Yeni Yetişkinin Dünyevi Bocalaması

Simay
Yetkin Yayın
Published in
3 min readOct 14, 2023

2000 yılında doğanların da yetişkin sayılmaya başladığı dönemden hepinize merhaba dostlarım! İşte kendimi arıyorken bulmaktan korktuğum yerdeyim yani yetişkinliğin kapısındayım.

Kimsenin size ne yapacağınızı söylemediği için mutlu olduğunuz ama aynı zamanda kimsenin size ne yapacağını söylemediği için kafanızın allak bullak olduğu yıllara hoş geldiniz kısacası.

Bu bakıldığında ergen bir bireyken hep arzuladığımız bir durumdu. Aman kimse bize karışılmasın, hayatım hakkında benden başka kimse söz sahibi olmasın. Uzak gelecek gibi duran yirmili yaşlarımız aniden geliveriyor işte. Ve her şey bir gecede değişiyor dostlarım, bir anda kredi kartı askeri ücretinin ne demek olduğunu öğreniyorsunuz!

Bir anda arkadaşlarınızla oturduğunuz kafede kahvenizi yudumlarken konu iş bulamamaktan, mezun olmaktan, yurtdışına yerleşmekten veya indirimli konser bileti aramaktan açılmış olacak dostlarım. Sonra bir akşam telefonunuza bir bildirim gelecek. Bir adet düğün davetiyesi, lisede omuz omuza verdiğiniz arkadaşlarınızdan biri evlenmeye karar vermiş. İşte orada sizi gerçek bir yetişkin yapacak sohbet açılacak. Düğünde kim ne takacak?

Bir öğlen güneşinde cebinizde düğün için aldığınız çeyrek altınla telefonunuzun hattını üstünüze almış, hastane randevunuza artık tek başınıza gitmiş olacaksınız. Belki ev sahibiniz arayıp kirayı isteyecek belki komşunuz gelip apartman aidatını isteyecek ve bütün bunlarla sizin tek başınıza ilgilenmeniz istenecek. Hatta ve hatta yoldan geçen liseli öğrenciler hiç beklemediğiniz bir anda size abla diye seslenecek.

İşte ben artık bir yetişkin sayıldığımı bir restoran zincirinin sırasında beklerken okuldan çıkmış öğrenci grubunun bana abla diye seslenmesiyle anlamıştım. Birkaç sene önce o arkadaş grubunun ta kendisiyken şimdi karşılarında abla diye durma düşüncesiyle yüz yüze geldim bir sonbahar sabahında. Ve böylece ben de küçükken bakıp gözüme çok büyük gelen insanlardan biri olmuştum işte.

Sonra staja başladığımdaysa artık tamamen sırtlanıştım yeni yetişkinlik görevlerimi. Sabah altıda kalk, sekizde işte ol, öğle arasına çık ve beşte akşam trafiğinden kaçarak evine ulaş. Hafta sonları arkadaşlarınla eğlen, pazartesi beyaz yakalılığa tekrardan hoş geldin!

Günlük hayatta artık en çok kurduğum cümle “Kızlar bu derse girmesek mi ya?” değil de “Merhaba, burada yemek kartı geçiyor mu acaba?” oluvermişti.

Peki dostlarım ben neden bunlardan dert yanıyorum size?

Adımızın yanına çat kapı gelen bu yetişkinlik ibaresi beni zamanında çok korkutmuştu. İçimde bir yerlerde hala kalorifere yaslanmış arkadaşlarıyla ders zilinin çalmasını bekleyen bir liseli yatıyordu çünkü. Ama şöyle bir bakıldığında kimsenin bu kaygıyı yaşadığına daha önce hiç şahit olamamıştım.

Sanki herkes Gregor Samsa gibi, bir sabah bunaltıcı düşlerinden uyandıklarında, kendilerini yataklarında yatan bir yetişkine dönüşmüş olarak bulmuştu.

O yüzdendir ki size bu yazıda yaşadığınız dünyevi bocalamada yalnız olmadığınızı söylemek istedim. Ben de yaşadım, siz de yaşadınız veya yaşayacaksınız, anneniz ve babanız da yaşadı zamanında. Onlar sizin yaşınızda belki de araba almışlardı.

Belki hepimiz aynı kaygılarla ilerlemeyeceğiz bu yolda ama hepimizin alnının kırışmasına sebep olacak birkaç dert olacak omuzlarımızda. Hepimiz yirmilerimizde ilerlerken benzer kaygılarla yürüyeceğiz o yollarda. Bu bir dönüm noktası mıdır yoksa hayattaki dönemeçlerden biri midir pek bilemeyeceğim ama yürünmesi gereken uzunca bir yol olduğu kesin.

Ama bu söylediklerim hemen içinizi karartmasın. İçinizde öğrenme aşkıyla yanıp tutuşan bir çocuk varsa şayet yetişkinlik sizi biraz teğet geçecektir.

Mesela hâlâ bu klavyenin başında oturabiliyorsam, hafta sonları liseden arkadaşlarımla buluşabiliyorsam, hâlâ çocuk parkındaki o salıncak için sıra bekleyebiliyorsam içimdeki çocuk sayesindedir.

Velhasıl kelam dostlarım yetişkinlik er ya da geç gelecek, önemli olan siz onu nasıl ağırlayacaksınız?

--

--