İyi Yazmak Üzerine - Part I

Düzyazı İçin Yol Haritası

safa kutlu
Türkçe Yayın
4 min readNov 23, 2015

--

İyi Yazmak Üzerine - William Zinsser / On Writing Well

Altıkırkbeş Yayın’larından 30. yıl özel baskısı olarak Eylül 2014 yılında çıkan ‘İyi Yazmak Üzerine & Düzyazı İçin Yol Haritası’ kitabından aldığım ve 4 bölüm halinde derlediğim notlar.

Birinci Bölüm: İlkeler

1- Alışveriş

Ne olursa olsun bütün yazı yazanlar gergin ve kolay incinir bir haldeler. İçlerinden bir parçayı kağıda dökme dürtüsüyle yönlendirilirler ve yine de içlerinden doğal olarak gelen şeyi yazmazlar. Kağıdın başına edebi bir eser vermek için otururlar ve yazıda ortaya çıkan o “ben”, ilk başta yazı yazmak için kağıdın başına oturmuş kişiden çok daha katıdır. Asıl sorun bu gerginliğin arkasındaki gerçek kişiyi bulmaktır.

Beni çeken şey yazarın kendi alanı için duyduğu o şevk. Bu alana nasıl çekildi? Beraberinde ne gibi duygusal bir yük taşıdı? Bu hayatını nasıl değiştirdi?

İyi nesrin tam merkezinde işte bu kişisel alışveriş vardır.

2- Basitlik

Ulusal eğilimimiz şişirme yönünde ve böylece önemli bir şeyler söylemiş olduğumuza inanıyoruz. Uçakta şiddetli yağış beklediğini bildiren pilot, yağmur yağabilir demekten sakınıyor. Bunun nedeni cümlenin çok basit olması.

Ama iyi yazı yazmanın sırrı her cümleyi en basit öğelerine ayırmaktır. Bir işe yaramayan kelimeler, daha kısası olan uzun kelimeler, fiilde zaten anlamı verilmiş zarflar, kimin ne yaptığını bulanıklaştıran edilgen yapılar. İşte bunlar bir cümleyi zayıflatan seyreltici maddeler.

Yazarlar kendilerine sürekli şunu sormalılar: ben ne demeye çalışıyorum? Şaşırtıcı derecede sık karşılaşılan durum cevabı kendilerinin de bilmemesidir.

3- Karışıklık

Watergate duruşmasında Başkan Dixon’ın yardımcısı John Dean’in televizyonda tek bir beyanıyla neler başardığını düşünün. Ertesi gün Amerika’daki herkes “şimdi” yerine “zamanın bu noktasında” diyordu.

Bahsettiğim karışıklık terimi gecekondu mahallesine durgun sosyoekonomik bölge, çöp toplayıcılarına atık tasfiye personeli ve şehir çöplüğüne hacim küçültme birimi adını vermemize yarayan hantal bir edebikelamdır.

Karışıklık, şirketlerin hatalarını saklamak için kullandıkları dildir.

Pentagon’un bir çıkarmaya “güçlendirilmiş koruyucu reaksiyon saldırısı” adını vermesine yol açan yine bu karışıklıktır. Yine bu iş için ihtiyacı olan koca bütçeyi ayarlamasına “karşı güç caydırıcılığı” adını vererek haklı çıkarmaya çalışıyor.

George Orwell’in 1946'da yazdığı ama Kamboçya, Vietnam ve Irak savaşlarında sık sık atıf yapılan “Politics and the English Language” makalesinde belirttiği gibi “politik konuşma ve yazma büyük ölçüde savunması olmayan şeylerin savunmasıdır… Böylece politik dili oluşturan şey edebikelamlar, belirsizlik ve muğlaklıktır.”

4- Tarz

Önemli olan şey şu: yazınızı kuvvetlendirmeden önce basitleştirmeniz gerekiyor. Temel araçların ne olduğunu ve ne işe yaradıklarını bilmelisiniz. Marangozluk örneğinden gidersek, ilk önce tahta parçalarını birbirine ekleyebilmeniz ve çivi çakabilmeniz lazım. Daha sonra isterseniz köşeleri düzleştirebilir veya süsleyebilirsiniz. Hiçbir zaman unutmamalısınız ki bazı ilkeleri olan bir zanaatla uğraşıyorsunuz. Eğer çiviler sağlam değilse yapınız çöker. Eğer filleriniz zayıf ve sözdiziminiz çürükse de cümleleriniz çöker.

Tarz, yazı yazan insanın saçı kadar organik bir parçasıdır, veya kelse saçsızlığı kadar. Tarz eklemeye çalışmak peruk takmak gibi bir şeydir. İlk bakışta eskiden kel olan insanı genç hatta daha yakışıklı gösterir. Ama tekrar baktığınızda -ve söz konusu peruksa illa ki tekrar bakarsınız- ortada yanlış bir şey var gibi gelir.

