İyi Yazmak Üzerine - Part II

Düzyazı İçin Yol Haritası

safa kutlu
Türkçe Yayın
8 min readDec 1, 2015

--

İyi Yazmak Üzerine — William Zinsser / On Writing Well

Altıkırkbeş Yayın’larından 30. yıl özel baskısı olarak Eylül 2014 yılında çıkan ‘İyi Yazmak Üzerine & Düzyazı İçin Yol Haritası’ kitabından aldığım ve 4 bölüm halinde derlediğim notlar.

İkinci Bölüm: Metotlar

1- Bütünlük

Yazı, yazarak öğrenilir. Bu herkesin bildiği bir gerçek ve bunun böyle olmasının sebebi doğru olması. Yazmayı öğrenmenin tek yolu kendinizi belirli bir düzende belli miktarda kelime üretmeye zorlamaktır.

İyi yazmanın temeli bütünlüktür, bu yüzden önce akışınızı düzgün tutun. Bütünlük okuyucunun dikkatinin dağılıp kaybolmasını engeller; okuyucularınızın bilinçaltındaki düzen ihtiyacını giderir ve asayişin berkemal olduğunu fark etmelerini sağlar. Bu yüzden seçiminizi düzgün yapın ve arkasında durun.

Yazmaya başlamadan önce kendinize bazı temel sorular yöneltin. Örneğin: “Okuyucuya ne kadar kapsamlı bir bilgi vereceğim?” (Muhabir, danışman ya da sokaktan biri gibi mi?), “Hangi zamir kipini kullanacağım?”, “Ne tarzda yazacağım?” (Kendimi dahil etmeyip bir şeyler mi bildireceğim, kişisel ama resmi dilde mi yazacağım yoksa kişisel ve günlük konuşma dilinde mi yazacağım?), “Konuma ne şekilde yaklaşacağım?” (İlgili, alakasız, taraflı, ironi ya da hoşuna giden biri şeklinde mi?) “Neyin ne kadarını anlatmak istiyorum?”, “Ana tema ne?”

2- Baş ve Son

Girişiniz okuyucuyu bir an önce yakalayıp onu devamını okumaya zorlamalı. Ona yenilik, tuhaflık, paradoks, mizah, sürpriz, alışılagelmedik bir fikir, ilginç bir gerçek ya da bir soru sunup kendinizi okutturmalısınız. Okuyucunun merakını uyandırıp yakasına yapıştığı sürece istediğiniz şekilde giriş yapabilirsiniz.

Mükemmel bir bitirişin özellikleri, okuyucuyu kısmen şaşırtması ve buna rağmen tamamen uygun gözükmesidir. Makalenin bu kadar erken ya da aniden bitmesini ya da gerçekten öyle demiş olmasını beklemeliler. Ama okuyucu onu gördüğü zaman anlar. Tıpkı iyi bir giriş gibi bir etkisi vardır. Teatral komedideki perde repliğine benzer. Tam bir sahnenin ortasındayızdır (zannederiz) ama aktörkerin birisi birden komik, çılgınca ya da nükteli bir şeyler söyler de ışıklar söner ya… Sahnenin bitmiş olduğuna şaşırırız ve sonra, aslında böyle bitmiş olmasının ne kadar zekice, ne kadar uygun olduğunu düşünürüz. Bizim bu kadar hoşumuza giden oyun yazarının tam otoritesini, kontrol sahibi olmasını hissetmemizdir.

3- Ufak Tefek Şeyler

Bu bölüm küçük ayrıntı ve detaylarla ilgili tek bir şemsiye altında toplanan pek çok tembihten oluşuyor.

Fiiller

Bir cümle edilgen fiil kullanmadan kulağa doğru gelmiyorsa, ancak o zaman kulanın. Etken ve edilgen fiil arasındaki fark -açıklık ve güç açısından- bir yazar için yaşamla ölüm arasındaki farka denktir.

“Joe onu gördü” güçlüdür, “Joe tarafından görüldü” ise zayıf. İlk cümle kısa ve net; kimin ne yaptığı hakkında hiç bir şüphe yok. İkincisi ise daha uzun ve yavan duruyor. Aynı zamanda belirsizlik içeriyor. Joe tarafından ne sıklıkla görüldü? Bir kere mi, her gün mü, haftada bir mi? Edilgen cümlelere çok yer veren bir stil, okuyucunun enerjisini emer. Neyin kim tarafından yapıldığını anlamak zordur.

Zarflar

Çoğu zarf gereksiz yere kullanılır. Belli bir anlamı olan bir fiil seçip, cümleye aynı anlama sahip bir zarf eklerseniz cümlenizi gereksiz öğelerle doldurmuş ve okuyucunuzu sinir etmiş olursunuz. Bize birisinin yüksek sesle bağırdığını söylemeyin; bağırmak, içinde zaten yüksek ses anlamını barındırır.

