Kimliksizleşme

Doğukan Özdağ
Yetkin Yayın
Published in
3 min readApr 1, 2024

Merhabalar arkadaşlar bu yazımda sizlere uzun zamandır düşündüğüm ve içimi kaç gündür kasıp kavuran bir konu hakkından bahsetmek istiyorum. Bu konu Kimliksizleşme.

Kimliksizleşme nedir? Herkese göre farklı anlam içerse de. Bana göre kimliksizleşme kendini bulamama veya kendini bir yerde konumlandıramamaktır. Nasıl yani?

Hayatımız boyunca her birimiz belli eğitimlerden, çevrelerden, farklı yaşam biçimlerinden geliriz. Bu aslında ileride her ne kadar değişmeye müsait gözükse de bizim kimliğimizi yani ana iskeletimizi oluşturur. Kimlikler kişiseldir ve her insanın kendine ait farklı bir evreni vardır görüşüne katılıyorum ancak bu evreni belirleyen biz fark etmesek de arkamızda dönen senaryolardır. Yani bir kişi çocukluğundan itibaren çok çalışmış, çalışmaya alıştırılarak bu konuda bir altyapı kazanmış olsun. Bu kişi ileride yapmak istedikleriyle ilgili sonsuz tane hayal kurabilir ancak hangi hayali kurarsa kursun ya da amacı ne olursa olsun bu işin kökenine çok çalışmayı koyacaktır hatta hayalperest bir insan değilse eğer çalışma biçimi, sıklığı hayallerini biçimleyecektir. Yani kendi çalışmasının muhasebesini yaparak neyi yapıp ne yapamayacağını ön görüp hayallerine çeki düzen verebilir. Aynı örneği bir de tembel bir insan için verelim. Küçüklüğünden itibaren tembel bir toplumda ve ailede büyümüş; kendini de öyle addetmiş bir kişinin hayalleri, yaşayış biçiminden ve hayat tarzından çok da farklı olamaz. Yani belli istisnalar dışında bu kişinin hayallerinden birisi günde 16–17 saat çalışacağı ve kendinden çok şeyler katması beklenen bir start-up girişimi olamaz. Bu konuyu anladıysak buradan hareketle devam edebiliriz.

Kimliksizleşme ise yukarıda söylemiş olduğum çalışkan veya tembel topluluklardan birinde bile bulunmamış olmak veya birden fazla toplumda yetişerek anlam karmaşası yaşıyor olmak ya da en zor seçenek olan kişinin kendini bulunduğu topluma göre yetiştirmek istememesi, yaşadığı çevreyi değiştirmek istemesi veya kendi yolunu bulmak düşüncesiyle kendini bir yere ait hissetmek istememesidir.

Günümüzde en çok bu sonuncusuyla karşılaşıyoruz. Kişiler kendini alışılagelmişin dışına çıkarmak, farklı olanı yapmak ve özgün olmak istiyor. Bunu başaranlar başarıdan başarıya koşarken başaramayanlar ise bir yığın anlam karmaşası ile birlikte kendileriyle boğuşuyor. Bu çok zor bir yol çünkü insanlar her şeyde olduğu gibi hayatı da taklit ederek öğrenirler: Konuşmayı, okumayı, yemek yemeyi, öğrenmeyi, sevmeyi ve daha bir çok eylemi o bulunduğumuz çevreden taklit ederek öğreniriz. İleriki yaşlarımızda ise farklı bir yol tercih edip artık sizin hayat tecrübelerinizi taklit etmeyeceğim, kendim arayış içine gireceğim diyerek bir maceraya atılabiliyoruz.

Eğer bu birinci seçenek ise yani sadece yer değiştirme ise kişi önceden hangi yaşam tarzında yaşadığının ve hangi yaşam tarzında yaşamak istediğinin farkına varmışsa onun işi çok kolaydır. Kendi yaşam tarzından ufak ufak kopmaya başlar ve diğer yaşam tarzına adaptasyon sürecini başlatır; içi çok rahattır, ne yapmak istediğinin ve ne yaptığının farkındadır. Ancak asıl mesele aynı yaşam tarzında kalmak istemediğinin farkında olan ancak hangi yaşam tarzında olmak istediğinin farkında olmayanlardır.

Maalesef ülkemizdeki sorunlardan dolayı bu kişiler bayağı yoğunlukta. Ve bu sorun ileriyi göremememize, nereye gideceğimizi bilememize sebep olduğu için müthiş bir psikolojik sorunu da beraberinde getiriyor. Zaten bir çok olay yüzünden sinirleri ve psikolojisi gerilmiş olan Türk genci daha da boğulmuş bir hale geliyor.

Ancak ileriye dönük çalışmalarımızda bu sorunu görmezden gelemeyiz. Eğer bu sorunu görmezden gelirsek durumumuz, karanlık ve önümüzü göremediğimiz bir yolda koşmamıza benzer. Ne kadar hızlı ve yorulmaz olsak da yolumuz belirsizdir bu nedenle çalışmalarımız olması gibi neticelenmeyecektir.

Bu aşamalardan geçmek üzere olan birisi olarak benim tavsiyem ise kendimizi çok iyi tanımamız olacaktır. Ben kimim? Ne istiyorum? Neden istiyorum? Nasıl yapacağım? Nerede yapacağım? Gibi bir çok soruyu ve daha fazlasını kendimize hep sormalıyız. Kendimizi tanımaya başladığımız zamanlarda ise kararlarımızı ufak ufak vererek herhangi bir yanlış ve geri dönüş anında kendimize açık kapı bırakmalıyız diye düşünüyorum.

Hepimizin hayatta bir amacı var ve herkes bu amaçlara ulaşmak için inanılmaz çaba sarf ediyor ancak bazen büyük resmi de görmeliyiz. Sadece başarıyı elde etmeyi düşünmemeli; o başarıyı elde ettiğimizde nasıl ve hangi konumda olduğumuza, başarıyı elde etme sürecinde ne gibi fedakarlıklar yaptığımıza da dikkat etmeliyiz.

Hepinize hayallerinizi ve kendinizi bulacağınız bir yolculuk diliyorum..

Okuduğunuz için teşekkür ederim.

--

--

Doğukan Özdağ
Yetkin Yayın

Merhaba, ben Doğukan Endüstri Mühendisliği okuyorum gezmeyi, fotoğraf çekmeyi ve bilgi sahibi olduğum konularda yazmayı seviyorum.