Amerika Deneyimi: Hazırlık ve Taşınma

Aykut İbrişim
15 min readNov 22, 2015

--

Photo Credits: Grant Clark-Under The Sea

Yurt dışına taşınmak hayatınızda alabileceğiniz en heyecanlı, en kökten ve en sinirleri zorlayıcı kararlardan biri. Nerede yaşayacaksınız, hangi evi tutacaksınız, hangi mahalle güvenli, hangi firma ev tutmak için daha iyi, yanınıza ne alacaksınız, buradaki evinizi ne yapacaksınız, çıkarken hangi evraklar gerekli, orada yeni ortamınızı nasıl oluşturacaksınız…

Bu aralar okuduğum her paylaşımın, her blog yazısının konusu yurt dışına taşınmak veya kimisine göre kaçmak gibi görünüyor. Kazın ayağı öyle kolay değil gerçi ama, gerçekten niyeti olanlar için yurt dışına taşınmış biri olarak ufak tefek bazı deneyimlerimi ve ipuçlarını paylaşmanın faydalı olacağını düşündüm.

Aslında “Yolda Olmak” yazısında da benzer konuları biraz paylaşmıştım.Ama her şeyden önce şunu iyi hazmetmek gerekiyor. Taşınma kararını bir kez aldıktan sonra farkında olsanız da olmasanız da ilk değişen kavram “ev” kavramı. Artık sizin için iki “ev” var ve her ikisinin sizin için ifade ettiği şeyler apayrı. Bu size hem avantaj, hem de dezavantaj olarak dönebilir. Eğer yeniliğe açık ve deneyimlemeyi seven biriyseniz pek sorun yok ama aksi bir karakterdeyseniz işler sizin için oldukça karmaşıklaşabilir. Yok benim için sorun yok ben gideceğim arkadaş diyorsanız o zaman kendi deneyimlerimden yola çıkıp işinize yarayacağını düşündüğüm ufak tefek paylaşımlarda bulunayım.

Her şeyden önce ucu açık bir yurt dışı biletini, yaşayacağın evin en azından bir yıllık kirasını, elindeki bütçe ile ön gördüğün yaşama süresi boyunca sigortanı, yeme içme ve sosyal masraflarını karşılayacak bütçeni garanti et. Türkiye’de sgk’ya laf ederiz ama Amerika’da ufak bir trafik kazası sonrası gideceğin hastahanede iki röntgen ve rutin kontrollere dudak uçuklatan rakamlarla faturalar çıkarabilirler. Tabii yok ben plansız programsız çıkar gezerim diyorsan o da bir opsiyon.

1. Bütçe,bütçe,bütçe

Nereye gideceksen git her şeyden önce ilk konun bütçe olacak. Bunları yaparken gideceğin ülke, yaşayacağın şehir tüm dengeleri değiştiriyor. Daha önce gezmeye gelmiş olsan bile yaşamaya gideceğin ülkenin günlük giderleri ve yaşam masraflarını daha önce hiç düşünmediğini fark ediyorsun. Ama Amerika özelinde konuşursak her şeyin yazılı ve datası tutulduğu için internet üzerinden bütün bu datalara ulaşmak mümkün. Mesela Amerika’da üniversitelerin web sitelerinde bulundukları şehirde bir öğrencinin aylık/yıllık ortalama giderlerinin tahmini bir listesi bulunur. Bu listede yeme içme, kira ve sosyal yaşam gibi kalemlerle verilen bütçe yaklaşık değerlerle doğru tutar. Tabii bu öğrenci tarzı bir yaşam için hesaplanan rakamlar olduğundan, kendi yaşam tarzınızı hesaba katıp, bu rakamları biraz modifiye edip, aylık/yıllık harcamalarınızı oluşturabilir ve kendinize göre bir bütçe hesaplayabilirsiniz. Bu rakamlar New York veya San Francisco gibi yaşam masraflarının daha yüksek olduğu yerlerde çok daha yükselecek, Midwest şehirlerinde düşecektir.

Her ne kadar ödeme firmaları nakit öldü dese de yanınızda mutlaka bir miktar nakit bulundurun. Eğer nakit taşımak istemezseniz ve kendi kartlarınızı da döviz kur farkı nedeniyle kullanmak istemiyorsanız bir çok market ve büyük zincir mağazalarda ön ödemeli onlarca kart var. Banka hesabınızı açtırana kadar ihtiyacınıza ve limitinize göre bir kart alıp kasada yükletip yanınızda kart olarak da taşıyabilirsiniz paranızı. Bu arada elinizde götüreceğiniz nakit tutarın yanında, siz yurt dışındayken Türkiye’de olabilecek ödeme ihtiyaçları için Türkiye’de bankanızda bırakacağınız bir miktar TL’yi de hesaba katmalısınız. Eğer evinizi kapamadıysanız ya da hale devam eden bazı ödemeleriniz var ise buradaki harcamalarınız için online bankacılık sağ olsun hayat kurtaracak bu durumlarda.

