İnsan
Dünyada veya evrende ilk canlıdan bu yana trilyonlarca canlı gelip geçmiştir ve geçecektir. Bu canlıların büyük bir kısmı neyi ne için yaptığının farkında olmadan içgüdüsel davranışlarla görevlerini icra ederken bir grup canlı da bu bilinçle dünyaya gelir ve yaşar. Bu grup içinde de neyi niçin yaptığını bilmeyen hayatın akışına kendine kaptırıp dünyaya farklı gözle bakmadan buradaki varlığını sürdüren de vardır ve her grup kendisine dahil üye sayısınca çok çeşitliliğe sahiptir. Ancak ortak bazı noktalar da vardır. Mesela gülmek de ağlamak da evrenseldir. Bir köpeği gülerken görebilirsin bebeği de genci de yaşlıyı da… Aynı şekilde gülen bebek ağlayabilir. Köpek de genç de yaşlı da… Bunlar bizim canlı olduğumuzu gösterir.
Bir de insan türüne ait olduğumuzu ayırt ettiren özellikler vardır. Mesela aklımız. Farklı zamanlarda, farklı öğelerle bağ kurabilmemiz bunları idrak edebilmemiz gibi. Mesela köpek dün yaptığını bugün yine yapabilir ama bunu içgüdüsel olarak, koşullanmış olarak yapar sen, ben ve bizim türümüz ise onun neden yaptığımızın bilincindeyiz.
Bilincimiz ise bizi kandırmayı seven bir parçamızdır. Senin içindeki bir başka sen ama içinde yarattığı o dünyayı asıl senin dünyandan uzaklaştırmaya çalışır. Muhtemelen de ciddi bir uyanış yaşamadıktan sonra hep bilinç başarır. Sen ise bunu kendin sanırsın. Bir yanılsamadır yaşam. Sen zannedip yaşadığını varsaydığın aslında bir oyundur. Çünkü sen şu anda varsın. Düşündüğün geçmişte olan veya gelecekte olması muhtemel olaylar üzerine yorulduğun anda değil vücudun ve ruhun. Orada dolaşan düşüncelerindir. Bu sebeple kendini şu anda eksik hissedersin çünkü böyle hissetmen doğaldır. O bulunduğun anda bir şeyler eksiktir. Ama bu dışsal bir şeyden öte içindeki düşüncelerinin ait olduğu zamanda bulunmamasından kaynaklı bir eksiktir. Sen her şeyinle bu anda olursan o eksik kapanacaktır. Eksik kapandıkça da mutluluğun artacaktır.
Kimse her an mutlu veya her an üzgün değildir. Hatta bunların olması bile farklı bir açıdan bakınca mümkün değildir. Çünkü mutlu olmaz mutluluk duyarsın mutlu hissedersin bu o ana aittir. Sen buna mutluyum dersen bu senden gidince üzülmüş olursun ya da üzgün değil üzgün hissediyorsun. Kelimeler çok derin anlamlar içerir ve bizim onları kullanışımız bizim hayatımızı sandığımızdan çok daha fazla etkiler.
Görmek yaşamak istediğin dünya dilinin ucunda gizlidir aslında. Gözlerinde, kalbinde ve zihninde. Onları bu anda tutarsan ve arındırırsan geçmişin takıntıları ve geleceğin kaygılarından o aradığın, istediğin dünya da sana gelecektir.
Ayrıca insan sosyal bir varlık biliyorsun. Sadece sen, ben değil biriz. Kendimize ait bir dünyamız da var ortak yaşadığımız tüm canlılarla olan dünyamız da. Bu bölgede ise yaşayan herkesin kendine göre farklı dertleri mevcut. Kiminin ekonomik kiminin sağlık. Birileri aşık ya da birilerinin çocuğu okula başlayacak ya da aklıma gelmeyen on milyon sebep. Dallara ayırınca çok dert var ama hepsinin ortak noktası var biliyor musun? Hepsi ya geçmişte yaşadığı bir şey ya da gelecekte olması muhtemel bir şey.
Geçmişte yaşanan ne varsa onun üzerine kendini yiyip bitirmek sorunu çözmeyecektir. O konuda olan ne varsa kendine olumlu yönlerini katıp olumsuz o durumdan ders çıkarıp ilerlemek lazım ya da gelecek henüz yaşanmamışken onun hakkında olumsuz düşüncelere kapılmak yaşanması istenmeyen olayın binlerce kez yaşanmasına sebep olur hem dee yaşamadan. Oysa olacak olan olacak yine :) sen istesen de istemesen de bir defa yaşayıp geçeceksin. Bu yaşadığını olumlu yönden düşününce de o olumsuzluğu yaşama ihtimalin daha da düşecek hem.
Nasıl mutluluk paylaştıkça çoğalıyorsa dert de o oranda küçülür. Her derdin çözümü vardır. Bazen farklı açılardan bakmak gerekir. Bu açıyı da her zaman göremeyebilirsin farklı kişilerin hayata ve olaya bakışı da soruna çözüm olabilir çünkü sen o an o soruna odaklanınca objektif yaklaşamıyor olabilirsin ya da geniş düşünemiyor olabilirsin. Yalnız emin olduğum tek şey ölümden başka her derde çare vardır. Kimi biterek kimi başlayarak. Hepsi çözülür çünkü hayat değişimdir ve değişim de birtakım çözülmedir.