Umursamazca yazılan yazılarda güçlü fiillerin etkisi gereksiz zarflarla azaltılır.

Sıfatlar

Çoğu sıfat da aynı şekilde gereksizdir. Zarflar gibi, konseptin zaten ismin içinde olup olmadığını düşünmeyen yazarlar tarafından cümleye serpiştirilirler.

Bu sıfatlar, fiilin kendi başına yapamadığı bir görevi yerine getiriyorlar. Sadece süs amaçlı cümlede bulunan bir sıfat (görkemli ağaçlar, oyunbaz kedi yavruları, belalı dedektifler, durgun gölcükler) yazarın vurdumduymazlığını gösterir ve okuyucu için de yorucudur.

Küçük Niteleyiciler

Birazcık kafanızın karıştığını, azıcık yorulduğunuzu, oldukça canınızın sıkıldığını ve çok depresif olduğunuzu söylemeyin. Kafanız karışsın. Yorgun olun. Depresif olun. Sıkkın olun. Yazınızı böyle ürkek kelimelerle kaçamak söylemlerin olduğu bir hale getirmeyin. İyi yazı zarif ve kendinden emindir.

Noktalama İşaretleri

Noktalama işaretlerini kullanmayı bilmiyorsanız -ve çoğu üniversite öğrencisi bilmiyor- gidin kendinize dilbilgisi kitabı alın.

Nokta hakkında, çoğu yazarın kullanımını çok geciktirmeleri dışında denecek pek bir şey yok. Kendinizi uzun bir cümleyle cebelleşir halde bulursanız, bunun sebebi cümleye normal şartlarda yapamayacağı bir şeyi yaptırmaya çalışmanızdır. Belki benzeşmeyen iki düşünceyi tek bir cümleyle ifade etmeye çalışıyorsunuzdur. Bunu çözmenin en kısa yolu bir cümleyi iki, hatta üç cümleye bölmektir.

Ünlem. Belli bir etki yaratmak istemediğiniz takdirde kullanmayın. Bir şeyin ne kadar şirin ya da harika olduğunu göstermek için koyulan bu ünlem işaretleri bizi bitiriyor.

Noktalı Virgül. Noktalı virgül okuyucuyu tamamen durdurmasa da duraksatır. Bu yüzden bu noktalama işaretini dikkatli kullanın, yoksa 21. yüzyılın ilk yarısı tarzı bir ivme yakalamaya çalışırken Viktoryen dönemindeki gibi yavaş bir hız elde etmenize sebep olur. Bunun yerine noktayı ve tireyi kullanın.

Tire. Tirenin iki çeşit kullanımı vardır. İlk olarak bir düşünce belirttiğiniz bir cümleden sonra koyduğunuz tire, cümlenin ikinci kısmında bu düşünceyi kuvvetlendirmeye ya da genişletmeye yarar. “Devam etmeye karar verdik -yemeğe zamanında yetişebilmemiz için sadece 100 mil daha gitmemiz gerekiyordu.” Tire cümleyi ileri taşır ve neden “devam etmeye karar verdik”lerini açıklar.

Diğer bir kullanımı ise şudur: Uzun bir cümlede kullanılan iki tire parantez gibi bir düşünceyi ikiye böler. “Bana arabaya binmemi söyledi. -bütün yaz saçımı kestirmek için peşimden koşmuştu- ve sessizce şehre doğru gittik.” Normalde başka bir cümleyle açıklanmak durumunda olacak açıklayıcı bir detay gayet güzel bir şekilde cümlenin arasında bildirilmiş olur.

İki Nokta. Bir liste yapmaya başlamadan önce hemen atlamamız ve duraksamamız için kullanılır: “Broşürde, geminin şu limanlara uğrayacağı yazıyordu: Oran, Cezayir, Nepal, Brindisi, Piraeus, İstanbul ve Beyrut.” Bu görevi iki nokta üst üsteden daha iyi hiç bir noktalama işareti yerine getiremez.

Tutum Değiştiriciler

Önceki cümledeki tutumunuz değişecekse, bunu okuyucuya en kısa zamanda bildirin. Bu işi sizin yerinize yapacak en az 10 tane kelime var: “ama”, “yine de”, “lâkin”, “buna rağmen”, “bunun yerine”, “böylece”, “bu yüzden”, “bu sırada”, “şimdi”, “sonra”, “bugün”, “bilahare” vesaire.

Yön değiştireceğiniz zaman cümleye “ama” ile başlamanız, okuyucunun neler olduğunu anlamasını çok kolaylaştırır. Aynı şekilde yazarın tutum değiştirdiğini cümlenin sonunda fark etmesi de okuyucunun işini çok zorlaştırır.