2. Şehir seçme

Gidilecek şehir seçilirken çok fazla etken oluyor. Eğer hazırda bir iş ya da okul teklifiniz var ve direk onun için gidiyorsanız zaten işiniz bir nebze kolay bu durumda direk 3. maddeye geçilebilir. Eğer böyle bir teklif yoksa, size tavsiyem önce kendiniz için böyle bir fırsat yaratın. Bu bir uluslararası firmada iş bulmak da olabilir;bir üniversitede master,yüksek lisans eğitimi de olabilir. Turist vizeniz ile gelip burada bir şeyler yaparım nasıl olsa diyorsanız bu risk tamamen size ait tabii. Eğer birden fazla şehre gitme alternatifinizin olduğu bir durum var ve seçmeniz gerekiyor ise, bu durumda yaşanılacak şehrin yıllık/aylık ortalama yaşam ortalamasına, sizin kariyer alanınız ile ilgili iş potansiyelinin olup olmamasına, iklim şartlarına dikkat etmeniz gerekecek. Mesela San Francisco’da bir evi 4 kişi paylaşıp, bir göz odaya $3000+ vermek var, ya da daha ucuz bir şehirde $600 — $1000 arasında mis gibi bir evde yaşamak var.

Taşınma kararı aldığınızda Linkedin üzerinden o şehirdeki şirketlerin iş ilanlarını iyi inceleyin. O şehirde hangi firmalar var, uluslararası firmalar var mı? Türkiye ile bağlantılı firma var mı? Eğer dijital sektörde iseniz bu alanda çalışan startup var mı? Dersinize iyi çalışın. Linkedin kariyer ilanı bakmak dışında da bütçe tahmini yapmak için de iyi bir araç. O şehirde sizin pozisyonunuzdaki iş ilanlarını inceleyerek ortalama maaş skalasını görmek mümkün. Böylece yaklaşık olarak sizin seviyenizde bir kişinin yıllık gelirine göre oradaki kazan.,yaşam standardı gibi hesaplarınızı yapmak için bir veri elde etmiş olursunuz. Bu size kabaca bir fikir verecektir.

İstanbul gibi oldukça hareketli ve çok çeşitli imkanlarla dolu bir şehirden ayrılıp Amerika’ya gelecekseniz yerleşeceğiniz şehri iyice araştırın. Neresi hareketli, neresi güvenli, instagram’a girip o şehirde yaşayanların çektiği fotoğrafları inceleyin, çeşitliliği görün. Etkinlik hashtaglerini bulup çevreyi, kültür sanat etkinliklerini ve insanların eğlence şeklini inceleyebilirsiniz. bu tabii ki internetin genelinde olduğu gibi birebir yansıma olmayacak ama fikir almak açısından faydalı. Tabii ki google, google streets, yelp, foursquare ile yine o şehrin sosyal hayatına ilişik çok fazla bilgi toplayabilirsiniz. Kültür sanat insanı mısınız? Gece hayatı mi arıyorsunuz? Startup olsun gerisi boş mu diyorsunuz önce buna karar vermek kritik. Ucuz olsun yakın kasabalarda kalabilirim diye düşünebilirsiniz ama inanın her seferinde o yolu gitmekten sıkıldığınızda evinizin olduğu bölgede ihtiyaçlarınızı karşılayabiliyor olmanız gerekir. Hele bir de Amerika’nın sıcak şehirlerinde değilseniz hava şartlarını da üzerine koyduğunuzda işler düşündüğünüz gibi gitmeyecektir.

3. Ev Bulma

Yukarıda az çok bahsettik aslında evinizin yeri hem ulaşım açısından, hem güvenlik açısından, hem de sosyal açıdan uygun bir konumda olmalı. Ev bakarken zillow, trulia, homefinder,apartment ratings gibi siteleri ve mobil uygulamaları mutlaka kullanın. Bu sitelerin en güzel yanı ev ararken size o mahallenin ne kadar güvenli olduğunu, çeşitli ulaşım araçları ile ulaşımının ne derecede iyi/kötü olduğunu, çevredeki okul ve kültür sanat erişimi derecesini vb dataları da gösteriyor olmaları. Eğer kirada kalacaksanı ve bir ev bulduysanız apartment ratings ‘gibi bir site ile o evde daha önce yaşamış kişilerin ev ve ev sahibi firma hakkındaki yorumlarına bakarak tercihinizi yapmanız daha sağlıklı olur.

