Zaman Görecesi
Yirmili yaşlar öyle eşik bir yaş aralığı ki her an her şey olabiliyor. Aynı sıraları paylaştığımız bazı arkadaşlarımızın sosyal medyadan nişan, düğün fotoğraflarına denk gelebiliyoruz, bazılarının yurt dışında bir hayata adım atabildiğine şahit oluyoruz ve bazılarının da çok iyi işler yapıp çok iyi paralar kazandığına şahit oluyoruz. Aslında çok daha farklı senaryoları yaşayan arkadaşlarımız da oluyor tabi ama ben kıyasladığımız zaman kendimizi “kötü” hissetmemize neden olacak grupları anlatmayı seçtim.
Evlenen yaşıtlarını görünce “Benim daha konuştuğum biri bile yok.”, yurt dışına çıkanları görünce “Bu ekonomiyle benim yurt dışına çıkmam hayal ya!” ve meslek ve para sahibi kişileri de görünce “Çok yanlış yaptım, bu bölümü/okulu okumayacaktım; millet nerelere gelmiş, ne paralar kazanıyor!” yorumlarımız aslında kendimize karşı yaptığımız suçlamalardan başka nedir ki? Herkesin zamanının farklı olduğunu biliyor ama bunu içselleştiremiyoruz nedense. Büyüyoruz, değişiyoruz, gelişiyoruz ve bunu sanki sadece biz yapıyoruz sanıyoruz. Başkalarının hayatlarındaki değişimlerin bizi bu kadar şaşırtması neden olabilir ki başka?
İçselleştirmediğimiz o bilgiye o kadar ihtiyacımız var ki… “Herkesin zamanı farklı!” Kimimiz yirmilerinde evlenirken bu onu erkenci ya da bizi geç kalmış yapmıyor. O kendi zamanını yaşıyor. Ya da birileri yurt dışı hayallerini henüz yirmilerinde gerçekleştirince bir şeyleri çok erken başarmış olmuyor ya da biz çok başarısız olmuyoruz. O kendi zamanını yaşıyor. Birileri güzel işler edinip kariyer yolculuğuna başlamış olabilir ve bu yolculukta gayet güzel paralar kazanıyor olabilir. Bu onun erkenden yol aldığı ya da bizim yola henüz çıkmadığımız anlamına gelmiyor. O kendi zamanını yaşıyor.
Unutmamak gerekiyor ki zaman bizim için de özel ve eşsiz. Yani birilerinin gelişim ve değişim sürecine şahit olduğumuz zaman umudumuzu kıran, motivasyonumuzu yerle yeksan eden, hayallerimizi unutturan ve hatta yarınlara küstüren bu çarpık düşüncelerimizle yüzleşmemiz gerektiğine inanıyorum. Zaman herkes için bu kadar farklı akarken nasıl olur da herkesin her şeyi aynı zamanlarda yapmasını bekleyebiliriz ki? Bu kimse için adil bir çağrı değil ki. Sanırım bu herkesin aynı zamanlarda aynı adımları yaşamasına karşı duyduğumuz inanç eskilerin yarattığı “zaman yönetiminden” ileri gelse gerek. Çünkü onlara göre evlenilmesi gereken bir yaş, çalışılması gereken bir yaş, çocuk yapılması gereken bir yaş, ev-araba alınması gereken bir yaş vardı, hâlâ var. Bu onları yerdiğim ya da övdüğüm bir nokta değil asla ancak zamanın yarattığı şartlarla ortaya çıkan kuralların zamana kafa tutabileceğine inanmak beyhude çaba gibi geliyor. Yani yaşadıkları dönem için belirledikleri bu kuralın zamanın eleğinden geçmeden aynen bugün de varlığını korumasını beklemek sonsuz ve herkes için acı verici bir bekleyiş olsa gerek.
Tüm bunları düşününce geç kalmadın, erken de değildi. Her şeyi ne zaman yaşaman gerekiyorsa ona göre yaşıyorsun, yaşıyoruz. Bunu çok sık unutuyoruz ama geç kaldığımıza her inandığımızda inançlarımızı sorgulamamızda ve bunu hatırlamamızda o kadar fayda var ki… Bunu da kendimi ve zamanımı her unuttuğumda hatırlamak için buraya yazıyorum. Eğer okuyan bir kişinin bile zamanının farkına varmasını sağlayabiliyorsam bu da bu yazının bana getirdiği en büyük alkış olsun.
Rabia Yılmaz
02.10.2023
18.17