Savaşmaktan Değil Savaştan Korkarım

Canan Ekinci Yılmaz (C.E.Y.)
Türkçe Yayın
Published in
3 min readOct 10, 2019

--

“Savaştan korkmam” diyenler ise savaşmaktan korkarlar.
Sadece ama sadece savaş çığlıkları atıp köşelerine dönerler.
Savaş halinin ne menem bir şey olduğunu bilmediklerinden olsa gerek, atarken de mangalda kül bırakmaz, önlerine çıkan ne varsa devirip geçerler.
Şaşarım onlara, dedelerinden-ninelerinden hiç mi savaş anısı dinlememişlerdir? Dinlerken hiç mi yürekleri ağızlarına gelmemiştir? Kapıya dayanmış bir düşman askerinin kapıyı yumruklama sesi ile hiç mi uykuları bölünmemiştir?

Savaş çıktığı zaman sadece asker gidip savaşacak, ölen ölecek, kalan kalacak, kendileri de normal hayatlarını sürdürecekler mi zannetmektelerdir?
Ki yıllardır zaten durumumuz budur…

Savaşa meraklı ama savaşmaktan korkan insanlar vatanlarını ellerine geçirmek isteyen zihniyetin emellerine ulaştıktan sonra o vatana ait o milleti o topraklarda barındıracaklarını düşünüyorlar galiba.
Barınmalarına göz yumulsa dahi artık o toprakların sahibi değil, ancak kölesi olacaklarını idrak edemiyorlar.
Yoksa diğerleri niçin girsin onca zahmete…

Bu savaş severler yeni yüzyıl savaşlarının Malazgirt Meydan Muharebesi kıvamında geçeceğini varsayıyorlar hâlâ.
Hani 1071, hani 2071…
Demek ki geçen şu bin yılda onların gözünde hiçbir şey değişmemiş .
Süngü tak, kılıç kuşan!
Allah Allah Allah Allah!

Ne kimyasal silahlar, ne biyolojik silahlar, ne saniyede milyarlarca insanı yakıp yok edecek güçteki bombalar ve ne de insan denilen, bütün bu silahları icat eden ve kullanan, savaşta ve aşkta her yolu mubah sayan canavar…
Halim selim zannettiğiniz bir insanın üzerinden toplum baskısı kalktığı zaman o insanın dönüştüğü canlı türüne canavar demek bile az aslında.
Hukukun ve adaletin esamesinin okunmaması, yapılacak her türlü zulmün bedelsiz kalacak olması ve üstelik edilen zulmün derecesine göre paye alınacağının bilinmesi, savaş hali sırasında insanoğlunun vahşi doğasını açığa çıkartıyor olsa gerek.

Yıllarca komşuluk etmiş farklı milletten insanların, savaş koptuktan sonra birbirlerine ettikleri mezalimi birçok kitapta okumuş, birçok söyleşide dinlemişizdir.

Rum-Ermeni-Boşnak-Çerkez-Gürcü-Sırp-Hırvat-Türk-Arap-Kürt-Pers-Roman, yani kısaca Osmanlı milletinin kendi halinde yaşayan insanları zaman içinde milliyetçilik sevdasına kapılıp, ya da kaptırılıp, önce parçalara bölünmüş, o günden bugüne de parçaların birbirlerine olan düşmanlığı bitmemiş.
Bir bütünken sahip oldukları güçlerine ise ayrı ayrı iken asla sahip olamamışlar.

Tarih kitaplarının sayfalarına sıkışmış binlerce savaşın onca zaferi ve onca yenilgisinin özünde, evinden-barkından-canından edilmiş, kan ve gözyaşına gark olmuş milyarlarca insan var.
O savaşlar ile nice devletler kurulmuş, nice devletler yıkılmış.
Ne Sezar’ın Roması, ne Kanuni’nin Osmanlısı ve ne de Konstantin’in Bizansı…
Şimdi hepsi arkeolojik kazılara ve turist rehberlerine malzeme…
Onlardan geriye kalanlar elbette ki sadece toprağın altında değil.
Savaşın yıkıcılığından kendilerine ders çıkartmamış kalıntıları, toprağın üzerinde yaşamaya ve yaşadıkları toprakları cehenneme çevirmeye devam ediyor.

Ben’ce genlerinde taşıdıkları bu öfke ve bu hırs ne onlara, ne de dünyaya hayır getirmiyor.
Ve her zamanki gibi olan yine ezilen çimlere oluyor…

9 Ekim 2012 / C.E.Y.

Savaş ve Barış üzerine, içinde ilgili link olan bazı yazılarım:
İşte benim köklerim / 9 Ekim 2010
8 bin 372! / 11 Temmuz 2011
Senin oğlun şehit oldu mu?
/ 19 Ekim 2011
Geçmiş zaman olur ki… 24 Kasım 2011
Savaşmaktan Değil, Savaştan Korkarım… 9 Ekim 2012
Dümdüz de etseniz… / 20 Kasım 2012
Ya siz neredeydiniz? / 26 Şubat 2013
Bursa’dan Bosna’ya uzansın eller
/ 7 Mart 2013
Siz savaşı ne zannediyorsunuz? / 14 Mayıs 2013
Senden korkuyorum! / 11 Eylül 2013
Ölerek Kazanıldı Bu Zafer! / 22 Mart 2014
Bu savaşı onlar çıkartmadı…
/ 20 Haziran 2014
Sadece barış için savaşalım… / 30 Ağustos 2014
Sarıkamış’ta Donmak! / 5 Ocak 2015
Hocalı’ya Giden Yol’a taş döşeyenler…
/ 28 Şubat 2015
Savaşın öteki yüzü… / 11 Mart 2015
Bilemedim, seçemedim… / 22 Ağustos 2015
Onlar mı? Onlar Suriyeli… / 15 Eylül 2015
İniltileri duymuyor musunuz?
/ 7 Aralık 2015
Tabutlar geçiyor yükle yürekle / 15 Mart 2016
Gözleri sonuna kadar hayata açık / 2 Mart 2018
Ne Konuştuğumuzun Farkında Mıyız? / 18 Temmuz 2019
Kardeş de bir yere kadar…
/ 28 Temmuz 2019

--

--