Burada şehirler toplu taşımadan ziyade kişisel araç ulaşımına daha uygun olduğundan ilk taşındığınızda arabanızın olmayacağını düşünerek hareket edin. Zira İstanbul’da olduğu gibi, “ekmek bitmiş, komşu bakkala gidip alıvereyim diyemeyeceksiniz”. Gerçi onun da çözümü var internet sağ olsun Amazon,Wallmart,Target her daim hizmetinizde hatta şehrinizde Google Express var ise WholeFoods‘un organik ürünlerine bile kapınıza kadar getirtmeniz mümkün. Ama yine de ilk taşındığınız yerin mümkün olduğu kadar sizi en az yoracak ve en fazla imkana sahip bir mahallede olması hayatınızı kolaylaştırır. Sonraki yıllarda dilerseniz ihtiyacınıza göre farklı yerlere taşınırsınız. Arabanızın olmadığı durumlarda UBER, Zipcar, Turo gibi uygulamalar ile ulaşım sorununuzu çözebilirsiniz.

Ev, gıda ve alışveriş konusu açılmışken; eğer evde yemek yapan biriyseniz ve yediğiniz içtiğiniz ürünlerin içerikleri ve sağlık konusuna özen gösteriyorsanız kısaca bahsetmekte fayda var. Burada ikilem içinde kalabilirsiniz. Bir yandan aldığınız her ürünün üzerinde içeriği ile ilgili kesin bilgi bulabiliyorsunuz. Ve emin olun her ürünün içinde genetiği değiştirilmiş birşeyler var. Ama aynı zamanda organik gıda piyasası da bir o kadar gelişmiş durumda. Tabii organik ürünler genetiği değiştirilmiş ürünlere kıyasla çok daha pahalı. Ama yediğiniz ürünün genetiği değiştirilmiş bir ürün mü değil mi olduğunu anlamanız için çok pratik bir yol söylemiş olayım. Paketli ürünlerin hepsinde içerikleri zaten yazıyor ve “enriched”, “corn”, “soy” gördüğünüz ürünlerin genetik harikası olduğunu bilmekte fayda var. Amerika mısır ve soya piyasası tamamen bunun üzerine çalışıyor. Eğer içim rahat etsin diyorsanız üzerinde “USDA” ibareli ürünleri tercih edebilirsiniz. Benzer şekilde bir de “NON-GMO” ibaresi de mevcut ama USDA standartlarına uygun olmayabilirler. Sebze ve meyve seçerken ise dikkat edeceğiniz yer ürünlerin barkodu. Burada sebze-meyveler 3 farklı barkod ile kodlanıyor. 3 ile başlayan 4 ile başlayan ve 9 ile başlayan barkod numaraları. (3) Genetik kodlama yapılmış tarım ürünleri, (4) Conventional/geleneksel tarım ürünleri, (9) oranik tarım ürünleri. Ben şahsen (3) gördüğüm ürünü hiç almıyorum. (4) ile başlayanlar tercih edilebilir ama bizim pazardan ve marketten aldığımız ürünler gibi yoğun ilaçlama yapılmış olduğundan iyi yıkanmasında ve mümkünse sirkeli suda bekletilmesinde fayda var, (9) ise organik ürünler. Ama herşeyin gelir üzerine döndüğü bir yerde onun da gerçekliğine ne kadar inanırsınız o sizin tercihiniz tabii. Yazının sonunda kapıya teslim taze meyve sebze dağıtımı yapan servislerin bir listesini ekledim. Her şehirde farklı firmalar olabileceği için şehrinizde kapıdan kapıya teslim yapan firmaları biraz araştırmanız gerekecek.

Ev kiralarken genellikle kredi geçmişi soruyor olacak ev kiralayan firmalar. Şanslıysanız firma yerine direk ev sahibinden de ev bulabilirsiniz ama yine de ilk kontrol ettikleri şey kredi geçmişiniz olacak. Ülkeye yeni gelen biri olarak kredi geçmişinizin olmaması doğal, böyle bir durumda normale oranla daha yüksek bir fiyata size evi kiralayabiliyor ya da depozitonuzu daha yüksek tutarak durumu çözebiliyorlar. Bu arada sık anahtar kaybeden biriyseniz burada hem çilingir maliyetiniz çok yüksek hem de ev sahibi firmanızın yaptırımları oldukça acıklı olabiliyor.