5- Kitle

Kimliğinizi muhafaza etme meselesiyle yüzleştikten hemen sonra başka bir soru aklınızı kurcalamaya başlayacaktır: “Kim için yazıyorum?”

Bu esaslı bir sorudur ve esaslı bie cevabı vardır. Kendiniz için yazıyorsunuz. Büyük okuyucu kitlesini gözünüzde canlandırmaya çalışmayın. Böyle bir kitle yok her okuyucu farklı bir kişidir. Editörlerin ne tür şeyler yayımlamak istediğini ya da insanların ne okuma havasında olduklarını düşünmeyin. Editörler ve okuyucular okumaya başlamadan ne okumak istediklerini bilmezler. Ayrıca sürekli yeni bir şeyler ararlar.

Bir espri yapmak istediğinizde okuyucunun bunu anlayıp anlamayacağını düşünmeyin. Yazarken hoşunuza gidiyorsa yazın.

Bu bir paradoks olarak gözükebilir. Nasıl hem okuyucuyu kaybetmemek gerek diye düşünüp hem de onun düşüncesi hakkında umursamaz olunabilir ki?

İki farklı meseleden bahsediyorum; biri zanaat, diğeri ise tavır. Zanaat belirli bir beceride uzmanlaşma meselesidir, tavır ise bu beceriyi kişiliğinizi yansıtmak için nasıl kullanacağınızla ilgilidir.

6- Kelimeler

Gazeteci üslubu denilebilecek bir tarz var ve bunu her kim kullanırsa onun tarzındaki tazeliği öldürür.

Peki <gazeteci üslubu> nedir? Konuşmanın diğer parçalarından bir araya getirilmiş anlık sözcükler örtüsüdür. Sıfatlar isim (<saygınlar>, <şöhretler>), isimler fiil (<ağırlamak>) olarak kullanılır. İsimler aynı zamanda fiil oluşturmak için ya kesilip biçilir (<coşku>) ya da ekler getirilerek fiil oluşturulur (<güçlendirmek>, <dişlerini geçirmek>). Bu, seçkin kişilerin <ünlü>, arkadaşlarının da <kadro> olduğu, geleceğin hep <meydana gelmek üzere olan> bir şey olduğu ve notların hep <uçurulduğu> bir dünyadır.

Yazı yazarken önemli olan hız değil orijinalliktir.

Bugün yazılanları ve eski ustalar tarafından yazılmış şeyleri okumayı alışkanlık haline getirin. Yazmak taklit ederek öğrenilir. Bana nasıl yazı yazmayı öğrendiğim sorulsaydı, benim yazmak istediğim tarzda yazan yazarları okuyup bunu nasıl yaptıklarını inceleyerek öğrendim cevabını verirdim.

İyi nesir yazarları kısmen şair olmalı ve yazdıkları şeyin kulağa nasıl geldiğini sürekli kontrol etmeliler. E. B. White’ın tarzının favorilerimden biri olması, dilin ahengi ve ses niteliğini çok önemsemesindendir. Kelimeleri cümle oluşturmak için bir şekle girdiğinde bunun tadını (kulağımla) çıkarıyorum. Bir cümleyi yeniden yazarken askıda bir kelimeyle bitirmek için nasıl bir ayarlama yaptığını ya da belli bir duygusal ağırlık peşinde olduğu için sözcükler arasında nasıl tercih yaptığını tahmin etmeye çalışıyorum. Örneğin “sükûnet” ve “rahatlık” arasındaki seçimi yaparkenki fark gibi.

Böyle ton ve tempo meselelerini göz önünde bulundurmalısınız ve yazdığınız her şeyin bir parçası olmalılar.

Bütün cümleleriniz hantal bir edaya sahipse ve bunun farkında olmanıza rağmen bir şey yapamıyorsanız cümleleri sesli okuyun.

Ben tamamen kulağımla yazıyorum ve bir şeyi başkaları görmeden kesinlikle kendime sesli okuyorum

Sıkıntının nerede olduğunu duymaya başlayacaksınız…

7- Kullanım

Neden bir kelime iyi de diğeri ucuz? Size bir cevap veremem zira kullanımın belirli sırları yoktur. Dil haftadan haftaya değişen bir kumaştır, yeni tutamlar eklenir ve eskileri geride kalır. Kelime manyakları bile hangi kelimelere izin verebileceğini tartışır ama zevklerine göre verdikleri için kararları tamamen öznel olur.

Bana göre iyi kullanım, var olmaları halinde kendimi basitçe ve açıkça bir başkasına anlatabileceğim iyi kelimeleri kullanmak demektir ve çoğu zaman da iyi kelimeler bulunabilir.

--

--

safa kutlu
Türkçe Yayın

lânet olası karlar bile beyaz yağıyor. tasarım - seyahat - hikaye - fotoğraf