Çoğumuza cümlelere “ama” ile başlamamız gerektiği öğretildi. Eğer siz de bunu öğrendiyseniz, unutun. Cümleler bundan daha güçlü bir şekilde başlayamaz.

Konsept İsimler

Kötü yazımın içinde kimin ne yaptığını bildiren fiiller değil, konsept bildiren isimler kullanılır. “Ölü cümleler nasıl yazılır”a üç örnek veriyorum:

Genel tepki kahkahaydı.
Eski sisteme tek tepki kara mizah değildi.
Kampüs gerginliği değişim semptomudur.

Bu cümlelerin bu kadar garip durmasının sebebi, içlerinde ne etken fiil, ne de doğru düzgün bir özne bulunmaması. Okuyucu, herhangi bir bireyin herhangi bir işi yaptığını gözünde canlandıramaz. Bu soğuk cümleleri tersine çevirelim ve bunları insanlara yaptıralım:

Çoğu insan güldü.
Bazı insanlar eski sisteme olan tepkilerini kara mizahla dışa vururken, diğerleri…
Değişimin ayırdına varmak kolay, bütün öğrencilerin ne kadar tepkili olduğunu görebiliyorsunuz.

Benim cümlelerimin de inanılmaz bir enerji içerdiğini iddia etmiyorum, ama bunun sorumlusu şekle sokmam gereken materyalin çok şekilsiz oluşu. Ama en azından gerçek insanlar ve gerçek fiiller var.

Ürpertici İsimleştirme

Bu yeni Amerikan hastalığının özü şu: bir isim -dahası bir fiil- yeterli olacakken iki üç ismi birbirine bağlamak. Artık kimse iflas etmiyor; finansal sıkıntı alanlarımız var. Artık yağmur yağmıyor; yağış aktivitesi ya da fırtına olasılığı durumu var. Lütfen, bırakın yağmur yağsın.

Bu günlerde 4 veya 5 konsept ismi birbirlerine bağlanıp molekül zinciri gibi şeyler oluşturuyorlar. Geçenlerde keşfettiğim muhteşem bir örnek: <İletişim basitleştirme becerisi geliştirme müdahalesi.> Etrafta ne bir insan var, ne de bir fiil. Sanırım öğrencilerin daha iyi yazmalarına yardımcı olan bir programdan bahsediyor.

Abartı

“Beynimde 10 tane 747 jeti uçuyormuş gibi hissettim.” yazıyor, “ve gerçekten pencereden atlayıp kendimi öldürmeyi düşündüm.” Bu tarz cümleler, okuyucu yoğun bir şekilde başının döndüğünü hissetmeden çok uzun süre devam edemez ve bu yazar limitini çoktan aşmış. Bu tıpkı fıkra anlatmayı bırakamayan bir adamla bir yerde kapalı olmak gibi bir şey.

Güvenilirlik

Bir hikaye olduğundan daha egzotik bir hale gelsin diye olayı şişirmeyin. Eğer ki okuyucu tek bir falsonuzu yakalarsa bile o andan itibaren yazacağınız her şeye şüpheli gözle bakacaktır.

Dikte Ettirme

Yönetici, idareci, eğitmen, müdür ve diğer resmi makam sahibi kişiler zamanlarını verimli kullanmaya önem verirler. Bir şeyi “yazmanın” en hızlı yolunun bunu bir sekretere dikte ettirip bir daha üzerinden geçmemek olduğunu zannederler. Bir kaç saatten tasarruf edip bütün kişiliklerini yok ediyorlar.

Bilinçaltı

Siz uyurken yazar aklınız uyumaz. Etrafınızda olan biteni takip edin. Etrafınızda görüp duyduğunuz şeyler günler, aylar, hatta yıllar boyunca bilinçaltınızda filtrelenir ve tam da yazmaya çalışırken yardımınıza koşar.

En Hızlı Çözüm

Çıkmaza düştüğünüzde, sıkıntılı kısma bakın ve kendinize şunu sorun: “Buna gerçekten ihtiyacım var mı?” Büyük ihtimalle yoktur. Bunu cümleden atın ve hastalıklı kısmından kurtulmuş cümlenin hayata döndüğünü ve normal nefes almaya başladığını görün. En hızlı çözüm budur, ve çoğunlukla en iyisi de.

Paragraflar

Paragraflarınızı kısa tutun. Yazı görsel bir şeydir, akla hitap etmeye fırsat bulmadan göze hitap eder. Kısa paragraflar yazdıklarınızda nefes alacak yer olduğunu gösterir ve davetkar durur. Uzun paragraflar ise okuyucuyu okumaktan bile vazgeçirebilir.