Genellikle ev kiralayan firmalar kiraya su,gaz,elektrik,internet masraflarının ya tamamını ya da bir kısmını dahil edebiliyor. Evinizde olabilecek tamir işlerini de firmalar gelip yapıyorlar. Nelerin dahil olup olmadığını açıkça öğrenmenizde fayda var. Fiyatı aynı görünen iki evden biri herşey dahil ise tercih sebebi olur elbette.

Bir de eğer şehrinizde var ise Key.me uygulamasını kullanarak anahtarınızın bir fotoğrafını çekerek sisteme tanıtabilir, kaybolması durumunda şehrinizdekikey.me kiosklarına giderek anında bir tane daha anahtar temin edebilirsiniz. Oldukça pratik ve hayat kurtarıcı olabilir.

4. Bürokratik İşler — Para Transferleri

Biz Fulbright bursu ile geldiğimizden bürokratik işimiz çok fazla olmadı doğrusu. Ama aklıma gelen ehliyet alacaksanız bulunduğunuz şehrin motorlu taşıtlar idaresinden (DMV) bir günde sınava girip ehliyet alabilirsiniz. Burada her şeyin başında sosyal güvenlik numarası geliyor olacak eğer çalışmaya başlarsanız bunu temin etmeniz gerekecek. Eğer J tipi bir vize ile geldiyseniz çalışma izninizi almak için EAD üzerinden bir başvuru yapmanız ve yıllık bir ücret ödemeniz gerekecek.

Banka ve para transferi apayrı bir iş. Türkiye’de bankalardan şikayet ediyorsanız burada yaşadıktan sonra Türkiye’nin bankacılık siteminin hızına bir daha laf etmeyeceğinizi garanti edebilirim. Ama bunun da çözümü var. PayPal, Square Cash, ApplePay, Google Wallet ile hem ülke içinde para transferlerini hemde Türkiye’den para gönderip alma için çok daha uygun çözümler sunuyor. Bir de klasik bankalar yerine Simple ve Moven gibi yeni akım dijital bankaları da deneyebilirsiniz. Türkiye’den buraya bankalar arası para transferi yaparken pek sorun yaşamadım çok hızlı gerçekleşti ama diğer çözümlerle daha ucuza para göndermeniz mümkün olduğu için çok daha avantajlılar. Seçiminizi yaparken bankalara gidip hesap açılışı ve hesaplarım yıllık maliyetleri konusunda detaylı bir şekilde bilgi almanızda fayda var. Her hesabın farklı özellikleri var ve kullanım şeklinize göre kimisi daha avantajlı kimisi daha maliyetli olabiliyor.

Bankadan konu açılmışken kredi geçmişi konusu burada çok kritik. Eğer düzgün bir kredi geçmişi oluşturamazsanız ev tutmaktan, araba almaya hatta telefon almaya kadar birçok konuda problem yaşamanız olası. Dolayısıyla en çok dikkat etmeniz gereken konu faturalarınızı zamanında ödemeniz, eğer kredi kartı çıkardıysanız borcunuzu mutlaka zamanında ve uygun oranlarını ödeyerek takip etmeniz gerekliliği olmalı. Hatta belirli aralıklarla online bankacılık hesabınızı kontrol etmenin dahi kritik olduğu söyleniyor, aman dikkat.

İlk geldiğinizde eğer bir işiniz yok ise bile hesap açmanızda bir problem yok direk bankaya gidip hesap açtırıp paranızı yatırabilirsiniz ama onda da Türkiye’de olduğu gibi çat kapı gidip hesap açmıyorlar. Önce gidip randevu almanız gerekli. Kredi kartı çıkartmak istiyorsanız hesabınızı açtığınızda banka size zaten teklif edecek ve bir deneme yapacaktır ama bir okulda öğrenci değilseniz ya da bir işyerinde çalışmıyorsanız ilk başvurunuza muhtemelen ret alacaksınız. Ama üzülmeyin bunun da bir yolu var. Hesabınız içerisinden belirli bir tutarı güvenlik depoziti olarak yani bir anlamda teminat olarak bankaya göstermeniz durumunda, bir yıllığına bu tutara el koyarak size bir kredi kartı çıkarabilirler. Bu sizin belirlediğiniz bir tutar oluyor ve çıkacak kart bu tutar kadar bir limite sahip oluyor. Bir yılın sonunda ödeme geçmişinizde bir sorun olmadığı ve düzgün bir kredi kartı müşterisi olmanız durumunda bu depoziti hesabınıza geri yatırıyorlar. Böylece bir kredi kartı sahibi olabilirsiniz. Mutlaka bazı otomatik ödemelerinizi bu karta bağlayın ufak dahi olsa böylece Amerika’ya girer girmez bir kredi geçmişi oluşturmaya başlayın. Mümkün olduğu kadar kartınızın borcunun, limitinizin dörtte biri civarında kalmasına özen gösterin.

