu?
- Normalde bu köyün yerlilerindendi bir gün bir hışımla oraya gitti ve orada durmaya başladı.
- İhtiyaçlarını nasıl gideriyor?
- İhtiyacı yok sanırım.
- Konuşmuyor mu?
- Hiç konuştuğunu görmedik.
- Hareket etmiyormu?
- Hayır.
- Gözünü açmıyor mu?
- Hayır.
Peki meditasyon yaptığını nereden biliyorsun?

O oldukça cahildi. Gerçeklikten habersizdi belki de gerçeklik pek ona uygun değildir. Gerçek şu ki sevgili okuyucu: Ejderha bazı bunalımlardan sonra durmaya karar verdi, bu durma eylemi sadece hareketsizlikten oluşmuyordu. Değişime gelişime olan inancını kaybeden ejderha sadece durmak istedi ve durdu. Unuttuğu bir şey vardı: eğer gelişimi reddedersen zamanın dışında kalmayı kabul etmiş olursun. Hal böyleyken, ejderhanın yaşlanması durdu ve ihtiyaçları yok oldu. Onunla aynı zaman dilimindeydi fakat ejderha zamanın dışındaydı. Peki, neden bunalıma girdi?

O köyden ayrıldı ve tekrar ormana yürümeye başladı bu sırada yağmur mola vermişti. Ejderhaya karşı sempati duyuyordu ve onunla bir şekilde konuşmak istedi fakat ejderha zamanın dışında olduğu için ağzı mühürlenmişti. Ve konuşursa eğer tekrar zamana dönerdi. O onunla çok konuşmak istiyordu fakat seçtiği yola saygı duyuyordu. Onun için ejderha artık üçüncü arkadaşıydı. Sonraki günlerde neredeyse her gün ejderhanın yanına geldi hatta bazen eve gitmedi ve ejderhaya yaslanarak uyudu. Ne kadar da cesurca bir davranış, diye düşünüyordu ve kendisini ejderha gibi hayal etmeye çalışıyordu fakat kendini başkasının yerine koyma halinin kutsallığından olacak ki, dikkati dağılıyordu sürekli.

Yine bir gün yanına geldiğinde sessiz ejderhanın onunla konuşmaya başladı. Evet, cevap alamıyordu fakat zaten insan doğası gereği sadece anlatmayı ve onaylanmaya düşkün varlıklardır. Bundan dolayı ejderhanın tepki vermemesi fakat arada kulağını oraya çevirmesi onu mutlu ediyordu. Ejderhaya, ejderhanın görüntüsünü anlatmaya başladı. "Upuzun bir bedenin var cildin bizim cildimize benziyor fakat seninki beyaz tüylerle kaplı sanki bir sokak kedisi gibi, bedenin bu kadar uzun olmana rağmen kendi çevrende içe doğru daireler çizerek kıvrılmışsın. Kafan bedenine oranla bir tık büyük ve bir kurt kafasını andırıyor. Kafandan kuyruğuna kadar çizgi halinde giden yelen yeşil renkte ve ejderhalarda ve koi balıklarına has olan bıyıkların var burnun siyah, kulakların balık yüzgeçlerini andırıyor fakat dış tarafının tüylü oluşu seni daha sevimli yapmış. Kolların uzun boynunun hemen altında ve bacaklarına yakın. Yaklaşık olarak 20 metre civarısındasın sanki" ejderhaya belki kendini unutmuştur diye hatırlatmaya başlamıştı. Ardından evde yemeğinin bittiğini ve balık tutması gerektiğini hatırlamış ve aceleyle eve gitmiş.

Bir gün yine ejderhanın yanına gelip bazı fikirlerini söylemeye başlamış. "Neden acaba sustun ve kapattın kendini gerçeklikten, bu davranışın oldukça yüce geliyor bana fakat böyle olmaktan sıkılmıyor musun? Başını ağrıtıyorum sanki, fakat ben senin dostunum ve seninle zaman geçirmek istiyorum. Sanki biraz zorbayım değil mi? Sanırım sıkıcı olması için birşeyin ilk önce ona muhtaç olmalısın ama sen zamana muhtaç değilsin yani sen özgürsün... Ama durarak ve susarak nasıl özgür olabilirsin?"

Ejderhanın kulakları konuşmanın başında durgunken "Özgürlük" kelimesini duyunca bir anda o kişiye doğru yönelmiş.

--

--

Yetkin Yayın
Yetkin Yayın

Published in Yetkin Yayın

Yetkin Yayın, 21. yüzyıl yetkinliklerine uygun olarak gençlere bilgi, deneyim ve ilham sunan bir içerik platformudur.