Ama aşırıya da kaçmayın. Bir sürü küçük paragraf da çok uzun bir paragraf kadar sinir bozucudur.

Modern gazetecilerin, yazılarını hızlı ve kolay okunur hale getirmek için yazdıkları cüce paragrafları -dilsiz mucizeler- düşünüyorum da… Doğal bir düşünce akışını kesintiye uğrattıkları için aslında okuyucuları için işi zorlaştırıyorlar:

Beyaz Saray’ın iki numaralı avukatı salı günü işten erken çıktı, Potomaic Nehri’ne bakan bir parka arabasını park etti ve intihar etti.
Elinde bir tabanca, İç Savaş döneminden kalma bir topa dayanmış şekilde, arkasında ne bir not ne bir açıklama…
Arkadaşları, ailesi ve meslektaşları şokta.
Hayatı, salı gününe kadar herkesin imreneceği bir şekildeydi.

Beyaz Saray’ın iki numaralı avukatı salı günü işten erken çıktı, Potomaic Nehri’ne bakan bir parka arabasını park etti ve intihar etti. Elinde bir tabanca, İç Savaş döneminden kalma bir topa dayanmış şekilde, arkasında ne bir not ne de bir açıklama bıraktı -ama arkadaşları, ailesi ve meslektaşlarını şok içinde bıraktı. Hayatı, salı gününe kadar herkesin imreneceği şekildeydi.

Üstteki Associated Press versiyonu. Muhabirin bize “Pampa! Bak okuyabilmen için ne kadar kolaylaştırdım!” dediğini duyar gibiyim. Alttaki benim versiyonum ise muhabirin dili düzgün kullanabilip dört cümleyi mantıklı bir bütün oluşturacak şekilde bir araya getirebildiğini gösterir.

Yeniden Yazmak

İyi yazabilmenin temeli yeniden yazmaktan geçer: oyunu kazandığınız ya da kaybettiğiniz yer burasıdır. Bu fikri kabul etmek zordur. Hepimizin içinde ilk taslağımıza karşı duygusal bir bağ vardır ve mükemmel olmadığına inanmak istemeyiz. Ama neredeyse her zaman eksiklikleri vardır.

Çoğu yazar ilk seferlerinde ne demek istediklerini aktaramaz, ya da bunu yapabilecekleri en iyi şekilde başaramazlar. Bir anda çıkan cümlelerin her zaman bir gediği vardır. Net değildir, mantıklı değildir, gereksiz sözcüklerle doludur, kulağa kötü gelir, fazla iddialıdır, sıkıcıdır, klişe doludur, ritmi yoktur, anlam karmaşası vardır, önceki cümleyle alakasızdır… Bunların hepsi mümkündür. Sonuç olarak önemli olan şudur ki, kendinizi net bir şekilde ifade etmek istiyorsanız gerekli tamiratı yapmalısınız.

Bilgisayarda Yazmak

Bilgisayar Tanrı’nın, ya da teknolojinin bir hediyesidir. Yeniden yazmak ve yeniden düzenlemek için çok önemli bir araçtır. Anında değerlendirebilmeniz için sözcüklerinizi gözlerinizin önüne serer -ve yeniden değerlendirme için; düzeltene kadar cümlelerinizle oynayabilirsiniz.

Konunuza Güvenin

Yazı zanaatıyla uğraştıkça, ‘gerçek’ten daha önemli hiç bir şeyin olamayacağını fark ediyorum. İnsanların yaptıkları -ve dedikleri- beni şaşırtmaya devam ediyor çünkü ya muhteşemlik, ya drama, ya mizah, acı, ya da gariplik dolu.

Gerçekten olan bütün bu hayranlık uyandırıcı şeyleri kim uydurabilirdi ki? Yazar ve öğrencilere sürekli “Konunuza güvenin.” diyorum. Görünüşe göre bu dinlemesi zor bir nasihat.

İlgi Alanınızı Gözardı Etmeyin

Hakkında yazmaya izninizin olmadığı hiç bir konu yoktur. Öğrenciler genellikle sevdikleri konuları seçmiyorlar -kaykay, rock müzik, arabalar- çünkü öğretmenlerinin bu konuları “aptalca” göreceklerini düşünüyorlar. Ciddiye alan bir kişi için hayatın hiç bir alanı aptalca değildir. Eğer ilgili olduğunuz şeyler hakkında yazarsanız hem daha iyi yazarsınız, hem de okuyucularınızla daha iyi bağ kurarsınız.

--

--

safa kutlu
Türkçe Yayın

lânet olası karlar bile beyaz yağıyor. tasarım - seyahat - hikaye - fotoğraf