5.Sosyal Çevre Oluşturma ve iş fırsatları:

Aslında Türkiye’den gelen biri olarak karşılaşacağınız bir çok zorluğu çok daha kolay halletme yeteneğine sahip olduğunuzu göreceksiniz. Ne de olsa zorlu şartlarda yaşamaya ve her an yeni engellerle karşılaşmaya hazır olarak yetişiyoruz. Fakat daha çok zorlanılan bir başka konu sosyalleşme ve çevre yaratma konusu olabilir. Genelleme yapmak ne kadar doğru bilemiyorum ama bu konuda Türklerin biraz daha içe kapanık olduğunu düşünüyorum. Eğer kendinizi öyle görüyorsanız bunu değiştirmek için en iyi zaman. Burada alıştığınız, rahat yaşadığınız ortam olmayacağı için, bir çok kişi ile tanışmanız, derdinizi direk ve net anlatmanız ve yeni bağlantılar kurmanız gerekecek.

Ben buraya taşınmadan önce ilk iş bu şehrin kendi içinden doğmuş markalarını ve de bu şehirde merkezi bulunan firmaları bulup bir liste oluşturmuştum. Ana ilgim dijital odaklıydı ama finans, otomotiv ve e-ticaret geçmişim olduğu için bu alanlar özelindeki firmalara öncelik verdim. Siz de kendi ilgi alanınız ile ilgili firmaları çıkararak başlayabilirsiniz. Bu firmaların dijital departmanlarında çalışanlarını inceleyip, sosyal kanallarda aktif olanların Linkedin, Twitter vb hesaplarına ulaştım. Bu birkaç alanda fayda sağlayacak size. Hem sosyal çevre oluşturmak, hem o şehirde neler olduğunu takip edebilmek, hem de kariyer gelişiminiz için doğru kişilere erişip doğru bağlantılar yaratmak için size hız kazandıracak.

Twitter bu iş için biçilmiş kaftan. Kendim için özel listeler oluşturup takibe aldığım firma ve kişileri grupladım. Böylece şehirdeki yaşantıyı ve sektörün orda nasıl işlediğini daha yakından anlamama çok yardımcı oldu. Daha taşınmadan önce o şehrin sosyal medya etkin blogger’larını, maker topluluklarını, dijital sektör üzerine yazan akademisyenleri, startup topluluklarını, 3d printing ve internet of things üzerine yazıp çizen, üreten kişi ve kurumları, listeleri, hesapları da takip etmeye başladım. Linkedin üzerinden radarımdaki firma çalışanları ve medium hesaplarında düşüncelerini yakın bulduğum sektör liderleri ile Linkedin veya sosyal medya hesapları üzerinden ulaşarak kısaca kendimi tanıttım. Yakın zamanda bu şehre taşınacağımı, bu şehirde ilgi alanım içinde kimleri takip edebileceğimi, hangi çalışma mekanlarına gidebileceğimi, alanıma yakın hangi toplulukları, haftalık/aylık etkinliklerin faydalı olabileceğini sorarak hem bilgi edinmiş, hem de daha taşınmadan bazı kişilerle ilk temasları kurmuştum.

Benzer bir şekilde gideceğiniz şehirdeki üniversiteleri inceleyin. O üniversitelerde dijital alan üzerine (veya sizin kendi kariyeriniz ile ilgili) çalışan akademisyenleri bulup takip edin ve hatta yazışıp bazı derslerine misafir öğrenci olarak katılmak istediğinizi belirtin. Bir çok akademisyen Türkiye’deki genel havanın aksine bu talebinize çok olumlu yanıt verecek ve hem sizi tanımak isteyecek hem de sizi kabul edecektir dersine. Hem yeni bilgiler edinmiş, hem üniversite ortamını görmüş, hem de bu konuda katılımınız ile akademik ortamda yeni kontaklar oluşturmuş olursunuz. Özellikle üniversite — iş dünyası bağlantısının çok iç içe olduğu Amerika’da, bu size çok farklı kapılar açabilir. Bütün bu işler ve yazışmalar, araştırma ciddi bir mesai alacağı için bütün bunları taşınmadan önce yapmış olmanız size ayrıca bir vakit kazandıracak.

