Sosyal Medyanın Dikenli Yanları

irem
Yetkin Yayın
Published in
4 min readNov 14, 2022

Sosyal medyanın o büyüsüne kapılıp içine girmeyenlerden misiniz? Yoksa o büyülü sanal dünyaya kayıtsız kalamayıp sosyal medya toplumunun bir üyesi oldunuz mu bile? Sosyal medya günümüz gerçek dünyasının içerisinde oluşturulmuş farklı bir gezegene benziyor bence. Bu gezegenin içerisinde sınırları çizilmiş çeşitli sanal platformlar var aynı gerçek dünyadaki ülkeler gibi. Her sanal platformun kendine has ayrı bir topluluğu var. Bir ülkede çektiğiniz fotoğrafları diğer insanlarla paylaşırken başka bir ülkede yazdığınız yazıları paylaşıyorsunuz, bir başka ülkeye adım atınca da orada insanların çektiği gülünç videoları izliyorsunuz. Bu bahsettiğim sanal ülkelerin her birinin düşünce ve duyguları ifade etme biçimleri birbirlerinden çok farklı. Bir ülkede film ya da dizi replikleriyle ifade ederken düşüncelerinizi, bir ülkede emojilerle duygularınızı ifade edebiliyorsunuz.

Peki nereden çıkıp geldi bu sosyal medya böyle? Vardır bunun da bir geçmişi dediğinizi duyar gibiyim. Sosyal medya aslında bir bakıma insan iletişimin evrimsel sürecinin son hali. İnsan, hayatta kalma çabasının bir sonucu olarak yüzyıllardır sürekli başkasına ihtiyaç duymuş ve bir topluluk içerisinde yaşamak zorunda kalmış. Yaşadığı topluluk içerisinde de diğer insanlarla arasındaki bağları iletişim sayesinde kurmuş ve kuvvetlendirme fırsatı bulmuş aslında. Sosyal medya iletişim kurduğumuz , başka insanları etkilediğimiz ya da etkilendiğimiz bir mecra. Fazla efor sarf etmeden gerçekleştirdiğimiz bu eylemler sayesinde istediğimiz her an insanlarla sanal ortamda iletişim kurabiliyoruz. Yüzyıllar öncesinde yaşamış olsaydık eğer odunu toplayacak, ateşi yakacak bir de dumanıyla mesaj vermeye çalışacak, üstüne bunu anlamak için uğraşacaktık. Çok değil on beş sene kadar önce telefonla arayarak bayramlaştığımız insanlarla artık kısa cümlelerle ya da bir görselle bile bayramlaşabiliyoruz. Üstelik aynı mesajı birkaç tıklamayla onlarca kişiye gönderebiliyoruz.

Peki bütün bu çiçekli taraflarının yanında sosyal medyanın dikenli yanları da var mı? Yoksa her şey toz pembe ve bu kadar kolay mı? Her bardağın dolu tarafı olduğu kadar boş tarafı da vardır. İnsan psikolojisi ve beyni çevresel faktörlerden etkilenebiliyor. Bu platformları tasarlayan insanlar da yalnızca insanlar iletişim kursun, gülsün veya birbirlerini anlasın diye yapmıyorlar bu platformları. Bu uygulamalar mali kaygılar güdülerek tasarlanıyor. Haliyle bu da tasarımları etkiliyor. Örneğin bir kısa video izledikten sonra diğerine hemen kolayca geçebilmeniz , bu işlemi bir zaman dilimi boyunca sürekli tekrarlamanız ve beyninizi etkileyen dopamin… Uygulamadaki renk tercihleri, videoların süreleri, sürekli ilginizi çekecek şeylerin önünüze düşmesi… Beynimiz bunların hiçbirine alışkın değil. Bizim psikolojik ve beyinsel olarak bütün zaaflarımızı biliyor gibi görünüyorlar. Mesela içerik üreticilerinin reklam alarak ‘harika’ diye tanıttıkları ürünleri bir süre sonra bu da neymiş ben de kullanayım dediğiniz olmuyor mu? Ya da sürekli ana sayfanıza güzel, yakışıklı ve fit görünümlü insanlar çıktıkça aynadaki görüntünüze küsmüyor musunuz? Güzellik algınızdaki değişimleri, kullandığınız dildeki değişimlerin farkına varmıyor musunuz? Artık sosyal medya dili diye bir şey var yahu!

Bunları neden sorguluyorum? Sosyal medya kullanımını arttırdıkça kendimde fark ettiğim değişimler bunlar. Yalnız kaldığım zamanlarda vakit geçirmek için elime telefonu alıp gezindikçe bir süreliğine ne kadar zevk aldığımı ama bunu yapmaya devam ettikçe mutsuz olmaya başladığımın bilincine vardım. Kendime küsmeye, gereksiz de olsa bir şeyler almaya ve asla geri gelmeyecek olan günlerimi boşa geçirdiğimi gördüm. İçten içe beni rahatsız eden bu durumu Sylvia Plath’ ten bir alıntıyla tam olarak özetleyebilirim aslında. “Korkuyorum. Neden mi? Tam anlamıyla yaşanmamış bir hayattan.” Geriye dönüp baktığımda boşa yaşanmış zamanlar görmek yerine sosyal medyayı kullanırken bile bu zamanı verimli geçirmeye karar verdim.

Eriyen Saatler Tablosu, Salvador Dali

Öyleyse zamanı verimli geçirmek için ne yaptım? İlk önce ne kadar zaman geçirdiğimi sürekli kontrol etmeye başladım. Bunun için telefonunuzun ekran kullanım süresine bakmanız yeterli olacaktır. İkinci adım olarak takip ettiğim sayfaları bu benim için ne kadar yararlı sorusunu sorarak seçtim .Üçüncü adım olarak bu sayfaların birkaç gönderisini beğenip ana sayfama daha çok düşmesini sağladım. Kullandığımız sosyal medya platformlarındaki algoritmalar ne de olsa bizim neleri sevdiğimizi, hoşlandığımızı merak ediyor. Bu özelliği avantaja çevirebiliriz ! Son adım olarak hemen her bilgiye inanmayıp gördüklerimi analiz ederek, doğruluğuna güvendiğim bilgileri günlük hayatıma entegre etmeye başladım. Beynimdeki bilgi çöplüğüyle yaşamaktansa böylesi benim için daha iyi. Bu adımları uygulayınca sosyal medyadan tam anlamıyla bir verim alıp, yararlanmaya başladım. Çoğu güncel ve güvenilir haber, eğitim fırsatı burada karşıma çıkıyor artık.

Evet, sosyal medya bizim dünyayla temasımız için çok önemli ama bu onun bizi tamamıyla yönetebileceği anlamına gelmez. Bu yüzden yönetilen olmak yerine yöneten olalım!

Daha fazla bilgi edinmek için yararlanabileceğiniz makaleler:

https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/383058

https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/978832

Videolar:

https://youtu.be/hHFA95Ku8Uo

https://youtu.be/vG9BnG25K8o

--

--