Yine taşınma öncesindefreelancer,truelancer gibi freelance iş yapabileceğiniz kaynaklara üyelikleriniz yoksa açtırıp takibe alın. Bir çok konuda uygun olduğunuzu düşündüğünüz ilanlara teklifte bulunarak freelance iş yapmanız mümkün. Bunun dışında farklı metodlarla para kazanan insanları görebilirsiniz etrafınızda. Arabanız ve çalışma izniniz varsa Uber Partner olup şehirde kendi aracınız ile para kazanabilirsiniz. Yazı yazma konusunda yeteneğiniz var ise Amazon Books üzerinden e-kitaplarınızı oluşturup satabilirsiniz.

Taşındıktan sonra Next Door uygulamasını yükleyip hızlı bir üyelik süreci sonrası uygulamayı kullanmanızı tavsiye ederim. Uygulamaya direk ev adresiniz ile kayıt oluyorsunuz ve takip eden bir hafta içerisinde size posta ile bir şifre gönderiyorlar. bu şifre ile uygulamada üyeliğinizi tamamlayıp mahallenizde NextDoor kullananlar ile birlikte bir topluluğa katılıyorsunuz. Bu uygulama ile hem mahallenizde oturan diğer kişilerle iletişime geçebiliyor, hem sürekli olarak mahalle ile ilgili atılan bilgileri takip edebiliyori yakın zamanda yapılacak bir etkinlik, bir garaj satışı, ya da ürün ilanı, ücretsiz verilen bazı eşyaların ilanları vb. Hem de dilerseniz siz de etkinlik oluşturup duyuru yapabiliyorsunuz.

Malum burada en sık karşılaştığınız şey garaj satışları. Civarınızdaki garaj satışlarını takip edip uygun fiyata alıp -hatta bazen ücretsiz yakalayabileceğiniz bazı ürünleri yakalayıp e-bay üzerinden, sosyal medya hesaplarınız üzerinden ya da hazırlayacağınız bir web sitesi üzerinden satışını yapabilirsiniz. Bu işi profesyonel olarak yapanların olduğu bir yerde neyi ne kadara alıp kaç paraya satmanız gerektiğini iyi belirlemeniz kritik. Mesela garaj satışlarını takip ederek kullanılmış kitapları toplayan ve satan kişiler var. Topladıkları kitapları ebay üzerinden veya Bookscouter gibi sitelere satıyorlar. Bunu yaparken bir mobil uygulama ile kitabın 10 haneli isbn numarasını taratıp kitap için teklif edilen fiyatı görüyor ve bu rakamın altına kitabı satın alıp daha sonra da satabiliyorsunuz. Tabii bir garaj satışında tüm kitapları taramanız ve fiyat bakmanız biraz zor olacaktır. Her iş için olduğu gibi bunda da genel bir bilgiye sahip olmanız ve gün sonunda zarar etmiyor olmanız önemli.

Benkendim için hobim ve çok sevdiğim bisikletlerle ilgilenirken benzer bir fırsat yarattım kendime. İstanbul’dayken küçük yaştan beri beri bisiklet kullanır ve kendi bisikletimi kendim tamir ederdim.

Buraya taşınınca en acil ihtiyacım bisiklet olmuştu. Zira yollar çok uygun, ya da yer yer özel bisklet yolları da var ve civarda gidilecek çok güzel rotalar mevcut. Üstelik sıfır bir bisiklet almıyorsanız Ebay ve craigslist üzerinden istediğiniz tür istediğiniz bütçeye uygun bisiklet bulmanız mümkün. İstanbul’da bulmanın çok zor ve pahalı olduğu vintage bisikletleri bol bol görmeye başlayınca, kendime 1972 model Vintage bir Schwinn takip edip yakaladım. Tabii 72 model bir bisikletin durumu ilk bakışta harika görünmüyor ama biraz üzerinde çalışıp ufak tefek yeniliklerle bisiklet eski günlerine dönebiliyor.

Ben de hem boyası temiz, hem mekanik aksamı çalışan ama temizlik ve bakım ihtiyacı olan bir bisiklet bulup kendime hobi olarak aldım ve yenilemeye başladım. Temizliği ve tüm parça yenilemeleri için gerekli parçaları alırken ebay ve craigslist’i kullanıp zamanla tüm orjinal parçaları çok uygun fiyata temin ettim. Bisikletin ilk geldiği hal ile şu anki hali arasında ciddi bir fark oldu, şu an 250–390 dolar aralığına bir değere kavuştu. Bisikletin tamiri ile ilgili ayrı bir yazı yazıp aşamalarını burada göstereceğim, ilgilenirseniz o yazıdan detaylara ulaşabilirsiniz.

Elinizden buna benzer işler geliyor ve keyif alıyorsanız ebay ve craigslist üzerinden ürünleri takip edip, alıp temizleyip, yenileyip satarak kendinize hem uğraşmak için bir hobi yaratmış hem de bundan para kazanarak işi daha da keyifli hale getirmiş olursunuz. Hatta alım satım dışında elinizden tamir işi geliyor ise craigslist’e veya lokal uygulamalara açacağınız ilanlar ile çevrenizdeki kişilerin benzer bakım işlerini yapabilirsiniz. Burada sadece bisikletin zincirini değiştirip yağlamak bile 20–30 dolar arasında tutabiliyor.

6.Çalışma İzni:

Resmi kanallardan yapılacak her iş için çalışma iznine ihtiyacınız var tabii bunun için H1B vizesi, Green Card veya J tipi vizeye ihtiyacınız var. (daha da farklı vizeler olabilir ama kendi denk geldiğim ve bildiklerim üzerine yazdığım için mazur görün) Genellikle yetenekleriniz ve kariyerinizi ilerletmek için firmalar ile yaptığınız görüşmelerde sizi almak istediklerinde sizin için H1B vizesi başvurusu yapıyorlar. Ama “abi Türkiye’de durum kötü nereye gitsem beni kaparlar.” diye düşünüyorsanız hayalleri bir kenara bırakmanızda fayda var. Amerika’nın yıllık 85.000 H1B vize kontenjanı mevcut. 2014 yılında 10.000 firma bu kontenjanı kullanmak için başvuru yapmış ve bu kontenjanın toplam 32.000’lik kısmını tek başına 20 firma doldurmuş bile. Amerikan Göçmen Bürosu her yıl Nisan 1 itibarı ile bu başvuruları duyuruyor ve ilk gelen vizeyi kapar diyor olsa da durum pek de söylendiği gibi değil. Sistem kura ile çalışıyor ve her kişi bir başvuru yapma hakkında sahip fakat özellikle outsource çalıştıran IBM, Amazon, Google, Tata, Infosys gibi firmalar sistemi alt etmenin yolunu bulmuş ve yıllık kontenjanın önemli kısmını kapatıyorlar. Bu verileri the New York Times’inşu haberinden aldım bir göz atın derim. Benzer bir hayal ile gelen fakat vize alamayıp geri dönen bir teknoloji girişimcisi de bu konuyu irdeleyip dataları çıkararak neler olduğunu anlamaya çalışmış ilginç bir haber.

Sonuç:

Yazıyı uzatmak mümkün elbette, yazacak çok madde çıkar ama her şeyden önce farkında olunması gereken konu şu; hiçbir ülke size kapıyı sonuna kadar açıp gel diye beklemiyor. Dolayısıyla yarın giderim buradan dediğinizde gitmekte serbestsiniz fakat yaşamak için nasıl bir model oluşturacaksınız, nasıl daha mutlu olacaksınız oturup düşünmeniz ve bir plan yapmanız gerekli. Her şeyden uzaklaşırım ve gezerim diyorsanız dahi kabaca bir plana ve nakit paraya ihtiyacınız var. “Gider iyi bildiğim işi yaparım” diyorsanız da aynı şekilde.

Bir kere yola çıktıktan sonraysa her şey daha kolay. Türkiye gibi bir ülkede yaşadıktan sonra zorluklarla mücadele etme konusunda doğuştan çok iyi olduğunuzu fark ediyorsunuz. Göreceksiniz kimsenin günlük yaşantısı bu kadar zorlu ve acımasız değil. Okumayı, araştırmayı, öğrenmeyi ve yeni bir şeyler üretmeyi seviyorsanız, gittiğiniz her yerde her zaman kendinize bir yer edinebiliyorsunuz . Benim için kriter mutlu olmak. Mutlu olup olmamak kader değil kendi tercihim.

Yazıda bahsettiğim kaynakları, linkeri ve faydalı olabilecek uygulamaları aşağıda kolaylık olsun diye ayrıca listeledim umarım işinize yarar. Bunların dışında yukarıda bahsetmeyi atladığım son bir madde daha var yola çıkmadan önce veya taşındıktan sonra bol bol sizin gibi ülke değiştiren veya gezginlik yapan kişilerin yazılarını takip edin, o ülkeye yerleşerek iş yapan iş insanlarının deneyim yazılarını okuyun. Bu, hem size daha pratik yolculuk yapmayı, daha hızlı adapte olmanın yollarını gösterecek, hem de farklı ülkeler veya şehirleri anlatsalar dahi hayat deneyimleri ve ipuçlarıyla yeni şehrinizde hayatta kalmanız için daha önce dikkat etmediğiniz ince detayları görmenize yardımcı olacak. Aynı şekilde siz de mümkün olduğu kadar deneyimlerinizi yazmaya ve size benzer deneyimlere yelken açacaklara fayda sağlayacak ipuçları bırakmaya özen gösterin.

Gezginler ve Yol İpuçları için:

Yolculuk öncesi ve yolculuk sırasında hazırlığın nasıl yaplması ve yanınızda bulunması gereken uygulamalar konusunda Özgür Alaz’ın “Nasıl Seyahat Etmeli? Seyah için ipuçları!” yazısını mutlaka okumanız ve notlarınızı almanızı tavsiye ederim. Çok iyi bir derleme yapmış.

Yolunuz Güney Amerika civarlarına doğru olacaksa uzun bir yolculuğa çıkan dostumun “Uzak Bir Yıl“ blogu ile farklı coğrafyaları takip edip bilgi edinebilirsiniz.

Medium bu aralar özellikle takıntılı seviyede takip ettiğim bir kanal benim için. Kendinize uygun konularda hem bir çok yeni bilgi edinebilir hem de yaşadığınız şehirdeki insanlarla bilgi paylaşımı yapmanıza olanak sağlar. Tabii Türkiye ile bağlarınızın devam ettiğini de düşünürsek Medium Türkçe yayınını da kaçırmayın ve dediğim gibi buralara yolculuğunuz ile ilgili deneyimlerinizi yazarak paylaşın.

Okumalar — Fikirler vb

Medium

Medium Türkçe

Medium Travel

Medium Collections

Kinfolk

Sina Afra

Özgür Alaz

Etkinlikler Takibi:

Eventbrite

Meet-Up

Uygulamalar:

Next Door

Bookscouter

Zomato

OpenTable

UrbanSpoon

Yelp

Foursquare

Key.me

Zillow

Trulia

Homefinder

Bankacılık ve Para Transferleri

Simple

Moven

PayPal

Square

Square Cash

ApplePay

Google Wallet

Glassdoor

Şehir içi Ulaşım

Uber

Lyft

Zipcar

Turo

Roadify

Bürokratik İşler için:

Employement Authorization Document (EAD)

Green Card Süreci

Motorlu Taşıtlar Dairesi

Şehirlerin ve Mahallelerin Suç Istatistikleri

Seyahat ve Uçak Yolculuğu İçin:

SeatGuru: Özellikle Amerika Türkiye arası uzun uçuşlarınız için Kayak veya benzeri bir yerden bilet satın alırken bu iki siteden koltuklarınızın yerini ve konfor derecesini kontrol etmeyi unutmayın.

Bilet alırken hangi ülkeden bileti satın aldığınız toplam maliyetinizi değiştirebiliyor. Amerika’da aldığınız bir bilet için dolar üzerinden fiyatlandırma yapılırken Türkiye’de aldığınız bir bilet Euro üzerinden fiyatlandırılıyor. Gerçi aralarındaki fark son zamanlarda azaldı ama yine de uçuş biletlerinizi hem daha öncesinden hem de mümkünse yurt dışındayken satın alın.

HotelTonight ile son dakika fırsatlarını yakalayabilirsiniz.

Kapıdan Kapıya Taze Meyve Sebze Servsi Yapan Firmalar:

Hello Fresh

Door to Door Organics

Green Bean Delivery

Green Chef

Yazıda kullandığım haber:

The New York Times Vize Haberi

Originally published at aykutibrisim.com on November 22, 2015.

--

--

Aykut İbrişim

Co-founder @Podfresh, @Kodluyoruz, @Podiolab, Turkish Podcaster @GeldiGelecek_ | #DigitalStrategy #socialentrepreneurship #podcaster #Podcasting #Podcast